Bölüm 23 - Pişmanlık ve Hüzün

65 11 55
                                    

Güzel ve keyifli okumalar dilerim^-^/

ww

Narin, hazır Banu Hatun meşgulken üst kata gitmek istedi. Yokluğu dikkat çekmesin diye de Fulya'ya aşağıda kalmasını söyledi. Basamakları çifter çifter çıktı. Odaları tek tek kontrol etti. Az evvel yaralı hâlde gelen kadını görmek, ubır mı yoksa örek mi olduğunu öğrenmek istiyordu. Eğer ubırsa Necip'i de soracaktı. Sıra Cansu'nun yatak odasına geldiğinde kapıyı çaldı. Onun sesini duyunca içeri girdi ve karşılaştığı manzara karşısında donup kaldı.

Lila rengi nevresimle örtülmüş yatak, pencerenin hemen önündeydi. Yatağın baş ucundaki komodinin üzeri boştu. Sağ tarafa yerleştirilmiş olan beyaz gardırobun sol kapısında boydan boya bir ayna vardı. Sol taraftaysa bir masa duruyordu. Üzerinde üniversiteye hazırlık kitapları, renkli kalemler, masa lambası vardı. Hemen bitişiğindeki duvara, üzerine notlar yazılmış renkli kağıtlar asılmıştı. Odanın ortasına daire şeklinde bir halı serilmiş ve üzerine de Kaya'nın odasında olduğu gibi mermer desenli, ayaklı bir ahşap sofra konulmuştu. Narin'i yerine mıhlayan manzara, bu sofrada gerçekleşmekteydi. Yarım saat evvel içeri giren kadın, avuç büyüklüğündeki çiğ et parçasını löpür löpür yiyordu. Parmaklarının arasından ve ağzının kenarından kanlar süzülüyor, ekru kazağının kolları ile yakası kirleniyordu. Gözleri bir ara Narin'e kaydı ancak bu fazla uzun sürmedi. Onu umursamadan yemeğe devam etti. Elindeki bitince sofrada duran tepsinin üzerindeki iki parça etten birini daha alıp dişledi. İstekle yiyor, çiğnedikçe ağzını şapırdatıyordu.

Masada biyoloji dersi çalışmakta olan Cansu, dönüp Narin'e baktı. “Bir şey mi lazımdı?”

Narin, ne hissedeceğini bilemez hâlde elini uzattı. İşaret parmağı, çiğ et yiyen kadını göstermekteydi. “Bu... bir i-in...” Düşüncesi bile nefesini daraltmaya yetmişti.

Cansu onun ne demek istediğini kayıtsızca söyleyiverdi. “Evet, o bir insan eti ama senin bunu zaten biliyor olman lazım. Sonuçta ne vakittir bizimlesin.”

“Evet! Evet evet, öyle tabii. Ne vakittir sizinleyim. Şey, tamam öyleyse! Ben sizi rahatsız etmeyeyim.”

Odadan çıktı, kapıyı ardından kapattı. Eli bir süre kapı kolunda kaldı. Beyni hâlâ gördüğü manzarayı idrak edememişti. Bekledi. “İnsan... eti.” dedi yavaşça. Eli, kapı kolundan indi ve hemen yandaki banyoya koşturdu. Klozetin kapağını kaldırmasıyla kusması bir oldu. O gün yediği ne varsa boğazından gürül gürül geçiyor ve klozete dökülüyordu. Nihayet her şeyi çıkardığında dermanı kalmamıştı. Temiz ve kuru fayanslarla döşenmiş zemine oturdu, gücünün yerine gelmesini bekledi. Midesi ekşimiş, ağzını iğrenç bir tat kaplamıştı. Kalkabildiğinde sifonu çekti, klozetin kapağını kapatarak lavaboya gitti. Ağzına bir miktar su alıp gargara yaptı. Elini yüzünü yıkadı. Banyodan çıkmak için döndüğünde kapı eşiğinde Cansu'yu gördü. Kollarını göğsünde kavuşturmuş, ona tepeden bakarak konuşuyordu.

“Neden buradasın?”

“Belli değil mi? Midem bulanmıştı.”

“Banyoyu kastetmemiştim. Bizim insan olmadığımızı bile bile Gün Gülü Kafe'ye neden geliyorsun diye sordum.”

“Bunu da söylemiştim. Necip isminde bir çocuk, Banu Hatun’u arıyordu.”

“Sen de onun peşindesin.” Banu Hatun kapıda belirmişti. Gözleri alev alevdi. Suçluyu sorguya çeken bir polisin şüphesine sahipti. “Neden ubır bir çocukla bu kadar ilgilisin? Sana ne yararı var?”

Narin duyduklarına inanamadı. “İlla bir yararı mı olmalı? Karşılık beklemeden de onunla ilgilenemez miyim?”

Banu Hatun onun duygu sömürüsüne kanacak bir ubır değildi. Duyguları basite indirgeyip her çiçeğe konan, en ufak olayda naralar atan ama hiçbir vakit gerçek bir eyleme girişmeyen kişilerden olmamıştı. Ya sessiz sedasız yerinde dururdu ya da harekete geçmek için güçlü bir neden arardı. Kendisi gibi olmayanlardan da tiksinirdi. “İlgilenirsin elbet. Benim öğrenmek istediğim, neden Necip? Bulamıyorsun işte. Üstelik onu yemek yerken dahi izleyemezsin. Baksana, hemen kusuyorsun! Vazgeç. Çok istiyorsan sokaklar kimsesiz çocuk kaynıyor. Al birini yanına, karşıla bütün masrafını. Vaktini kayıp bir ubırla heba etme!”

SAKLI SOYLAR ¤ Yar-Sub ÇatlıyorWhere stories live. Discover now