16. Özgürlük misillemesi ve dudaklı dayaklar.

2.5K 336 306
                                    

HEYYOOO BEN GELDİM,

Yarın yazıp atacaktım ama bilin bakalım kim yarında çalışıyor, sistemin ve mobingin kölesi olan ben... ne olur, dün gelen o müthişsel ilginizden mahrum bırakmayın, hayatımın kaosluğunda tek motivasyonum burası, bir de ehliyet sınavlarım... :D

İyi okumalar :D 

...

Gözlerimin aptal ifadeleri parçalanmıştı bu manzaraya bakarken. Taehyung ve Jimin'in birbirlerine bu kadar samimi olmaları, rahat ve güzel duruyor olmaları. Onları uzun uzun izlemeye ne midem ne de aklım müsaitti. Sadece, sadece bir şeyler içimde yer yerinde oynamıştı. Bu adı konulmamış duygumla oradan çekildiğimde, buraya neden geldiğimi bile unutmuş gibiydim.

Birazcık bile olsa anneme sarılmak istiyordum. Babamla şakalaşmayı, kız kardeşimle saç baş dalaşmayı. Çünkü tüm bunların içinde kendimi daha fazla saygın hissederdim. Çünkü kendimi araya girmiş üçüncü kişi olarak göremeden edemiyordum. Öyle miydim sahiden de?

Medusa'dan hoşlanmıyordum. Çünkü bir insan birinden hoşlanmak için küçücükte olsa ilgiyle donatılmış birkaç saniye de olsa bir bakışa ihtiyaç duyardı. Ben ve onun arasında olan tek şey evlenmek zorunda kalmış olmamızdı. O reddedildi ve ailesinin verdiği karara uydu, ben ise ailemin borçlarından kurtulması için kabul etmiştim.

Tüm bunları en ince ayrıntısına kadar biliyordum. Sorun burada değildi. Benim bu durumdan az da olsa kıskançlık hissetmiş olmamdı. Erkeğimin elimden alınmış olması gibi. Peki o? O herkesin görme ihtimali olduğu bu yerde birbirlerine bu kadar yakın durmaktan çekinmiyordu, bu kadar çok mu özlemişti? Değersiz öpücüğünü bana bir çırpıda verip, beni cüretkâr olduğumu dile getirecek kadar mı beni yok sayıyordu? Beni eşi olarak görmüyordu, ama aile kavramlarına bu kadar sıkı sıkıya bağlıyken nasılda düşeceğim konumu yok sayıyordu?

İçimdeki tüm duygu durumu öfkeye doğru yol alırken, sinirle soludum. Üzerimdeki acınası ağırlığı atlatmam zordu. Sınıfa dönmek istemiyordum. Sanki oradakileri görürsem ve onlar benimle ilgili veliaht prensin eşi olduğum için o esprileri yapmaya başlarlarsa ağlamaya başlayabilirdim. Çünkü o asla benim gerçek eşim değildi. Olmayacaktı da.

Ailemi görmek istiyordum. Bu lanet olası süreci atlatmak ve kraliyetin ailemi saraya davet etmelerini beklemek zorunda kalıyordum. Ancak ondan sonra bay zevkine düşkün şeytan tarafından ailemin yanına, benim gerçek evim olan yere gidebilecektim.

Telefonla konuşmak yetmiyordu ve biraz da üzüyordu. Annem ve babam sürekli eşimle iyi geçinmemi ve kendilerini gururlandırmamı istiyorlardı.

Keşke bu içine düştüğüm durumu en azından biriyle paylaşabilseydim diye iç geçirmeden edemiyordum.

Kafamı okulun duvarına yaslarken bile tek düşünebildiğim o parmakların onun yanağında usulca geziniyor olmasaydı. Avutuyor muydu onu? İstemediği biriyle evlendiği için. Eğer öyleyse neden kabul etmemiş ve kariyerine bu kadar düşkünken olimpiyat yarışların son finalinde yarışmalarından ayrılıp ülkeye geri dönmüştü. Onun için miydi? Tekrar birlikte olmak mı istiyorlardı?

Kafamı sikeyim, neden bu kadar çok hızlı düşünmeye başlamışlardı.

Öyle çok çalışıyordu ki, kolumdan tutulduğumda kendime gelebilmiş ve kolumu tutanın Taehyung olduğunu sanırken bile bir hayal kırıklığına uğramıştım. Benden bir özür dilemesini istiyordum. Beni aşığının gözünde bu kadar alçak bir konuma sürüklediği için. Benim de bir omega gururum vardı. O çok güzel ve yetenekli olabilirdi, ama bu benim yok sayılmam için yeterli sebepler değildi!

prince of my dreamUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum