Bölüm 30 - Et, Kan ve Çiçek

50 8 4
                                    

Güzel, keyifli okumalar^-^/

ww

Nice kayıplar, yeni kapılar açardı. Ayrılıklar hasretle dizginlenir, vuslatla şekil alırdı. Birliktelikler yalnızca seçimlerle bozulurdu. Ölüm dahi bozmaya muktedir değildi, yalnızca vuslatla şekillenecek ayrılığa sebebiyet verebilirdi. Vakit, şafağı gösterince her şey kaldığı yerden devam ederdi. Fulya gibiler insanlığından olsa da ikinci şanslarını kullanmaya hazır olurlardı. Semihler emin oldukları yoldan asla geri dönmezdi. Hâl, vuslata erdiğinde eller asla bırakılmazdı.

Nice kayıplar ise yokluğun varlığını öne sürerdi. Aşk yoksa, sevgi bir aldatmacadan ibaretse birlikteliğin olmadığı da ortaya serilirdi. Güzel niyetler kâr etmezdi eylemlerle desteklenmedikçe. Sevgi sözcükleri kifayetsiz kalırdı bencillik süregeldikçe. Narin gibiler duyamaz olurdu, öznel istekleri sevgi zanneden Ermanları. Ermanlar, hatalarından doğan felaketlerle yüzleşmek zorunda kalırdı bir başlarına. Düzeltmeye çalışırlardı doludizgin, heba olurlardı sevdiklerinin izinde. Heba olurlardı ama heba olmalarına razı gelmezlerdi. Narin'in kendini harcamasına göz göre göre izin veremezdi. Fulya'ya ulaşıp onunla birlikte kendini de yakmasını izleyemezdi ve engel oldu. Bir ömür boyu nefret edilecek olsa da gitmesine mâni oldu.

Karanlık gecenin ıssızlığını bir çağrı gibi bozan ateş, gözleri keskin soyların dikkatini çekti. Banu Hatun, Şemsi Bey’i gitmemesi için zor zapt etti. İhtiyacı olabilir diye kandan gelen gücünü kullanmaya cesaret edemedi. Zira tehlikenin boyutunu henüz bilmiyordu. İkinci dönüşümü için yiyeceğe ihtiyaç duymayacak kadar güçlüydü ancak zaman limiti,  durumunu zora sokabilirdi. O da sadece bir ubır olarak fiziksel gücünü kullandı.

Necip, tam Narin'i Erman'ın elinden kurtarmak için hamle yapacakken Arzu yüzünden olduğu yere çakılı kaldı. Genç ubır, dönüşüm yeteneğini kullanmış ve yengeç kıskacı sayesinde Necip'i kıskıvrak yakalamıştı. Binnaz, elinde bir parça etle onlara doğru tin tin yürüyordu. Küçük çocuk yalvardı. Erman'ın; amcasını öldürdüğünü, şimdi de sevdiği bir insanı öldürebileceğini, bir avcı olduğunu söyleyip durdu. Ne var ki kale alınmadı.

“Avcı, insan kadını koruyor.” dedi Binnaz. “Orada sana ihtiyaç yok. Bizimle geleceksin.” Sonra Necip dönüşmesin diye zorla gelincik köküyle karıştırılmış kan içirdiler ve onu efendileriyle tanıştırmaya götürdüler. Zaten hedefleri de buydu. Cahit'i bulmak, onun yanında güçlü safkan var mı diye kontrol etmek için gelmişlerdi. Şimdi de gidiyorlardı.
Yakınlarında duran üç ubırdan habersiz olan Erman, Avcılık Makamına ait olduğu belli olmayan, üüzerinde herhangi bir işaret bulunmayan siyah bir minivan gelince  “Hazırlanın, gidiyoruz!” diye emir verdi. Narin'i de kendi arabasının ön koltuğuna bindirdi. Kaçmasın diye kelepçelemeye lüzum görmedi.

Narin ne baygın ne de bilinçsizdi. Yorgundu. Öyle bir yorgunluk ki, bir daha ayağa kalkabileceğini sanmıyordu. Aklında sürekli Fulya'nın yanış sahnesi, kulaklarında yine onun çığlıkları vardı. Bitmek bilmez bir dizi bölümü gibi oynayıp duruyorlar, Narin'i gerçek hayattan koparıyorlardı. Sürekli bir rüya hâlinde gibiydi. Asıl dünyaya dönemiyor, gözlerini kör eden geçmişten sıyrılamıyordu.

Öte yandan Semih daha farklı bir ruh hâlindeydi. Narin gibi geçmişe takılı kalmamıştı. Sevdiği kadını kaybetmenin acısını yaşıyordu. Erman'la tanıştığı, onun gibi bir avcı olduğu için kendini suçluyor, hırpalıyordu. Gözlerinden ne kadar yaş akıyorsa kelepçelerle deşilen bileklerinden de o kadar kan sızıyordu. Ağlıyordu. Tüm dünyası başına yıkılmışçasına eziliyordu. Ruhu yangın yerine dönmüştü, alev alevdi. Yüreği göğsüne sığmıyor, ciğerlerine baskı yapıyordu. Nefes alamıyordu. Hıçkırıkları arasında soluksuz kalıyor, her an ölecekmiş hissine kapılıyordu. Kederi köz olmuş, tüm vücudunu küle çeviriyordu. Aşkına olan hasreti daha şimdiden ıstırabıyla bir olmuştu, gözyaşları tufan idi. Aciz dili bitkin düşmüştü. Kulakları, hayalet çığlıkları bastıramıyordu. Gözlerinde ise bir tek alevlerin tehditkâr hâlleri vardı, bir de kara kılıcın can alan parıltısı. Sanki Fulya'nın değil de onun başına saplanmış gibi hissediyordu. Semih artık yaşadığından emin değildi.

SAKLI SOYLAR ¤ Yar-Sub ÇatlıyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin