《22》'ARAF ÇIKMAZI'

Start from the beginning
                                    

Kolları bedenimden sıyrıldığında sırtımı arkamdaki duvara yasladım. Gözlerimi yerde yatan adamda gezdirdikten sonra onun gözlerine kaldırdım. Bana bakıyordu ama hiçbir endişesi yoktu. Gözlerinde göremedim en ufak duygu. Ölmüş olabilirdi ancak korkmuyordu.

Ellerim tekrar saç diplerimi bulduğunda ağlamam şiddetlendi. Ne olacaktı şimdi? Benim onlardan farkım neydi? Ben masumdum onlar kirli.

Gözlerimiz uzun bir süre birinine kilitli kalırken üzerimize düşen karaltıyla kafamı oraya çevirdim.
O adam ayaklanmış Soykan'a doğru hamle yapacaktı ki adamı görmüyor olmasına rağmen yaptığı refleksle ayağı kalktı ve adamı kalktığı yere yatırdı. Kurşunun nereye geldiğini görememiştim o an ama ayağa kaldığında fark ettim ki bacak kısmındaydı. Acıdan bayılmıştı ancak öyle nefret doluydu ki o halde bile saldırmayı planlamıştı. Soykan adamın ilk hamle yaptığı andan itibaren üstünlüğünü kurmuştu. Sesleri etrafa öyle korkunç yayılıyordu ki midem kasılmaya başlamıştı. Adamın yüzü kandan görülmeyecek hale gelmişti. Onu durduramayacağımı biliyordum. Onu ilk defa kavga ederken görüyordum. Korkunçtu. Çok korkunç. Karşısındakinin hiç şansı yoktu. Kaslı bedeninin yanında başka bir şey daha vardı sanki. Öyle sertti ki adamın ne halde olduğunu tahmin bile edemiyordum. Elleri arasındaki adam tepki bile vermiyorken Soykan'ın küfürleri havada uçuşuyor, yumruğuyla birleşiyordu.

"Bırak artık öldüreceksin."

Koluna dokunmadan önce söylediklerim bunlardı. Kolundaki elimi savurup işine kaldığı yerden devam ederken bir kez daha hamlede bulundum. Dirseği çenemin altına gelip başımı savurduğunda düşmüştüm. Soykan farkında bile değilken içeri adamları girdi. Sesler katlanılmaz bir hal almıştı artık. Kanın kokusunu hissedebiliyordum. Çenemden aldığım darbeyle dudağımı ısırmış olmalıyım ki ağzımda kan tadı hakim. Başım dönüyordu. Soykan üzerinden kalktığı adamla diğerlerine 'ne yapacağınızı biliyorsunuz' der gibi baktı. Öfkeliydi. Hem onlara hem kendine. Kendine dair en ufak bir öfkesi olmasa diğerlerini de bu adamın üstüne koyar döverdi çünkü.

Yüzünü bana çevirdiğinde yüzündeki ifade olduğum yerden yok olup gitmemi isteyeceğim türdeydi. Böyle bir adamı kendine düşman seçmek bile bile ladesti. İntihar etmeyi onlar seçerken işlenen bir cinayetti.

Anlında biriken terler yüzünün ışıl ışıl parlamasına sebep oluyordu. Gerilen kasları terlediği için üzerine yapışan tişörtten belli olurken boynundaki damarlar belirginleşmişti. Göz kenarından şakaklarına giden damar tüm ihtişamıyla oradaydı. Karşındaki yara kabuk bağlamıştı. Bana doğru adımladı, önümde diz çökerken boğumları kanlanmış elini yüzüme yaklaştırdı. Dudağımın kenarında kalan eli kanı sıyırdığında kanlı parmağı çenemde oyalandı. Sanki oraya bir harf bırakmıştı. Parmağında kalan kan kırıntılarını dudaklarıyla birleştirdiğinde bilincim tam anlamıyla gitmişti. Yere vuracak başımın imdadına ise boşta kalan eli yetişmişti.

《☆》

Kapalı bir bilincin açılmaya başladığı andaydım. Uyuduğum yer rahattı ancak sebebini bilmediğim bir huzursuzluk tüm benliğimi etkisi altına almıştı. Saç diplerimde hissettiğim sıcak havanın sebebi neydi bilmiyordum. Gözlerimi açmak istiyordum ancak ciğerlerime dolan hava huzurun koynunda yer edinmemi sağlıyordu. Tüm bu huzur çok fazla gelmişti ruhuma. Öyle ki boğazına doladığı kancayla nefessiz bırakıp göz kapaklarımı harekete geçirmişti.

Gözlerimi açtığımda karşılaştığım manzara boş bir duvar veya tavan değildi. Yattığım yer salondaki koltuk, üzerimdeki her zaman kullandığım battaniye değildi. Kollarımla sarmaladığım kol... Kollarımla sarmaladığım kol?

MELÂLWhere stories live. Discover now