49. Sen veya ben yok.

2K 286 291
                                    

Huhuhu kimler burada? Okuyanlar el atsın.

Uzun tuttum, sizden de yorum görmek isterim. NE İSTEYİM BAŞKA BEN AĞAAAĞA

Bölümün bir yerinden sonra zaman atlaması var. Okuyun işte, tahammülüm kalmadı biraz daha yazmaya dkjschalıskdjşkis

İyi okumalar...



Gözlerimin önünde tüm renkler amacını yitirdi. Bir boşluk sardı etrafımı ve dumura uğradım. Her şeyi şimdi kaybettiğimi anladım. Bulduğum bu anlam öylesine çok acımasızdı ki, bir taşa dönen kalbimin üzerinden ezdi geçti, taşa dönüştüren bir adamın bakışları. Medusa benim bin bir yerimden bıçakladı. O da kendimi ona karşı acımasız ve suçlayıcı hissetmemden dolayı. İlk defa kendime çok kızdım. Yargısız infaz yaptığım için. Çünkü içten içe onun beni hiç seveceğine inanmamıştım.

Buydu benim kaçışım. Buydu benim sorunum.

Kendimi bu yarattığım kaosun içinde başrol hissediyor olmamamdı.

Boşluğa baktırdı bana o sözler. Ne demek Taehyung her şeyi bırakıp gitmişti. Veliaht Prens olmaktan vazgeçmişti. Bu kadar kolay mıydı, uğruna hiç tanımadığın biriyle evlenmeyi göze aldıktan sonra. Bu kadar ucuz, bu kadar dramatik olamazdı her şey. Bir kere Medusa'ya yakışmazdı. O oyunları severdi, yapıp aslında öyle olmadığını söylemeye bayılırdı.

Ve şimdi karşımdaki insanın sahtece dökülen gözyaşlarını izlerken hiçbir merhamet taşımıyordum içimde. Hakkı yoktu. Bu kadar derin yaralayıcı olayların sonucuna varması için uğraştığı bunca çabadan sonra öyle ağlayarak kendini rahatlatamazdı. Bir şeyler yapmalıydı. Ben sıçmıştım ama o da temizlemek zorundaydı.

Dişlerimi sıkıyordum ona bakarken. "Ne saçmalıyorsun Jimin, ne dediğinin farkında mısın sen?" diyerek onu omuzlarından kavrayarak sarstığımda tüm gücümü kullanıyordum. Onun içindeki o aşağılık kişiyi bulup çıkarmak ve tamamen ezmek istiyordum. "Taehyung bu, böyle çabuk kolay pes eder mi sanıyorsun? Hem de ona kazık saplayanlardan biri kuzeniyken." Ya da ben.

Sinir krizimin en uç noktalarına tırmanmak üzereydim, "Sırf kral olabilmek için evlendi bu adam hiç tanımadığı biriyle," diyerek okları kendime sunuyor, ondan bir cevap bulamadıkça çıldırıyordum. Ama nasıl bir cevap verebilirdi, o ne yapabilirdi? Zaten yapmıştı bu zamana kadar yapacağını.

Ama o sanki bugün niyet etmişti beni mahvetmeye ve kendimi daha da kötü hissetmeme.

"İşte bu yüzden onu mahvettiğini söylüyorum," diyor ve öfkeyle çatışık kirli dili benden kurtulduğu için düşünceli şekilde konuşuyordu. Korkuyordu. "Tüm bunların bununla sınırlı kalmayacağını da biliyorum," diye geveliyordu.

Artık daha fazla sır kaldıracak halde değildim. O şam şeytanı gibi eğilip büzülen yüzüne çemkirerek, "Bir şeyler biliyorsun sen," diyerek ona çıkıştığımda, sanırım ağzımdan saçan tükürüklerden nasibini aldı ve korkarak benden uzaklaştı. "Hayır onların ne kadar tehlikeli olduklarını biliyorum," diyor, onlar kim, diye sorguluyordum. Sehun'un annesi miydi? Yoksa artık tam olarak Sehun'un kendisi miydi?

Ve Jimin bana bakmaya devam ederek, "Ve birilerine bile isteye nasıl da zarar vereceklerini de" diyor ve sanki gözleri bir şeyleri anımsarcasına kabarıyor, irisleri büyüyordu karşımda. Aynı tepkileri yaşamaya başladım o konuşurken, "Zarar vermek, düşündüğüm türde bir şeylerden mi bahsediyorsun," diye sordum. Ciddi bir şekilde, "Evet Jungkook," dedi, tüm tüylerim diken diken oldu?

Şimdi aklıma bambaşka fikirler geliyordu. Belki Taehyung kayıp değildi, kaçırılmıştı ve çok daha fenası ile yüzleşiyordu. Tanrım, böylesine korkunç şeyler olabilir miydi? Yoksa ben yine hayal gücümün tesiri altında kafayı mı yiyordum?

prince of my dreamWhere stories live. Discover now