12

717 67 69
                                    

Eren tutuklanmış, Manon ölmüştü. Çok kayıp vardı. Tam anlamıyla mahvolmuş durumdaydım. Durum kötüden de kötüydü. Henüz bir cenaze bile düzenleyememiştik. Şehirden cesetleri arındırmaya çalışıyordu askerler. Eğer bırakırsak bir salgına neden olabilirdi çünkü. Manon'un kafasının da bulunduğu dev kusmuğu...

Levi'ın gösterdiği o gün çıldırdıktan sonra sessizleşmiştim. Levi bizi karargaha götürmüştü. Bende odama kapanmıştım. Odamdan hiç çıkmayı istemiyordum ama yapılacak işler vardı. Eren mahzenlerin birine kapatılmış ve zincirlenmişti. Odama girip Petra haber vermişti bana bunları. Eren'in deve dönüşmesi tam anlamıyla bir gizemdi. Ama başka birini daha kaybetmek istemiyordum. Onu kurtarmalıydım.

Bir süre sonra Kaptan Levi'ın çalışma odasına gitmeye karar verdim. Olanlara şahit olmuştu ve hayatımla ilgili az çok bilgisi vardı. Belki yardımcı olabilirdi.

Kapısını çaldığımda "Gir." diye seslendi.

Masasında oturuyordu. Belli ki işi vardı. Ama bunu umursayamazdım şu an. Selam pozisyonuna geçtim.

"Rahat. Ne istiyorsun?"

"Sizinle konuşmak."

"Konuşmak istediğine göre daha iyisin. Konuş."

"O gün gördükleriniz... Bana yardım eder misiniz? Eren'i kurtarmak istiyorum. Onu öldürecekler."

"Bir mahkeme olacak."

"Mahkeme?"

Masasından kalkıp "Beni takip et." dedi. Arkasından gittim. Toplanma odasına doğru gidiyor olmalıydık çünkü o koridora yönelmiştik.

Tahmin ettiğim şekilde oraya girdik. Masanın başında Komutan Erwin Smith oturuyordu. Yanında Hange Zoe oturuyordu. Onları görünce selam pozisyonuna geçtim. Komutan bizi görünce tebessüm etti ve,

"Rahat olabilirsin. Tahmin ettiğim kişiyi de getirmişsin Levi." dedi.

Masaya otururken Levi bana bakıp, "Rüyandan bahsetmiştim." dedi düz bir sesle. Kafamla onayladım.

"Aelin, Eren Yeager'i çok önceden beri tanıyormuşsun." dedi sorarcasına Komutan.

"Evet efendim. Shiganshina bölgesinde yaşıyorduk önceden. O zamanlar 12 yaşındaydı Eren. Onun suçlu olduğunu asla düşünmüyorum."

"Biliyorum. Onun yaşamasına son vermek insanlık için büyük bir kayıp olacakmış gibi hissediyorum. Büyük bir kararın eşiğindeyiz." dedi Komutan.

"Deve dönüşebildiğini biliyor muydun?" diye sordu ters ters Levi.

"Nasıl bilebilirim? Eren'in kendinin bile bunu bildiğini düşünmüyorum!" dedim. Sesim biraz yükselmişti bunu derken. Sorgu için mi gelmiştim buraya?

"Büyük bir yetenek... Ah... Deney yapmak için sabırsızlanıyorum!!" Hange farklı kafadan çalıyordu şu an.

"Onu yaşatacağız. Mahkemedekiler tam tersini savunacaktır. Levi, bu işi sana bırakıyorum. Orada ne yapacağını biliyorsun. Şiddetini kullan. Veya aklına gelen herhangi bir şeyi." diye emrini verdi Komutan Erwin.

Levi, kafasıyla onaylamakla yetindi.

"Aelin. Levi bana rüyandan bahsetti. O rüyadan sonra duvar yıkıldı, vaziyet ortada. Babanın geçmişiyle ilgili bir şeyler hatırlıyor musun?"

"Biz ormanda insanlardan ayrı yaşadık hep. Babamın hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Sadece bazen avlanmaya gidiyorum diye gider ve geri dönmesi çok uzun sürerdi. Haftalarca." dedim düşünceli bir şekilde.

"Soyunla alakalı bir şeyler biliyor musun?"

"Hayır. Sadece... Çok eskiden bizimle aynı göz rengine sahip birinin krala çalıştığını, kafayı sıyırıp şehirde kıyım yaptığını duymuştum. Ama bu sadece bir dedikodu."

"Benim bildiklerim şu şekilde. İnsanlar duvarların içindeki hayata alışmaya sürecindeyken bir gün askerler Maria duvarlarını güçlendirmek için çalışırken duvarın sınırından gelen bir çığlık duyulmuş. İnsan çığlığı. Ve merak eden askerler cesaret edip çığlığın geldiği yöne doğru gitmiş. Orada bir adamla karşılaşmışlar. Bir sürü devin arasından kaçıp duvarın dibine kadar gelebilmiş. Askerler onu duvarın içine almış. Adam çok güçlü ve korkutucu bir tipmiş. Başka bir hikaye daha var. Önceden krala hizmet eden bir suikastçı varmış. Bu kişinin olağanüstü güçleri varmış ve çoğu insan ondan korkuyormuş. Sarı ve parlak gözleri alışılmışlığın dışındaymış. Bilindiği kadarıyla hiç akrabası yokmuş. Ben bu üç hikayedeki kişinin aynı kişi olduklarını düşünüyorum."

Biraz düşündükten sonra "Evet..." dedim.

"Duvarların dışında yaşayan insanlar varsa, ki olan şeyler var olduğunu gösteriyor, senin soyun duvarların dışından geliyor olmalı." dedi Komutan.

"Bunu hiç düşünmemiştim." dedim yüzümü buruşturarak.

"Güçlü olduğunu duydum. Aynı o adam gibi."

"İsmini... biliyor musunuz?"

"Evet. Dorian Ashryver."

"Dorian..." Soyumdan birileri. Vay canına.

"Aelin, üzerinde deney yapabilir miyim?" Hange kafasını yüzüme yaklaştırıp deli gibi bakarak söylemişti bunu. Tırsarak, "N-ne?" dedim.

"Kızı rahat bırak Hange." diye karıştı Levi.

Hange offlayarak benden uzaklaştı. Gözleri üzerimdeydi. Komutan Erwin sandalyesinden kalkarak,

"Bugünlük toplantımız bu kadar. İlk işimiz Eren'i kurtarmak." dedi ve çıkışa yöneldi.

"Teşekkür ederim." dediğinde birkaç saniyelik durup bana baktı ve gülümsedi. Çok yakışıklıydı gerçekten. Komutan Erwin'e aşık asker kadınları daha iyi anlıyordum şimdi. Hem de iyi kalpli birine benziyordu.

Erwin-sama (。♡‿♡。) Bayılıyorum, bayılıyorum, bayılıyorum ve bayılıyorum

Hoppla! Dieses Bild entspricht nicht unseren inhaltlichen Richtlinien. Um mit dem Veröffentlichen fortfahren zu können, entferne es bitte oder lade ein anderes Bild hoch.

Erwin-sama (。♡‿♡。) Bayılıyorum, bayılıyorum, bayılıyorum ve bayılıyorum. ♡

yume | aot, levi Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt