52. BÖLÜM: REYC

En başından başla
                                    

"Bir şey anlamamıza gerek yok ki, Buzlar Kraliçesi. Eğleniyoruz işte."

"Çok eğlenceli görünüyor," dedim gözlerimi devirerek.

Billur kıkırdadı. Top gibi olan simli süslerden iki tane alıp kulaklarıma astı. Yüzümü buruşturarak ona baktım. "Bu ne şimdi ya?"

"Aman be, huysuz!"

Ona cins cins baktım. Yılbaşını yarın akşam kutlayacaktık. Aslında ben kutlamak istemiyordum ama Bedirhan ve Billur'un ısrarlarını kıramamıştım. Yine de eğlenmek pek doğru gelmiyordu. Yılbaşı ağacı birkaç gün önceden süslenirdi, ben öyle biliyordum ama bizimkiler neredeyse son güne bırakmıştı.

Karan'ın balık halindeki bir restorandan rezervasyon yaptırdığını biliyordum.

Son birkaç gündür dedesiyle az da olsa birkaç kelime ediyor, konuşuyordu ama yine de o sessizlik hâlâ üzerindeydi. Annemin mezarını ziyaret etmiştim, bu yüzden kendimi daha iyi hissediyordum. Karan annemin mezarıyla özel olarak ilgilenmişti resmen, annemin kabri çiçek gibiydi. Kendisi gibi.

Defne boşluk bulduğu her yerde finallere çalışıyordu, ben daha bir kitabın kapağını açıp göz bile gezdirmemiştim. Defne ile birkaç kez ayrı eve çıksak nasıl olur şeklinde konuşmuştuk fakat Sergen her seferinde bu konuşmanın ortasına dalarak, bu konuşmayı yapmamıza engel olmuştu.

Annemsiz gireceğim ilk yeni yıl olacaktı. Buna pek hazır hissettiğim söylenemezdi.

Yetim'i buraya, Bedirhan'ın evine getirmiştik çünkü bu gece Bedirhan'da kalacaktık ve Gülseren Hanım kediyle pek anlaşamıyordu. Yetim'in bakımı tamamen üzerimde olduğundan, gittiğim her yere onu da taşımaya başlamıştım. Her ne kadar Bedirhan, Yetim'e kötü kötü bakıp, "Buralarda bir yerde kakanı görürsem, kafanı kakana sokarım senin!" diye tehditler savursa da, aslında Yetim'i sevdiğini biliyordum.

Billur, Karan ile ilgili olan durumu öğrenmişti fakat sessiz kalmayı tercih etmiş, bana konu hakkında pek soru sormamıştı.

"Hadi bakalım, Merdane," dedi Bedirhan elindeki süsleri bana uzatarak. "Geri kalanını sen yapacaksın. Konuştur zevkini..."

Düz düz baktım. "Ben nasıl yapılır bilmiyorum."

"Ayol altı tarafı iki süs takacaksın. Neyini bilmiyorsun? Atomu mu parçala dedik?"

Üstümdeki gri, yünlü hırkanın kumaşını avuçlarımın arasına alarak, "Siz yapın işte," diye geçiştirdim.

Defne taşıdığı küçük koliyle içeriden çıkınca bakışlarımı ona çevirdim. Elindeki küçük kolinin içinde süsler vardı. Saçlarını atkuyruğu şeklinde toplamış, uzun zamandır sürmediği o renkli farlarından bugün sürmüştü. Bedirhan, Defne'nin elindeki kutuyu aldı ve yere koyup, "Derhâl bu ağacı süslüyorsun, kürdan bacaklı," diye söylendi.

El mahkûm bir şekilde kalan ışıkları ve süsleri gönülsüz bir şekilde ağacın dallarına takmaya başladım. Ben ağacı isteksiz bir şekilde süslerken, Bedirhan hemen arkamda sıcak kahvesini yudumluyor, arada Billur'un saçlarını yoluyor, kimsenin anlamadığını sanarak göz önünde bildiğin cilveleşiyorlardı.

"Bana bunun bir şaka olduğunu söyle!" diye bağırdı Bedirhan aniden dibimde biterek. Yüreğim yerinden hoplarken irkilerek ona baktım. Elindeki kahve bitmişti, boş kahve fincanını yavaşça kafama vurdu. Gözlerini koskocaman açmış, süslediğim ağaca bakarken dehşet içinde görünüyordu. "Zevksiz! Bu ne?"

"Ne, ne?"

Defne, "Bu benim kıyafetlerimden bile kötü Merve..." dedi umutsuz bir şekilde, süslediğim ağaca bakarken.

ASİ ÇAKILTAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin