40

808 103 7
                                    

Taeyong hastanenin giriş kapısından girdiğinde Mark'ı bahçede sigara içerken buldu. Genç olan kafasını elleri arasına almış öylece yere bakıyordu. Taeyong ne hissedeceğini bilmiyordu. Yol boyunca arabayı nasıl kullanmış onu da anlamamıştı. Bütün umutları yok olduğunda uyanmış mıydı?

"Mark!" diye seslendi iyice yaklaştığında.

Mark kafasını kaldırıp Taeyong'a baktı. Büyük olanın ona kollarını açtığını görünce elindeki sigarayı fırlatıp anında sarıldı. Bütün vücudu gevşerken gözlerinin dolmasını engelleyemedi. Taeyong kollarını daha sıkı sardı. Genç olanın kendi kendini yiyip bitirdiği belliydi.

"Uyandı." dedi Mark geri çekilirken. "Gerçekten uyandı."

"Gördün mü?"

"Evet." dedi Mark sıkıntılı bir sesle.

"Ne oldu?" dedi hemen Taeyong onun sesindeki huzursuz tınıyı duyunca.

"Hatırlamıyor."

"Neyi?" dedi Taeyong kaşlarını çatarak. "Neyi hatırlamıyor?"

"Başına ne geldiğini, ne iş yaptığını ve en önemlisi Jaemin'i." dedi Mark.

Taeyong birkaç saniye derin nefes alıp verdi.

"Jaemin'in haberi var mı uyandığından?"

"Hayır." dedi Mark. "Söylemedim. Zaten nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum insanlara."

"Hastane onu da aramıştır Mark." dedi Taeyong. "Jaemin geçen sene hastaneyi satın aldı. Yakını olarak sen gözüküyorsun diye ilk sana haber gelmiş olmalı."

Mark kafasını iki yana salladı.

"Doktor ile konuştum. Henüz hatırlamadığı için söylemeyecekler. Bana 2 gün süre tanıdılar."

"Ne hatırlıyor?" dedi Taeyong. "Seni hatırlıyor mu? Doktorlar ne dedi? Geçici miymiş? Düzelir miymiş?"

"Beni hatırlıyor." dedi Mark acı ile gülümseyerek. "Doktorlar zamana bırakmamızı söylüyorlar."

"Görebilir miyim?"

"Birazdan." dedi Mark. "Şu anda dinleniyor."

"Peki."

"Hyung." dedi Mark. "Ne yapacağız?"

"Bilmiyorum Mark." dedi Taeyong. "Uyanacağını hiç düşünmemiştim."

"Ben de öyle."

"Bir yolunu bulucağım. Sen kendini ve canını sıkma."

"Onu öyle görünce, o kadar garipti ki." dedi Mark cümlesini toparlayamayarak. "4 yıl."

"Evet." dedi Taeyong. "4 yılı onsuz geçirdik ama artık burada."

"Bizimle." dedi Mark. "Ama hatırlamıyor."

"Hatırlayacak." dedi Taeyong.

"Ya hatırlamazsa?"

"Uyanmaz diye düşünüyorduk ama uyandı." dedi Taeyong. "O yüzden Jeno'dan asla umudunu kesme. Hatırlayacak ve o eski mutsuz, kızgın ve düz bakışlı adam olacak yine."

"Jaemin." dedi Mark. "Jaemin, onu unuttuğunu duyunca ne yapacak?"

"Bilmiyorum." dedi Taeyong. "Gerçekten hiç bilmiyorum Mark."

Mark kafasını sallarken Taeyong'un aklına Jaemin ile olan konuşmaları geldi. Jaemin yine bayılıp bir odaya aldıklarında Taeyong başına gitmişti.

"Geçecek Jaemin."

"Ne geçecek?" demişti Jaemin. "Hangisi?"

"Hepsi."

"Hayır." demişti Jaemin. "Hiçbir şey geçmeyecek. Bir cehennemi tekrar tekrar yaşadım. Küçükken canım çok yandığında bir daha bu kadar canım yanmaz diye düşünmüştüm. Yandı. Hem de çok. En dibe battığımı düşünüyorken her gün daha da çöküyorum. Nefes alabilmek için havaya değil Jeno'ya ihtiyacım var. Hayata turuna ilmek için benim ona ihtiyacım var. Benim onun sahte bile olsa sevgisine ihtiyacım var. Beni ittikleri kuyudan yalnız o çıkarabilir."

"Alışacaksın." demişti Taeyong. "Kendini yalnız sen kurtarbilirsin. O kuyudan kendi başına çıkabilecek kadar güçlüsün Jaemin. Şu anda kor olduğunu düşünüyorsun ama içindeki ateş yavaş yavaş sönecek ve sadece külleri kalacak. O külleri savurup savurmamak senin elinde ama yaşamayı öğreneceksin."

Jaemin sadece arkasını dönüp ağlamaya devam etmişti. Bu Taeyong'un Jaemin'i ağlarken gördüğü son seferdi. Bir daha hiç ağlamamıştı.

Küçük olan hastaneden bir saniye bile ayrılmadan başında beklemişti Jeno'yu. Öğrendiklerini sindirmeye çalışırken aynı zamanda yaşadığı acıyı kaldıramıyor ve sık sık bayılıyordu. Bu konuşmadan sonra ise bazı şeyler değişmişti.

Sonunda kendine duvar örmeye başlamıştı. Acımasızlaşmıştı. Bambaşka bir insana dönüşüyordu ve giderek Jeno'dan umudunu kesiyordu. Taeyong kendi konuşması ile mi böyle oldu anlamıyordu ama emin olduğu bir şey vardı.

Jaemin, Jeno'yu sevmeyi asla bırakmamıştı.

can't live without u '✓'Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora