RK-4 -Peki, kimdi bu kız?-

97.4K 3.1K 106
                                    

Düzenlenmiştir!

Meraba, umarım beğeneceğiniz bir bölüm olur. Yorum yapmayı unutmayın :)

Multimedia, son anda olaya dahil olan kız var. Bakalım, kim bu kız?

İyi okumalar, keyif almanız dileğiyle :D

Yavaşça bakışlarımı ayaklarından yüzüne çıkarttım.

"Ne istiyorsun, Yaşar?" diye sorduğumda suratında görünmesi imkânsız bir gülümseme oluşmuştu.

"Erkek Fatma, seninle görmemiz gereken bir hesap var sanırım."

Sokağın köşelerinden çıkan siyah takım elbiseli adamlar bana filmlerden fırlama bir sahneyi hatırlatmıştı. Korkmam için mi yapıyordu tüm bunları yoksa altında ciddi anlamda bir tehdit mi vardı?

"Vaov. Bay Erkeğim, bizi korkutmak için fazla masraf etmişsin. Bizimle tek baş edemez misin yoksa?"

"Bilmem belki Erkek Fatmalarla kendim uğraşmıyorumdur. Ama yanında ki afet için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Onunla seve seve başa çıkabilirim!" Gökçe anında gerilirken, sinirlerimin bozulmaya başladığını hissetmiştim. 'Belayı çeker!' gibisinden bir tabela asabilirdim boynuma ya da bir uyarı falan.

"Sözlerine dikkat et..." sinirle soluduğumda, lafımı kesmişti.

"Yolsa ne olur?" Sinirle suratına baktım. Alaycı gözleri bozulmuş olan sinirlerimi mümkünmüş gibi daha fazla bozmuştu. Kendini bilmez biriyle bu denli zıtlaşmamızın neresi mantıklı diye sorgulamaya başladığımda, sinirimin yatışmaya başladığını hissetmiştim.

Ben sinirimi yatıştırırken, Murat'ın arkasında beliren gölgeyi geç fark edebilmiştim tabii ki de. Faakt yaklaştıkça gölgenin sahibi, uzaktan bile seçilen köşeli yüzüyle kim olduğunu kavramam kolay olmuştu.

Gürkan yavaş fakat tehditkâr adımlarla yaklaştı Murat'a. Ardından elini havalı bir edayla Murat'ın omzuna koydu ve sordu.

"Ne oluyor kuzen?" dedi. Gözlerimiz saniyelik bir an birbirine değdi fakat o hemen siyah takım elbiseli adamlara döndü.

"Dağılın!" sesindeki tehditkâr ton Hanım Evladı kişiliğinin altında yatan aslanı gösteriyordu adeta. Bakışlarını yeniden bana çevirdi. Yeşilleri üzerimde oyalandı birkaç saniye fakat hemen sonra Murat'a döndü.

"Ne yapıyorsun Murat?" dedi. Kibarlığı karşısında şaşkına dönmüştüm. Az önce 'Dağılın!' diyerek sakince konuşan fakat altında tehdidin anasını barındıran tonuna da ne olmuştu? Sanki inatla, bu kibarlığının altında yatan asıl benliğini çıkartmıyordu. Senin gibi...

İkisi arasındaki muhabbeti ve aklımda fır dönmeye başlamış olan soruları sanal bir elle dağıttıktan sonra Gökçe'nin narin bileğini kavradım. Korkudan kasılmış olan bedenini umursamadan peşimden sürüklemeye başladım. Aklımın en kuytu köşelerinden fırlayıp gelmiş olan sorular beynimi kemirmeye başladığındaysa çoktan okulun giriş kapısına gelmiştik. Güvenlik görevlisine günaydın dedikten sonra okuldan içeri girmiştik.

"İyi misin?" sorum üzerine hayata yeniden dönmüş gibi silkelenip kendine geldi. Önce başını evet anlamında aşağı yukarı salladı sonra da konuşmaya başladı.

"Evet, yalnızca şaşkınım. Her gün filmlerden fırlama bir sahne yaşamıyorum." Oldukça haklıydı.

"Vaov!" diye bağırması üzerine şaşkınca ona döndüm. Neyi vardı şimdi bunun?

"Bayıldım buna! Bir daha yapalım mı?" Gerçekten fazlaca, haddinden fazla çılgın bir arkadaşım vardı.

"Kapa çeneni!" Kolundan çekiştirip sınıfa doğru ilerledim. Korkmadım dersem büyük yalan söylemiş olurdum. Eğer Gürkan gelmeseydi, gibi bir düşünce geçti aklımdan. Direk defettim.

***

Kantinde, karşımızdaki masada oturan Murat'ın bakışları batmaya başladığında, artık bu masadan birinin patlayacağına emindim. Ya ben ya da...

"Neden bize bakıyor bu?" Batın!

"Boş ver, bize bakmıyordur." dedim. Batın'sa bana 'Yemedim!' bakışlarını attı. Ardından da 'Ben aptal mıyım?' dercesine tek kaşını kaldırdı. Başımı, Murat ve Gürkan'ın karşılıklı oturduğu masaya çevirdim. Gürkan, önündeki kâğıt kahve bardağıyla ilişkiye girmiş gibi bir hali vardı. Gözlerimi kantinde oturanlara çevirdim. Tenis maçı izler gibi, bir bizim masaya, bir Muratların masaya bakıyorlardı. Aradaki gerilim hissedilmeyecek gibi değildi zaten. Batın birazdan masanın üzerinden bir kaplan misali, fırlayacakmış gibi bakıyordu. Böyle kindar bir bakış yok. İzin verseler, birazdan Murat'ın ağzını burnunu kıracaktı. O derece fena bir bakıştan bahsediyordum.

"Ne oluyor lan?" diyerek yanımıza gelen Kubilay, Batın'ın bakışlarını takip ederek Muratların masasına döndü. Aynı bakışları onun gözlerinde de aynı bakışı görmemle Kubilay'ın kolunu tutmam bir olmuştu.

"Kubilay lütfen, olay çıksın istemiyorum." Kubilay, oturmak için sertçe sandalyeyi çektiğinde, sessizliğe gömülmüş olan kantin sandalyenin sürten ayak sesiyle inlemişti. Murat sonunda daha fazla ağzını tutamayıp konuştuğunda, aslında bir nevi barutu ateşlemişti.

"Ne oldu, kardeşim?" Dişlerinin arasından, tıslarcasına söylediği sözlere karşılık Batın, oturduğu sandalyede mümkünmüş gibi biraz daha yayıldı. Öyle bir meydan okuma kapladı ki suratını, aslında bu işin tamamen farklı bir boyutu olduğunu anlamam uzun sürmedi.

"Bakıyorum, kardeşim!" Kardeşim kelimesi Batın'ın dudaklarından adeta bir küfür gibi döküldüğünde, kantinin havasının daha da boğuklaştığını hissetmiştim. Boğuyordu insanı.

"Başka tarafa bak, kardeşim!" Batın Murat'ın sözlerine karşılık gözlerini yumdu birkaç saniye. Olayın asıl yüzünü daha da merak etmiştim fakat bunu bilmeyenin yalnızca ben ve Gökçe olduğunu anladığımda, o merak bunun yanında bir hiç kalmıştı.

"Paşa keyfim nereye isterse oraya bakarım, kardeşim!" Söylediği sözlerle, kantindeki bazı masaların boşaldığını görmüştüm. Herkes olaydan haberdi, bizsek bihaberdik.

"Paşa keyfine söyle, benim olduğum tarafa, benim olan hiçbir şeye bakmasın. Sonra külahları değişiriz."

"Değişelim kardeşim." Olay, tahmin ettiğimden de büyük, tahmin ettiğimden de karışıktı.

"Allah Allah!" Batın çok gecikmeden cevabı yapıştırdı.

"Allah, Allah'ta kulları kul değil be, kardeşim!" Şaşkınlığımla eş zamanlı olarak büyüyen merakımı dizginleyemiyordum artık.

"Tamam, kesin sülük yarıştırmayı!" Kantin merdivenlerinden gelen sesle herkes o tarafa yöneldi. Bizim okulda laf dalaşı yapan kişilerin arasına girenler hoş karşılanmazlardı. Bu özgüvende nerden geliyordu?

Kantinin son basamağında durmuş, Ben Özgüven, diye bağırıyordu adeta. Masmavi gözlere, dolgun vücut hatlarına ve masum bir yüze sahipti. Hemcinsini kıskanmanın saçma olduğunu düşündüğüm için aptal gibi hissettim kendimi. Gerçekten. Allah, gerçekten özenerek yaratmıştı sanki. Okulumuz eskiden sıradan bir devlet lisesiydi, şimdiyse şımarık zengin çocuklarıyla doluydu.

Peki, kimdi bu kız?

Romantik Komedi [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin