16

721 76 60
                                    

Takımla birlikte eski karargaha doğru yol almıştık. Atların üzerinde gidiyorduk. Kaptan Levi'ın yanında, Eren'in arkasında at sürüyordum. Artık Eren'de bundan sonra bizim takımımızdaydı. Tanışma kısımları biraz olaylı gerçekleşmişti. Gavriel, Eren'le dalga geçmişti. Şu sıralar alay kaldıracak durumda değildik. Acilen göreve geçtiğimiz için hâlâ Manon'a bir cenaze yapamamıştık. Alex, benimle görüşmekten kaçınıyordu.

Karargah gözüktüğünde Oluo,

"Keşif Lejyonu'nun önceki karargâhı. Her ne kadar elden geçirilmiş eski bir kale olsa da, dış görünüş olarak karargah olarak bahsedilmeyi hak ediyor. Gerçekteyse karargâhın duvardan ve nehirden kilometrelerce uzakta olması. Keşif Lejyonu'nun gereksiz ve işe yaramaz bir bölüm olarak görüldüğünü gösteriyor. Başta yapmacık saygı olarak gördüğümüz ve karargah dediğimiz bu eski kalenin seni tutsak etmek için en uygun yer olması cidden komedi! Hayat cidden komik işliyor." dedi. Ve Eren'e yaklaşarak "Kendini büyük görme, çaylak!" diye bağırdı.

"Ha?"

"Titan güçlerin olsun veya olmasın, Levi'ın senin gibi tüysüz bir veledin başına konma-" derken dilini ısırdı ve kan fışkırdı. İğrenerek baktım ve,

"Hak yerini buldu." dedim.

Oluo cevap vermeyecek kadar acı ve utanç içindeydi.

Karargaha geldiğimizde her şey eski püskü ve pisti. Eren atları bağlıyordu. Oluo ve Petra su kuyusunun önünde konuşuyorlardı. Büyük ihtimalle Petra Oluo'yla dilini ısırması hakkında dalga geçiyordu.

Levi yanıma geldiğinde "Bina bir süredir terk edilmiş olduğundan harap hâlde. Bu bize sorun olacak." dedim.

"Öyleyse işinizi yapın ve burayı düzenleyin." dedi.

Temizlikten canım çıkmıştı artık

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Temizlikten canım çıkmıştı artık. Her yer o kadar tozluydu ki sadece odamı temizlemem 3 saat sürmüştü. Mahvolmuştum. Ama temizlik yaparken az çok rahatlamıştım. Akşam yemeği saati geldiğinde yemek için yemek salonu denilen yere indim. Hiç yemek salonuna benzemiyordu ama neyse...

İçeride Petra, Eren ve Gavriel bezmiş bir şekilde oturuyorlardı. Eren'in karşısına, Petra'nın yanındaki sandalyeye yığıldım. Gavriel bana yan yan bakıp,

"Sen bile bu hâldeysen..." dedi.

"Cidden seni ilk defa bu kadar yorulmuş görüyorum. Normalde hiç yorulmazdın." dedi Petra'da Gavriel'a katılarak.

"Galiba yaşlandım. Zihinsel ve fiziksel olarak..." dedim. Biz böyle perişan şekilde otururken salona Kaptan Levi, Oluo, Eld ve Gunther girince toparlandık.

Yemeğimizi yedikten sonra -ki yemek yerken konuşmamızı Levi istemiyordu- çay içmeye başladık.

Eld, "Biz burada birkaç gün kalmak üzere emir alsak da dış bölgeye yapılacak olan büyük seferin hazırlığı yapılıyormuş. Ayrıca yeni mezun olmuş askerler de katılacakmış. Öyle mi Eren?" dedi. Yani Mikasa ve Armin...

"Bu çok ani oldu. Hem yeni mezun olanlar daha yeni o titan saldırısından kurtuldular." diyeerek söylendi Gunther.

"Bahse girerim şok içinde donup kalmışlardır." dedi Oluo alayla.

"Bu doğru mu Kaptan?" diye Levi'a dönerek sordum.

"Strateji kurmak benim sorumluluklarım arasına girmiyor." diye cevapladı beni. Bir kere terslemeden konuşsa şaşardım. Erwin için, "Karar ona ait. O her zaman bir adım sonramızı planlar." dedi. Bu konuda haklıydı. Erwin Smith ve zekası hakkında söylenecek en doğru şeydi.

"Doğru... Durum değişti. Büyük fedakarlıklarla aldığımız Maria Duvarı'nı kurtarmakta kullanacağımız yolu bir anda kaybettik. Yalnız aynı zamanda, şimdiye kadar hiç görmediğimiz bir umut bir anda beliriverdi. Buna inanamıyorum ama soracağım... Titan olmak nasıl bir duygu Eren?" diye sordu Eld.

"Dönüştüğüm anlarla ilgili hafızam pek güvenilir değil. Şey... Bu aynı ateşlenme hali gibi bir şey... Bir de dönüşme için kendime zarar vermem gerekiyor, bunun içinde elimi ısırıyorum." derken Eren bir saniyelik afalladı. O dalmışken Levi,

"Hepinizin farkında olması gerek ama raporlarda yazanlar dışında ondan yeni bilgi alamazsınız. Neyse... Bu durumun onu durduracağını sanmıyorum. Onun seninle oynayıp durması, senin sorunun olabilir Eren." dedi. Kesinlikle Hange'den bahsediyordu. Evet, Eren'in başı ciddi anlamda beladaydı.

"Ha.. 'O' mu?"

Eren'in şansına salona Hange girdi.

"Levi'ın bölüğüne iyi akşamlar! Kalede yaşamak nasıl bir his?" diyerek masadaki boş sandalyelerden birine yerleşti.

Eren'e bakarak, "Bölük Lideri Hange. Şu anda, şehirde canlı canlı yakaladığımız birkaç titanı incelemekle görevliyim. Eren, senden yarın yapılacak deney için yardımcı olmanı isteyeceğim. Buraya seni almak için geldim, tamam mı?" dedi.

"Deney mi? Ama ben ne yapabile-"

"Oh. Hem de nasıl yaparsın! Hiç olmadı büyük gayret gösterebilirsin." Hange'nin bunları derken yanakları kızarmıştı.

"Şey şimdi... Bu konuda sana tamam diyebilecek kişi ben değilim. Ne yapıp ne yapamacağıma ben serbestçe karar veremiyorum." diyerek cevapladı Eren. Kafası karışmış gözüküyordu.

"Levi, Eren için yarına ne planlar yaptın?"

"Avluyu temizleyecek." Şaşırmamıştım.

Hange onay almış gibi heyecanlı bir şekilde Eren'in elini tutarak, "Peki o hâlde, anlaştık! Yarın görüşürüz Eren!" dedi.

"Ah... Tamam... Yalnız sormak istiyorum. Bu deney nedir böyle?" Eren'in bunu sormasıyla birlikte Oluo "Seni aptal, sus! Şimdi ona bunu sorma!" dedi ama iş işten geçmişti. Hange, devlere olan aşkından bahsetmeye başlamadan bende dahil herkes sessizce ayaklandı ve salondan çıktık. Eren ve Hange salonda baş başa kalmıştı.

"Hmm.. Ben de öyle düşünmüştüm. Bilmek istiyor gibi bir halin var. O halde yapacak bir şey yok..."

yume | aot, levi Where stories live. Discover now