68

645 90 10
                                    

Haechan ne yapacağını bilmeden bakıyordu. Bu bakışı çok uzun sürmemişti. Saati 9 yapacak kadar ne düşünmüştü sanki? Şok içinde kalmıştı.

Hemen telefonunu çıkarıp onu aradı. Ölüm gibi geliyordu geçen her saniye. Kapalı olduğunu belli eden sesi duyduğunda sinirden telefonu duvara fırlattı.

"Gitmemiştir." dedi fısıltı ile. "Gitmez ki o. Beni bırakıp hiçbir yere gitmez."

Acı ile sandalyeden fırladı. Arabasına doğru koşarken aklından bin türlü şey geçiyordu. Neredeyse uçarcasına koşuyordu ama zaman sanki daha hızlı akmaya başlamıştı.

Kıyı evine vardığında saat neredeyse 10'a geliyordu. Deli gibi kapıyı yumruklamaya başladı ama kimse açmıyordu. Defalarca zile bastı. Defalarca vurdu kapıya. Elleri acımaya başlamıştı. Kenardaki camın önünde duran saksıyı aldı ve içinden anahtarı çıkardı.

"Lütfen içerde ol. Lütfen sarhoş olmuş ol ve içerde ol."

Bir sürü mum vardı içerde. Haechan yanan mumların arasından içeriye yürüdü. Kurulu bir masa, bir sürü çiçek...

"Mark!" diye bağırdı hırsla. "Mark!"

Yoktu. Gerçekten yoktu.

Mark heyecanla yaktığı son muma bakarken bir gözü hep saatteydi. Zaman sanki hiç geçmiyordu. Haechan'ın geleceğine emindi. Saat henüz yeni 7 olmuştu.

Mark eline aldığı yüzüğe baktı. Zaman yaklaştıkça Mark'ın boğazında bir yumru oluşmaya başlamıştı.

"Lütfen, Haechan." dedi acı ile.

8.

Gelen giden kimse yoktu. Mark yavaşça koltuğundan kalktı. Oyalandıkça oyalandı ama hala kimse gelmiyordu. Yüzüğü yavaşça cebine koydu ve kapıyı açtı.

Havaalanına geldiğinde telefonunu kapattı. Bir valizi bile yoktu.

Buraya kadarmış diye geçirdi içinden.

Her şey buraya kadarmış.

——

"Aşkım telefonun çalıyor." dedi Jeno, Jaemin'e telefonu uzatırken.

Jaemin onun tarafında kalan telefonuna uzandı. Jeno onu yakalayıp kendi üstüne yatırdığında Jaemin gülerek telefonu açtı.

"Efendim?"

"Bay Na!"

"Evet?" dedi Jaemin kuşku ile. Karşısındaki ses çok aceleci bir sesti.

"Yardım! Yardım etmeniz lazım."

"Ne oluyor Mia?" dedi Jaemin yataktan fırlayarak.

Telefonu hoparlöre almış ve Jeno'nun da yataktan kalkmasını sağlamıştı. İkili acele bir şekilde giyinirken Mia onlara Mark ve Haechan'ın olayını anlatıyordu.

"Mark Oppa saat 9'a bilet aldı ama Haechan Oppa şirketten çıktığında saat zaten 9'du. Sadece lanet olası bir zaman yüzünden kendilerine acı çektirmesinler."

"Tamam." dedi Jaemin. "Ben halledeceğim."

"Mark Oppa, buradan gidip her şeyi sileceğini ve kimseyle görüşmeyeceğini söyledi. Lütfen Bay Na, bir şeyler yapın."

"Tamam Mia."

Jaemin telefonu kapatıp kendi sekreterini aradı.

"Bana hemen havaalanının müdürünün numarasını gönderin."

Aynı anda Jeno'ya döndü.

"Haechan'ı ara."

"Tamam." dedi Jeno beklemeden.

"Lanet olsun! Hızlı ol!" diye bağırdı telefona doğru.

"Gönderiyorum telefonunuza efendim."

Jaemin telefonu kapatıp müdürü aradı. Havaalanınının sahibi olan şirkette hisse sahibiydi.

"Bay Yang, Ben N şirket grubunun sahibi Na Jaemin. Bana acil bir şekilde 9'da kalkan uçaklara ait bilgiler lazım."

"Bay Na şu anda 9'da hiçbir uçuş gerçekleşemedi. Hava koşulları nedeniyle hepsi rötar yaptı. Saat 10'da, hatta tam şu anda kalkacaklar."

"Hayır." dedi Jaemin. "İzin vermeyin. Ben oraya gelene kadar hiçbir uçak oradan ayrılmayacak."

"Bu çok zor." dedi adam kekeleyerek.

"Tüm zararı 10 katı ile karşılayacağım."

"Peki efendim."

Jaemin telefonunu kapatıp Jeno'ya döndü.

"Ulaştın mı?"

"Kıyı evindeymiş. Çıkıyor şimdi havaalanına doğru."

Jaemin direksiyonu sıkı sıkı tuttu. Havaalnına nasıl vardığını bile bilmiyordu. Haechan'ın aynı anda onlarla birlikte geldiğini fark ettiğinde 3'ü de koşarak içeri girdi.

"Ya gittiyse?" dedi Haechan.

"Gitmedim." diye bir ses geldi arkadan. "Ben sensiz nereye gidebilirim ki? Senden uzakta yaşayabilir miyim sanıyorsun?"

can't live without u '✓'Where stories live. Discover now