♾ 45. Bölüm "Kadersel Problem Çaresizliği"

3.7K 283 161
                                    

°Ilgaz İPEK°

Sağımda duran üç katlı villaya baktım uzun uzun. Gereksiz büyüklüğüne, gereksiz ihtişamına... Etrafındaki uzun ağaçların kamufle ettiği kadarıyla tabiri caizse kuş uçmaz kervan dönmez bir yerdi burası. Sonbaharın bulutları, kararlılığını göstermiş yağmurun habercisiydi. Hava ikindi vakitlerine göre erken kararmıştı.

Sema'ya sadece önemli bir işimin olduğunu söyledim. Gelmek istedi ama onu dinlemeden arabaya atlayıp Hakan'ın gönderdiği konuma gelmiştim.

Arabamı siyah kapının önünde durdurunca kapılar iri adamlar tarafından açıldı. Arabadan indikten sonra aralarında biri takip etmem için önüme geçip yürümeye başladı. Yüzümü yalayıp geçen keskin rüzgar, burnumu sızlatıyordu. Şaşalı kapının önünde durunca kapı anında açılırken adamı takip edip ayakkabılarımla içeri adımladım.

Zafer'le yaşadığımız evden büyüktü. Sağdan ve soldan sarmal mermer taştan merdivenler adalet sarayını anımsatıyor, sağımda salon olduğunu düşündüğüm kısımda gri koltuklar duruyordu.

Merdivenlerden gelen ayak sesleriyle başımı çevirdim. Kaşlarım çatık Hakan'ın yanıma gelmesini beklerken annemi nerede tuttuğunu tahmin etmeye başladım. Her katta tutuyor olabilirdi. Bodrum katı varsa bodrumda bile.

Gri çizgili keten pantolonun üzerine giydiği siyah gömlekle şimdi tam karşımda duruyordu. Ellerini pantolonun ceplerine yerleştirmiş, birkaç saç teli alnına firar etmişti.

"Hoş geldin." dedi bana bakarak, birkaç adım önümden yürümeye başladı. Ona yetişmeye çalışmadım, kendi adımlarıma sadık kaldım ve hızımı arttırmadan arkasından yürüdüm.

"Annem nerede?" dedim, sonra zihnime çakılmış düşünceler yüzüme bön bön baktı. Annemin nerede olduğunu söyleyecek miydi?

"Misafir odasında, hastaneden daha iyi bakıyorlar. Merak etme." dedi koltuğa iyice yerleşerek. Ardından ayakta dikilmiş olan bana baktı. Eliyle karşısındaki tekli koltuğu işaret ederek, "Ne dikiliyorsun orada, otursana." dedi rahatça.

"Oturmaya mı geldim sence?"

Yüzüne alaylı bir ifade yerleştirip pişkin pişkin güldü. "Valla istersen halay çek, horon tep, zeybek meybek oyna. Ben tamamım."

"N'apim?" dedim ciddiyetle.

Genzini temizleyip elini karşısındaki koltuğu ısrarla işaret etmeyi sürdürdü. Buraya neden geldiğimi bilmiyormuş gibi davranması öfkemin körüklenmesine neden olurken, zihnimin puslu sayfaları gözlerimin önüne serildi. Beyin fonksiyonumun durmasına sebebiyet verecek detayla gözlerim kamaştı. Bunu Hakan'a belli ettirmemeye çabaladım.

"Annem nerede?" dedim, az önceki ciddiyetimle. Soruyu tekrarlayarak aklını bulandırmaya çalıştım.

"Misafir odasında olduğunu söylemiştim." diye mırıldandı.

O böyle söyleyince hiç beklemeden hızlı adımlarla merdivenlere yöneldim. Basamakları ikişer ikişer çıkarak birinci kata ulaştım. Beş kapı vardı; biri dördünden bağımsız köşedeydi. Tuvalet olduğunu düşünerek es geçtim ve sağ tarafımdaki kapının koluna değdirdim elimi. Baskı uygulayarak açmaya çalıştım ama açılmadı, kilitliydi. Yanındaki kapıya ulaştım ve kapı kulpuna asıldım. Açılmıştı. Kapıyı ardına kadar açarak içeri doğru bir adım attım. Burası yatak odasıydı. Hakan'ı anımsatan koyu gri rengin hakim olduğu bu oda kasvetini gözlerimin önüne seriyordu. İçeri doğru bir adım daha attım, odanın büyüklüğü normaldi. Biri sağımda, diğer ikisi solumda toplam üç kapı daha vardı. Birini tuvalet, birini giyinme odası olarak tahmin ederek üçüncü kapının fazlalığını sorguladım. Yan yana duran kapılardan birini açmamla yüzüme naftalin kokusu çarptı. Tuvaletti burası. Hemen yan kapıyı açtım, giyinme odasıydı. Karşıdaki kapıyı açtım, çalışama odasıydı. Az önce açamadığım kapının demek ki bir girişi de buradandı.

AldatılıyoruzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin