30

1.5K 115 74
                                    

Naz masaya oturduğu gibi ben kalktım masadan. Onu dinleyecek neyim vardı ki? Yaptığı kaşarlığı dinleyemezdim.

Ben ayağa kalkar kalkmaz o da kalktı ve bana yeniden seslendi. "Haziran gerçekten dinlemen lazım."

İçimden bir sabır diledim. Salsana be kızım.

"Dinlemeyeceğim seni. Niye zorluyorsun?" diyerek tepki verdim Naz'a.

Masadan ilerleyecektim ki yine bir şey dedi. "Emin misin? Barış ve baban hakkında diyeceğim şeyleri dinlemek istemiyor musun?" bu dediği şey ile arkamı dönüp gözlerimi ona döndürdüm.

Aklıma Savaş'ın dedikleri gelmişti.

Acaba dinlesem mi?

Ben hâlâ sessiz sessiz dururken Mert'i arkamdan sesi duyuldu. "Haziran ben geldim diyeceğim de sanırım arkadaşın gelmiş," görüş alanımı Mert'e çevirmiştim. Mert ise elini Naz'a uzattı, "Merhaba, Mert ben." dedi.

Naz da karşılığında elini uzattı, "Memnun oldum, Naz ben de." dedi.

Ben hiç memnun olmadım ama.

Mert tekrardan konuşmaya başlayınca ilgi alanım o olmuştu. "İstersen sen arkadaşınla konuş. Beraber yine geliriz."  Naz, Mert ile benim armada geçen konuşmayı şaşırmış bir şekilde dinliyordu. Kesin yanlış anladı.

Naz tam olur diyecekken onu susturdum. "Gerek yok, arkadaşım da değil zaten kendisi. Gel biz gidelim." diyerek elime kahvemi aldım ve mekandan çıkmak için ilerledim.

Arkamdan Mert gelmişti, bana yetişmişti.

"Milli futbolcunun sevgilisi olunca rahatsız da ediliyorsun, işte en zoru bu." diye geldi yanıma. Bizim küçükken oynadığımız parkın oralara doğru ilerliyorduk.

Ama bir de bu rahatsız edilme konusu Naz tarafından olunca iş çok kötü oluyor be Mert. Normal bir fan olsa keşke.

Hiçbir şeyi çaktırmadan kafamı salladım, "Aynen öyle." dedim.

Mert, konu açıp konuşmayı ilerleten bir insan olduğu için benim bu kısa cevaplarıma bıkmadan bir şey bulup, illa sohbeti devam ettiriyordu.

"Zilli modun baya düşmüş," dediğinde gözlerimi yoldan, ona çevirdim. "Bak bana anlatmazsan kırılırım."

Bu dediği şey ile aklımıza bir anım geldi, yüzümde tebessüm oluştu.

"Anlatmazsam saçıma parktaki çamurları atacağını biliyorum. O yüzden anlatacağım."

Bunu dediğimde Mert çok sesli olmadan gülmüştü.

Bu küçükken bi' fenaydı, görmeniz lazım. Bakmayın şimdi böyle sessiz olduğuna. İçinde hâlâ şeytan vardır. Ben eminim.

"O günü unuttun diye düşünüyordum," kahvesinden bir yudum alıp lafına devam etti. "Hatta nişanlıma bahsettim bu olaydan. O da çok güldü."

Aa, nişanlanmış mı bu?

Şaşkınlığımı gizlemeyerek sordum Mert'e. "Ne ara nişanlandın? Kız nasıl, hemen anlat."

O da kafasını tamam olarak salladı ve anlatmaya başladı.

O kızı anlattığında gözlerinin içi gülüyordu, harbi sevmiş bu kızı.

Barış'ı da özledim, o da hep bana bakarken gözlerinin içi parlardı.

-

Mert ile gülüşerek siteye girdiğimizde hâlâ çay içen annemleri gördüğümüzde şok olmuştuk.

Karamella | Barış Alper Yılmaz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin