Bölüm 13 - Yanlış Karar

90 12 45
                                    

Okurken güzel anlar geçirmeniz dileğiyle^-^/

ww


İçeri giren otuz yaşındaki kadının kısa, siyah saçları, geniş kenarlı bucket şapkayla kapatılmıştı. Siyah kadifeden bir pantolon, ekru bir kazak ve al renkli kaşe mont giymişti. Yaptığı makyaj, donuk tenini iyice saklamıştı. Yüzünde geç kalınmış bir neşenin emaresi vardı. Heyecanlı ve bir o kadar da nedamet doluydu. Sivri topuklu ayakkabıları her adımında kafenin döşemelerini gıcırdatırken Narin'e yaklaştı. Onun ellerini sıkıca tuttu ve pişmanlık içinde konuştu.

“Özür dilerim! Beni affedebilecek misin?”

Fulya'yı apansız görmek, Narin'i bir duygu karmaşasına sürükledi. Yüreği tam bir kaos ortamı gibiydi. Ruhu, muhtelit bir fırtınaya esir olmuştu. Kıpırdayamıyor, gevelemekten başka ses çıkaramıyordu. Gözyaşları kendiliğinden akmaktaydı. Sıkılan elleri yavaş yavaş soğuyordu. Tepkisizliğinden hoşnut değildi. Oysa daha az evvel Fulya'nın yeni düzeni hakkında bilgi edinmeye karar vermişti ve mutluydu. Şimdi ise arkadaşının varlığı karşısında tek yapabildiği, afallamaktı. “Geç kaldın, aptal!” diyebildi sonunda. Yalnızca bu üç kelime dahi tüm enerjisini çekmeye yetmişti.

Narin'in yalnızca çok kızgın olduğu zamanlar aptal kelimesini kullandığını bilen Fulya gevşedi ve ona sarıldı. Sarılışında minnettarlık vardı. Zira onu kızdırabildiyse aralarındaki dostluk bağı henüz kopmamış demekti. “Evet, çok geç kaldım.” dedi huşu içinde. Öyle bir mutluluk sarmıştı ki bedenini, Ağrı Dağı'nda yaşananlardan sonra böylesine güçlü bir duygu hissetmemişti. Tabii, Semih'i saymazsa...

İki arkadaşın duygusal buluşmasına tanıklık eden Kaya, gözlerini devirerek mutfağa girdi. Şemsi Bey’in gözleri dolmuştu. Neredeyse ağlayacaktı. Cansu hiç istifini bozmadı, Aram ise küçük bir tebessüm dışında tepki göstermedi. Ancak Banu Hatun onlar gibi sessiz kalacağa benzemiyordu.

“Belki bilmiyorsunuzdur diye söylemek isterim. Burası insanlar için açılmış bir kafedir. İşiniz bittiyse def olun gidin! Bir daha da kapımda gözükmeyin.” Gözlerini Aram'a dikti. “Özellikle de sen! Geldiğin ilk günden beri kapımı çalmayan soy kalmadı. Felaketten başka bir şey getirdiğin yok.”

Aram ayağa kalktı. Her hareketiyle zarafet dolu bir duruş sergilemekteydi. Sağ elini yüreğinin üzerine koydu. “Af dilemek belki sebep olduğum sorunları çözmeyecektir lakin şu an için elimden gelen yalnızca bu. Bir süre daha buralarda bulunmak zorundayım. Aksi takdirde daha az ubıra ulaşmış olurum. Dolayısıyla affınıza sığınırım!”

Banu Hatun’un gözlerinde kızılca hareler belirdi. Şakaklarındaki damarlar belirginleşti. Burnundan soluyormuş gibi bir hâli vardı. “Özür mü diliyorsun yoksa benimle dalga mı geçiyorsun, belli değil!” Bastırmak için uğraşmadığı öfkesi yavaş yavaş tırmanışa geçiyordu. “Def ol, git!”

Aram'ın kovulmasının iyi bir fikir olmadığını düşünen Fulya, aceleyle Narin'e sarılmayı bıraktı ve “Onun sinir bozucu bir ubır olduğunu biliyorum ama lütfen hemen karar vermeyin.” diyerek Banu Hatun'u ikna etmeye çalıştı. Ne var ki ani hareketi, Narin'in kolunu acıtmıştı. Onun iniltisini işitince bu defa arkadaşından özür dileyerek neler olduğunu sordu. Tabii cevabı dinlemeye vakti yoktu. Kafenin hanımı onu bu lüksten alıkoymuştu.
“Daha da düşünmeme gerek yok. Yar-Sub çatladığı günden beri sizin gibi yer altı soylarının buraya gelmesine karşıydım. Beni dinlememesi, Aram'ın hatası.”

Şemsi Bey, karısının yeri geldiğinde ne denli inatçı olabileceğinin farkındaydı. Böyle bir durumun gerçekleşmesine mahal vermemek adına tartışmaya erkenden dâhil oldu ve kendi fikrini belirtti.

SAKLI SOYLAR ¤ Yar-Sub ÇatlıyorWhere stories live. Discover now