42. Bir kalp kaç kez kırılabilirdi?

2.1K 297 279
                                    


Selam, iyi geceler...

Diğer bölümü sizden gelen yorumlara göre atacağım hızlıca, çünkü birkaçınız dışında benim yorum okuma hevesimi kırdınız be.... neyse bende sizi üzerek intikam alacağım, şaka şaka :D

İyi okumalar.



Odanın içinden yayılan kırmızı ışığın tüm duvarları sarıp sarmalaması ilk önce aklımda sadece BDSM odalarının canlı görüntülerini anımsatmış olsa da ben heyecandan midemin bulandığı odanın içinde sadece mandallara asılı duran resimlerin şaşkınlığını yaşadım. Yakınlaşmaya başlayınca ne oldukları belli olmaya başlayan görüntülerin bazıları, doğadan birkaç kareydi önce. Tüm bunları onun çektiği belliydi. Yandaki geniş masanın üzerinde duran çeşit çeşit fotoğraf makinelerini görebiliyordum. Buna en çok polaroid fotoğraf makinesini görünce anlamıştım. Zamanında harçlıklarımı biriktirerek almaya çalıştığım ama bunun benim günde sakız parası biriktirmekle alamayacağım bir makine olmasıyla hayal olarak kalan bir bilgiydi.

Bu yüzümde kısa bir tebessüme kucak açtı ve ben dudak ısırarak ve Taehyung'un her an duştan çıkabilme ihtimalini göze alarak hızlıca göz atmaya başladım. Fotoğraf makinelerini kurcalayarak zaman kaybedemezdim.

Mandallara asılı duranlara bakmadan önce, ki onlardan o kadar çok vardı ki bunları hangi ara çektiklerini merak ediyordum. Kocamın odun olmak dışında hangi ara böyle zamanlar bulup bu şekilde çektiğini ve baskılarını kendisinin yaptığını çok merak ediyordum.

Fotoğraflardan birinde ağlayan küçük bir kız çocuğu vardı, bir diğerinde onunla parkta eğlenen parlak yüzü. Hayvanları çekmişti, gün batımını ve günün doğuşunu. Sahiller, ay ışığı, ormanı ve ekranı kapatmaya çalışan birinin elini. Biraz daha dikkatli bakmaya çalıştım ama bulamadım o kişiyi. Yavaşça masanın sonundakilere varıyordum ki, makaslanmış bir sürü fotoğraflar bir kutunun içinde öyle durunca hemen elimi o yığının içine daldırdım.

Onun keskin gözlerini bir parçada buldum. Ama ondan çok daha fazlasını bulurken, kutunun en altında duran sağlam bir resim ellerimin o tuttuğum kâğıt parçasını neredeyse ellerimden düşmesine sebep olacaktı.

Ben daha önce hiç Taehyung'u bu kadar mutlu görmemiştim. Ağzı kulaklarında, dizlerine Jimin'i yatırmış ve saçlarını karıştırıyordu. Bunu öylesine keyifle yapıyordu ki, kıskandım. Ona değen parmaklarını. Onun için parlayan gülüşünü. Onunlayken yaşamış olduğu huzurunu.

Bir tek o da değildi. Gözlerim şimdi bulduğum manzara içinde bir anda bundan daha fazlasını aramak istercesine her yere hızlıca dağılıyordu. Benden önceydi, bildiğim bir şeydi. Ruhumu sıkan ve gözlerimin dolmasına sebep olan, benimle bu kadar huzurlu olacağını düşünememdir.

Ve o anda dolu gözlerim, çekmemeceleri kurcalıyordu. Daha fazlasını bulmak istiyordum. Siyah bir kutu buluyor ve ikisinin her daim yan yana olduğu yüze yakın fotoğraf buluyordum. İlk okulda yanında asık suratla duran Taehyung'un koluna yapışan o tombul yanaklarıyla ona sırıtan Jimin'i görüyordum. Bir anda ikisinin arasına girmişim gibi hissediyor ve hiçbir suçum olmadığını bile bile bu evliliğin prangaları altında eşimle hiç anımız, yaşanmışlığımız ve güzelliğe dair bir şeyler bile taşıyamadığımızı düşünüyordum.

Bu düşünce sesimin soluğumun kesilmesine sebep oldu. Elim ağzımdaydı. Burnumu çekiyordum. Neden bu kadar kırgın olduğumu sorgulamıyordum? Benden hoşlandığını söylemişti, o zaman hoşlanan biri böyle mi yapardı? Anılarını saklar mıydı? Unutmak istemediği için saklardı öyle değil mi?

prince of my dreamWhere stories live. Discover now