♾ 47. Bölüm "Günlük"

Comenzar desde el principio
                                    

"Hey Ilgaz! Kime diyorum, alo?"

Yerimde irkilince Sema konuşmaya başladı. "Ne düşünüyorsun bilmiyorum ama düşündüğün gibi bir şey yok aramızda. Sadece konuşuyoruz. Konuşmak derken, mesela... Birbirimize öylesine soru soruyormuş gibi yaptık. İkimiz de saf ayağına yattığımızın farkındaydık ama bu oyunu sürdürdük kendimizce,"  deyip nefeslendikten sonra devam etti.

"Yekta, ailesinden, işinden, en sevdiği yemekten, hafta sonunu nasıl  geçirdiğinden bahsedince, dedim ki kendi kendime, Allah Allah! dedim, bu benden hoşlanıyor. Kim ailesini tanımadığı birine anlatır ki?"

Allah Allah...

"Sanırım, hoşlanan kişi." dedim mırıldanarak. Sema, hoşlandığından uzun uzadıya bahsederken, aslında Hazar'ı tam anlamıyla tanımadığımı fark ettim. Sevdiği rengi biliyorum, annesini biliyorum ama sadece bunlarla sınırlıydı. İş hayatı, ailesini... Hiçbir şey bilmiyordum. Annesinin hayatıyla ilgili bunca yıldır hiçbir şey bilmediğini fark eden ben, Hazar'ı nasıl tanıyabilirdim ki? Tanımadan gönül verilir miydi? Karşı karşıya gelince kalbimin ritminin değişmesi, ellerimin terlemesi, gözlerine direkt bakamamam... Gönül vermiş miydim ki?

Aklımı kurcalayan düşüncelerimi şimdilik bir köşeye bırakarak Sema'ya göstermek istediğim şey için, çantamı alıp bu seferde Sema'nın karşısına değil, yanına bağdaş kurarak kuruldum.

Sakin ol.

Sakindim.

Değilsin.

Değildim. Kaşlarıyla elimdeki ajandayı işaret etti Sema.

"Bu ne Ilgaz?"

Gözlerimi devirdim, ne saçma soruydu bu?

"Neye benziyor Sema?" dedim bıkkınlıkla.

"Ajandaya benzer bir yanı var. Ama bu ne Ilgaz?" dedi sorusunu tekrarlayarak. Derin bir nefes aldım.

"Hakan'ın ajandası... Almazsam içim rahat etmezdi." dedim, yaptığım doğru değildi. Farkındaydım.

"Oba!" İşaret parmağını yüzüme doğrulttuğu sırada, diğer elindeki çekirdekleri kaseye koydu.

"Bence asıl melahat olan senmişsin Yüce Dağ'ım."

Haklıydı; merakıma yenik düşüp Hakan'ın ajandasını araklamıştım. Almıştım.

Belki de diğer bir tabirle, çalmıştım.

"Neden aldın?"

Sorusunu kafamda tartmaya koyuldum. Sema'nın az önce konusunu açtığı kardeş mevzusu aklıma geldi. Eğer babam, sahiden annemi aldattıysa, - ki anneme karşı zerre güvensizliğim yok - çocuk yapacak kadar ileri gitmişse; bu çocuk Hakan olabilirdi. Elimdeki tek kanıt, Hakan'ın evinde bulduğum babamın bilekliğiydi.

Bir de elimde kutsal bir kitapmış gibi tuttuğum ajanda.

Sema, birden elimdeki ajandayı çekince afalladım. "N'apıyorsun ya?"

Siyah deri kapağındaki mıknatıslı kilidi açıp yüzüme baktı düz bir ifadeyle.

"İçinden ne çıkacağı belli değil Yüce Dağ'ım, seni tehlikeye atmamak için siper olacak birine ihtiyacın var. O da be-" Sözünü kestim.

"Ona aşık mı oldun Sema?" diye sordum ciddiyetle.

Aslında aşık olup olmadığından değildi, ben nasıl ki merakımı bastıramayıp ajandayı aldıysam; Sema da her zamanki gibi merakına yenik düşüyordu.

Bu huyundan vazgeçirmeliydim.

"Ne diyorsun sen Ilgaz ya? Ne aşık olması? Hele ki Hakan'a? Sende kafa kalmamış, söyleyeyim. Hem, az önce hoşlandığım kişinin kim olduğunu söyledim-"

AldatılıyoruzDonde viven las historias. Descúbrelo ahora