Bölüm 6 - Özür Dilerim!

103 12 32
                                    

Keyifli okumalar^-^/

ww

“Günaydın.” diye karşılık verdi Narin. Hayatında ilk defa bu selamın ne denli derin bir anlam taşıdığının farkına varıyordu. Hayırsız bir geceden sonra günü gerçekten de aydınlanacak mıydı, şüpheliydi. Necip'in tehdidinden sonra Erman'ın gelişinden bile memnun olup olmadığından tamamıyla emin değildi. Kendisine uzatılan eşyaları aldı. Sırt çantasının ardında bir de poşet vardı. 

Erman'ın heyecanı iseyüzünden okunmaktaydı. “Üzgünüm! Daha erken getirmek isterdim ama sana evinde kahvaltı hazırlamak için sabahı bekledim.”

Narin ilkin şaşırdı. Ne diyeceğini bilemedi. O, Necip’ten; Necip ise kapıyı çalan kişiden korkuyordu. Gelenin kim olduğunu biliyor muydu acaba, diye düşündü. Sonra Erman'ı içeri alıp almama konusunda tereddüt etti. Bir zamanlar iki yakın dost idiler. Şimdi de nedensizce eski dostluklarını geri getirmeye çalışıyorlardı. Böylesine mühim bir dönemde onu tehlikeye atmak, vicdanını sızlattı. Kibarca reddetti.

“Kahvaltıyı başka bir zamana bırakalım mı? Ben dışarı çıkmak istiyordum.”

Çelimsiz sesi, adamın dikkatini celbetti. “İyi değilsin. Solgun görünüyorsun. Yoksa tekrar Fulya'ya mı gittin?”

“Hayır, gitmedim. Attığı mesajdan sonra kaç kez gittiysem de beni içeri almadı. Sanırım ona biraz zaman tanısam iyi olacak.”

Canı acıdı. Kadının hüznü, kızgın bir kırbaç gibi adamın ruhunu dağlıyor, onu bir ızdırap yumağının içine hapsediyordu. Erman, bunca zaman onu yapayalnız bıraktığı için kendinden nefret ediyordu. Elinden gelse neşelenmesi için ömründen ömür verir, huzura ermesi için onun canını yakanların canını alırdı. Yeter ki Narin bir daha mutsuz olmasındı!
İzne gerek duymadan içeri girdi. Onun elindeki poşeti aldı ve küçük mutfağa geçti. Paltosu ile ceketini çıkarıp kapı koluna astı. Gömleğinin kollarını katladı. Çaydanlığın içindeki suyu kontrol edip altını yaktı. Çekmeceden bir bıçak alarak poşetten çıkardığı soğanı soymaya, doğramaya başladı. “Bence kendine de zaman tanımalısın. Fulya toparlarken sen yıkılırsan sonuç değişmeyecek. Hep birbiriniz adına üzüleceksiniz. Toparlanmanın ilk ve en önemli kuralı da nedir biliyor musun?”

“Ne?”

“Çok basit! Yemek yemektir.”

Doğradığı soğanları zeytinyağı gezdirdiği tavaya gösterişli bir hareketle yığdı, kısa bir karıştırmanın ardından ocakta pişmeye bıraktı. Üç yumurta çıkarıp bir tabakta çırptı. Bakışlarını yumurtadan Narin'e çevirdi. “Hem sen yemek yemeği seversin.”

Kahvaltı yapmadan onu bu evden çıkaramayacağını anlayan Narin, dolaptaki peyniri ve zeytini aldı. Aklı Necip'teydi. Tehlikeli bir yaratık evindeyken yalnızca susmak ona tuhaf geliyordu. Erman'ın kolunu tuttu. Dün yaşananları anlatmak ve şu anda evde bulunan canavardan bahsedip rahatlamak istiyordu. Ama hiçbir şey söyleyemedi. Eğer bir şey anlatırsa çocuğun tekrar öfkeleneceğini düşündü. ‘Onu yerim.’ demişti. Gerçekten de insan yer miydi? Düşüncesi dahi midesinin bulanmasına sebep olmuşken artık kahvaltı yapamayacağını anladı.

“Bir şey mi söyleyecektin?” Narin'in çaresizce bakan gözlerini yanlış yorumlayan Erman'ın kalbi gümbür gümbürdü.

Narin, bir uykudan uyanırmış gibi kendine geldi. Ne kadar düşünürse düşünsün, en iyi çözüm onu evden uzaklaştırmaktı. Hem kahvaltı yapmaktan kurtulacaktı hem de onu tehlikeden uzak tutmuş olacaktı. “Senin işin yok mu? Geç kalacaksın.”

SAKLI SOYLAR ¤ Yar-Sub ÇatlıyorWhere stories live. Discover now