56. Bir yaşam badiresi.

En başından başla
                                    

"Dediğini bulduk, aslında kaybetmiştik ama buraya gelmeden önce elime isimsiz bir paket olarak bırakıldı. Bunu savcıya bizzat kendim teslim ettim az önce. Kanıtları beraber inceledik. Usulsüzlük içeren tüm dosyaların orijinali içindeydi. Bunu sahtekarlık yapılırken ki kayıtlarda öyle. Sadece biraz idari işlem süreci olacak. Yarın sabah çıkacaksın kontrollü bir şekilde. Daha sonrasında tamamen özgür olacak ve eski konumuna geri dönebileceksin. Kralımızın haberi var durumdan."

Annesinin duygusuzca çaba sarf edilmiş cümlelerini hayretle dinledi. Umursadığı bunlar değildi. Cevap vereceği şeyler ise hiç. Dişlerini sıktı. Annesinin bir şeyler saklıyor olduğu çok açıktı.

Yaslandığı masanın üzerine yumruğunu bastırarak, daha sert bir şekilde sordu. "Jungkook nerede?" dedi ve annesinin gözlerinden tek bir damla yaş o daha silmeye çalışamadan yüzünden akıp gittiğinde, Taehyung delirmeye başladı.

Karşısındaki camı yumruklamaya başladı. "Jungkook nerede anne?" diye bağırıyordu. "Ona ne oldu? İyi değil biliyorum. Söyle bana o nerede?"

Kraliçe ilk defa oğlunun bu kadar kontrolünün dışında duran öfkesine şahit oluyordu. Ne yapacağını bilemiyordu. Oğlunun gözlerindeki o çatlak çıldırma eşiğinde oluşu, cama vuruşu, ağzından kaçırdığı tiz ve hoyrat kalın sesiyle bağırmaya çalışması onu dehşete düşürmüştü. Gardiyan onu durdurmaya çalışıyor ancak Taehyung camı kırmaya çalışır gibi vurmaya devam ederek kendisini tutan bedeni ileriye savuruyordu.

"Jungkook nerede anne? Bir kez olsun bana annelik yap ve bana onun iyi olduğunu söyle. Onu koruyacağına söz verdin bana? O nerede! Neden şu an seninle değil!"

"Onu kaçırdılar," dedi Kraliçe. Taehyung bir anda buz kesercesine hareket etmeden durdu. "Bulamıyoruz. Kanıt ondaydı ve bu sabah geldi. Neler olduğunu bilmiyorum. Arıyoruz onu, bulacağım onu."

"K-kim yaptı bunu ona," dedi ve Kraliçe'nin ağzından sessizce dökülenleri dudaklarına bakarak anladı. "Sehun," demişti çünkü.

İşte bu isimden sonra Taehyung tamamen aklını kaybetti. Odayı birbirine katarken, karşı taraftaki bir gardiyan Kraliçe'yi güvenlik önlemi adı altında çıkarmaya çalıştı. Taehyung eline aldığı sandalyeyi cama fırlattı. Onu durdurmaya çalışan Gardiyanı yere sererek yüzünü yumruklamaya başlarken, odaya birçok insan bu durumu önleme amaçlı müdahaleye gelmiştiler.

Fakat her ne olursa olsun, Taehyung Jungkook'u gözleriyle görene kadar asla durmayacaktı. Çünkü bu hissettiği son azabın bedeli, eşinin gözyaşları olduğunu çok iyi biliyordu. Buna sebep olan kişinin Sehun olduğunu da. Bu son kaçınılmaz olacaktı.


......


Acı içinde tebessüm eder insanlar, inanmadıkları ama reddetmeye de güç yetiremeyecekleri gerçeklerle karşılaştıklarında. Ekrandan yansıyan görüntülere bakarken de aynı şekilde bakıyordum. Acı bir tebessümü kucaklıyordum. Gözlerim keşke hızlıca gelip geçen o görüntüyü sonsuza denk aklımın içinde dondurma şansını elde edebilseydi. Böylelikle Taehyung'um tutuksuz olarak yargılandığı haberdeki resimleri gönlümden de öpebilme şansını yakalayabilirdim.

Ama yapamıyordum. Duygularımı ifade edemiyordum. Uzaklaşmanın bana iyi geleceğini düşünmüştüm. Aklımı çelen bu yalnızlığa boşandığımızda daha duyarsız ve acılarımı sadece yastığa başımı yasladığımda ağlayarak tepki veren biriyken, içimden yitip giden kurdumun ve artık beni teselliyle avutmaya çalışan ailemin olmayışıyla bir garip hissediyordum.

Fakat ben varlığımla Taehyung bir acımak kalmış olmak istemiyordum.

Bu acının beni git gide yaşamdan da uzaklaştırdığının da farkındayım. Ama çevremde yabancılar olduğu sürece yaşama dair istekli görünmek için gayret ediyordum. Buna sırrımı söylediğim kadıncağız da dahildi. Adı Haeun olan kadını şimdilik anne olarak kabul ediyordum. O da beni ilk okulda yüksek ateşten dolayı kaybettiği oğlunun yerine koydu. Bana karşı bu kadar anlayışlı olmasının sebebini çok daha iyi anlamıştım. Eşi de onun gibi nazikti.

prince of my dreamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin