23. Akşam senfonisinde arzulu bir konuşma.

2.7K 327 394
                                    

SELAMM... yarın ki seçim gerginliğinden uyuyamadım. Alın size bir bölüm daha.

Bu bölümü yazarken eğlendim ucundan...:D yorumcuklar görüp modumuzu yükseltelim.

hem kimler uyumadı? 

iyi okumalar.



Evet gururlu bir insan olarak şovumu sergiledikten sonra en doğal hakkım olan topuklamayı seçecektim. Çünkü cin fikirli Taehyung'un eski sevgilisinin, eski olduğu halen şaibelisini koruyordu bu arada, ters tepki vererek beni rezil edeceğinden korkmuyor değildim. Amma velakin, Medusa beni çok feci şaşırtarak ne yaptı biliyor musunuz?

"Ben senin cevabını çok iyi anladım Jungkook. Ama akşam seninle bu konuyu daha derinlemesine konuşmak isterim," dedi, tek kaşını kaldırıp siktim seni der gibi.

Ben bu adama nasıl âşık olacağımı sanıyorsunuz, böyle yapa yapa tabi ki.

Şimdi ben daha hızlı kaçmaz mıydım, evet kaçardım. Hatta kaçarken yanaklarım kızara kızara, Jimin'e yanlışlıkla çarpar gibi kaçardım hem de. Tabi o ikisini baş başa bırakmam ne kadar doğruydu bilemem ama ikisinin de benim yaptığım şu şeylerden sonra kavga etmeleri inanın daha çok hoşuma kaçardı. Öyle olmasını umarak çıktığım da salondan, alttan alta onu nasıl şak diye utanmadan öptüğümü sorguluyordum.

Bende bakışlar leylağa dönüşürken, elim o minnacık kısa sürede yarattığım temasın üzerindeydi. Söylenerek, "Cidden de kocanın orospusu olmayı başardın," dedim ki, saçımda bir el. Astırıyor sertçe. Çığlık atarak sürüklendiğimde, tam bana bunu yapan kişinin ağzına sıçacaktım ki, işler öyle ilerlemedi tabi.

Yoongi ağzıma sıçmaya hazırlanmış, saçımdan yolduğu tutamları eliyle çırpıp temizleyerek bana kaş göz yaparak müzik sınıfına çağırıyordu. "Sen gelsene buraya," diyordu, ama bir tırsmadım değil. "Gel gel," diyor, acıyan saç diplerimi okşayarak bu siktiri boktan olayımıza kabarıyordum aklımca.

"Ne yapıyorsun lan Yoongi," diyerek sınıfa girdiğim gibi, sınıfın kapısını kapattı sertçe. Lafa öyle bir girizgâh yaparak girdi ki, benden kısa olmasına rağmen içinden kendi boyu kadar birini alıp çıkarıp kafasının üstüne koydu sanki. İçinden öküz oturmuş bir ses, daha bundan bir saat önce bacaklarına nasıl da güzel ağda yaptığını ballandıra ballandıra anlatmıyormuş gibi.

Ağda yaptırmaktan nefret ettiğimden, birkaç ince tüylerim olduğundan bana nispet yapmıştı orada aslında. Üstüme alınmadım ki hiç. Ben Omegalara dayatılan kalıplara karşıydım arkadaşım.

"Demek bize yalan söylersin." Diye tekrar beni yolmak için üzerime atlayınca, ellerimle kafamı korumaya çalıştım. Bu kedi beni çok pis tırmalıyordu ama. Kesin haklıdır. Çünkü boş yere bana dayak atmazdı hiç.

İşte yine de ne demişler, yatakta basılsan bile hiçbir şey göründüğü gibi değil diye inkâr edeceksin.

Bende ana vatan kadar ünlü bu sözü kullanarak, "Ben ne zaman söyledim yalan... iftira... vallahi ben senin rujunun ucunu bilerek kırmadım. Sehun yalan söylemiş size," diyerek, tepkisine göre başka yola nasıl başvururum diye düşünüyordum. Ama bu duyduklarını hazmederek gözlerini daha çok açarken, bu arada o dünyaya uykusuz uyandığından gözleri hep kısıktı, ondan boku yediğimi anladım.

Çünkü o; dünyaya geldiğinde bile uyuyarak gelmiş, öldü diye morga yatıracaklarken bu dünyayı merak edip gözlerini bir açmış, beğenmeyerek tekrar kapatmış. Annesi götünden uydurmadıysa olay buydu aşkolar.

prince of my dreamWhere stories live. Discover now