3.BÖLÜM

3.5K 184 58
                                    

Keyifli okumalar MD ailesi! 💙

NOT: Can fandom bu bölümde 3 kez şarkı değiştirmenizi isteyeceğim ama tabii bu size kalmış zorunda değilsiniz 🤗 sadece şarkılarla sahnelerin uyumunun daha iyi olması ve o duyguyu daha iyi hissetmeniz için önerdiğim bir şey. Şarkıyı değiştirecekler için bölüm aralarında nerelerde değiştirmeleri gerektiğini söyleyeceğim 🙏🏻 ilk kısmı yukarıda bıraktığım fandomun kalbini deşen, her daim içini ürperten müzik ile okuyun 🎠❤👆🏻

Hemşireler,  Ali'yi hastanenin geniş lobisinden içeri aldıklarında Ezo da oturduğu koltuktan kalktı.

"Acele edin acele! Çok kan kaybetmiş! Doktorlara haber verdiniz mi?"

Acilden gelen bir hemşire başını salladı. "Evet, hepsi acilde bekliyorlar."

"Güzel, gidelim hadi çabuk çabuk!"

Ali'nin üzerinde bilinci kapalı halde yattığı sedye hızla gözden kaybolurken, Ezo ne yapacağını şaşırmıştı. Nazlı'yı beklemeli miydi? O neredeydi sahi? Gözleri yeniden cam kapıya döndü. Tam bir adım attığı sırada otomatik kapı açıldı ve Nazlı panikle hastaneye girdi. Kelimenin tam anlamıyla mahvolmuş durumdaydı. Üstü başı sırılsıklamdı ve güzel beyaz elbisesi, Ali'sinin kanıyla harmanlanmıştı. Elleri de hakeza aynı durumdaydı.

Telaşla ve oldukça endişeli bir şekilde etrafına bakan Nazlı,  Ezo'yu gördü. Göz göze geldiklerinde dudaklarını birbirine bastırdı ve gözyaşlarıyla başını çaresizce iki yana salladı. Ezo o an kalbinde daha önce hiç hissetmediği bir duygu hissetti. İnsanın değer verdiği birisi acı çekince böyle mi oluyordu? Onun da mı canı acırdı? Aynı şeyi mi hissederdi? Peki şu an kendisi bu durumdaysa, Nazlı ne hissediyordu?

Derin bir nefes aldı ve bıraktı. Bir anda kendine hakim olamadan bacakları harekete geçti. Karşısında bitap durumda olan kıza doğru koştu. Kollarını açtı ve sıkıca sarıldı. Nazlı o an hiçbir şeyi düşünmedi ve şu an en çok ihtiyaç duyduğu şeyi yapıp karşılık verdi. Hıçkırıkları yeniden peydahlandı ve gözyaşları Ezo'nın omzuna düştü.

"Ben ne yapacağım? Ne yapacağım ben! Onunla konuşamadım bile Ezo ben ne yapıcam?"

Ezo da dolan gözlerini kapadı ve damlalar yanaklarından süzüldü.

"Yine konuşacaksın Nazlı. Konuşacak ve ona,  onu her şeyden çok sevdiğini söyleyeceksin. Duyacak biliyorsun... Duyacak..."

Bütün bunlar olurken, acilde diken üstünde bekleyen ekip de boğazlarındaki yumruyu yutkunarak geçiştirmeye çalışıyordu.

Ferman tamamen Dünya'dan soyutlanmıştı. Mavi gözleri kızarmış ve yaşlar,  akmak için birinin sözünü veya dokunmasını bekliyorlardı. Cerrahlık hayatında ilk kez bir olay karşısında bu kadar korkuyor ve çaresizlik hissediyordu. İlk defa o kapıdan gelecek kişiyi görmek istemiyordu. O an oradan istediği tek şey kaçmak ve yalnız kalmaktı. Ama kendini tuttu. Şu an Ali'nin abisiydi... Aslında her zaman öyleydi... O Ali'nin abisi olmayı çok seviyordu ve şu an kardeşinin yardıma ihtiyacı vardı.

Adil Hoca ne hissedeceğini, yapacağını şaşırmış vaziyetteydi. Gerçekten de kızından sonra oğlunu da mı kaybedecekti? O masum çocuğun yüzünü, sesini bir daha... Yumruklarını ve dişlerini sıktı. Ali onun oğluydu! Asla pes etmez, imkansıza inanmaz, her şeye olumlu bakardı. Şimdi onun babası olmalıydı.

Selvi... Onun bazen istemeden annesi gibi hissediyordu. Kalbinde bir yerlerde sürekli ona yardım etmek, dinlemek, dertlerine kucak açmak, kol kanat germek, sıkıca sarılmak istiyordu. Selvi gerçekten Ali'nin annesi olmak istiyordu.

Bizim MucizemizWhere stories live. Discover now