27

738 73 34
                                    

Sahur bölümü, afiyet olsun 😂

"Eli hareket etti!" Bağıran birinin sesi beynimde yankılanarak kafamdaki ağrıyla bütünleşti. Ne zamandır uyuyordum bilmiyordum ama felaket yorgundum. Vücudumu hissetmiyordum bile. Yavaşça gözlerimi araladım. Başımda dikilenler Alex, Eren, Mikasa, Armin ve Kaptan Levi'dı. Levi hariç herkes endişeli gözlerle bana bakıyordu. Levi ise gözlerini üzerime dikmişti lakin endişe belirtisi yoktu gözlerinde. Daha çok rahatlamış gibi bir hali vardı. Konuşmak için dudaklarımı araladım fakat ses çıkmadı, boğazım ve dudaklarım çok kurumuştu. Alex beni anlayarak hemen suyla dolu bardağı ağzıma götürdü. Yardımıyla beraber birkaç yudum aldım. Boğazım biraz daha rahatlamıştı.

"Nasıl hissediyorsun?" diye sordu Alex gözleri dolu dolu.

"Ben doktoru çağıracağım." diyerek kapıdan çıktı Levi.

"B-ben nasıl yaşıyorum? Ne zamandır bu şekilde yatıyorum?"

Cevabı Armin verdi. "Bir haftadır."

"Ne?"

"Evet tam bir haftadır. Neler neler oldu bi' bilsen." diyerek Armin'i onayladı Alex.

"Neler oldu?"

"Dişi titan seni kaçırmaya çalışıyordu. Aynı Eren'i kaçırmaya çalıştığı gibi." Evet o sıra titan beni götürüyordu, ama daha sonra yutmuştu beni. Yaşamam imkansızdı. Alex anlatmaya devam etti. "Seni yutmuş fakat ağzında tutmuş sadece. Kısa bir süreliğine. Sebebini bilmiyoruz. Daha sonra Kaptan Levi ve Mikasa sizi kurtardı. Fakat dişi titanı ele geçiremedik. Plan başarısız oldu. Bir sürü kayıp verdik. İnsanlar keşif birliğinden desteğini çekip cephe aldılar. Durum baya vahim."  Mikasa'nın acı çığlığını hatırlıyordum. Demek ki daha sonra Levi yetişmişti. Beni kurtarmıştı. Ve titan beni niye kaçırmak istesin ki? Anlamıyordum. Evet soyum duvar dışından geliyor olabilirdi ama Eren gibi bir deve dönüşüyor falan değildim. Beni kaçırması için hiçbir sebep göremiyordum.

"Anlamıyorum. Titan beni niye kaçırmaya çalıştı?"

"Keşke öğrenebilseydik."

Armin yerdeki halıya dalmış bir sekilde mırıldanarak "Yine öğrenebiliriz." dedi.

"Nasıl?" diye sordu Eren merakla ona doğru.

"Ha? Bir şey mi dedim? Aslında benim Komutanla konuşmam gerekiyor." dedi Armin kafasını gergince kaşıyarak ve bana döndü. Aceleyle "Aelin-san, uyanabildiğine çok sevindim. Yine geleceğim. Görüşmek üzere." dedi kapıdan çıkmadan önce.

Eren yan yan kapıya bakarak söylendi. "Bir şeyler karıştırıyor ama ne, kim bilir..."

"Eren sen ormanda komutanlara ulaşabildin mi?" diye sordum.

Eren gözlerini kaçırarak "Hayır." dedi.

Mikasa, her zaman ki düz ses tonuyla "Tabii hayır. Orada dönüşmüş. Üstüne de yenilmiş. O da titanın ağzındaydı." dedi.

Yani, Eren seçimini yapmıştı ama geç yapmıştı. Demek ki görmüştü bir bir düştüğümüzü. Sevdiğimiz insanların hayatlarının yok olduğunu. Aklıma geldiklerinde kalbimde bir acı hissettim.

"Ne yapsaydım?!" diye sesini yükselterek Mikasa'ya çıkıştı Eren.

"Tamam kavga etmeyin. Zaten başım ağrıyor." dedim bıkkınca.

Alex hemen araya girdi. "Duydunuz çocuklar. Hadi çıkın kavganıza dışarıda devam edin de dinlensin Aelin."

Eren, Alex'e ters bir bakış atarak "Pf. İyi olduğuna sevindim Aelin." dedi.

Mikasa gülümseyerek, "Merak etme kavga etmeyeceğiz. Sadece biraz akıllanmasını sağlayacağım. Ayrıca ben de iyi olduğuna sevindim Aelin-san. Bir daha başını bu kadar derde sokma lütfen." dedi.

Bizim kız ne ara büyüdü de böyle biri oldu... Üstelik gülümseyince ne kadar da güzel oluyordu. Tam anlamıyla baş döndürüyordu. Eren'in Mikasa'ya olan bakışlarını yakaladım. Saniyelikti ama bakıp utanır gibi hemen gözlerini kaçırmıştı Mikasa'dan. Mikasa'nın gülümsemesine karşılık verip onları yolcu ettim. Bir süre sonra da Alex çıkıp beni odada yalnız bıraktı.

Tekrar uykuya dalacakken kapıyı biri tıklattı.

"Gir."

Kaptan Levi yanında bir adamla birlikte içeriye girdi. Doktor olmalıydı. Levi sandalyelerden birine oturmayıp duvara yaslanıp bizi izlemeye başladı.

"Merhaba." dedi doktor yanımdaki sandalyeye otururken ve kendini tanıttı. "Ben Sebastian Val. Birkaç gündür sana bakan doktorum. Şunu bil ki, şu an hayatta olabilmen bir mucize. Birinin sayesinde daha hafif atlamışsın." Kırılan yerlerimi tarif ederken lafını böldüm. "Birinin sayesinde? Yoksa Gavriel?"

"Merak etme yaşıyor. Tedavi sürecinde. Uyanmasını bekliyoruz. Detaylarını biraz daha iyileşince öğrenirsin." diye cevapladı doktor beni. Sıradan kontrolleri yapmaya devam ettikten sonra çıktığında Kaptan Levi hâlâ odadaydı. Çıkmamıştı. Başından beri o duvardaydı.

"Kaptan. Orada yaslanıp etrafı inceleyeceğine yanıma oturup inceleyebilirsin." dedim gergince. Öpücük cezasının vakti değildi.

Beklediğimin aksine ters ters bakmadı bana. Bakışları yumuşaktı. Tepkisizce gelip az önce doktorun oturduğu sandalyeye oturdu. Daha çok gerilmiştim açıkçası. Bu davranışları normal değildi hiç.

"Nasıl hissediyorsun?" diye sordu.

"İyiyim aslında. Birkaç ağrım var ama geçer dedi doktor zaten. Siz nasılsınız? Birliğin başının dertte olduğunu duydum diğerlerinden." dedim.

"Bunları dert etmene gerek yok. Erwin ilgileniyor hepsiyle." diyerek cevapladı beni. Nasıl olduğunu söylememişti. Beklediğimin aksine ceza değilde, üzgün olduğu için böyleydi sanırım. Bu adamı bile yıkmıştı demek ki. Gözlerimden yaşlar boşalırken,

"Onlar... Bir şey yapamadım, Özür dilerim kaptan." dedim.

Levi cebinden bir kumaş peçete çıkararak gözlerimden akan yaşları yumuşak hareketlerle silmeye başladı. "Özür dilemeni gereken bir şey yok. Ölenle ölünmez. Hayattasın." dedi. Gözyaşlarım durulana kadar buna devam etti.

Bir şey demeden dolu gözlerimle ona baktım. Artık kocaman takımda sadece üç kişi kalmıştık. Ben, Levi ve Eren. Gavriel ise komadaydı.

Levi sakinleştiğimi hissettiğinde kalkıp kapıya yöneldi. Çıkmadan önce "Teşekkür ederim." demekle yetindim. Birkaç saniye yerinde durakladı ama bir şey demedi. Peçetesi bende kalmıştı. Sanırım bunu ölene dek saklayacaktım.

yume | aot, levi Où les histoires vivent. Découvrez maintenant