Bölüm 11 - Yalnızca Görünene İnananlar

99 12 42
                                    

Okurken güzel anlar geçirmeniz dileğiyle^-^/

ww

İçeri girince sıcak hava yüzüne çarptı. Ahşap lambriyle kaplanmış tavandan sarkan ampuller, sarı ışık saçıyordu ve ampullerin içindeki teller, birer DNA sarmalını andırıyordu. Duvarlar, tavanla aynı tonda kahverengiyi taşıyan kiremitlerle örülmüştü. Dikdörtgen şekilli ahşap masalar, sağ taraftaki duvara bitiştirilmişti. Her birinin kenarına küçük, tombul çanaklarda yetişen çiçeksiz bitkiler ile kahverengimsi cam fanuslar içinde yanan mumlar yerleştirilmişti. Sandalye yerine yüksek tabureler konulmuştu. Her masa için ayrı bir ampul, duvara monte edilmişti.

Hemen ilerideki açık kapının ardında, kütüphane bölümü vardı. Bu kısımdaki yuvarlak masaların etraflarını kısmen saran, yarım çember görünümünde olan küçük kitaplıklar mevcuttu. Bir kısmına ders kitapları, bir kısmına romanlar ya da farklı türde kitaplar yerleştirilmişti. Kütüphanenin duvarlarına ise yerden tavana uzanan büyük kitaplıklar monte edilmişti. Işıklar yetersiz olmasın diye masa lambaları koymak da ihmal edilmemişti.

Kafe ile kütüphaneyi birbirinden ayıran kısımda kıvrılarak ikinci kata çıkan, siyah demirden tırabzanları ve cilalanmış ahşap basamakları olan bir merdiven vardı. Kafenin sol tarafı ise satışı yapılan yiyecek ve içeceklere ayrılmıştı. Arka taraftaki dolaplarda başta su olmak üzere meyve suları, soğuk çaylar, ayran ve maden suyu bulunurken öndeki geniş hazneli cam dolaplarda çikolatalı pastalar, sütlü ve peynirli tatlılar, kurabiyeler, şerbetli tatlılar, poğaçalar, porsiyonluk pizzalar, simitler vardı. Sol tarafın sonundaki kapı, mutfağa açılıyordu.

Yiyeceklerin konduğu dolabın hemen arkasında elli beş yaşında bir kadın durmaktaydı. Tek ak dahi düşmemiş kısa, siyah saçlarını bir kez olsun boyatmamıştı. Hafif makyaj yaptığı yüzü biraz kabacaydı ve öfkeli bir siması vardı. Siyah kare desenlere sahip açık kahverengi pantolonunun altına kahverengi, süet bir topuklu kısa çizme giymişti. Salaş duran siyah şifon bluzunun kolları, dirseklerinin hemen altında bitiyordu. Birbirine geçirilmiş büyük halkalardan oluşan uzun bir kolye takmıştı. İçeri girenleri görünce tezgâhın arkasından çıkıp Şemsi Bey'in önünde dikildi. Elleri belindeydi.

“Neden bu kadar uzun sürdü? Beni endişeden öldürmeye meraklısın, değil mi?”

“Sanki öleceksin de!” dedi yaşlı adam koca gülümsemesiyle.

“Ne dedin sen?” Kadın bir ona bir de yaralı olan Narin'e baktı. Adamın vurdumduymazlığına içinden lanetler okudu.

Onun daha da öfkelenmesi, Şemsi Bey'i telaşlandırdı. “Sakin ol, karıcığım! Sadece şakaydı. Biraz yürüyüş yapayım derken birbirine sarılan bir çifte denk geldim.”

“Kim sarılmış?” Bu kez öfkelenen kişi Narin'di.

Gözlerini deviren adam “Tamam tamam, düzeltiyorum.” dedi oflayarak. Karısına durumu açıklamaya koyuldu. “Yanımdaki kadının bir ubırla başı beladaydı. Ben de gizlice onları izledim. Ne dövüştü ama! Görmeliydin. Şu kadının-" Durdu. Ona ismini sordu.

“Narin.”

“Memnun oldum!” Tekrar karısına baktı. “Narin de benim gibi zavallı bir insan. Bir ubırla nasıl mücadele edebilirdi ki? Edemedi, tabi! Yine de yayı, ubırın suratına öyle bir geçirdi ki-"

Karısının çizmesinin ucu, tehditkâr bir sesle yeri vurdu. “Sadede gelecek misin?”

“Neden? Acelen mi var? Yoksa benden gizli bir randevun mu var?”

Böyle bir ihtimalin var olmayacağını hem kadın hem de onun kocası biliyordu. Narin ise ikisinin diyaloğunu şaşkınlıkla dinliyor, kadının her şeyi şakaya vuran adama nasıl dayandığına hayranlıkla gözlemliyordu. Gerçi kadın da öfkeleniyordu ama hepsi buydu. Ben olsam kesin boşardım, diye düşünüyordu ki acı içinde inledi. Karısına sarılmak isteyen Şemsi Bey yanlışlıkla onun yaralı koluna çarpmıştı.

SAKLI SOYLAR ¤ Yar-Sub ÇatlıyorTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon