4.BÖLÜM

3.1K 185 53
                                    

Keyifli okumalar MD ailesi! 🤸🏻‍♀ Evet bölüm erken geldi Twitterda olanlar neden olduğunu bilirler 🤭

NOT: Bu bölümde bazı tıbbi konulardan da bahsettim. Ama ben sağlıkçı değilim sadece internetten araştırdığım kadarıyla bir şeyler yazmayı denedim. O sebeple yanlış bir şey yazmış olursam affınıza sığınıyorum... 🙏🏻

Ben yine hatırlatmamı yapayım. İlk sahneye yukarıdaki şarkıyla başlayabilirsiniz 👆🏻

👉🏻 "Refraction-Richard Wilkinson"

👉🏻 Ha bir de unutmadan, mendilleriniz yanınızda değil mi?

Ferman ve diğerleri ameliyathaneye girdiklerinde anestezi uzmanı Ali'nin baş ucunda bekliyordu. Ekip yavaşça yatağa yaklaştı. Hiçbiri Ali'nin yüzüne bakmak istemiyordu, hepsinin gözü onu aralarında arıyordu. Sanki ameliyatına geç kalmış ve her an kapıdan girecekmiş hissi kalplerinde hüküm sürüyordu. Maske altında oldukları için yüzleri tam belli olmasa da, bütün gözler dolu doluydu. Onlar alışık değillerdi ki Ali'yi böyle görmeye. Heyecandan yerinde duramaması gereken, bir şeyler yaptığını göstermek için her yere atılması lazım olan Ali, şu an gözleri kapalı ve bilinçsiz bir halde önlerinde yatıyordu. Her şey çok ani olmuştu. Daha dakikalar önce beraber kovulmamak için Tanju'ya kafa tutup diklenirken, şimdi yaşanılanlar...

Ferman bakışlarını Ali'nin soluk yüzüne çıkardı. O dakikadan itibaren vicdan mahkemesinde yargılanmaya başladığını hissetti. Vicdanı onu öyle bir eziyordu ki, tıpkı Fatoş'ta olduğu gibi her şeyin suçlusu ilan etmişti kendini. Teker teker kardeşlerini kaybediyordu, onlara zarar veriyordu. Şu an Ali'nin bu durumda olması tamamen onun hatasıydı. Eğer o an dilini tutsaydı, kriz geçirdiğini göz göre göre üzerine gidip yalnız bırakmasaydı... eğer yanında durup gerçek bir abi gibi sakinleştirseydi... bunların hiçbiri yaşanmayacaktı belki de. Belki de şu an ikisi de gayet mutlu bir şekilde yukarıda konuşuyor olacaklardı. Gülüyor olacaklardı... 

Kendi kendine fısıldadı. "Keşke... keşke..."

Tanju'nun gözleri Ferman'ı buldu. "Anlayamadım?"

Ferman gözlerini kapadı, başını iki yana salladı. "Yok bir şey... başlayalım."

Mavilerini yeniden açtığında elini Açelya'ya uzattı ama bir şey söylemeden duraksadı. Bakışları son bir kez ameliyathane kapısına kaydı. Olanlara hala inanamıyordu ki... hala içinde bir yerlerde Ali ameliyata geç kalmış olsa da onu azarlasam diye geçiriyordu. Aslında geç kalsa da olurdu. Ağzını bile açmazdı, sadece şu an yanında olsun istiyordu. 

"Ferman... hadi."

Tanju Hoca'nın sesiyle yeniden ortama dönen Ferman, zorlukla konuştu. "Açelya... bistüri."

Açelya sakince bistüriyi aldı ve titreyen elleriyle Ferman'a uzattı. O an Demir ve Güneş ile göz göze geldi. Gözler kalbin aynasıydı değil mi? Eğer bu doğruysa şu an üçü de deli gibi korkuyorlardı. Nasıl korkmazlardı ki? Ali onlar için arkadaştan daha öteydi. Bu son zamanlarda unuttukları bir husustu. Ne olursa olsun Ali'nin onlardaki yeri bambaşkaydı. Bunu yeniden hatırlamaları bu şekilde olmamalıydı. Arkadaşları böylece önlerinde yatarken olmamalıydı...

 Demir bakışlarını Açelya'da daha fazla tutamadı ve tavana baktı. Havadaki ellerini ve dişlerini sıktı. Güneş ise dudaklarını birbirine bastırdı ve Ali'nin değerlerinin yansıtıldığı ekrana baktı. Şu an tansiyon dışında her şey stabil ilerliyordu. Tansiyonu ise kan kaybından dolayı sürekli iniş çıkışlar yaşıyordu. 

Bizim MucizemizWhere stories live. Discover now