"Yeter!"

"Yeter!"

İkimizin bağırmasıyla doktor yerinden sıçradı.

"Biraz sakin mi olsanız acaba?"

"Sakiniz zaten!"

"Sakiniz zaten!"

Gerçekten sakin olmalıydım. Çünkü başım ağrımaya başlamıştı. Gözlerimi kapatıp sesli bir sabır çektim.

"Ya Sabır..."

"Ya Sabır..."

Gözlerimi açıp Hazar'a baktım. O da gözlerimi açtığımı fark etmiş gibi gözlerini açtı. Eda Hanım'a döndüm.

"Siz bize baştan her şeyi tüm ayrıntılarıyla anlatın da gidelim Eda Hanım. İşim gücüm var benim."

Aslında işim falan yoktu. Başım ağrıyordu ve eve gidip hemen dinlenecektim. Bu da bir iş sayılırdı aslında, değil mi?

Eda Hanım da sanki bunu sormami bekliyormuş gibi anlatmaya başladı.

   "Selin Hanım ilk defa bugün sabah sekiz civarlarında geldi hastaneye. Dün bugüne randevu almış. Geldiğinde mide bulantısı, iştahsızlık, baş ağrısı şikayetlerinin olduğunu söyledi. Hamile olduğunu düşündüğü için de jinekolog bölümüne geldiğini söyledi. Kan tahlili yaptırdı. Bir saat kadar bekledikten sonra sonuçlar çıktı. Gebeliği pozitifti. Aslında bu duruma sevinmesini bekledim. Ama sanki hamile olduğuna değil de başka bir şeye sevinmiş gibi birini aradı. Aşkım, hayatım hamileyim falan dedi. Sonra hastaneye çağırdı o kişiyi..."

Doktorun devamında ne dediğini anlayamıyordum. Görüntüm bulanıklaştı. Kulaklarıma dolan sesin de uğultusu geliyordu. Yine fenalık geçirmeye yakın olduğumu hissettim. Bir anda başıma saplanan ağrıyla inledim. Başımı ellerimin arasına aldım.

"Hayır,hayır hayır...Ahh!"

Başımdaki ağrı o kadar çoktu ki başıma balyozla vuruluyordu sanki.

"Ilgaz! Ilgaz! İyi misin? Duyuyor musun beni? Ilgaz,gözlerini açmaya çalış. Eda Hanım, su getirin lütfen. "

Eda Hanım'ın telaşla ayağa kalktığını, odanın içinde hızlı ayak seslerini duyuyordum.

"Ilgaz Hanım, için bu suyu lütfen. Bardağı tutabilecek misiniz?"

Gözlerimi açmaya çalıştım. Görüş alanım bulanıktı. Ama Eda Hanım'ın bardağı uzattığını, Hazar'ın ayakta bana baktığını anlayabiliyordum.

Titreyen ellerimi bardağa uzatıp Eda Hanım'ın elinden aldım. İki elimle bardağı tutup tek iki üç yudum aldım. Suyu içince baş ağrımın azaldığını kulaklarımın uğultusunun gittiğini fark ettim. Gözlerimi birkaç defa kırpıştırıp bardağı Eda Hanım'a uzattım.

"Teşekkür ederim. Ve... özür dilerim."

"Neden özür diliyorsun? Senin bir şey yaptığın yok. Kendi suçunmuş gibi konuşma."

Hazar'ın konuşmasıyla ona döndüm. Sanki öfkelenmiş, biraz da endişelenmiş gibiydi. Dediklerinde haklıydı, niye özür diliyordum ki? Özür dilemesi gereken iki kişi vardı. Zafer ve Selin.

"Neyse, boş verin. Nerede kalmıştık? Ben en son Selin'in birini hastaneye çağırmasını duydum. Devamı yok. Ben tahmin ediyorum zaten çağırdığı kişiyi de... Devam edin lütfen. Sonra giderim ben. "

"Biz de orada kalmıştık-" Kapının hızlıca açılmasıyla hepimiz kapıya döndük.

"Durun! Başlamayın!" Sema'nın gelmesiyle göz devirdim. Bu kız beni nereden buldu ki? Tabi ya, danışmadaki kızdan!

AldatılıyoruzWhere stories live. Discover now