50. Bana geri dön.

2.1K 291 216
                                    

Selam, size iyi okumalar... ben uyumaya kaçıyorum.

...


Pek uslu sayılmayacak bir şekilde arabanın içinde oturuyordum. Yanlamasına ve uzun zamandır aç gözlerimi kutsamak istercesine ona dikili bakışlarımla ırzına geçmek üzereydim. Fesat anlamayın, benim bakışlarım her daim bir romantik bakar bilirsiniz. Böyle kocaman ve parlak.

Bakıyordum ama nasıl bakıyorum. Ara sıra kendimi çaktırmadan çimdikliyor ve onun ilk defa araba sürdüğünü görmem yetmiyormuş gibi bir de üzerine o seksi kurt bakışlarıyla trafiği kontrol ediyor, prens değildi ya artık ondan daha genç görünüyordu. Takım elbise olmadan da iyiydi. Ama şimdi o prens değildi, bu daha şimdiden içime öküz oturttu. Buna sebep olan biri olmaktan dolayı.

Bu sefer bile isteye gütmediğim rahatlığımla elimi çeneme yasladım. Acaba ne düşünüyordu, her ne düşünüyordu bilmem ama benim içimi şimdiden sıcak bir hava akımı salınıp duruyordu. Ondan dolayı kontorlüsüzce üzerine yasladığım ayağımın onun sağlam çenesini titretti. Öyle dikkatli bakıyordum ki yüzüne, "Jungkook, dikkatimi dağıtıyorsun?" demesine aldırış bile etmedim.

"Bence senin okb'n var Taehyung," diyerek, süzüm süzüm izliyor ve geriniyordum. Saçma bir şekilde uyuma isteğim vardı. Ama bunu yapamayacak kadar heyecanlı ve hasret doluydum. Keşke şu anda da sarılabilseydim. Fakat dünden meraklıymış demesin diye kendimi biraz ağırdan satıyordum. Hoş annem bu hallerimi görse ağzıma sıçardı. Öyle nedensiz.

Aslında bir nedeni vardı. "Ciddi misin, mesela bu ayak neden burada?" diyerek vitesi kavrayan eli şimdi benim tavşan desenli çorabımın çıplak kalan kısımlarından kavrayarak beni hizaya sokuyordu. Şaka şaka, sadece onun çikolata desenli pençeleri güzelce kavramıştı. Ama benim ayaklarım çok yanlış bir yeri kavrıyormuş. Bende diyorum Taehyung görmeyeli bacak kası çalışıyor herhâlde.

Lakin gel görelim ki, benim ayağım üçüncü bacağın üzerinde tam olarak yerini almıştı. Yanaklarıma afakanlar basarken, yutkundum sertçe. Ben utangaç bir utanmazdım elbette ki, "Yanlış bir harekette bulunursan yüzüne vurmak için orada ayağım," dediğimde, ciddi misin der gibi baktı. Aferin ilerleme kaydetmiş ve beni daha da utandırmayıp, "Ah, hiç o açıdan düşünememiştim," demişti.

Fakat ben ne yaptım. Arsızlığımı. Sanırım onunla olmak beni tamamlıyordu ve onunla olmam kişiyi buluyordum tekrardan.

Bu yüzden halen ara sıra bakmayı ihmal etmediği bana tekrardan bakarken, sırıtıyor ve göz kırpıyordum. "Benimle bebeğim, her düşünceye alışman gerek." Aşırı çapkın hissettim, tabi o benim bacağımı okşayarak, "Buna hızlıca alışacağım merak etme," diyene kadar.

Tamam Jungkook, yine tehlikeli sulardasın. Tamam o su, sen ise biraz ateş olabilirsin. Serinlemek için dadanamazsın bu kadar ona. Yani biraz o seni serinletmek istesin. Evet bu özgüveni sırtladığıma göre, ayağımı ondan çekebilirdim. İzin vermedi. Pek sevdi oradaki yerimi. Tıss...

"Tamam, ciddi olacağım." Dedim, aslında kendimi biraz ciddi olmaya davet ettim. Şu an kendimi balayında hisseden o asalak çiftlerin gamsızlığını yaşıyor olsam da şu anda gerimizde bıraktığın şehrin içinde ona dair kıyametler konuşulmaya devam ediyordu ve üstüne benim yokluğum bindiğinde ailemin ve bunun haberini alan Sehun'un ne yapacağını kestiremiyordum. Çünkü kimseye güvenim kalmadı. Buna şaibeli şekilde Taehyung'da dahildi.

"Biz nereye gidiyoruz? Sanki dağa kaçırılıyormuşum gibi hissediyorum," dedim arabanın camından şehrin azalan ışıklarına elveda ettim gözlerimle. Onun sesi huzur verdiğinde, konuşunca tekrardan ona baktım. Ama onun yüzünde parlayan mutluluk daha sonra hafif kararsa da ben onun şu anda içten içe ne kadar huzurlu olduğunu hissedebiliyordum. Tıpkı kendim içinde öyle hissederken.

prince of my dreamDove le storie prendono vita. Scoprilo ora