25

636 76 45
                                    

Kaptan, takımın bağırışlarını umursamayıp işaret fişeğini çıkardı ve patlattı. Kulağımdaki çınlamayla beraber onun zannettiğim gibi bir işaret fişeği değil de ses bombası olduğunu fark ettim.

"S-ses bombası mı?" Ses bombası taşıdığını bilmiyordum. Demek ki Komutan ve bazı kişilerin bildiği bir plan doğrultusunda gidiyorduk gerçekten. Ormana girmemiz tesadüf değildi. Bu şeyi çekmeye çalışmıştık.

Levi bizlere göz ucuyla bakarak "Soruyorum sizlere, göreviniz neydi? İçinde bulunduğunuz çalkantılı duygular içinde kaybolmak mı? Size emredilen bu değildi, değil mi?! Bu bölüğe verilen görev, bu aptal velete en ufak bir zarar bile gelmemesini sağlamaktı. Bunun sonucunda canımızı feda etsek bile." dedi. Daha sonra önüne döndü. Siyah saçları rüzgarla birlikte dalgalanıyordu. Devam etti. "Atlarımız üzerinde ilerlemeye devam edeceğiz. Anlaşıldı mı?"

"Anlaşıldı!" dedim diğer herkes gibi etkilenmiş bir şekilde.

Oluo'nun mırıldanmasını işittim. "Atlar üzerinde mi? Bunu daha ne kadar sürdürebiliriz ki? O şey bizi yakalamak üzere!" Cidden dediği gibi bize çok yaklaşmıştı. Dahası arkamızda savaşmaya gelen ve ölen bir sürü askerimiz vardı ve gelmeye devam ediyorlardı. İnsanlık ve gerçekler uğruna yitip giden o canlar...

"Ek olarak bir grup daha mı var?! Eğer onlara yardım edersek topluca ona karşı çıkabilme şansımız olur!" diyerek bağırdı Eren.

"Eren sen önüne bak!" Gunther tarafından hızlıca azarlandı.

"Arkada kalma! Hızını en yüksekte tut!"

"Eld! Ama neden?! Birisi öldü yine! Onu kurtarabilirdik! Ötekisi hala cesurca savaşıyor. Şimdi yardıma gidersek yetişebiliriz!"

"Eren! Önüne bak ve sadece ilerle!" Petra'nın ilk defa bu kadar yüksek sesle bağırdığını duymuştum.

"Arkamızda yaşanan umutsuz savaşa gözünü kapa mı diyorsun?! Yoldaşlarımızı ölüme terk edip, canım için kaçayım mı yani?!"

"Evet aynen böyle söylüyorum! Kaptan Levi'ın emirlerine uy!"

"Yoldaşlarımın ölmesine neden seyirci kalmalıyım, anlamıyorum! Ayrıca onlara yardımcı olmak konusunda bu isteksizliğinizin ardında yatan sebebi söylememenizi de anlamıyorum! Aelin-san, bari sen bir şey söyle!"

"Petra haklı Eren! Sakin olmalısın!" Bağırmıştım. Eren'e bu derecede sesimi yükselttiğim ilk seferdi. Zaten herkes ölüm korkusu yaşıyordu, ona rağmen Eren'i sakinleştirmeye çalışıyorlardı. Oluo hariç.

"Çünkü Kaptan bunun açıklamaya gerek olmayan bir şey olduğuna karar kıldı! Sen bunu anlamıyorsun çünkü daha süt kuzususun! Şimdi bunu duyduğuna göre kapa çeneni ve emirlere uy!" diyerek bağırdı.

"Eren! Sen ne yaptığını sanıyorsun?!" Petra'nın bağırışıyla birlikte Eren'e baktım. Elini ağzına götürmüş, ısırmak üzereydi.

Dehşet içinde bağırdı Petra. "Onu ancak canın tehlikedeyken yapabilme iznin var! Bize söz verdin, değil mi?!"

Ona rağmen Eren elini indirmemişti.

"Eren!" diye bağırdım dehşet içinde. Eğer kaptanın bizi her şeye rağmen götürüldüğü yere ulaşamadan dönüşürse bütün planlar altüst olabilirdi. Bunca canlar boşuna verilmiş olabilirdi.

"Bu konuda yanlış değilsin. Yapmak istiyorsan, durma yap." Levi arkasına bile bakmadan söylemişti bunları.

"Kaptan..." dedim kendi kendime.

Beni tamamen duymamazlıktan gelerek "O gerçek bir canavar. Böyle dememin sebebi ondaki titan gücü nedeniyle değil de, ne kadar büyük güçle tutulsa bile, ne kadar güçlü bir kafese konsa bile kimsenin onu kendi iradesi altına sokamamasından. Seninle bizim aramizdaki bu yargı farkı, geçmişimizde yaşadığımız farklı deneyimlerden kaynaklanıyor. Ama bu tarz bir şeye güvenme. Seçimini yap. Kendine güvenebilecek misin yoksa onlara, Aelin'e, bana ve tüm keşif birliğine güvenebilecek misin? Neyi seçeceğini bilmiyorum. Bu konuda sana bir öneride bulunamam. Ne tür bir aklın uygun gördüğü kararı alsan bile bu kararın bir sonuca ulaşmadan bunun doğru mu yanlış mı olduğunu bilemezsin. Yapabileceğimiz tek şey aldığımız karardan pişman olmayacağımıza inanmak." dedi.

yume | aot, levi Where stories live. Discover now