♾ 3. Bölüm

39.4K 1.7K 192
                                    

Hazar'a mesaj atmadan önceki hafta.

Yorumlarınızı göreyim😳

Tabutun içinde sıkışık kalmış gibiydim. Ne sağa dönebiliyorum ne sola... Dümdüz karşıma bakabiliyorum. Üzerime toprak atıyorlar kürek kürek. Yapabildiğim, sadece beklemekti. Üzerime kara toprağı atan kişinin eşim olduğunu bilmek, beni köşeye sıkıştırmaktan başka bir şey yapmıyor. Düşünüyorum; düşünüyorum olanları. Aklımı kurcalayan en önemli soru. Neden? Tüm bu yaşananlar benim suçum mu benim eksikliğim mi, yoksa Zafer'in aç gözlülüğünden mi? Peki neden? Aklımı kurcalayan en önemli soru, neden? Sorularıma cevap veremiyor iç sesim. İlk defa.

Zafer'i, o kadınla dip dibe, dudak dudağa gördükten sonra daha fazlasını kaldıramayacağımı anladığım an arabanın arka koltuğuna attım kendimi. Zorla tuttuğum gözyaşlarım sicim sicim akmaya başladı gözlerimden. O an ellerimde kelepçe, ayak bileklerimi sarmalayan görünmez prangaları hissettim. Yapamadım hiçbir şey. Ağlamaktan başka bir şey gelmedi elimden.

Şoförümüz Ali Abi, göz ucuyla dikiz aynasından beni kontrol ettikten sonra arabanın motorunu çalıştırdı. Ardından torpidoya doğru uzandı. Ne çıkardığını görmedim. Torpidoya uzanan elini bana doğru uzatınca peçete kutusu olduğunu anladım.

O kadar kötü görünüyor olmam içler acısıydı.

Aldım peçeteyi. Salya sümük ağladım.

Ne kadar süredir ağladığımı anlamadım. Olduğum yerde biraz toparlandım. Önüme düşen şalımın ucunu geriye doğru savurdum. Sesimin içime kaçmış olma ihtimaline karşı hafifçe öksürdüm.

"Gidelim Ali Abi. "

Komutumla beraber arabayı otoparkın çıkışına doğru sürdü. Zafer'in arabasına göz ucuyla bile bakmadım. Belki de daha fazlasını kaldıramayacağımı tahmin ettiğim için bakamadım.

Daha fazlasını görmekten korkuyordum çünkü...

Ali Abi, benim hava almaya ihtiyacım olduğunu hissetmiş olacak ki, her zamanki geldiğim sahilde aracı durdurdu. Arabadan uçarak indim. Evet evet uçarak. Bildiğiniz uçarak. Başka nasıl gidilir ki? Temiz hava bulmuşum, kaçırır mıyım hiç?

Etrafa şöyle bir durup baktım. Boş banklar vardı. Ama kayalıklar dururken banka oturmak denize haksızlık olurdu.

Oturdum kayalıklara. Göz kapaklarım denize itaat edip kapandı yavaş yavaş. Derin bir nefes çektim içime. Denizin iyotlu kokusu genzimi yaksa da bu his hoşuma gitti.

Sonra, yanımda bir hareketlilik hissettim. Yanıma bir kadın oturmuştu. 40'lı yaşların ortalarında görünen, gözleri deniz mavisi andıran, açık tenli ,mavi şallı, siyah elbiseli güzel bir kadın.

Güzeldi kadın, o an yüzümde nasıl bir ifade gördüyse artık, gülmeye başladı. Kaşlarımı çatarak neye güldüğünü sorar bir ifade takındım.

"Koskoca Zafer Koçak'ın karısı Ilgaz Koçak, sahilde kayalıklarda dert yanıyor. Şok şok şok! Ay, hiç güleceğim yoktu kızım. Neyse, aslında belliydi senin o zengin züppelerin eşlerinden farklı olduğun. Derdin var belli ki kızım. Seni üzen şey ne diye sormayacağım. Ama anlatmak istersen de dinlerim. Senin için her şeyin en hayırlısı olsun."

Güzel kadın, böyle konuşunca bir düşündüm. Benim için en hayırlısı Zafer'den bir an önce boşanmak mı? Yoksa, intikam adı altında bir plan yapıp, ikisini birden rezil rüsva etmek mi?

"Amin, Güzel Hanım amin." Ben Güzel Hanım deyince koca bir kahkahayı koyverdi.

"Senden güzel değilim ya." Böyle söyleyince de bir utandım yahu. (Was🙄)

"Teşekkür ederim." İltifatına teşekkür edince sanki bir şeyler daha söylememi ister gibi bakınca aklımdaki soruyu yöneltmeye hazırlandım.

"Bir şey sorabilir miyim?"

"Tabi, sor bakayım."

Sanki kendi hayatımı anlatmıyormuş gibi anlatmaya başladım, zira direkt kendimi anlatırsam, utancımdan yerin dibine girebilirdim. Biliyorum, benim utanılacak bir yanım yoktu; kocamın yaptıklarından utanıyordum.

"Bir kadın büyük bir ihanete uğramış günün birinde. Ama bundan başka birisi daha zarar görmüş," deyip bir nefes çektim içime. "Sizce ne yapmalı? Yani, sadece kendi açısından olaya el mi atmalı, yoksa zarar gören kişi için de yardım falan etmeli mi? Belki deneyimlisinizdir bu konuda?"

Burada zararlı çıkan kişilerden biri ben,diğeri de Selin denen kadının eşi, Hazar Bulut. O da aldatılıyor. Benim gibi...

"Hmm... aslında, ben hiç ihanete uğramadım. Çünkü etrafımdaki insanları iyi seçtim bu zamana kadar. Eğer ihaneti yakının olan birinden almadıysan, Allah'a havale edip, geçersin. Ama..."

"Ama?"

"Ama ihanete, yakının olan kişiden uğradıysan, işte o zaman işler değişir. Ben ihanete uğrasam, bunu asla yanına bırakmam. Hırslı bir kadınımdır çünkü. Ve bu ihanetten başkaları da zarar gördüyse, o başkalarıyla görüşüp anlaşıp, düşünün. İhanet büyükse tek başına yüklenmemeli bu kız."

Bana muzip bir şekilde bakınca bir şeyleri anlamasın diye kafamı, olumlu anlamda salladıktan sonra denize çevirdim.

Aslında kadın haklıydı. İhaneti en yakınımdan, eşim Zafer'den aldım. Hem de aldatılarak. Cezasını çektirdikten sonra boşarım. Hem içim rahat olur. Ama bunu tek başıma değil, Hazar Bulut ile yapmalıyım.

"Teşekkür ederim Güzel kadın." Hem kadının adını bilmediğimden, hem de kadın güzel olduğundan böyle seslenmek doğru geldi.

Güzel kadın.

"Ne demek Güzel Kız... Hem ben seninle sohbet etmekten keyif aldım. Tekrarlayabiliriz."

"Aslında, ben bu aralar pek iyi değilim. Yani... yoğunum. Anlayacağınız, tamam deyip söz veremem size."

"Sohbet etmek için buluşmamıza gerek yok ki. Ben sana telefon numaramı vereyim. Bir şeye ihtiyaç duyduğunda da beni arayabilirsin. Sohbet etmek için falan, anlarsın ya."
deyip göz kırptı.

Kafa kadındı.

"Sizinle konuşmak çok iyi geldi."

"Bana da iyi geldi kızım. Allah'a emanet ol." Kadın uzaklaşırken ben arkasından hafif bir tebessümle bakıyordum. Bir anda bana doğru dönünce söylediği şeyle, duygularımı saklamakta başarısız olduğumun bir kez daha farkına vardım.

"Bu arada, sana yapılanları asla cezasız bırakma."

Haklı, dedi sadece iç sesim. Plan kurmalı ve ona göre hareket etmeliydim. İntikam değil belki ama her suçun cezası olduğu gibi yapılanları yanlarına kâr bırakmamalıydım.

Oyoyoyoyoy8yi

AldatılıyoruzWhere stories live. Discover now