5. Evleniyorum.

4.1K 417 160
                                    

İyi okumalar 🌻

Ukala tavırlar, ukalaca gülümsemeler. En ukala olan ise prensin tam olarak kendisiydi. Zehir zemheri duran gözleri, buz gibiydi ama yavaşça çözüldü. Çünkü beni öldürecekmiş gibi bakıyordu.

Her neyse, bu kadar korkaklık yeterliydi. Halkım benim için Kore marşı söylemeye başlamıştı. Gazı güzel alıyordum. Evet arkadaşlar, ben gazla çalışan o insanlardandım. Sonuçta benim de bir yerde göte giren bir korkum vardı. Bu önemliydi sürtükler, kraliyete karşı gelmek yani.

Şölen bitti. Sahnenin ortasında ayağımdaki ayakkabılardan birini, prensin okul formasına fırlattım. Beni küçük düşürdüğü için. Bana aptal biri gibi davrandığı için. Çünkü yüksek sesle, en son beni duvarla kendi arasına alıp feromlarını kullanmaya çalışarak indirgemeye çalıştı. Ama yemezler Aslan parçası, bu omega siz alfalardan daha baskın olabilmek için hap kullanıyordu. İşlemez bana güzel kokular falan.

Babacığım sana teşekkürler. İlk defa şu verdiğim zımbırtı ilaçlar işe yarıyor. Bol bol tislayan öpücükler sana.

Elbette saygılı prensimizin beyaz üniformasına değen benim güzelim çamurlu siyah spor ayakkabılarım güzel iz bırakmıştı. Şoka girmiş olacak ki, olduğu yerde bir kaç saniye kal gelmiş gibi sırtı dönük bir şekilde durmaya devam etti. Seyircilerin alkış sesleri yükseldi. Araya bana küfür eden seslerde karıştı tabi, ama onları duyanda kimdi?

Ben mi? Siktir edin beni.

Ya da etmeyin.

Çünkü cellat gözler bana hışımla döndüğünde, yürek yemiş olan bana kürek giydirilmiş kadar uzun bacaklı prens bana doğru adımlar atarken sinirden boynundaki damarla ha çatladı ha çatlayacak gibi duruyordu.

"Sen," dedi. Yılan olduğu yetmezmiş gibi sadist çıktı. Elini boynuna götürerek, beni idam sehpasına götüreceğini an be an sundu. "Bittin."

Ölüm korkusu buydu ya, depar atma zamanı gelmişti. Tabi gitmeden önce arkamda kalan savaşçılarım için selam verdim. Gülerek. Sonra yüzümü buruşturdum.

"Yakalarsan, bitirirsin işimi. Okey?"

Evet işte tam olarak burada göte yumurta girmiş gibi, hayır tavuğun götüne yumurta girer gibi, hayır hayır, tavuğun götünden yumurta çıkaracağı o zorlayıcı leziz anda koşmaya başladım. Eteğim uçuşurken, eşofmanımın arasında üfür üfür salınan küçük Jeon'um ile kraliyetin katından çok uzağa gidiyorduk. Yangın merdivenine.

Arkamdan, "Zavallı sürüngen." diye bağırmasını duyuyordum.

Bununla kalmıyor peşimdeki ayak sesleri çoğalıyordu. Daha hızlı koşturmaya başladım. Bir an merdivenlerden yuvarlanacağım sandım. Bağırarak, "Aptal, sıradan insanların peşinden koşmayı bırak." Dedim ve aman Tanrım, arkama bakmamla bana çok yakın bir mesafede koşuyordu benim gibi. "Hey! Kime diyorum. Tazı gibi. Koşuşa bak."

Sonra pes ettim. Ne yapalım bizim sonumuzda böyle yazılmıştı. Götüm tutuştuğu yere, en son merdivene dayadım. Sülalesi gelsin umrumda değil.

Ciğer kalmadı koşmaktan. Adım sesleri tepemde bittiğinde, nefesimi tuttum. Gözlerimi kapattım. Ama adımlar yanımdan öylece gelip geçtiğinde ilk tek gözümü açtım, sonra diğerini de.

Gidenin ardından küfürle baktım. Çünkü koşan o değilmiş ki, bizim karşı sınıfındaki deli çocuk Mark'mış. Çocuğun tiki vardı. Biri koşunca o da koşuyordu. Az koşarak çocuğu halı sahada ümcüğü solana kadar koşturmamıştım. Ama konumuz bu değildi, şu anda kandırıldığıma inanamıyorum. Cidden ben bir aptalım!

prince of my dreamWhere stories live. Discover now