69

573 74 1
                                    

Haechan hızla arkasını döndüğünde beklediği kişi yoktu karşısında. Tanımadığı iki kişi birbirine sarılıyordu. Haechan yutkunamadı. Mark burada değildi. Gözükmüyordu.

"Bulacağız." dedi Jaemin. "Kendine gel Haechan."

Jaemin kendisine doğru koşarak gelen havaalanı müdürünü gördü. Adam hemen ona elindeki dosyayı uzatmıştı.

"Saat 9'a bilet alan tüm yolcuların listesi burada. İsim vermediğiniz için alfabetik bir şekilde dizdik."

Jaemin tüm dosyayı kurcaladı ama Mark'ın adı hiçbir şekilde yoktu.

"Emin misiniz? İsmi Lee Mark."

"Evet efendim." dedi müdür.

"Jaemin." dedi Jeno. "Özel uçağın."

Jaemin gözlerini büyülttü ve müdüre döndü hızlıca.

"V.i.p kısmı yok değil mi listede?"

"Özel uçaktaki kişi listesine bizim erişim imkanımız yok." dedi müdür.

"Jeno!" dedi Jaemin hızlıca. "Şirketi ara ve uçağın kalkıp kalkmadığını öğren."

Jeno başını sallayıp Haechan ve Jaemin'den biraz uzaklaştı. Jaemin o sıra Haechan'ın oturmasını sağladı.

"Uçaklar?" dedi müdür.

"Mark Lee'nin olmadığına emin olduktan sonra hepsi kalkış yapabilirler."

Jaemin birkaç şey daha söyleyip müdürü gönderdiğinde Jeno'da yavaşça yanlarına geldi.

"Ne oldu?" dedi Haechan.

"Özel uçağı almış ve saat 9'da çoktan kalkmış buradan." dedi Jeno. "Hava şartlarını pek önemsememiş anlaşılan."

"Ya hem kendine hem pilota bir şey olursa?" dedi Haechan.

"Nereye gitmiş?" dedi Jaemin. "Gidelim peşinden."

"O kısım biraz sıkıntılı." dedi Jeno boğazını temizleyerek. "Her zamanki pilotu almamış. Nereye gittiğini öğrenmemiz biraz sürebilir ve sonra yer değiştirebilir."

Jeno'nun kurduğu her cümle ile Haechan'ın kalbi biraz daha eziliyordu. Gittiğine inanamıyordu.

"Burada beklememizin anlamı yok o zaman." dedi Haechan. "Gidelim."

Jeno bir şey diyecek gibi oldu ama sustu. Park yerine geldiklerinde Haechan arabasına bineceği sırada Jaemin onun sürücü koltuğuna oturdu.  Ve Jeno'ya kendi arabasının anahtarını fırlattı.

"Nereye gidiyoruz?" dedi Jaemin.

"Bara." diyebildi sadece Haechan.

"Sadece ikimiz."

"Sadece ikimiz."

Jaemin, Jeno'ya kısa bir mesaja atıp bara geçtiklerini söyledi. Ayrıca Taeyong'a barı boşaltmalarına dair mesaj attı. Sonunda geldiğinde içerinin sessizliğinden herkesin gittiğini anlamıştı. Sadece kapıdaki korumalar kalmıştı.

"Kimse yok değil mi?"

"Hayır efendim."

"Siz de gidebilirsiniz."

"Ama- "

"Gidebilirsiniz." dedi Jaemin bastırarak.

Korumalar başları ile onaylarken Haechan önden girip en öndeki locaya oturdu. Jaemin ona bir göz atıp bar kısmına girdi ve birkaç şişeyi kovanın içine atıp iki bardak aldı ve onun yanına oturdu.

"Gittiğine inanamıyorum." dedi bardağındaki viskiye bakarken Haechan.

"Sanırım sabrı tükendi." dedi Jaemin.

"Gideceğini hiç düşünmemiştim."

"Bana hiçbir zaman anlatmadın." dedi Jaemin yavaşça. "Sevdiğinizi biliyorum. Bir şeyler olduğunu da ama ne olduğunu değil."

Haechan güldü.

"Benimle birlikte oldu, kafası iyiyken."

Jaemin büyük bir yudum aldı.

"Hiçbir şey hatırlamıyor elbette tabii ki salak ben, bilmiyorum hatırlamadığını aradan çok bir zaman geçmeden bardan 2 striptizci ile birlikte oluyorken bastım ben bunu ve bana da onlara katılmamı teklif etti. Sonra," dedi duraksayarak. "Sonrası hiç olmadı. Beni sevmediği için umursamadı. Okuldayken falan sadece atışıyorduk işte. Sanırım, o sadece arkadaşını üzdüğünü sanıyordu. Unuttuğu için tripli olduğumu sanıyordu ama ben hakkım olmayarak sadece beni sevmediği için o kadar gıcık davranıyordum Jaem. Hatırlayıp hatırlamaması umrumda bile değil. Ben sadece beni sevmesini istedim. Kimseye bir şey anlatamadım. Kimseye onu köpek gibi sevdiğimi söyleyemedim. Onun dışında hiçbir şeyin umrumda olmadığını söyleyemedim."

"Üzgünüm Haechan, tüm bunlarla yalnız başına mücadele ettiğin için çok üzgünüm."

"Önemli değil Jaemin. Artık gitti. Hiçbir önemi kalmadı."

"Dönecektir."

"Sanmıyorum."

"Dönecek. Ben eminim Haechan. Asıl soru sen onu bekleyecek misin?"

can't live without u '✓'Onde as histórias ganham vida. Descobre agora