54. BÖLÜM: LUNAPARK

En başından başla
                                    

O gece o ihbarı yapan kişinin kim olduğunu da merak ediyordum. Bu olayı kim, nasıl ve nereden öğrenmiş olabilirdi ki? Hele ki o olay o kadar tazeyken... Ve sonra Arda'nın bildiği diğer şeyler... O gece Karan'ın yaktığı zarfın içindeki şey neydi? Neden her şey üst üste binip bir kasırga oluşturmuş ve şehrimizi altında darmadağın halde bırakarak üstümüzden geçip gitmişti? Üstelik o kasırga üstümüzden geçip giderken bizden birçok şeyi koparıp, söküp götürmüştü.

"Diğerleri ne zaman gelecek?" diye sordum kısık bir sesle. "Billur da ailesini ziyarete gidecekti. Bedirhan bir şekilde kandırmış onu."

"Birazdan evden çıkarlar," dedi Karan sakin bir sesle.

Ona baktım, siyah gözleri yolu takip ediyordu. "Karan."

"Evet?"

"İyi misin?"

Duraksadı, gözleri yavaşça bana doğru döndü. Biraz kilo vermişti, kemikli yüzü artık çok daha belirgin görünüyordu ve uzayan kirli sakalı yüzünün çok daha büyüleyici görünmesine neden olmuştu. "İyiyim," dedi donuk bir sesle.

Bir an bu söylediğine inanmadım, gözlerimi gözlerine dikip ona baktım.

Karan gözlerini kısarak, "Çok fazla düşünüyorsun," dedi ve bakışlarını tekrar yola çevirdi. "Şu an benim nasıl olduğum değil, senin nasıl olduğun önemli."

"Benim bencil bir insan olmamı mı bekliyorsun?"

"Doğru," dedi gülerek. "Bana ne demiştin? Sencil oldum, demiştin... Değil mi?"

Tüm o hislerin yarattığı enkaz olmama rağmen yanaklarımın ısındığını hissederek gözlerimi kaçırdım. "Çok aptalca davranıyorsun," diye fısıldadım.

"Biliyor musun, söz konusu sen olduğunda ben bile aptal bir adam olabiliyormuşum."

Tüm kırgınlığımın başkalarına olmasına rağmen, kırılan yerlerimden akan acı bile onun avuçlarında ehlileşerek çekilir bir hâle geliyordu.

"İzmir'de ne yapacağız?"

"Asla sormaktan vazgeçmeyeceksin, değil mi?"

"Hım?"

"Şurada ne yapacağız, burada ne yapacağız?" diyerek beni taklit etti ama bunu benim biraz olsun moralimi yerine getirmek için yaptığını biliyordum. Kolay şeyler yaşamıyordum, bunu görüyordu ama anlamadığı bir şey vardı ki o da şuydu; o da gerçekten çok zor şeyler yaşıyordu ve kendine karşı çok acımasız davranıyordu.

"Biliyor musun Asi Çakıltaşı..." diye fısıldadı ama cümlenin devamını getirmedi. Bir şahin kadar yırtıcı bakan gözleri yolu seyrediyordu.

"Hım?"

"Birçok şeyin çok daha başka olmasını isterdim."

Boğazıma oturan o yumrunun kalınlaştığını, nefesimi içine çekerek beni boğmaya başladığını hissettim. Gözlerim profilini izlemeye koyuldu fakat zihnim, zihnine girebilmenin isteğiyle yanıp kavruluyordu.

"Neyden bahsediyorsun?"

"Bir şeylerin, diyorum. Bambaşka olması gerekirdi. Öyle olmasını isterdim."

"Mesela? Beni tanımamak mı isterdin?"

Kaşlarını çattı, direksiyonu daha sıkı kavrayarak, "Ne saçmalıyorsun?" diye sordu. "Sana güzel bir şey söylesem bile sen o şeyi alıp kendine katarak kötü bir şeye çeviriyorsun. İçindeki öfkeyi yenemiyorsun."

ASİ ÇAKILTAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin