36. Uzak mesafe triplojisi.

2.5K 290 309
                                    

Selamlar nasılsınız görüşmeyeli?

baya beklettim ama inanın wattye bile giremiyorum, çok yoğun bir dönemden geçiyorum ve şu anda çoktan uyumam gerekiyorken, gerek son bölüme ve panoma bırakılanlardan ötürü yeni bölüm yazdım... uzun oldu, kaptırdım kendimi püf

neyse umarım iyisinizdir ve üni sınavına girenler dilerim emeklerinin karşılığını da almışlardır.

hafta içi bir ara gelirsem atarım bir bölüm. güzel ve çok yorum yapın lütfen, moral bulmam lazım... hayat bok gibi.

iyi okumalar.


Taehyung'un Ağzından

Arsız dudaklarının ikilemine kapılmış gibiydim. O hemen yanı başımda ailesinin yanına gitmek için sabırsızca hareket halinde atmaya başlayan göğsünü eliyle bastırarak stresle dudaklarını dişiyle ısırıp bırakırken.

Kafasında ne kuruyordu bilmiyordum ama ona olan bakışlarımdan dolayı rahatsızmış gibi görünmüyordu ya da beni dikkate almayı bırakmıştı veyahut hiç dikkat etmemişti bile. O kafasını açıp içinde tamamen neyle dolup taştığını öylesine çok merak ediyorken, beklenmeyecek kadar sessizdi.

Beni fark etmesini ve uğraşmasını istiyordum.

Onun o iri gözlerinin ilgisi yokken her şey çok sıkıcıydı.

Zaten daha önce hiçbir yabancının evinde konaklamamıştım. Kaldığım oteller bile daha öncesinde konforla donatılmıştı ve kimseyi görmek zorunda değildim. Ama şimdi, Jungkook'un ilk zamanlar yanı başımda arabada oturuyorken varlığını kanıksarken yeni akrabalarımla olacak ziyaretten dolayı biraz gergin hissediyordum.

Ancak Jungkook onları çok önemsiyordu ve hiç şahit olmadığım güçlü bir aile bağı taşıyordu yüreğinde. Bunun ilgisiyle onlarla uyum içinde olmayı hedefliyordum. Beni sevmelerini istiyordum. Fakat biraz soğukkanlı görünüyordum ve bundan dolayı benden rahatsızlık hissederlerse, Jungkook'un bana bu sabah yaptıkları gibi görmezden mi geleceklerdi beni?

Lakin ben Veliaht Prens'tim. Böyle bir şeye muhakkak cüret edemeyeceklerdi.

Bu düşünce beni teskin ederken, ona dokunmak isteyen parmaklarımı kurdumun benden habersiz onun kurduyla iletişime geçmesine rağmen tepkisiz kalmasından dolayı artık bunu bir sorun olarak görerek, çekinerek dizlerinin üzerinde duran elinin üstüne dokundum. İlgi isteyen şımarık bir çocuk gibi duruyor olabilirdim fakat onun bana küçücük de olsa bir ilgisinin olmaması beni rahatsız hissettirmişti. İyi veya kötü, onun her daim dikkatini çekmek istiyordum.

Ancak ona dokununca öyle çok irkildi ki, elimi üzerinden çekmek zorunda kaldım.

"Neden sinsi sinsi dokunmaya çalışıyorsun bana," diye bağırdığında, şaşkınlıktan ağzım aralanıp kapandı. Daha dün akşam aramızda geçen o sevgili muhabbetinden sonra neden birdenbire beni böyle terslemiş olduğunu anlamış değildim. İrkilmesini normal karşılayabilirdim ancak bana olan ses tonundaki o baskın duygu her neyse, bundan hoşlanmamıştım.

Ve kendimi ona karşı suçlu hissetmeme sebep oldu. "Çok dalgınsın, dakikalardır sana bakıyorum ama beni öylesine görmezden geliyorsun ki dikkatini çekmek istemiştim sadece." Dedim ve olabildiğince sakin görünmeye çalışıyordum.

Oysa o, ona söylemiş olduklarımı dinlerken kaşlarını çattı. Ve bu sefer de sinirli gözüküyordu. Ona tamamen döndüğümden midir kendisini biraz daha kapıya yaklaştırdı, benden uzaklaşmaya çalıştı. Bu hareketlerinde anlam bulmaya çalışmak öylesine yorucuydu ki onun yanında kendimi ahmak gibi hissetmemeye çalışıyordum.

prince of my dreamWhere stories live. Discover now