♾ 25. Bölüm "Ayıcık Operasyonu Kısım I"

En başından başla
                                    

"Valla Ilgaz, uzun zamandır bu kadar mantıklı konuştuğunu görmedim. Gözlerim yaşardı. Ağağağ."

Hayali göz yaşlarını sildi.

"Tabi ki ağlamayacağım. Burada ciddi bir şey konuşuyoruz. Hiç ağlar mıyım? Hıh..."

Ağladı...

"Semo'ş, yapma böyle. Beni de üzüyorsun..."

Umarım burnunu ceketimin üzerine sürmemiştir.

"Sema, eğer burnunu üzerime sürdüysen, ceketleri değiştirmek zorunda kalacağız."

Sema başını kaldırdı. Ceketime göz attı.

"Değmemiş. Zaten kıyafetlerimiz aynı. Siyah bluz, siyah ceket, siyah etek, siyah çanta, siyah gözlük, siyah şapka, siyah ayakkabı, siyah çora-"

Zil sesi evi doldurdu. Şükürler olsun Ya Rabbim...

Hızlıca kapıyı açmak için kalkarken, Sema da yavru penguen gibi beni takip etti.

Kapıyı açtığımda irkildim.

"Tövbe euzubillah bismillah, Allah-u Ekber!"

Ben irkildim ama Sema bildiği tüm duaları okudu.

"Hazırız Ilgaz Hanım."

Benim sayemde artık adamları adam ediyordu yahu.

Değerimi bil Fuaat...

"Bu kadar çok kişi miydiniz?"

Yüzünü yere eğdi.

"Zafer Bey'e çalışan herkes burada. Aslında kimse isteyerek yapmadı bu işi Ilgaz Hanım. Kimisi evine ekmek götürmek için, kimisi daha iyi şartlarda yaşamak için bu işe bulaştı."

İş dediği şey silah işiydi. Kim ülkesine ihanet etmek isterdi ki...Üzüldüm ama belli etmedim.

"Bundan sonra kimse bu işte çalışmayacak. Ben hepinize yapabileceği işler ayarlayacağım. Hem haram paradan mutluluk, huzur olmaz. Bunu da bilin isterim."

Arkamı döndüğümde Sema dolu gözlerle beni izliyordu. Dikkatini dağıtmalıydım. Hafifçe gülümsedim.

"Çantaları getirir misin? "

Başını salladı, gitti, getirdi. Kapıyı da kapatıp kilitledi.

Evhamlı Sema... Müstakil bir evde otursa bile...

"Şimdi... Size olayı bir özet geçeyim. Herkes bilsin, ona göre hareket ederiz. Biri mesaj attı. Onun elinde bana ait olan bir eşya var. Bunu kullanarak beni bir nevi buluşmaya zorladı diyebilirim. Ben ve Sema, bir arabaya bineceğiz. Oraya gideceğiz, ama siz bizden biraz uzakta olun. Bu kişiyi tanımadığımız için blöf yapıp yapmadığını bilmiyoruz. Eğer olur da geri dönmezsek veya size haber veremezsek tehlikede olduğumuzu bilin."

Başlarını salladılar.

"Bir araziye gidiyoruz. Kendinizi kamufle edemeyeceksiniz, bu yüzden tekrar söylüyorum. Uzaktan uzaktan gelin. Hiçbirinizin canından önemli değil."

Başlarını salladılar ama bu sefer Sema araya girdi.

"Eğer olur da bize bir şey olursa Hazar'ı arayın. Zaten telefon numarasını size vermiştim."

Hepsi bana baktı.

Ha... benden onay bekliyorlar.

Sema'ya döndüm. Kulağına fısıldadım.

"Ben anlamıyorum seni Sema. Niye Hazar'ı işin içine katıyorsun ki? Hayır yani, hoşlaştığımı söylediğim için mi?"

Gözlerini devirdi.

"Tabi ki hoşlandığını söylediğin için Yüce Dağ'ım. Allah korusun... Eğer olur da sağ çıkmazsak son gördüğün kişi o olsun istemez misin?"

"Ay Sema, ağzından yel alsın. Biz bence fazla evhamlı davranıyoruz. Ya karşımızdaki normal biriyse?"

"O yüzden mi ilk mesajı 'Mörhobo gözölöm.' di? Bu sapık falan olmasın? Ne bileyim, içimde bir sıkıntı var."

"Bence biz abartıyoruz. Hele sen, daha da abartıyorsun. Altı üstü... Ayıcık'ımı... alacağım yani... Bu kadar..."

"Oyuncağını pardon Ayıcık'ı ne kadar sevdiğini bir ben biliyorum bir de Allah. O yüzden böyle ayaklara yatmana gerek yok. Ayrıca, Hazar'ı senin için çağırmalarını istemedim.'

Kaşlarım kendiliğinden çatıldı.

"Peki, ne için çağırdın?"

Sema ballandıra ballandıra anlatmaya başladı.

"Yani adam yakışıklı mı yakışıklı. Tatlı mı tatlı... Belki gelecekteki KOCAM(!) olur. Bilemeyiz..."

Gözlerimi devirdim. Sinirlendim ama belli etmeye gerek yoktu.

"Beni böyle kıskandırmaya çalıştığını anlamadığımı mı sanıyorsun."

"Eheheh... Evet. Bence işe yaradı."

"Onun da... sevebileceği biri... karşısına.. çıkar illaki. Yani, ben hoşlanıyorum diye beni sevecek diye bir şey yok."

"Yüce Dağ'ım, neden imkansızmış gibi konuşuyorsun ki... Neden seni sevmesin?"

"Benim çocuğumun olması bile düşük bir ihtimal. Kim benim gibi bir kadını sever?"

"Ilgaz! Şu an gerçekten saçmalamaya başladın. Çocuğun olmayacak diye bir şey yok ki. Ayrıca seni seven seni kusurlarınla da sevmeli. Doğru kişinin karşına yakın zamanda çıkacağını biliyorum."

Böyle konuşması içime su serpmedi değil.

"İyi ki varsın Semo'şum."

"Sen de iyi ki varsın Yüce Dağ'ım."

Sarılama faslı bitince etrafımızdaki adamların olduğunu hatırlamıştık. Hepsi benden bir cevap bekliyordu.

Hazar'ın gelmesini istiyor muydum?

Evet! İstiyorum, var mı bir sorun?

Yok.

İyi o zaman, gazâmız mübarek olsun.

Siyah büyük olan Mercedes'i ben kullanacaktım. Diğer adamlar da arkadan geleceklerdi. Derin bir nefes aldım ve Sema'ya çevirdim başımı.

"Mi- kem- mel olacak Semo'şum!" Gergince güldü.

Ben de tehlikeli bir gülüş sundum.

Hadi bakalım.

Ayıcık Operasyonu Başlasın. Bismillah!

Neler olacak bilmiom, ama sizi sefiyom

AldatılıyoruzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin