♾ 48. Bölüm "Müphem"

3.3K 258 110
                                    

Yorumlarınızı ve fikirlerinizle gönlümü neşelendirirseniz, mutlu olurum*-*

*Müphem: Belirsiz

"Kim yaptıysa ellerine sağlık da..." deyip kulağıma doğru fısıldadı Sema.

"Fıstığı bol olmuş sanki. Dişlerimin içini doldurdu." Tabağından bir kaşık daha aldı.

"Omo gözöl olmöş, hakkını da yemöyeyim şimdi." Ağzındakilerle konuşunca yüzümü buruşturdum.

Ben de elimde duran fıstığı bol un helvasından bir kaşık daha aldım. Gerçekten güzel olmuştu.

Selin'in helvasını yiyeceğim, aklımın ucundan bile geçmezdi.

Şu an nerede miydik? Melek teyzenin -artık hanım dememi istemiyormuş- evindeydik. Taziyeyi burada yapmaya karar vermişlerdi. Cenaze, otopside olduğu için taziye yapılmış ama cenaze namazı kılınmamıştı. Burası pek kalabalıktı. Hem onca misafiri evde ağırlamak için ev küçük, hem de Selin, çevresi olan bir moda tasarımcısı olduğu için kalabalıktı. Hazar'ı da geldiğimden beri görmemiştim.

"Yektalar nerede acaba?" deyip helvasını hâlâ sömüren Sema'ya yandan bir bakış attım.

Yekta'nın değil de... Hazar'ın nerede olduğunu daha çok merak ediyordum.

Pekâla, kendime yalan söylemenin bir anlamı yoktu. Yekta'yı değil, sadece Hazar'ı merak ediyorum. Ve bu merak duygusu beni çıldırtacak raddeye gelmişti.

Elimde değildi ki! İnsan duygularına engel olamazdı, bu duyguların gerçekliği de cabasıydı. Hissettiğin duyguları şimdiki zamanda doğru kabul ederdin. Geçmiş geçerdi ama geleceği yaşamadan sonraki duygularını tahmin edemezdin. Demek istediğim ben şu zamanda Hazar'dan hoşlanıyor olabilirdim. Yeni boşanmış bir birey olarak duygularımdan emin olamamam da canımı sıkıyordu.

Yani kafam baya karışık...

Bol fıstıklı helvalarımızı silip süpürdükten sonra bir hoca Kur'an-ı Kerim okumuş, ardından biz de birer fatiha okumuştuk, çoğu kişi Melek teyze tarafından uğurlandı ve Melek teyze mutfağa gitti. Sema'ya tuvalete gideceğimi söyleyip mutfağa doğru ilerledim. Bir görünüp acilen gitmem lazımdı.

Çünkü Hakan'la konuşmam gereken konular vardı.

Kapıya doğru yaklaşınca Melek teyzenin (açıkçası teyze demek de kulağa hoş gelmiyor) fısır fısır bir şeyler fısıldadığını duydum. İlk başta Selin'in ruhuna dua okuduğunu sansam da telefonda biriyle konuştuğunu anlamam pek uzun sürmedi.

O sırada pembe şeytan kulağıma fısıldar gibi oldu;

Geçerken istemeden kulağın duydu.

Mutfak evin en köşesinde olduğu için buradan kimse geçmiyordu.

"Tamam... Hayır! Sakın, ben uygun bir zamanda söyleyeceğim. Sıkıştırıp durma, tamam dedim Yunus... Hıı, evet... Haklısın... Karakola geldiğinde sen açıklayabilirsin ona... Tamam, mesuliyeti üzerimden almış olursun böylece... Otopsiden bir haber var mı?... Hazar'ım çok yıkıldı... Evlilikleri çoktan bitmişti aslında... Dediğin gibi, temeli olmayan bir evlilikti... Kafasını dağıtmak için küçükken beraber gittiğiniz tepeye Yekta'yla gitti... Seni karşısında görünce ne tepki vereceğini bilemiyorum... Neden sandığa abuk subuk mektuplar bıraktığını şu yaşımda bile anlamış değilim Yunus... Ya valla salaksın Yunus, çocuk seni tacizci biri diye biliyor. Alzehimer olduğun için öldü sanıyor. Oysaki biz görücü usulü evlenmiştik... Kendinden soğutma çaban bu muydu yani...Ya... Ben de... Utand-"

AldatılıyoruzWhere stories live. Discover now