♾ 27. Bölüm "Ayıcık'ı Kim Aldı?"

10.4K 725 112
                                    

Genç adam, sessiz olduğunu düşündüğü adımlarla kafenin önüne doğru geldi.

Önce soluna, sonra sağına baktı. Görünürde kimsecikler yoktu. Elinde duran kafenin anahtarına baktı bir süre.

Genç kadının dikkatsizliğinden azıcık yararlanarak ödün(-ç)almıştı sadece. Çalmamıştı,

ÖdünÇalmıştı...

Ödün(-ç)aldığı anahtarı geri verecekti zaten.

Bir şey olmaz, diye düşünüyordu çünkü...

Çünkü... Öyle işte. Bir şey olmazdı, değil mi?

Anahtarı kilidine sokup iki kez çevirince metalik ses, boş sokakta yankılandı. Kapı açılınca hızla içeri girdi.

Kapıyı hafif aralık bırakmıştı, çıkarken daha çabuk çıkabilmek için...

Etrafına baktı şöyle. Kafe gayet düzenliydi. Sema'nın, düzene dikkat ettiğini anladı.

Ardından kasanın arkasında duran cam dolaba ilerledi.

Ayıcık'ın pembe saçları, siyah boncuk gözleri buradan bile sokak ışıklarının camdan yansımasıyla belli oluyordu.

Ayıcık'a bakarken düşüncelere daldı.

Ilgaz, çok güzel muhafaza etmişti emanetini. Emanet denmezdi, Ilgaz'a yeni bir arkadaş denebilirdi belki...

Ilgaz'a o vermişti Ayıcık'ı. O, on beş yıl sonra bulmuştu Şişko'sunu.

Kendisi de Ilgaz'ın deyimiyle Dombili'ydi.

Gelmişti arkadaşı. Ilgaz'a Ayıcık'ı vererek süpriz yapacak, onu gördüğünde şaşıracaktı. Planı böyleydi yani.

O...

Dombiliydi. Evet, Ilgaz'ın dombili arkadaşı Dombili'ydi.

Çocukken Ilgaz'ın son söylediği şeyi hatırladı.

'Bir dağın ismi, Pepe söylüyor...'

Şişko kollarını iki yanda sallayarak kaçmıştı. Nasıl anlamamıştı ki isminin Ilgaz olduğunu.

Neyse, dedi içinden genç adam. Öncelikle Ayıcık'ı almalı, sonra da buradan tıpış tıpış kaçmalıydı.

Ödün(-ç)aldığı anahtarlıkta cam dolabın anahtarı da vardı. Anlamıştı zaten...
Cam dolabı açıp, elini Ayıcık'a uzattı. On beş yıl sonra ilk kez dokunacaktı. Gözleri doldu. Çok güzeldi.

Aynı Ilgaz gibi...

Şimdi Ayıcık'la bakışmayı kısa kesip buradan gitmeliydi.

Ayıcık'ı tam eline almıştı ki kafenin kapısının gıcırdamasıyla yerinden sıçradı.

Elindeki Ayıcık'ı göğsüne bastırıp, bakışlarını boş kafede hızlıca gezdirdi. Bir yere gizlenmeliydi.

Evet! Kasanın altı!

Zor da olsa küçük yere girmeyi başardı. Gözlerini kapatmış, içinden Ayet-el Kürsü okumaya başlamıştı.

Kulağına iki kişinin ayakkabı sesi geliyordu. Bir de fısıldaşmalar...

"Oğlum, biri var içeride. Hırsız girmiştir belki. Kaçalım. "

"Salak mısın nesin? Kocaman adamsın, bir adamla başa çıkamayacak mısın?"

"Lan Abdü, asıl salak olan sensin. Bacakların titriyor korkudan aahahah!"

"Hakan abi korkusu bu oğlum. Hadi lan, abinin istediği oyuncak zırvalığını alıp gidelim buradan."

AldatılıyoruzWhere stories live. Discover now