Üçüncü Bölüm: Ayrılan Yollar ve Eski Tanıdıklar

242 40 2
                                    

Cemre Kentmen

Bacaklarımı kendime çekmiş bi şekilde kanepemde oturuyorum. Tatsız haberler aldım. Ama tatsız haberlerle yüzleşme konusunda bir markayım ben. Cemre Kentmen, 1993'ten beri...

İki parmağımın arasına sıkıştırdığım alt dudağımı azimle yolarken canım arkadaşım Tolga bizim için demlediği çayları getiriyor. Önüme tekerlekli rattan sehpayı gıcırtıyla çekip tepsiyi üzerine bırakıyor. Benim aksime uzun bacaklarını uzatmayı seçerek kanepeye yerleşiyor. 'Gram sevmiyorum adamı ya.' diye söyleniyor. 'İnsan öz abisini sevmez mi, yemin ederim sevmiyorum.'

Kupayı iki elimle tutup yavaşça bir yudum çay içiyorum. Hiç acelem yok, bu haberle yüzleşmek de aceleye gelecek şey değil zaten. 'Ne zamana kadar buradaymış?' diye soruyorum düz çıkan bir sesle.

Tolga sinirle burnundan bir nefes veriyor. 'Çok kalamaz aslında. Çünkü Özgür Kentmen faktörü var. Türkiye'de ona iş verecek yapımcı kalmadı ki.' Uzun parmaklı ellerine çok önemli bir şey görmüş gibi dikkatle bakıyor. 'Ama... Annemler ölünce bize kalan parayla bir yatırım yapmayı düşünüyor sanırım.' Sesi giderek alçalıyor. 'Küçük bir işletme mi kuracak ortaklık mı bilmiyorum.'

Başımı koltuğun sırt kısmına yatırıyorum. Tavanım ne kadar da yüksek ve beyaz. Bu tavanı boyayanları yeterince takdir etmiyormuşuz gibi geliyor bazen. Aklımda bu minvalde bir sürü düşünce arı gibi vızıldıyor. 'Belki...' diyorum, 'Belki hiç karşılaşmayız bile. Olamaz mı?'

Tolga oturduğu koltukta vücudunu bana doğru çeviriyor.

Hafif bir gülümsemeyle büyük elini yüzüme kapayıp başımı hafifçe sarsıyor. 'Üzme kendini boncuğum,' diyor, 'Ben karşılaşmamanız için elimden gelen her şeyi yapacağım.'

Ertesi sabah  küçük mutfağımdan gelen tıkırtılara uyanıyorum. Kanepede saat 3 gibi sızıp kalmışım ve üzerime artan kumaşlardan diktiğim yama işi bir örtü örtülmüş. Örtüyü üstümden atıp doğruluyorum. Neden bu kadar kötü hissettiğimi hatırlamam birkaç saniyemi alıyor. Sanki berbat bir kabus görmüş de uyanamamış gibiyim. Sonra karnımda minik bir burulmayla hatırlıyorum. Levent. Burada.

Size Levent'ten düzgünce bahsedemedim. Levent, bizim aile dostumuz olan Üstün ailesinin ilk çocuğu. Abimin çocukluk arkadaşı. Ve benim ilk erkek arkadaşıö.

Aslında şimdi sağlıklı bir perspektiften yaşananlara baktığımda 17-18 yaşlarındayken yaşadığım bu ilişkinin muhtemelen bir ilişki bile olmadığını düşünüyorum.  Abim o zamanlar konservatuardaydı ve ona aşırı hayranlık duyuyordum. Etrafındaki arkadaşlarına da öyle. Ama Levent hiçbir zaman özellikle ilgimi çeken birisi olmamıştı. Yine de o dönemin mevcut koşullarında kendisiyle bir ilişkim olmuştu.

Hem Levent uzaktan beğenmesi kaçınılmaz biridir. Uzun boylu, kardeşi Tolga'dan farklı olarak çok koyu renk saçlı ve siyaha çalan kahve gözlü yakışıklı bir adam... Sizinle ilgilenir, kibardır, kendinizi özel hissettirir. Hayatınıza girer ve hayatınızı avuçlarının içine alır. Sonra avcunu öyle bir sıkar ki siz nefes alamamaya başlarsınız. Benim gibi toy biriyseniz de bunu kıskançlığa ve çok sevmeye yorarsınız. Çevrenizdeki arkadaşlarınıza kulağınızı tıkarsınız. Hatta çok sevdiğiniz dostlarınızla aranız açılır, sadece onun yüzünden.

Sonra sizin bile katlanamadığınız bir şey olur. Ve artık bu işe bir nokta koymak istersiniz. Karşı taraf hayır cevabını kabul etmeye fersah fersah uzakken, sizin onu reddetmeniz bardağı taşıran son damla olur ve size uyguladığı sözlü şiddete başka bir şey eklenir: fiziksel şiddet. Sizi sözleriyle hırpalamanın ona yeterli gelmediği noktada omuzlarınızdan tutup silkeler ve size tokat atar. Hala o günü düşündüğümde yanağımı yakan bir tokat. İkincisinin gelmesine o an odama giren abim ve Tolga'nın engel olduğu bir tokat...

Keşke bu kadarla kalsaydı dediğim bu olaylı son, maalesef sadece bununla sınırlı kalmadı. O zamanlar ailemden gizli başvurmaya hazırlandığım Mimar Sinan Moda Tasarımı bölümü için bir çok çalışma yapmıştım. Giysiler, desen çalışmaları ve kostümler. Yakın çevremde bunu bilen sadece iki kişi vardı. Levent ve Levent yüzünden aramın açıldığı biricik dostum, sıra arkadaşım, sırdaşım. Bana ne kadar kırgın da olsa, arkadaşımın asla beraber emek verdiğimiz bu tasarımlara elini dahi sürmezdi elbette. Sınava bir gün kala, hayallerimi ve emeklerimi gözlerimin önünde yırtıp atan kişi yine Levent'ti.

Ben tabii o sınava giremedim. Size mucizevi bir şekilde her şeyi tek gecede tekrar yaptığımı anlatmak isterdim; ama gerçek hayatta aylarca verdiğiniz emeğin yeri tek gecede dolmuyor. Levent yurtdışına çıktı. Sanıyorum sahne eğitimine orada devam etti. Ben de bir yıl boyunca hayattan koptuktan sonra tekrar kendi yolumu çizebildim.

İşte bütün bu anlattığım olaylar neticesinde, gençliğimin karanlık yüzünü tekrar görme fikri beni biraz dağıtmış durumda. Bunun tek sebebinin ilk aşkımın tekrar karşıma çıkması gibi naif bir hüzün olmasını nasıl isterdim bilemezsiniz. Ama sevgili 18 yaşım ve ona dair aştığımı sandığım bütün travmalar derin ve deliksiz bir gece uykusundan uyanmış gibi zinde bir şekilde karşımdalar. Ve bu yaşımda bir daha onları aşmam gerekeceğinden korkuyorum.

Peri Işıkları ve Ateş BöcekleriTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon