1.BÖLÜM

5.5K 207 36
                                    

Keyifli okumalar MD ailesi! 💙

NOT; Yukarıda paylaşmış olduğum müzik ile okumanızı tavsiye ediyorum. Bölümleri okurken ekranda izliyormuş gibi hissetmenizi istiyorum 🥰

Ferman arkasını döndü ve hızlı adımlarla uzaklaşmaya başladı. Ali ise olduğu yere çakılmıştı. Ne kıpırdayabiliyordu ne de nefes alabiliyordu. Gözyaşları istemsiz bir biçimde yanaklarından süzülürken, kalbinde hissettiği acıyla elini kalbine götürdü. Sanki acımasız bir el kalbini eziyor, nefesini kesiyordu. Bir süre olduğu yerde kaldı. Duygularını anlayamıyordu. Üzgün müydü? Kırgın? Belki sinirli? Peki yalnız? Evet... Kesinlikle yalnızdı. Hiç olmadığı kadar çaresiz ve yalnızdı... Yavaşça ilerledi. Sırtını cam kapıya dayadı ve yere çöktü. Kafasının içindeki sesler asla susmak bilmiyorlardı. Ellerini bu defa kulaklarına dayadı, onları susturmak istedi.

Çok kez tekrarladı. "Susun... susun... SUSUN!"

Ancak her sözüyle daha da şiddetlendiler.

"Sen o kadar perişan olmadın. Çünkü alışıksın zaten uzaktan sevmeye! Ayrılık sayılmadı bile senin için!"

"Sen benim kardeşim değilsin."

"Keşke seni sevmeseydim."

"Cesaretin varsa oradan kendin çık ya da kal!"

"Ben de vaz geçiyorum Ali. Benden bu kadar."

Hayatta en değer verdiği iki insan... Biri canından çok sevdiği melek Nazlı'sı, diğeri hayatındaki en büyük boşluğu dolduran abisi bildiği Ferman Hoca'sı. Şimdi ikisi de onu tek başına bırakmışlardı. Ama Ali onları suçlamıyordu, kendisini suçluyordu. Ne Nazlı'ya istediği şeyleri verebilmişti ne de Ferman abisinin güvenini kazanabilmişti. Çok değersiz hissetti kendini. Kimseye yetemiyordu. Çırpınıyordu ama kimse görmüyordu, kendini geliştirmişti ama herkes geçtiğini düşünmüştü, bağırıp yardım istiyordu ama sesini duyuramıyordu, arkadaşlarını kaybetmemek için fedakarlıklar yapıyordu ama kimseye yaranamıyordu, kendini anlatmaya çalışsa da kimseye dinletemiyordu...

Çok yorulmuştu, çok canı yanıyordu... Seven insan sevdiği kişiyi olduğu gibi kabullenirdi değil mi?  Neden olmuyordu? Neden görmüyorlardı? Niye kimse onu gerçek anlamda sevemiyordu? Belki de herkes ona sadece yetenekleri için katlanıyordu...

Ali duraksadı. Ellerini kulaklarından çekti ve gözyaşlarını sildi. Hızlıca oturduğu yerden kalktı. Kapının kilidini açtı ve emin adımlarla ilerledi. Evet... Ferman Hocasının söylediği gibi dünyadaki en cesur insandı. 

Adımlarını daha da hızlandırdı. Ellerini her zaman yaptığı gibi birbirine doladı ve merdivenleri inmeye başladı. Partinin bulunduğu kata geldiği esnada bulunduğu yerden koridorun sonuna baktı. Ferman Hocası Beliz Hanım ile konuşuyordu. Hiçbir şey olmamış gibiydi. Nazlı'sı ise diğer arkadaşları gülüyordu. Ne güzel gülüyordu... 

Ali'nin dudaklarında masum bir tebessüm oluştu. Nazlı'sı mutlu görünüyordu, kendisine rağmen mutluydu. Başını omzuna eğdi hafifçe, gözleri doldu yeniden. Bu tabloyu uzun uzun seyretmek istedi. Doya doya bakmak, hissetmek istedi. Gözlerini kapadı, bir damla yaş süzüldü. Başını salladı kendi kendine. Nazlı mutluydu, Ferman Hocası mutluydu, Adil Hocası mutluydu, arkadaşları da öylelerdi. Tek bir kişinin yokluğu hiçbir şeyi değiştirmezdi değil mi? Kimse fark etmezdi ki zaten onun yokluğunu. 

Gözlerini açtı yeniden. Yavaş adımlarla geriye doğru gitti ve arkasını döndü. Yeniden merdivenleri inmeye başladığı esnada Nazlı'nın bakışları, Ali'nin bulunduğu yere kaymıştı. O olduğundan emin olamamıştı çünkü çok kısa bir an görmüştü. Hafifçe kaşlarını çattı. Tam bir adım attığı sırada Ezo önüne çıktı ve duraksamak zorunda kaldı.

Bizim MucizemizDonde viven las historias. Descúbrelo ahora