32

796 98 25
                                    

Parti aynı hızı ile devam ederken Chenle az önce gözünün önünden kaybolan Jisung'u arıyordu. Haechan onu kendi haline bırakmış ve kendini viskisinin kucağına atmıştı.

Mark, Chenle'nun verdiği emir yüzünden içememenin üzüntüsü ile neredeyse bir şişe bitirmiş olan Haechan'a baktı. Haechan onun inadına daha da çok içiyordu.

"Yeter artık." dedi Mark. "Çok içtin."

"Sen gidip kendine birilerini bulsana." dedi Haechan eliyle onu kovar gibi hareket yaparken. "Ya da iki, sen öyle seviyordun sanırım."

"Haechan." diyebildi Mark sadece.

"Ben de denedim." dedi Haechan. "Ama çok zevk almadım. Çok sıkıcı öyle."

Mark yutkunamadı. Gözünün önüne Haechan'ın öyle görüntüleri gelince midesi kasıldı. O hayal bile edemiyordu ama Haechan görmüştü. Onu o halde görmüştü.

"Haechan." dedi bir kez daha.

"Bence 5'li daha eğlenceli."

Mark gözlerinin şokla açılmasını tutamadı. Haechan ona bakıp kıkırdadı.

"Şaka yaptım." dedi Haechan. "O kadarda değil ama üçlü gerçekten sıkıcıydı."

"Haechan."

"Adımı mı ezberliyorsun?" dedi Haechan gülerek. "Daha kaç kez sesleneceksin."

"Diyecek hiçbir şeyim yok. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum çünkü. Yanımdasın ama ben senin yanında olamıyorum. Ne kadar kötü hissettiğimi bir bilsen."

"Biliyorum." dedi Haechan. "Ama umursamıyorum, senin gibi."

Mark bir kez daha iç çekti. Kenarda duran şişeyi eline alıp kafasına dikmeye başladı. Haechan onun dayanamamasına güldü.

"Chenle'ya söyleyeceğim ve hayatını cehenneme çevirecek."

"Benim hayatım zaten cehennem gibi."

"Hala gibi olmasına üzüldüm." dedi Haechan. "Ben cehennemi tamamen yaşamanı tercih ederim."

Mark ne diyeceğini bilemeyerek şişeyi tekrar kafasına dikti.

"Ben gidiyorum." dedi Haechan. "Çok tatlı çocuklar gördüm. Görüşürüz."

Mark onu tutamadı. Tutsaydı olacaklar çok kötüydü. Yine de onu başkası ile cilveleşirken görmek istemediği için kendini evin arka tarafına attı.

Kimsenin ağladığını görmesini istemiyordu.

Chenle sonunda Jisung'u lavoboda kusarken bulunca gülmesini tutamadı. Chenle içtikçe Jisung'da içmişti ve anlaşılan bünyesi pek sağlam değildi.

"İyi misin?" dedi Chenle.

"Niye? Zehir mi içireceksin?"

"Ya evet dersen?" dedi Chenle.

"Çok kötüyüm ve gerçekten seninle uğraşamam." dedi Jisung.

Chenle birkaç saniye ona baktı. Aklındaki tüm kötü düşünceler uçmuştu. Banyo dolabına sabah birkaç ilaç koymuştu. Aradığını bulduğunda Jisung'u içerideki odalardan birine yatırdı. Kendide aşağıya su almaya indi.

"Chenle!" diye seslendi Shotaro.

"Efendim?"

"Jisung'u gördün mü?"

"Hayır." dedi Chenle.

Shotaro ona bir bakış attı.

"Ne düşünüyorsun bilmiyorum ama o kötü bir çocuk değil." dedi Shotaro. "Senin düşündüğün gibi bir insan değil. Hala masum bir çocuk. Onunla oynama. Sana ayak uydurması için onu zorlama."

Chenle ona düşünceli bir bakış attı ama yine de kafasını salladı. Shotaro ona birkez daha baktı ve kenarda duran insanların yanına gitti. Chenle ise suyu alıp odaya çıkmıştı bile. Jisung'u iki büklüm görünce karıştırdığı ilacı aşırı kötü gözüken çocuğa içirdi.

"Cidden zehir değil, değil mi?"

"Hayır şapşal, o kadar kötü birisi değilim."

"Umarım."

"Sarhoş değil gibisin sadece miden mi kötü?"

"Evet." dedi Jisung.

"Birazdan düzelir." dedi Chenle. "Ben aşağı ineyim."

"Gitmesen olmaz mı?"

"Shotaro seni arıyordu." dedi Chenle.

Jisung telefonunu çıkarıp Shotaro mesaj attı.

"Gitme."

"Peki." diyerek oturdu Chenle. "Ne yapacağız?"

"Konuşsak?" dedi Jisung.

"Ne konuşmak istiyorsun?" dedi Chenle.

"Bilmiyorum." dedi Jisung. "Anlat bir şeyler."

Chenle ona güldü. Tam ağzını açacaktı ki dudaklarının üzerindeki dudaklar ile açık olan gözleri iyice açıldı ama içinde hissettiği patlamalar ile anında geri kapanmıştı.

Chenle'nun son hatırladığı üstündeki tişörtün yeri boylamasıydı.

can't live without u '✓'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin