2.BÖLÜM

3.6K 179 59
                                    



Keyifli okumalar MD ailesi!

Bölümü okurken şiddetle dinlemenizi tavsiye ettiğim müziği yukarıya koydum 👆🏻  televizyonda izler gibi okumanız dileğiyle...

Nazlı gülümsedi ve heyecanla bağırdı. "ALİ!"

Ali ise hiçbir şey yapmıyordu. Buraya oturduğundan beri ayağa kalkmayı bırak kımıldamamıştı bile. Bakışları, birbirine işkence eden ellerindeydi. Düşüncelerinin ise nerede olduğunu kendisi dahi bilmiyordu. Yağmurun ıslattığı buklelerinden süzülen damlalar, tek bir kuru yeri kalmayan kazağına damlıyordu. Gözyaşları da bu damlalara karışmışlardı. 

Bir anda bir bağırış kulağına çalındı. Kalbi ansızın tekledi. Başını yavaşça kaldırdı ve bakışlarını güzel Nazlı'sına çevirdi. Karşısında duruyordu öylece. Kaşlarını kaldırdı. Nazlı'nın güldüğünü görünce o da yavaşça ayaklandı. Yüzünde ise istemsiz bir gülümseme peydahlandı. Yağmur, ikisinin de yüzünü ıslatırken aslında gözyaşlarını gizliyordu. 

Nazlı ve Ali o an dünya durmuş vaziyette sadece birbirlerine bakıyorlardı. Başka kimse yoktu sanki. Ne gelip geçen arabalar ne yağmur ne de aralarındaki o ayrılık. Yaşadıkları her şey gözlerinin önünden geçti ikisinin de İlk dokunuşları, ilk sarılmaları, ilk öpücükleri, destekleri, mutlulukları, gülüşleri, ağlayışları, çaresizlikleri, acıları, ayrılıkları, kavgaları, korkuları... Ama en önemlisi de sevgileri. O naif aşkları her şeye üstündü işte. Her ne yaşanırsa yaşansın... Hiçbir şey onları Ali ve Nazlı olmaktan alıkoyamazdı. Onları ayıramazdı. Onlar birbirlerine hiç kimsenin olamayacağı kadar bağlıydılar, farklıydılar.

Ali bir adım attı... sonra bir adım daha... ve bir adım daha. Artık kaldırımdan inmişti. Gözleri sadece Nazlı'sını görüyor, kulakları yalnızca ondan gelecek sesleri kabul ediyordu. Birbirine bağlı olan ellerini açtı ve iki yanına saldı. Bu korkmadığı anlamına geliyordu, tıpkı Doruk'un karşısında yaptığı gibi. 

Nazlı ise büyülenmişti sanki. O an gerçek olamayacak kadar güzeldi onun için. Konuşamıyor, yutkunamıyor, hareket edemiyordu. Aradan geçen Ali'sinden ayrı koskoca iki ay, ona iki asır gibi gelmişti. Ve şimdi kavuşmayı bekliyordu, ona yeniden sarılmayı ve asla ama asla elini bırakmamayı. Hani demişti ya "Ne olursa olsun ben hep sana geleceğim..." diye. İşte... Nazlı ne olursa olsun yine kendini Ali'de bulmuştu.

Ali yeniden bir adım daha attı. Emniyet şeridindeydi artık. Kendine engel olamıyordu. Birkaç adım daha attı. Arabalar yavaş yavaş kornalarını duyurmaya başlamışlardı. Ama Ali bunların hepsine kapalıydı. Nazlı da hala pişmanlığın etkisi ile Ali ile konuşmaktan başka bir şey düşünemiyordu.

Ali bir süre sonra yola girdi. İlk şeritteydi. Baştaki araba ani bir frenle durdu ve kuvvetle kornaya bastı. Bu güçlü ses Nazlı'yı düşüncelerinden sıyıran şey olmuştu. Yüzündeki geniş gülümseme anında soldu. Ali ise hiçbir şeyi umursamayarak hala tebessüm ediyordu. Birkaç adım daha attı, artık yolun ortasındaydı. 

Nazlı panikledi. "Ali... Ali dikkat et Ali!"

O esnada Nazlı soluna baktı ve gördüğü şey karşısında dili tutuldu. Bir araç, yağan yağmurdan dolayı frene bassa dahi duramayacak vaziyette kayarak hızla geliyordu. Kornaların ardı arkası kesilmezken Nazlı'nın sonuna kadar açılan endişeli gözleri, Ali'nin huzur dolu gözlerini buldu.

Ellerini kaldırdı. "ALİ! Koş!... KOŞ!"

Ali o an istemsizce durdu ve başını sağa çevirdi. Süratle gelen arabanın farları onu rahatsız etti ve gözlerini kapayıp başını eğdi. Arabanın kornası öyle şiddetliydi ki, elleriyle kulaklarını kapadı. Birkaç saniye sonra asfaltta çığlık atan fren sesleri ve ardından kopan büyük gürültü, hastanenin bazı kesimlerinde dahi duyulmuştu.

Bizim MucizemizWhere stories live. Discover now