54 | MUTLU OLMA SIRASI BENDE

34.7K 1.3K 102
                                    

Durdum ve beni selamlayan siyahlığın derinliğine baktım. Derin beni çekti, içine hapsetti, yüreğimi söküp çıkarttı, duygusuzlaştırdı ve siyahın en koyu tonuna büründürdü. Sonra iyice bulaştım siyaha. Bataklık gibiydi aynı. Beni her geçen saniye kendine bulamıştı. Her geçen gün daha çok batmıştım. Nefes alamamıştım bir yerden sonra. Etrafıma saldırmıştım, canını yakmıştım en masumunun bile.

Sonra bir gün karşıma O çıktı. Güzelliği ve masumluğu en derinine kadar işlemişti sanki gözleri. Elalarını fark ettim. Bakışlarındaki acı beni daha çok ona çekti. Sonra bir gece ansızın rüyama girmiş olduğunu anımsadım. İşte O'na dair en büyük çekimi hissettiğim anların başıydı o an. O rüyada öyle bir hissetmiştim ki onu, rüyadansa gerçekmiş gibiydi. Sanki Tanrı onu bilerek çıkartmıştı karşıma. Tek beyaz umudumdu sanki. Tutunabileceğim tek varlıktı.

Sonra aslında bana ait olmayan bir şeyi sevdiğimi fark ettim. O, hiçbir zaman bana ait olamazdı. Hiçbir zaman benim diyemezdim O'na. Benim diyemezdim, yasaklanmıştı bana. Büyük bir günah olurdu ona dokunmak, hayalini kurmak. Ama öyle bir cezp ediyordu ki bana ait olma isteği, denedim. Bana ait olabilmesini denedim. Başka birinin bahçesinden meyve çalmak gibiydi. Sanki gizlice bana ait olmayan bir bahçeye girmiştim ve haram olan o meyveyi çalmıştım. Hiç düşünmemiştim ama o yasak olan şeyi elde etme arzusu ağır basmıştı. Pişman değildim fakat memnunda değildim. Övünmezdim çünkü gizli saklı bir şeyler yapmak bana göre değildi. Ben elalem bilsin, görsün isterdim. Asla benim olmayacak olanı istemem, güneşe dokunmayı hayal etmek kadar imkansızdı. Cezp edici özelliği, sahip olma arzusu bunu tersine çeviremezdi. Kalbi bana ait değildi. Benim desem, benim değildi. Yüreğimi versem, benimki boş kalacaktı.

Vazgeçmeye karar verdim. Çıktım gittim yanına. Onu inciteceğini bildiğim sözcükleri özenle seçti zehirli dilim. Yüreğim yandı, içim kavruldu, gözlerim isyan bayraklarını çekti ama pes etmedim. Karşıma çıkan ilk kızı öptüm. Başta basit bir şey olacaktı. Sonrasındaysa "eyvallah" deyip gidecektim. O'na elveda dediğim gün bana aitmiş gibi hissedebileceğim bir kızı bulabileceğimi bilemezdim. Kim bilebilirdi ki? Ben geçici işlerin adamıyım. İlişkiler, aşklar benim mizacımda yer almaz. Eğlence adamıyım ben. Birine kolay kolay değer vermem. O değeri kazanması gerekir. Karşımdaki bu çatık kaşlı, gözleri kahvenin en güzel tonlarından birine sahip olan bu kız o hakkı hangi ara kazanmıştı peki? Belki aşk diyemezdim bu hislere ama değer vermekte bir şeydi benim için. Sevmesini bilmezdim ben, belki öğretirdi ha, ne dersiniz?

"Düzgün yersen insanlar belki bize bakmaktan vazgeçebilirler." Bakışlarımı yavaşça kaldırdım. Sert ve bir o kadar da güzeldi. Evet, asiydi fakat ona söyleyebileceğim sözler bu üç harflik kelime olamazdı. Onlar Ilgın'da güzeldi. Onda güzel duracak tek bir sözcük dahi gelmiyordu ama aklıma. Bir aydır İzmir'deydim. Fakat ona söyleyebileceğim kelimeyi halen bulamamıştım. Harflerin yan yana gelerek oluşturduğu her bir kelime kifayetsiz kalmıştı. Şimdiyse aklıma ona söyleyebileceğim tek kelime geliyordu. Basit bir kelime, öyle büyük anlamlar aramazdınız o kelimede. Önemli olan benim o kelimeye yüklediğim anlamlardı zaten.

"Keçi." Evet, evet. Ona en güzel yakışacak olan kelimelerdi o. İnanın ilk gün yaptığım o hıyarlıktan sonra halen nasıl yanımda ben de bilmiyordum. Ama yanımdaydı ve iyi geliyordu. Çok mu çok duygusal oldu lan bu? Kendimden şüphe ediyordum şu an.

"Ağzından çıkan kelimelere dikkat etmen senin yararına olacaktır hapishane kaçkını!" Hayretle suratına baktım. Ardından uzamış olan sakallarıma bir dokundurma yaptığını anlamıştım hemencecik. Gözlerimi devirdikten sonra sakalımı sıvazladım.

"Beni de yer misin? Hayır, eğer istiyorsan gerçekten lezzetlidir etim." Bu sefer gözlerini deviren taraf oydu. Seri hareketlerle yemeğini yeme sebebinin hemen bitirip, zorla oturduğum bu masadan kalkmak olduğunu biliyordum. Bir anda çıka gelmiştim okuduğu üniversiteye. Kendi okulumun kaydını buraya aldırmıştım. Ilgın'ınkine fazlaca uzak olan bir okuldu. Kaybetmiş olduğum iki yılı telafi etmek yerine şu an buradaydım. Bir parçam sürekli buraya gelmem gerektiğini haykırıyordu çünkü. Nedenini bilmiyordum ama onu yanımda istiyordum. Belki bu ondan faydalanmaktı. Sırf yaralarıma iyi geliyor diye bunu yapıyor da olabilirdim. Bencil adamdım ben hatta büyük ihtimalle sırf bu yüzden başta sürekli peşinde dolanmışta olabilirdim. Değer verdiğim gibi koca bir gerçek olmasa buna kesinlikte verebilirdim. Emin olamıyordum. Çelişkilere her zaman yer yoktu benim hayatımda. Kısa ve nettir her şey. Ama konu Serap oldu mu, her şey karman çorman oluyordu. Beynimdeki düşüncelere bile yön veremiyordum. Evet, daha önce ben de büyük arzular uyandıran kadınlar, kızlarda olmuştu ama bu... Bu farklı geliyordu. Amacım ona sahip olmak ya da kullanıp bir köşeye atmak değildi. Ben ilk kez sevebileceğimi Ilgın'da görmüştüm. Belki bağlanabileceğimi de bu kızla görürdüm. Ya gerçekten, gerçekten sevmeyi öğrenirsem? Bu şans bir kere çıkmaz mıydı insanın karşısına?

Romantik Komedi [TAMAMLANDI]Where stories live. Discover now