46. Entrikalar ve saf duygu durumu.

2.1K 265 354
                                    

Selam ballar, gece kuşunuz bugün de geldi:D

bu arada fic angst diye sorup durmayın lan, söylersem okuma heyecanı diye bir şey kalmaz ortalıkta dhksaskjsa

Yorum bekliyorum, yoksa yoqum, bu bir şaka değil... çünkü yorum geldiği için hergün bölüm atıyorum ve diğer bölüm bir sürü yorum okudum, teşekkür ederim.

iyi okumalar, drama queenler 


...


Ağzımın içinden fırlayan cümlelerin ağırlığı ben daha sözlerimin nasıl bir derinlik bıraktığının farkında değilken, bir çırpıdaydı. Her sözümün üzerimden fırlayıp gitmesiyle çoğaldı sanki onun gözlerindeki hüsran. Ve bana bakarken bunu durdurmayı istedi belki de. Bilmiyordum. Sahi onu ne kadar tanıyordum ki? Belki de onda görüyor olduğum bu yıkılış, benim onda görmeyi istediğim şeylerdi.

Çünkü benden çok onun gözlerinde görüyordum. Bir vazgeçişi. En büyük hayal kırıklığını.

"Üzgünüm," dedi ama sesi gerçekten üzgün çıkıyordu. "Bu isteğini gerçekleştiremem. Senden, bizden bu kadar kolay vazgeçmene izin vermeyeceğim."

Ama öylesini sağ duyumu kaybetmiştim ki, o anda düşünüyor olduğum şey beni halen bu acı dolu duruma mahkûm etmeye çalıştığıydı. Beni halen bu iğrenç duruma sürükleme peşindeydi. Ve ben onu katiyen öldürmek istiyordum, sanırım sonrasında bir şifa terapisi sadece kendi ruhum için olacaktı.

"Zorundasın," diye yüklendim sesime. Onun gözlerinin dolmuş olması, benim şu anda gözlerimden acıyla dökülen yaşlar kadar gerçekçi hissettirmiyordu. Ben yüreğime sırtlanmış bu yükü kaldıramıyorken, "Beni bu iğrenç durumun içinde tutmaya hakkın yok. Sen Kim Taehyung, dileğini gerçekleştiriyorum. Senden önce ben senden kurtuluyorum," dedim.

Fakat buna katiyen karşı çıkarak, "Benim dileğim bu değil," diye bağırdığında, bir adım sarsılarak geriye düştü adımlarım. "Görmüyor musun?" dedi ve kendisini görmem için eliyle kalbinin üzerine vurarak kendisini göstermeye çalışırken. "Bu ilişkide kendisini bir tek hırpalayan sen değilsin. Evet, sana yalan söyledim. Ama bu benim gözümde bir ihanet değildi. Çünkü orada bir duygu yoktu. Sana olan duygularımın da bir adı da yoktu o âna kadar. Bırakmak zorunda kaldığım bir ilişkiydi ve gerçekten bitirdim o gün kalbimden. Aklımdan geçmedi onunla bir daha olmak... Jungkook, sen hayatıma girdin ve ben, mutlulukla tanıştım. Senin gibi birini nasıl severim ben diye sorguladım. Her şeyimizle çok farklıyız ama bu sana kapıldığımı, her daim seni görmek istediğim gerçeğini asla değiştiremezdi. Sana olan duygularımın büyüklüğünü de."

İçine düştüğüm acınası duyguları savuşturmak istiyordum. Ve sözler söyleniyor, ben sadece izliyordum. Bu sahneler benim televizyon başında izlediklerimden çok daha farklıydı. İzlemek ve yaşamak arasında kaldığımda, yüzümü buruşturdum. Ne mantığımı idrak edebiliyor ne de kalbimden geçenleri gerçekleştirebiliyordum. Bu siktiri boktan duruma gülmemek imkansızdı, yine de gülemiyordu insan.

"Bunlar çok geç kalınmış ve durumu düzeltmeye çaba gösteren sözler gibi geliyor artık kulağa Taehyung."

Ona arkamı döndüm. Anlamalıydı. Sözlerinin artık beni teskin etmediğini ve ne kadar konuşursa konuşsun sözlerinin beni avutmayacağını anlamalıydı. Ben bu gördüklerimle kahrolmuştum ama o bunu yaşarken bana yaklaşmıştı bile isteye. Duygularını anlamış olması kimin umurundaydı artık... ondan ısrarla istediğim dürüstlük neredeydi? Ve sevgilisinin o sözleri... o söylediklerinin aramızdaki sırları biliyor olması yeterince iki yüzlü görünüyordu gözlerime.

prince of my dreamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin