41

851 106 6
                                    

Jaemin içtiği içkisini yere bıraktı. İçinde gerçekten ne olduğunu bilmediği bir sıkıntısı vardı. Kalbi parçalanıyormuş gibi hissediyordu. Durumunun iyi mi kötü mü olduğunu hissedemiyordu. Bayılacak gibiydi ve içkiye sığınmıştı.

"Hastaneye gitmeliyim." diye fısıldadı kendi kendine. "Ya Jeno'ya bir şey olduysa?"

Ayağa kaldırdı kendini zorla ama adım atamayacak haldeydi. Başı dönünce kenardan tutunmak istedi ama eli masadaki vazoya çarptı. Şimdi hem vazo hem Jaemin yere düşmüştü ama farklı taraflara olduğu için Jaemin'in herhangi bir yerine bir şey olmamıştı. Sadece düşmenin acısını yaşamıştı.

Chenle kopan gürültü ile odasından fırlayıp Jaemin'in kapısını açtı. Kardeşini kırık vazo parçalarının hemen yanında görünce endişe ile ona doğru atıldı. Jaemin kısık gözleri ile ona bakıyordu.

"Aman Tanrım!" dedi Chenle onu yavaşça kaldırırken. "Bir yerinde bir şey var mı?"

"Hayır." dedi Jaemin zorlukla.

Chenle onu yatağa yatırıp her yerini kontrol etti. Gözükmeyen bir yerinde bir şey var mı diye. Sonunda hiçbir şey olmadığına emin olduğunda onu inceleyen kardeşine baktı.

"İyi misin?" dedi Chenle.

"İyiyim."

Değilim. Hiç iyi değilim Chenle.

"Peki." dedi Chenle. "Yat ve dinlen biraz."

"Hastaneye gideceğim."

"Sonra gidersin." dedi Chenle. "Şu anda gidebilecek durumda değilsin."

"Buna sen karar veremezsin."

"Verebilirim." dedi Chenle gözlerini devirerek. "Ve verdim bile. Uyu. Yarın gidersin."

Jaemin gözlerini kapattığında Chenle vazonun kırık parçalarını toplamış ve temizlemişti. Sonunda odasından çıktığında Jaemin'in düzenli nefes alış verişlerinden onun uyuduğunu anlamıştı. Odasına geldiğinde telefonunu eline aldı.

Mark
Herkes hemen bara gelsin. Önemli.

Chenle mesajı bir kez daha okudu. Mark neyden bahsedecekse gerçekten önemli olmalıydı çünkü uzun süredir bara gitmiyordu. Hemen kalkıp hazırlandığında Jaemin'i son bir kez daha kontrol etti ve evden çıktı.

Mark herkesin toplandığına emin olduğunda Taeyong ile göz teması kurdu. Büyük olan kafasını salladığında Mark nefesini verdi seslice.

"Ne oldu?" dedi Haechan.

"Bir şey söylemem gerekiyor."

"Ne ile ilgili?" dedi Chenle.

"Jeno." dedi Mark.

"Ne oldu?" diyerek yerinden fırladı Haechan. "Kalbimi durdu? Ne oldu?"

"Uyandı."

"Ne?" dedi Lucas.

"Uyandı." dedi Mark bir kez daha.

Haechan kapıya doğru yöneldiğinde Mark yavaşça kolundan tuttu.

"Bırak beni." diye tısladı Haechan. "Onu görmem gerekiyor."

"Daha söyleyeceklerim var."

"Ne?"

"Hafızasında kayıplar var."

"Nasıl kayıplar?"

"Jaemin'i hatırlamıyor."

"Şaka." dedi Haechan. "Şaka değil mi?"

"Maalesef Haechan." dedi Taeyong. "Jeno'nun hafızasının büyük bir kısmı kayıp."

"Bizi hatırlıyor mu?"

"Mark ve seni hatırlıyor." dedi Taeyong. "Beni de hatırlamıyor. Sanırım çocukluğuna bağlı olan şeyleri hatırlıyor."

"Jaemin." dedi Haechan. "Ona söylediniz mi yoksa?"

"Hayır."

"Ona nasıl söyleyeceğiz?"

"Bilmiyoruz." dedi Mark. "Bu yüzden sizi çağırdım."

"Çok kötüydü." dedi Chenle. "Hastaneye gitmek istedi Jeno'yu görmek için, göndermedim. Yarın kesin gidecek."

"Nasıl söyleyebiliriz ki?" dedi Lucas. "Ne diyeceğiz? 'Jaemin, Jeno uyandı ama seni hatırlamıyor. Bu yüzden ona kızamazsın.' mı?"

"Ya Jeno onu bir daha sevmezse?"

Herkes Chenle'nun sorusu ile bakışlarını kaçırdı. Kimsenin verecek bir cevabı yoktu.

"Jaemin eskisi gibi değil. Artık bir yetişkin. Bazı şeyleri daha çok kaldırabilecek güçte."

"Her şey yoluna girer. Biz sadece söylemenin bir yolunu bulalım."

"Yarın anlatırız." dedi Haechan. "Onu alırım ve birlikte hastaneye gidip onu görürüz."

Herkes onaylarken Mark onlara Jeno'nun nasıl olduğunu anlatmaya başladı.

Jaemin ise Chenle ona tekrar bakmaya geldiğinde uyanmış ve kardeşi evden çıktığında hastaneye doğru yola çıkmıştı.

Sonunda geldiğinde karşılaştığı hemşire şok ile ona bakınca kaşlarını çattı.

"Ne oldu?"

"Şey."

"Söyle."

"Bay Na."

"Tek tek ağzından laf mı alacağız?" dedi Jaemin sonunda Jeno'nun olduğu yere gelmiş ama onu görememişti.

"Jeno nerede?"

"Yukarıda." dedi hemşire. "V.i.p de."

Jaemin kafasını sallayarak onu onayladı. Beyni Jeno'nun normal odaya alındığını fark etmeyecek kadar doluydu.

Sonunda üst kata gelip kapıyı açtığında karşısında gözlerini ona çevirmiş şaşkın bakışları ile bakan bir Jeno vardı.




can't live without u '✓'Where stories live. Discover now