55 | ESRARLI ÇANTA

32.6K 1.2K 179
                                    

Saçları rüzgârda özgürlüğü yakalamış ve uçuşarak tüm yüzünü kaplamıştı. Bakışlarındaki bıkkınlık ifadesi yüzüne de yansımıştı. Sürekli uçuşan saçlarını bir arada tutmaya çalışmaktan yorulmuş gibi görünüyordu. Oysaki toplasa onun için çok daha güzel olabilirdi. Zamanla adımları sıklaştı. İzmir'in sokakları bir daraldı bir uzadı. Bir yerde bitti, ardından yeniden başladı. Bu süre zarfında kapüşonlumun arkasında saklanarak onu izlemeye devam ettim.

Masumane sevebileceğimi kanıtlıyordu bu yol bana. Amacımda hiç art niyet yoktu. Sadece onu sezgisel olarak tanıyordum. Her farklı bakışının anlamını çözüyor, her hareketindeki nedeni sorguluyordum. Filozofları düşünün, aynı onlar gibi. Sürekli onun hakkında bir arayış içerisindeydim. Ona dair her bilgiye açtı bünyem ve onu tanımaya başlamadan önce, sezgisel olarak onu anlamayı seçmiştim. Sorular önemliydi benim için. Cevapları onun bakış açısından değişken olan şeylerle ilgilenmiyordum. İlgilendiğim şey, onun adıydı şu an. Ona uygun bulduğum yüzlerce isim vardı fakat hiçbiri aslı kadar iyi olamaz diye düşünüyordum. Asıl ismi, onun yaratılışındaki sırrın birkaç bilgisini verebilirdi bana, ha?

Varlığımın farkında olduğunu biliyordum. Sürekli omzunun üstünden elalarıyla gözlerime baktığında bunu anlayabiliyordum normal olarak. Sonunda durduğunda ara sokaklardan birindeydik. Büyük ihtimalle Çankaya'daydık. Ve etraf beklenilmedik bir sessizlik içerisindeydik. Ben de durdum ve ardından kapüşonlumun şapkasını açtım. Bakışlarımız birleşti. O an vücudumda dolaşan elektrik akımının yüksek voltajını hissettim. Bedenimde cirit atan onlarca hisle baş etmeye çalışmak imkânsızı istemek kadar aptalcaydı.

"Beni neden takip ediyorsun?" Tekdüze çıkan ses tonuna karşılık dudaklarımda beliren gülümsememin onu deli ettiğini biliyordum. Yüz ifadesinden çözmekte zor değildi zaten. "İsmini öğrenmek için."

Dudakları bir O biçimi aldı ve gözlerini kırpıştırdı. "Günlerdir yalnızca ismimi öğrenmek için mi peşimde dolanıyorsun?" Demek onu takip ettiğimin farkındaydı. Yeniden gülümsedim. "Evet."

Bakışları donuklaştı. Dudakları düz bir çizgi halini alırken, boş olan sağ elini öfkeyle yumruk haline getirdi. Kaşları çatılmış ve uzaktan bile bakınca harika görünen bir görüntüye sahip olmuştu. Akıl bırakmıyordu!

"Şevval." Resmen tükürürcesine konuştuğunda kahkaha atıyordum. Kendimi zorlukla sakinleştirdikten sonra fısıldadım.

"Ay parçası." Kelime dudaklarımda bir lakırdı gibi döndü ve onun kulaklarına ulaştı. Gözlerinde bariz bir şaşırma belirtisi seçemezdiniz fakat belliydi, şaşırmıştı Ay parçası... Bakışları yumuşadı fakat sertliği halen koca bir buz kütlesi gibi duruyordu aynı yerinde. Aynı anda bu iki duyguyu nasıl hissettirebilirdi diye sormuyordum, öyle zamanlar oluyordu ki bir insanı yakarken aynı zamanda dondurabiliyordum bakışlarımla. Yeterince kızmam ve delirmem yeterliydi tabii bunun için.

"Bora." Dedim konuşmaması üzerine. Gözlerini devirdikten sonra "İyi günler." Demiş ve yürümeye başlamıştı. Yeniden kapüşonlumu başıma geçirdim ve takip etmeye başladım. Bu sefer daha büyük bir öfkeyle dönünce olduğum yere çakılmıştım.

"Şimdi ne var?" Yüksek sesle sorduğu sorudan sabrının taşmaya başladığını anlamak mümkündü. "Bu sefer neden peşimdesin?"

"Telefon numaranı alabilmek için." Gözlerindeki şaşkınlık bu sefer bariz belliydi. Gülsem mi yoksa kaçsam mı karar veremez bir halde karşısında kalakalmıştım. Bakışlarımdaki duyguları silip, gözlerine birde öyle bakmaya başladım. "Ağır ol!" demesiyle şoke olmam bir olmuştu.

"Yeterince ağır oldum." Pişkin bir şekilde karşısında durmam onu deli ediyor olabilirdi fakat sözlerimde yeterince haklı olduğumu düşünüyordum. "Ve sabrım taştı."

Romantik Komedi [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin