73

416 62 20
                                    

Haechan son imzayı da atıp arkasına yaslandı. Beklenmedik bir şekilde, kendilerine yeni Japon ortaklar bulmuşlardı ve bu kişilerle büyük bir projeye adım atmıştı. Bu proje etrafındaki herkesi şaşırtmıştı çünkü bu Japonlar ile ilk işleri olacaktı. Jaemin ile ikisi işe o kadar odaklanmıştı ki, şirketin hisse değerleri uçuşa geçmişti.

Her gün katbekat büyüyordu şirket. Bu çoğunlukla Haechan'ın sayesindeydi. Şirket, Asya içinde ilk 10'a girmişti bile. Yer altındaysa işler çok değişmişti ve Jaemin'in kurduğu krallık bir saltanata dönmüştü çünkü Jeno başına geçmişti. Haechan ise artık tamamen rutine bağlamıştı. Gündüzleri şirkette akşamları barda oluyordu. Asla eve uğramıyordu. Uğrayacak bir yanı da yoktu zaten. Bomboştu.

Önceden de pek dolu değildi. Kimsenin doldurduğu söylenemezdi ama hiç değilse Haechan eve gittiğinde Mark'ın nerede olduğunu biliyordu. Şimdi ise Haechan'ın artık hiçbir amacı yoktu. Hayatını yaşayış biçimi onun içinde yeterince kötüydü ve her şey çok saçmaydı ama elinden bir şey gelmiyordu. Haechan kafasının da aynı evi gibi bomboş olmasını istiyordu. Sürekli aynı şeyleri düşünmekten çok yorulmuştu. Gözlerini kapattığında sadece Mark'ı görüyor ve yanında kimse olmadığında onun sesini duyuyordu.

"Hiç iyi değilim." dedi sessizce Haechan karşındaki duvara bakarak. "Kafayı yiyor olmalıyım."

Yavaşça kendisini geniş masasından kalkmaya zorladı. İşleri vardı ve hızlıca kendine gelmesi gerekiyordu. Masanın üzerinde duran telefonunu alıp sakince cebine attı. Takım elbisesinin bir düğmesini ilikleyip üstünü düzeltti. Şimdi katılması gereken bir toplantı vardı. Yüzüne alışık olduğu ve gerçekçi olduğunu düşündüğü, sahte gülümsemesini kondurdu. Çok uzun zamandır gerçekten gülmemişti.

Odasının kapısını açtığında Chenle duvara yaslanmış onu bekliyordu. Aynı anda başları ile selam verdiler. İkisi de hiç konuşmadan toplantı odasına doğru yöneldi. Jaemin oturmuş onları bekliyordu.

"Yarın için planınız var mı?" dedi Jaemin.

"Benim Jisung ile araba bakmaya gitmem gerekiyor." dedi Chenle ona doğru dönerek.

Jaemin ona kafasını sallayıp bir cevap almak için sol tarafında oturan Haechan'a döndü. Arkadaşının ona dikkatini vermediğinin farkındaydı bu yüzden dikkatini çekebilmek için hafifçe öksürdü.

"Haechan?"

"Hm?"

"İyi misin?"

Haechan sadece gülümseyerek kafasını salladı. Bu soruya cevap vermekten çok yorulmuştu. Şaka gibi geliyordu artık her şey. Birileri onunla dalga geçiyor olmalıydı.

"Yarın?" dedi Jaemin tekrardan.

"Boşum." dedi Haechan. "Bara uğrayacaktım sadece."

"Tamamdır." dedi Jaemin. "Jeno'nun doğum günü için hediye alacağım. Birlikte çıkar mıyız?"

Haechan anlamsızca ona baktı ama yine de kafasını sallamıştı. Liseli kızlar gibi sevgiliye hediye bakmakta neydi? Sonra bu saçmalığa güldü. Jaemin'in bambaşka bir şey düşündüğü belliydi.

"Biraz uzağa gidebiliriz. Antika bir araba buldum."

"Nereye?" dedi Haechan.

"Londra." dedi Jaemin.

"Yuh!" dedi Chenle gülerek.

"Jaemin." dedi Haechan gözlerini devirerek. "Arayıp buraya getirmelerini söyle. Seninle İngiltere'ye falan gelmem."

"Adam yüzyüze görmeden satmayacağını söyledi." dedi Jaemin. "Ayrıca üzgünüm ama çoktan kabul ettin."

"Jaemin." diye söylenmeye başlayacaktı Haechan ama içeri girip insanlara kapıyı açan Mia ile sustu. 

Haechan toplantıda anlatılan hiçbir şeye odaklanmamıştı. Bugün kendini neden daha kötü hissediyor, bilmiyordu. Ona yöneltilen bir şey olursa sadece onayladığına dair küçük bir ses çıkarıyor ve kendi düşüncelerine gömülüyordu.

Jaemin onun bu halini fark edip toplantıyı kısa tuttu. Mia'ya bir bakış attığında genç kız anında toplantıyı bitirmişti.

Haechan kimseye hiçbir şey söylemeden odadan çıkmıştı. Chenle ve Jaemin arkasından baktı ve sonra göz göze geldiler.

Chenle kafasını koltuktan geriye atıp güldü.

"Buldunuz, değil mi?"

"Nasıl anladın?" dedi Jaemin. Ondan saklamanın bir anlamı olmadığını bilerek.

"Jeno antika araba ilgisini geçen sene bıraktı." dedi Chenle gülerek. "Ama merak etme, Haechan'ın bunu bildiğini zannetmiyorum."

"Ben de." dedi Jaemin. "Onu yanına götürmek doğru bir fikir mi?"

"Bilmem." dedi Chenle. "Ama götürmemek kötü bir fikir onu biliyorum."

can't live without u '✓'Where stories live. Discover now