19. Bölüm: Büyümek ya da Büyümemek

201 43 23
                                    

Selamlar💖 Yeni bölümle karşınızdayım. Yorumlarınızı benden esirgemeyin, olur mu? Bu bölüm hikaye boyunca güzel yorumlarıyla beni eğlendiren, yazmam için bana motivasyon kazandıran birhergele ye gidiyor. Teşekkürler ve iyi ki varsın 🌸

                                 Cemre Kentmen

ओह! यह छवि हमारे सामग्री दिशानिर्देशों का पालन नहीं करती है। प्रकाशन जारी रखने के लिए, कृपया इसे हटा दें या कोई भिन्न छवि अपलोड करें।



                                 Cemre Kentmen

Gözümün altına yapıştırdığım nemlendirici jel maskelerle gece bir buçukta balkonumda oturuyorum. İçimden bir ses; yatıp uyumanın göz altlarıma maskeden çok daha iyi geleceğini söylese de, daha üç gün önce kurduğum tazecik yatağıma yatasım hiç yok.

Yaz sıcaklarında uyunmamasını bahane edecek değilim. Ama bu sıralar düzgün bir uyku çekemediğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Elimde çizim tabletimle Fahrenheit oyunu için çizdiğim son kostüme bakıyorum. Yarın akşam, Erdal abinin yanına uğrayıp kostümleri göstereceğim. Bunu mail ile de yapabileceğimi biliyorum; ama benim çizdiğim bir şeyi gördüğünde nasıl tepki vereceğine canlı şahit olmam gerektiğini hissediyorum.

Bir yandan setteki çalışmam da devam ediyor tabii. Her şey düzene girdiği için artık biraz daha kabul edilebilir seviyede yoruluyorum. Yarın off günüm mesela. Bir kostüm sorumlusu olarak çalışıyorsanız, off gün kullanabilmek oldukça nadir gerçekleşen bir keyif.

Üç gün önceki tanışma yemeğinden bu yana Doruk'u hiç görmedim. Açıkçası arayıp rahatsız etmek de istemiyorum; çünkü Ege ve Aslı'yla uzun süredir görüşemediğini biliyorum. Doruk'u görmediğim bu üç günlük süre bana kendi içimde milyon tane şey düşünmek ve kafamda türlü senaryolar kurmak için hektar hektar alan açıyor.

Doruk'a bir açıklama yapmam gerektiğinin farkındayım. Ama bir yanım bu konuları hiç açmadan tamamen önüne bakmak istiyor. Yine de sağlıklı bir iletişim için akıllarda soru işaretlerinin kalmaması gerektiğini biliyorum. İçimde bir yerlerde kurulu bir saat var. Her şeyi konuşacağımız günün yaklaştığını hissedebiliyorum.

Aklımda bu ve benzeri bir dolu vızıldayan düşünceyle çizimleri tamamlayıp dosyalıyorum. Tam bu sırada balkonumun altından 'Pist!' diye bir ses duyuluyor. Gayrı ihtiyari başımı eğip aşağı bakıyorum: Tolga. Bana kocaman gülümseyerek apartmanın giriş kapısını işaret ediyor. Kimseyi rahatsız etmeyecek hafiflikte bir sesle 'Aç da gireyim.' diyor.

Kocaman gülüp sol elimin baş parmağını kaldırarak onu onaylıyorum. İçeri girdiğimde göz altımdaki yapış yapış patchlerden hızlıca kurtulup sokak kapısını açacak kırmızı tuşa basıyorum.

Merdivenleri geç saate rağmen oldukça enerjik şekilde çıkıyor. Kapıya geldiğinde merhaba niyetine 'Niye uyanıksın yavrukuşum bu saatte?' demeyi tercih ediyor.

Boynuna sarılırken dalga geçer gibi konuşuyorum: 'Diyene bak.'

Ayakkabılarını kapıda çıkarıp girişteki ayakkabılığa koyuyor, bir yandan da söyleniyor. 'Hadi benim setim var, senin nasıl bir derdin var acaba?'

Peri Işıkları ve Ateş Böcekleriजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें