GECENİN IŞIĞI

Bởi buyazarneleryazar

15.3M 402K 134K

Genel Kurgu #1 Bir adam düşünün, hayatının tüm dönemlerini karanlık işlerle geçiren ve geçmişinin izlerini hâ... Xem Thêm

~TANITIM~
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47.BÖLÜM
48. BÖLÜM
Sırma-Sarp
Karakterlere Sorular
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
Sırma ve Sarp
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM: GECE
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜMDEN KESİT
72. BÖLÜM
SORU-CEVAP
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM
Yeni Kitap
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM
79. BÖLÜM
80. BÖLÜM
81. BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. bölümden kesit
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88. BÖLÜM
89. BÖLÜM
90. BÖLÜM
91. BÖLÜM
92. BÖLÜM
93. BÖLÜM
94. BÖLÜM
95. BÖLÜM
96. Bölümden kesit
96. BÖLÜM
97. BÖLÜM
98. BÖLÜM
99. BÖLÜM
100. BÖLÜM
101. BÖLÜM
102. BÖLÜM
103. BÖLÜM
104. BÖLÜM
105. BÖLÜM
106. BÖLÜM
107. BÖLÜM
108. BÖLÜM
109. BÖLÜM
ÖNEMLİ
110. BÖLÜM
111. BÖLÜM
112. BÖLÜM
113. BÖLÜM
114. BÖLÜM
115. BÖLÜM
116. BÖLÜM
118. BÖLÜM
119. BÖLÜM
120. BÖLÜM
121. BÖLÜM
8 MİLYONNN!
Kitap Tanıtma Fırsatı
122. BÖLÜM
123. BÖLÜM
124. BÖLÜM
FİNALE DOĞRU •PART-1•
FİNALE DOĞRU •PART-2•
FİNALE DOĞRU •PART-3•
BÜYÜK FİNALDEN UFAK BİR KESİT!!!
•BÜYÜK FİNAL•
•VEDA•
•GECE• Duyurusu

117. BÖLÜM

72.7K 2.8K 2K
Bởi buyazarneleryazar

KEYİFLİ OKUMALAR. SATIR ARASI YORUMLARI ES GEÇMEYELİM CANLAR.

••

"Kızım giysene şunu ya!"

"Ya bu fazla seksi. Ben böyle şeyler giyemem ki."

Yaklaşık bi iki saattir Sinem'e annem ile seçip beğendiğimiz iç çamaşırı giysin diye yalvarıyordum. Israrla giymem diyordu. Hayır yani giysen ne olacak ki? Abiciğimin şöyle ilk geceden gözü gönlü açılsın. Tamam daha önce aralarında bir şeyler olmuştu zaten ama ilk gece de çok önemliydi.

"İyi sen bilirsin. Ben Ayaz'ın karnını doyurup geliyorum. Sen de bu arada düşünürsün."

Ayaz bu gün sabahın köründe uyandığı için öğle saatlerine kadar uyumuştu. O uyanınca Gece de bizi Sinem'in evine getirmişti. Bütün kızlar burada toplanmıştık. Sırma, Elif, ikizler... Beyler abimle birlikteydi. Annem Sinem'in annesi Aslı teyze ile düğün öncesi eve gelecek olan misafirler için yiyecek bir şeyler hazırlıyordu. Evin içinde büyük bir curcuna vardı.

"Yengee! Ayaz göğüslerime saldırıyor."

Hazan'ın sesi ta arkadaki koridordan geliyordu. Hemen salona girdi. Minik oğluşum açlıktan halasının göğüslerine saldırmaya başlamış, çığlıklar atıyordu.

"Geldim geldim."

Sesimi duyduğu an kafasını çevirdi. Beni görünce dudakları iki yana kıvrıldı ve kollarını bana doğru uzattı hemen. Kucağıma aldığımda neşeyle sırıtıyordu. Hemen de özlemiş annesini.

"Benim paşam acıkmış mı?" diye konuştuğumda ilgiyle beni izledi. Bir şeyler söylemek ister gibi ağzını açtı. Garip garip şeyler mırıldandı. Ağzından çıkan seslerin hiçbir manası yoktu ama beni güldürüyordu.

"Çok acıkmış beyefendi. Benimkilere bile sulandı," deyip kahkaha attı Hazan.

Hemen kanepeye oturup tişörtümü yukarı kaldırdım. İç çamaşırımı yana kaydırdığımda Ayaz hemencecik göğsümü kapmıştı.

"Yavaş be oğlum," diye inledim.

"Elifff! Elif baksana bana bi!"

Arka odadan Sinem'in çığırışları geliyordu. Ne olmuştu Allah bilir.

"Of of. Şu günü bir atlatsak. Başka da bir şey istemiyorum."

Elif kendi kendine mırıldanarak salondan çıktı. Sinem herkesi telaşa sokuyordu. Fazlasıyla gergindi. Herkese sataşıyordu. Saat başı odasına birini çağırıyordu. Odasına giden kişi en fazla on dakika durabiliyordu. Öylesine geriyordu insanı. Yahu ben de gelin olmuştum ama hiç böyle değildim.

Ayaz nihayet göğüslerimden ayrılmıştı. Dudaklarının kenarından süt akıyordu. O kadar tatlıydı ki şu an. Tombul yanaklarını dişlemek istiyordum ama canı çok yanardı. Onun yerine ıslak ıslak öptüm onu.

"Ayaz. Pişt. Gel bakalım yakışıklı."

Sırma'nın sesini duyunca bakışlarını benden ayırdı. Bayılıyordu kızlara. Kim olursa olsun bir kız sesi duyunca hemen kafasını çeviriyordu. Şimdiden çapkınlığa başlamıştı.

"Al bakalım teyzesi. Ben de bir Sinem hanıma bakayım. Yoksa Elif delirecek."

Sinem'i yine en iyi tolere eden bendim. Ayaz'ı Sırma'ya verip Sinem'in odasına girdim. Dolabın kapağına astığı gelinliğinin eteklerindeki dantelleri inceliyordu Sinem.

"Provadayken kirlenmiş ya," dedi sitemli bir sesle. Allah'ım ne kadar pimpirikliydi bu gün bu kız.

"Merak etme kimse oraya dikkat etmez. Herkesin gözü senin güzeller güzeli yüzünde olacak çünkü."

Bir anda bakışları bana dönmüş ve yumuşamıştı. Gülümseyerek bana baktı ve kollarını açtı.

"Yaa. İyi ki varsın. Senin gibi bir görümce var mıdır ki dünyada?"

Kim bilir? Sonuçta biz önceden de arkadaştık. Kalkıp da Sinem'e görümcelik yapacak halim yok ya.

"Benim on dakikada uğraşıp yapamadığımı bir dakikada yaptın kuzen. Helal olsun."

Belli ki ben gelmeden önce de bunu konuşuyorlardı. Zavallı Elif Sinem ile bir türlü başa çıkamamıştı.

"Ay çok az kaldı. Birazdan Bulutlar gelir. Giyinsem mi gelinliğimi?"

Daha saat 2'ydi. 8 gibi düğün yerinde olacaktık. Abim ve Sinem düğün konseptini kır düğünü olarak ayarlamışlardı. En güzeli vallahi. Şimdiki aklım olsa ben de kır düğünü yapardım. Teknede düğün nedir abi ya? Sırf Gece'nin lüks tutkusu yüzünden adam gibi eğlenememiştik. Ne güzel kır düğünü yapacaksın. İnsanların içleri açılacak. Biz de denizin ortasında sallana sallana insanların midesini bozmuştuk. Öyle ki babam iki gün falan mide ağrısı çekmiş.

"Kuaförde giyinirsin Sinemcim. Acelesi yok."

Bana hak verir gibi başını salladı. Elif de yüzünde tebrik eder bir ifade ile bana bakıyordu. Sinem'i bu denli rahatlamama şaşırıyor gibiydi.

"Ben halamlara bakayım. Yardıma ihtiyaçları var mıymış."

Elif de kendini odadan attı. Aralarında en sabırlı ben çıktım.

"Işık gerçekten seni çok seviyorum. İyi ki benim arkadaşımsın."

Sinem'in gerginliği gözlerinden tut tüm bedeninden anlaşılıyordu. Kendi düğün günümü düşünüyorum da ben de en az onun kadar heyecanlıydım. Elinde olmadan içini çok büyük bir heyecan kaplıyordu. Ve sen bu heyecanı bir türlü bastıramıyorsun. Böyle kalbinin üstünde bir basınç oluyor, nefes alırken yutkunuyorsun. Tüm bedenin titriyor ve sen deli gibi üşüyorsun. Her şey tam olarak böyleydi. Bu yüzden Sinem'i en iyi ben anlıyordum. Verdiği bütün tepkiler normaldi. Bu gün onun hayatındaki en önemli sayılı günlerdendi. Hatta en önemli gün bile olabilirdi.

"Sinemcim sana aldığımız çamaşırı giydin değil mi canım?" diye sordum imalı sesimle. Sinem saniyesinde gözlerini kaçırdı. Ay vallahi delirtecek bu kız beni.

"Giymedim."

İçine kaçmış gibi çıkan sesi beni daha da ateşliyordu.

"Şimdi giyiyor musun yoksa ben mi giydireyim," deyip annemle birlikte onun için özenle seçtiğimiz çamaşırı yatağın üzerinden aldım.

"Ya tamam! Tamam dur. Dursana kızım."

Israrla üzerine saldırdığımda kabul etmekten başka çaresi kalmamıştı. Göz ucuyla elimdeki çamaşıra baktı.

"Bu çok fazla müstehcen," deyip burun kıvırdı. Tanrım! Şimdi yolacağım saçlarını.

"Yahu olsun. Kocan görecek sadece. Ne olmuş yani?"

İçinde bir yerlerde bana hak veren bir yan vardı. Bunu ikilemde kalmış yüz ifadesinden anlıyordum.

"Tamam kuaförde gelinliğimi giyerken giyeceğim. Şimdi giymemin bir anlamı yok."

Kabul etmişti ama ben ne olur ne olmaz diye kuaförde başına dikilip bakacaktım giyecek mi diye.

"Ha şöyle. Biraz görümce sözü dinle," dediğimde gergin bir gülüş attı bana. Sürekli saate bakıyordu. Yüzündeki bütün kan çekilmişti heyecandan. Elleri ise buz gibiydi. Birazdan düşüp bayılacak diye o kadar tırsıyordum ki.

"Karnım acıktı," deyiverdi bir anda. Al işte. Korktuğum başıma geldi. Stresten kendini yemeğe verecekti. Ama buna izin veremezdim. Çünkü gelinliğe girebilmesi için sadece nefes payı bırakılmıştı. Onun dışında hiçbir şişkinlik kabul etmiyordu gelinliği. En ufak bir göbek bile gelinliğin içine girmesine engel olabilirdi. Bu gelinliği alırken Sinem'e iyi düşünüp karar vermesini söylemiştim ve o da aç kalmayı göz önüne almıştı.

"Birkaç ufak şey atıştır. Aksi takdirde gelinliğin içine giremezsin benden söylemesi."

Ofladı.

"Ya ben bu kadar stresli geçeceğini hiç tahmin etmemiştim."

Elbette hiç kimse bunu tahmin edemezdi. Ben de hayalimde çok sakin bir gelin olacağım diye bir şema kurmuştum ama düğün günü geldiğinde heyecandan ayaklarım titriyordu. Yürümekte bile güçlük çekiyordum.

"Sakin kalmaya çalış Sinem. Şimdi senin için kırıntı bir şeyler getireceğim."

Kırıntılar onu doyurmayacaktı buna eminim ama başka çare de yoktu. Onu gelinliği almadan önce düşüncekti Sinem hanım.

"Kraker falan getirme gerçekten çok açım."

Geçiştirir gibi kafamı salladım. Elbette kraker götürecektim. Onun haricindeki her şey şişkinlik yapabilirdi.

Salondan neşeli sesler geliyordu. Bu seslerin büyük bir kısmı da oğluşuma aitti. Halaları ile oyun oynuyordu ve çok fazla eğlenir bir hali vardı. Ona görünmeden mutfağa geçtim. Şimdi beni görürse eğlenceleri yarım kalabilirdi.

Annem ve Sinem'in annesi mutfak masasına oturmuş kahvelerini yudumluyordu. Halam da cam kenarında sigara içiyordu. Eşinden boşandıktan sonra sigaraya başlamıştı. Zaten yıllar önce güç bela bırakmıştı sigarayı.

"Ooo afiyet olsun."

"Gel kuzum, birlikte olsun."

Gülümseyip mutfak çekmecelerini karıştırmaya başladım.

"Yok ben almayayım. Gelin hanımın karnı acıkmış. Onu doyurmam lazım."

Sinem'in annesi bana deliymişim gibi baktı.

"E kızım çekmeceleri niye karıştırıyorsun. Ocağın üstünde ya yemek tencereleri."

"Nalan teyze Sinem'e ufak tefek şeyler yedirmeliyiz yoksa gelinliğe giremez. Malum gelinlik fazlasıyla dar ve sadece nefes payı var."

Nalan teyze anlıyorum der gibi kafasını salladı ama dudaklarında hain bir sırıtış da vardı.

"Ee kendi kaşındı o zaman," dediğinde hak verir gibi başımı salladım.

"Kesinlikle."

Sonunda kraker tarzı bir şey bulabilmiştim. Çizi. Çok da güzel yatıştırırdı Sinem'in açlığını.

Odaya Sinem'in yanına döndüm. Ben içeri girdiğimde telefon görüşmesi yapıyordu.

"Elimde değil ki, çok heyecanlanıyorum hayatım."

Abimle konuşuyordu. Artık abim karşıdan ne dedi bilmiyorum Sinem panikle bana baktı. Duyup duymadığımdan emin değildi. Ama hiçbir şey duymamıştım. Bir şeyler geveleyip hemen kapattı telefonu.

"Geldin mi?" dedi yanıma gelip.

Hayır canım gelmedim. Karşındaki de benim yıllardır kayıp olan ikizim.

Göz devirdim ve çiziyi ona uzattım. Küçümser bir gözle baktı bisküviye.

"Bu beni doyurmaz ki."

Şu an tek dileğim şu günün bir an önce bitmesiydi. Aman ne zormuş yahu. Ben bu kadar dert çıkarmamıştım kimseye.

"Ayy! Yeter ama hee. Git ye ne yiyeceksen. Sonra gelinliğin içine gireme. O zaman da gelip sakın bana ağlama," deyip sinirle odadan çıktım. Yaptığım ufak blöf umarım işe yarardı da Sinem bisküviyi yemek zorunda kalırdı.

••

Saatler çok çabuk geçiyordu gerçekten. İki saatten az kalmıştı düğüne. Kuafördeydik ve Sinem'in bahaneleri yüzünden bir türlü saçı yapılamıyordu. Stres ve heyecandan sürekli çişi geliyordu. Adamcağız tam saçını eline alıyor başka bir şey uyduruyordu bu sefer de.

"Sinem daha fazla oyalanırsak kendi düğününe geç kalan gelin olarak tarihe geçeceksin."

Sonunda Sinem lafımı dinleyip uslu uslu oturmaya başladı.

"Evet bakalım şeker. Nasıl bir model istiyorsun?"

Bu kuaför benim düzenli olarak geldiğim kuafördü. Özel günlerde de Gece eve bu kuaför ekibini çağırıyordu.

"Işık gelinliğimi göstersene bi."

Yine ben. Kendimi bu günün bir numaralı kahramanı ilan ediyorum. Gelinliği kılıfından çıkarıp adama gösterdim.

"Hmm. Tamamdır şeker. Kendini benim güvenli ellerime bırak."

Ve süreç başladı. Aynı anda benim, Sırma'nın, ikizlerin , Güneş'in ve Elif'in de saçı yapılıyordu. Kuaför masraflarını garip ama Gece ödüyordu. Bunu abime teklif ettiğinde abim kabul etmemişti ama Gece ısrar edince abim daha fazla karşı çıkamamıştı. Gece çok yerinde bir masrafı üstlenmişti. 7 kızın birden kuaför masrafı oldukça içinden çıkılamaz bir durumdu. Gece de az çok bu işleri bildiği için abime yük olmasın diye kendisi üstlenmişti. Ne kadar iyi kalpli bir davranış. Öyle değil mi?

"Ablaa. Ben nasıl bir şey yaptırayım ki?"

Güneş en köşedeki koltuktan seslendi. Ona baktığımda başında bir kadının dikiliydi. Sıkılmış gibi bir hali vardı. Güneş istediği modele bir türlü karar verememişti çünkü.

"Elbisenin güzelliğini göstermek için toplu bir şeyler yaptır istersen ablacım. Balerin topuzu mesela."

Yüzü heyecanla parladı.

"Tamam ablamın söylediğini yapalım," dedi kuaför kadına ve kadın hemen harekete geçti.

Aynı anda hepimiz saçlarımızı yaptırıyorduk. Acaba erkekler ne yapıyordu şu an? Belki onlar da kuafördelerdir. Abim damat tıraşı olacaktı. O netti. Acaba Gece nasıl bir saç modeli tercih edecekti. Gerçi onlar için çok bir seçenek de yoktu. En fazla fön çektirebilirlerdi. Bizde öyle miydi? Bir sürü seçenek vardı. E seçenek bu kadar bol olunca tercih de uzun sürüyordu. Bunun olumsuz yanları da olmuyor değildi. tıpkı Sinem'in şu an ikileme düşmesi gibi.

"Öyle çok dalga dalga olsun istemiyorum," dedi işaret ve orta parmağı arasına aldığı bukleyi sallayarak. Kuaför gözlerini kapatıp birkaç saniye açmadı. Sanırım bu kendi kendini sakinleştirme yöntemiydi. Haksız da sayılmazdı. Bu Sinem'in 5. itirazıydı.

"Tatlım her şey tam istediğin gibi. Bu bukleler topuz olduğu zaman yok olacak zaten."

Sakin sakin durumu izah etti Sinem'e.

"Peki o zaman," dedi Sinem de sonunda pes edip.

Hepimizin saçı bitmişti. Birbirimize bakıp tüm olumlu yorumlarımızı paylaştık. Gerçekten hepimiz çok güzeldik. Ama Sinem günün yıldızıydı. O çok güzel olmuştu. Bir melek gibi zarifti. Gelinliğini giydiği andan itibaren o bir melekti benim için. Beyazlar içinde o kadar hoş görünüyordu ki abim onu görünce düşüp bayılacaktı.

"Hadi bakalım Sinem son kez evine gidiyoruz. Gelin alma merasimi yapacağız daha."

Elif Sinem'in uzun duvağını taşımasına yardımcı oldu. Hep birlikte kuaförden çıktık. Gece'nin gönderdiği arabaya hepimiz sığmıştık. Sağolsun minibüs göndermişti. Tam arabaya bindiğimizde telefonum titreşmeye başladı. Minik çantamın içinden telefonumu çıkardım. Elbisem buruşmasın diye popomun ucunda oturuyordum koltukta.

"Efendim anne."

"Kızım nerede kaldınız Ayaz uyandı, huysuzlanıyor."

Arkadan Ayaz'ın çığlıkları geliyordu. Şu çığlık alışkanlığı çok sinir bozucuydu. Durduk yere çığlık atmaya başlıyordu. Dışarıdan duyan biri de canına kast ediyoruz sanardı.

"Yoldayız annecim. 15 dakikaya oradayız."

Annem telefonu kapatırken Ayaz ağlıyordu. Kalbime bir yumru oturdu.

"Biraz daha hızlı gidelim lütfen," diye şoföre seslendim. Ağlama sesi kulaklarıma dolunca içim kötü oluyordu. Annelik çok garip bir histi. İnsan en ufak şeylere bile takılıp üzülebiliyordu. Ben Ayaz 2-3 saat uyur diye düşünmüştüm ama o yalnızca 1,5 saat uyumuş. Uyanır uyanmaz emmek istiyordu. Aklıma doluşan anıyla dudaklarım kıvrıldı. Ayaz'ı bazı geceler aramızda uyutuyorduk Gece ile. Bir sabah uyandığın yatakta beni bulamayıp Gece'nin göğüslerine saldırmıştı. Gece'nin kahkahaları banyoya kadar geliyordu. Banyodan çıktığımda Ayaz'ın elleri Gece'nin göğsünde geziniyor ağzını oraya uzatıyordu. Gülmekten katılmıştık Gece ile.

"Kalbimin sesini duyuyor musunuz kızlar? Yerinden çıkacak neredeyse."

Elbette ki duymuyordum ama yüzünden bile belliydi ne kadar heyecanlı olduğu. Arada bir tırnağını ağzına götürdüğünde bileğinden tutup çekiyorum. Stresten ne yapacağını şaşırmıştı. Durmadan gelinliğinin danteliyle oynuyor parmaklarını o dantelin deliklerine falan sokmaya çalışıyordu.

"Sinemcim sakin olsana bi. Bak geldik eve. Birazdan abimler de gelir."

Arabadan inerken onu sakinleştirmeye çalışıyordum ama nafile.

Bahçenin taşlı yolundan geçene kadar canımız çıktı. Birimiz Sinem'in duvağını, öbürümüz gelinliğinin eteğini tutarken bir yandan da kendi uzun elbise eteklerimizi tutuyorduk. Topuklu ayakkabılarımızdan bahsetmiyorum bile.

Kapıyı açan annemdi ve kucağında ağlamaktan suratı kıpkırmızı olmuş bir adet Ayaz vardı. Beni görür görmez dudaklarını büzdü ve sen neden beni bırakıp gittin der gibi baktı. O kadar tatlıydı ki şu an. Boncuk gözleri ıpıslaktı. Dudaklarını sarkıtmış ellerini savuşturuyordu.

"Annecimm," deyip kucağıma aldığımda ağlaması kesildi. Sadece içli içli nefes alıyordu.

"Oğluşum benim, kuzum benim. Anneyi mi özledin sen?"

Bir anda Sinem'i unutuvermiştim. O oturma odasına geçip topuklu ayakkabısının altına kızların adını yazarken ben Ayaz'ın karnını doyurdum. Sinem'in ablası mutfaktan seslendi heyecanla.

"Geliyorlar. Geliyor. Sinem'i hemen odasına götürün."

Ayaz kucağımda heyecanla koşuşturdum. Bir yandan Ayaz'ın kıkırtıları duyuldu. Bu telakeşe hoşuna gitmişti demek ki beyefendinin.

Bütün kızlar Sinem'in odasına kapandık. Sinem'in ablası kapıyı kilitledi ve abimi beklemeye başladı. Zavallı abiciğim. Görünüşe göre Sinem'in ablası biraz zorlayacaktı abimi.

İçeriden birkaç konuşma duyuldu. Nalan teyzenin abime

"Sinem odada," dediğini işittik. Abim şu an heyecanla odaya geliyordu ve işte gelmişti. Kapıyı rahatça açıp içeri girebileceğini düşünmesi beni çok güldürdü. Kapı kolunu indirmiş ve kapının açılmadığını görünce büyük bir hayal kırıklığına uğramıştı kesinlikle.

"Sinem," dedi sorar gibi bir sesle.

"Söyle bakalım damat bey."

Sinem'in ablası Zeliha abla abime çok çektirecekti anlaşılan.

"Gelin hanımı alabilir miyim baldız?" diye sordu abim masum masum. O kadar kolay olmayacak abicim.

"Alabilirsin. Önce kapıyı açmalıyız tabii."

Arka taraftan gergin birkaç nefes alışverişi duyuldu. Gece'nin yüzü şu an nasıldı acaba? Belki de bir deja vu yaşıyordu.

"Açalım öyleyse," deyip tekrar kolu indirdi abim.

"Aaa kapı sıkışmış," dedi Züleyha abla. Birkaç saniye sonra kapının altından odaya yüzlük atıldı. Abim yavaş yavaş başlamıştı.

"Açılır gibi oluyor sanki."

Abim bir yüzlük daha attı. Züleyha abla kilidi çevirdi.
Şimdi 2 kere daha çevirmesi gerekiyordu.

Abim iki yüzlük attı bu sefer. Ve hemen ardından konuştu.

"Artık gelinimi alabilir miyim?" dedi sabırsız bir sesle. Sinem heyecandan çatlayacaktı. Ağzını açıp tek bir şey söyleyemiyordu. Odada tek ses kaynağı Züleyha abla ve Ayazdı. Ayaz da heyecanla çığlıklar atıyordu. Arada sırada baaa, baaaa diye bağırıyordu.

"Kapı biraz inatçı çıktı. Israrla açılmıyor."

Sinem sonunda konuşma yetisini bulup konuştu.

"Abla, yetmez mi?"

Heyecandan tir tir titriyordu ve sesi de bunun kanıtıydı. Ellerinin üstünde ince mor damarlar belirmişti. Yüzündeki kan çekilir gibiydi. Alt dudağı kontrolsüzce seğiriyordu.

"Peki madem. Açıyorum."

Kilidi iki tur daha çevirdi ve kapı açıldı. Abim kapı açılır açılmaz Sinem'i buldu gözleriyle. İşte o an odadan cızırdayan elektriği hissettim. İkisinin arasında müthiş bir elektrik vardı. Abim ağzını açıp bir şey söyleyecek gibi oldu ama beceremedi. Romantik anlar sürerken Ayaz sessizlikten sıkılmış olacak ki bir anda ağlamaya başladı. Bütün dikkati üzerine çekmeyi başarmıştı yine. Babasını istiyordu. Kollarını Geceye doğru uzatmış çırpınıyordu. Gece takım elbisesiyle çok karizmatik görünüyordu. Ayaz'ı kucağına aldığında çok daha karizmatikti. Bir insanın eline ancak bu kadar yakışabilirdi çocuk. Bana Gece ile ilk tanıştığımda bu anı yaşayacağımı söyleseler münasip bir yerimle gülerdim. Şimdi ise karşımda tüm gerçekliği ile Ayaz'ı susturmak için bir de kucağında zıplatıyordu.

"Gidelim mi?"

Sonunda abim dile gelmişti ama ağzından çıkması gereken şey bu değildi. Sinem biraz alınmış gibiydi. Abim heyecandan Sinem'e ne kadar müthiş göründüğünü söylemeyi unutmuştu anlaşılan. Neyse ki sonradan dank etmişti de kapıdan çıkarken kulağına fısıldamıştı.

"Göz alıcı görünüyorsun."

Sinem beklediğini almış gibi inci dişleriyle gülümsedi.

"Sen de öylesin. Çok yakışıklı olmuşsun."

İkisinin ne kadar yakıştığına bir kez daha karar verdim.

Evden çıkarken Sinem ve babası duygusal anlar yaşadı. Sinem her ne kadar ağlamamaya çalışsa da kendine mani olamadı ve birkaç damla göz yaşı süzülüverdi yanağından aşağı. Usul usul fısıldadım ben de kulağına makyajın bozulacak diye. Boğazını temizleyip ağlamayı kesti. Abimin uzattığı eli tuttu. Birlikte bahçeden çıktılar. Abim gelin arabasının kapısını açtı ve Sinem'in oturmasına yardımcı oldu. Ardından şoför koltuğuna geçti. Arabayı kendi kullanacaktı. Hepimiz kendi arabalarımıza bindik daha sonra. Ayaz'ı bebek koltuğuna oturtup öne geçtim. Öndeki araçlar kornaya basarak komvoy oluşturdu. Ayaz korkuyla yerinden sıçradı ve ağlamaya başladı. Gece kornaya basmayı bıraktı.

"Şşş oğlum. Tamam yok bir şey."

Korna sesleri hâlâ duyuluyordu. Arabalar dizi dizi ilerlerken Gece yan yoldan saptı.

"Biz direk mekana gidelim."

Düşünceli Karayel. Korna sesleri kesilince Ayaz da susmuştu.

"Sakallarını kestirmişsin," dedim sessizliği dağıtıp. İç güdüsel olarak eli çenesine ardından da yanağına kaydı.

"Olmamış mı?" diye sordu şüpheyle. Bu da soru muydu?

"Saçmalama. Çok çekici görünüyorsun," diye itiraf ettim. Evet sakallı hali de ultra seksiydi ama bu haliyle çok genç ve dinç görünüyordu. Bebek suratının güzelliği sakalsızken daha bir netti.

"Öyle mi dersin," deyip göz kırptı.

Ardından gözleriyle beni süzüp konuştu.

"Her zamanki gibi ışıldıyorsun. Bir insana ismi ancak bu kadar yakışabilir," dediğinde utangaç bir şekilde gözlerimi kaçırdım. Bu iltifatlar beni hâlâ utandırıyordu. Gece'nin ağzı güzel laf yapıyordu.

"Ve ben tüm ışığını benim üzerime yaymanı isteyecek kadar bencil bir adamım."

Aynı zamanda da kıskanç bir adam.

"Ben sadece senin ışığınım zaten."

"Önceleri seni insanlara göstermek bile istemiyordum. Öylesine çok sahiplenmiştim seni."

Gece her zaman kıskanç bir adamdı.

"Gerçi hâlâ öyle ama biraz daha normal davranmaya çalışıyorum."

Bacak bacak üstüne oturduğum için elbisem ayak bileğimi açıkta bırakmıştı. Gece dövmeme bakıp gülümsedi.

"Neyse ki bana aitsin. Tanrı'ya şükür ki."

Ona ait olduğumu tüm zerremde hissediyordum. Sanki içimdeki bir şey bana sürekli ona ait olduğumu fısıldıyordu. Bu doğa üstü gelebilirdi. Zaten bunların hepsi bir hayal gibiydi. Gece'ye karşı içimde bir insan daha vardı sanki. İşte o sürekli onu savunuyordu. Yaptığı yanlışları göz ardı edip doğrularını iyiliklerini gözüme sokuyordu. O gözümde öylesine bir hal almıştı ki artık diğer erkekler benim için hiçbir anlam ifade etmiyordu. Bir erkek için yakışıklı demek bile gelmiyordu içimden. Bu çok garip. Elbette ki bir kadın olarak başka erkekler hakkında bir fikrim olabilirdi. Ama bende bu yoktu işte. Öylesine bağlamıştı beni kendine. Bunu nasıl yapıyor kesinlikle bilmiyorum ama yapıyordu işte.

"Beyefendi uyumuş," dedi dikiz aynasından arka koltuğa bakarak. Oyy kuzum. Dudaklarını sarkıtmış uykuya dalmıştı bile.

"Çok şeker değil mi?" dedim gözlerimi ondan ayırmadan. Herkesin çocuğu kendisine güzel görünürdü ama benim oğlum gerçekten çok güzeldi. Kız güzelliği derler ya o misal.

"Bu konuda sana çekmiş."

Gülümsedim. Yanılıyordu. Ayaz'ın yüz ifadeleri kesinlikle ona benziyordu. Evet sima olarak bendim ama o ifadeler kesinlikle babasının kopyasıydı.

Gece arabayı mekanın önünde durdurdu. Vale hemen gelip anahtarı teslim aldı. Ben daha arka kapıyı açamadan Gece'nin Ayaz'ı kucağına almış olduğunu fark ettim. Tanrı'm! Baba olmak onu çok değiştirmişti.

"Sen çantasını al," demişti bana da. Dediğini yaptım ve eşyalarının olduğu çantayı aldım arka koltuktan.

Mekana ilk gelen bizdik. Bizim dışımızda birkaç garson ve görevli vardı.

"Sana haber vermeden bir şey yaptım," dedi çekingen bir sesle. Hadi bakalım. Acaba ne yapmıştı beni sinirlendireceğinden emin olduğu için çekinecek kadar.

"Ne oldu?"

Hesap sorar gibi değil de normal bir şekilde sordum. Şu sıralar Gece'nin beni çok çok sinirlendirecek bir şey yapacağını hiç sanmıyorum.

"Bir günlük bir dadı buldum. Biliyorum sen tek başına da halledersin ama günün tadını çıkarmanı istiyorum."

Oğlumla tabii ki ben ilgilenmek isterdim. Böyle bir şey yapmasına aslında gerek yoktu.

"Güzel düşünmüşsün ama gerek yoktu."

Yüzündeki ifade soldu. Yanlış bir şey yaptığını sanarak bana karşı mahçup durumda olmasını istemiyordum. Sonuçta beni düşünmüştü.

"Görelim bakalım bir günlük dadımızı," dediğimde kaşları çatılmıştı. Sanırım kabul etmeyeceğimi düşünmüştü. Aslında etmezdim ama Gece'nin bu ince düşüncesi karşısında odunluk yapamazdım.

O anda bir kadın sesi duyuldu.

"Gece bey."

Arkamı döndüğümde üzerinde siyah bir kot pantolon ve beyaz gömlek olan genç bir kız gördüm. Üniversiteli yaşlarda olduğu bariz netti.

"Harçlık çıkarmaya çalışan bir üniversite öğrencisi mi?" dedim Geceye dönüp kız bize yaklaşırken.

"Nasıl anladın?"

Gece gözlerini kısıp bana baktı. Bunu anlamak çok zor değildi.

"Ahh şuna bakın ne kadar da tatlıymış," dedi kısık sesle. Ardından bana baktı.

"Tıpkı size benziyor."

Gülümsedim.

"Bu arada ben Melike," deyip elini uzattı. Uzattığı elini aynı samimiyetle sıktım.

"Işık," dedim. Ardından kaygılı bir bakış attım.

"Daha önce de çocuk bakıcılığı yaptım. Harçlığımı bu şekilde çıkardım bir dönem."

Bakışlarımdan anlamıştı demek ki tedirginliğimi. Ne kadar güzeldi kendi harçlığını çıkarması.

"Anladım canım," dedim benim tedirginliğim ona da sinerken onu biraz olsun rahatlatmak için.

Mekan dışından korna sesleri geliyordu. Ah sonunda abimler gelebilmişti. Melike Ayaz'ı Gece'nin kucağından aldı.

"Size iyi eğlenceler efendim. Arada bir Ayaz efendi sıkılırsa sizi ziyarete geliriz," dedi gülümseyerek. Ben de aynı şekilde karşılık verdim ve Ayaz'ın pamuk yanaklarına birer öpücük kondurdum.

"Görüşürüz."

"Hadi gelenleri karşılayalım," deyip kolunu omzuma attı Gece. Ben de beline doladım kolumu ve o şekilde girişe yürüdük. Misafirler arabalarından inerken biz de esas duruşa geçtik. Ardından bu görevi annem ve Sinem'in annesi üstlendi ve biz de rezerve edilmiş masalardan birine geçtik.

"Kalabalık bir düğün olacak gibi."

Gece etrafı bir süre analiz ettikten sonra konuşmuştu.
Bir de bizim düğünümüz geldi aklıma. Ahh. 50 kişi belki vardı. Sadece yakın akrabaların katıldığı bir düğündü.

"Konsept çok güzel değil mi?" dedim sesimdeki özentiyi gizlemeye gerek duymadan. Gece de bunu fark etmiş olacak ki etrafı inceleyen bakışlarımı kendine çevirdi.

"Sen memnun olmadın mı bizim düğünümüzden?"

Bu soruyu öyle bir sordu ki sanki memnun olmadım desem bir düğün daha yapalım diyecek gibiydi. Elbette memnundum düğünümden. Nasıl olmayayım ki? Hayatımın aşkıyla evlenmiştim sonuçta. Şartlar ne olursa olsun harika bir düğündü.

"Saçmalama tabii ki memnunum. İkimizin olduğu sade bir nikah olsa bile memnun olurdum. Yeter ki sen ve ben olalım."

Elimi avcunun içine aldı ve sıktı. Zarif bir hareketle avuç içimi öptü. Kalbimden aşağı sıcak bir şeyler aktığını hissettim.

"Yanımdayken bile seni özlemek delilik mi?"

Tamamen gözlerime konsantre olmuştu. Etrafa hakim olan soft müzik sesini unutmuş, pistte koşuşturan çocukların sesini ise duymaz gibiydi. Gözlerime bakıyordu ve uzun uzun yüzümü inceliyordu.

"Ben de seni özlüyorum. Hem de çok fazla..."

Bu mesele aramızda hiç açılmamıştı ama doğumdan sonra Gece ile hiçbir birliktelik yaşamamıştık. Ben buna bir türlü cesaret edememiştim. O ise beni hiç zorlamamıştı. Her gece aynı yatağı paylaşıp birbirimize sarılarak uyumuştuk. Ama Gece bir kere bile beni zorlayıp bir şeyler istememişti. Bu ona biraz daha aşık olmama sebep olmuştu. Bu her erkeğin kabullenebileceği bir durum değildi. Ona minnettardım. Beni anlayışla karşıladığı için ona minnet duyuyordum.

"Artık öyle bir boyut aldı ki, nefes alışverişlerin boynuma çarparken uyumak çok zor geliyor. Seni öylesine özledim ki geberene kadar her bir yanını öpmek, yalamak, ısırmak... aklına ne geliyorsa onu yapmak istiyorum. Ama seni incitmekten de öküz gibi korkuyorum."

Hislerini bu kadar açık ifade etmesi beni sarsmıştı ama aynı şeyleri ben de hissettiğim için şaşırmamıştım.

"Senden uzak kalmak o kadar zor ki... Sana olan arzum tüm korkularımdan yüce."

Bunu duyar duymaz titrek bir nefes bahşetti bana. Böyle bir ortamda çok farklı bir boyuta dalmıştık. Bizi düşüncelerimizden ayıran Sinem'in sesi olmuştu.

"Işıkkk," diye tepeme dikilmişti.

Gece hemen boğazını temizleyip sandalyede arkasına yaslandı.

"Sinem? Ne oldu?"

Kulağıma eğildi ve fısıldadı.

"Bu jartiyeri çoraba bağlayan kemer var ya... o açıldı galiba bacaklarımdan bir şey sarkıyor."

O kadar gür bir kahkaha atmıştım ki Gece'nin meraklı bakışları yüzümde toplandı.

"Gel hemen halledelim," dedim kendimi zorlukla toparlayıp.

"Müsaadenle hayatım. Ufak bir işimiz var."

"Müsade sizin efendim," dedi şakacı bir tavırla.

Sinem'in koluna girip gelin odasına girdik. Gelinliğini kaldırdı güçlükle. Tam da söylediği gibiydi. İç çamaşırını çoraba bağlayan klips açılmıştı. Pratik bir hareketle klipsi yerine taktım.

"Tamamdır."

Gelinliğinin eteklerini indirdi.

"Off.. bunu bana giydirdin ama.."

Göz devirdim. Hâlâ bunu mu düşünüyordu? En özel gecelerinin kuru kuru geçmesini istemiyordum. Abiciğimin biraz gözü gönlü açılsın yani.

"Sinemcim gevşe biraz canım ha ne dersin? Yüzündeki endişe güzelliğini gölgeliyor. Lütfen biraz gevşe ve abimi de germe."

Kendisi fark etmiyordu ama onun bu panik hali abime de yansıyordu. Ki abim gayet rahat bir insandır.

"Deniyorum ama olmuyor."

Evlenen ilk kadın sen değilsin demek geçiyordu içimden ama sustum. Her insanın duyguları aynı olmak zorunda değildi. Aynı durum farklı kişilerde çok farklı sonuçlar doğurabiliyordu. Tıpkı Sinem'de olduğu gibi. Evet ben de çok heyecanlıydım düğün günümde ama onun kadar heyecanlı değildim elbette ki.

"Önce şu dudaklarını ısırmana bir son ver. Rujunu mahvettin."

Gelin masasından Sinem'in rujunu aldım. Perişan etmişti dudaklarını. Rujun esamesi bile yoktu dudaklarında.

"Sür şunu ve dudaklarını olabildiğince gülümsemek için kullan kemirmek için değil."

Başını salladı ve ayna karşısına geçip rujunu tazeledi.

"Ben çıkıyorum. Sen de kendini biraz daha iyi hissedince çıkarsın. Tamam mı tatlım?"

Başını salladı. Biraz daha rahatlamış gibiydi. Söylediklerim işe yaramıştı herhalde.

Odadan çıktım. Tüm masalar dolmuştu neredeyse. İster istemez kendi düğünüm ile karşılaştırıp duruyordum. Bu düğün dolu dolu geçecek gibi görünüyordu.

Annem her masayı gezip selam veriyordu. Sinemin annesi de aynı şekilde. Babalar ise bir masada oturmuş bir şeyler konuşuyordu. Duman baba da onlara eşlik ediyordu. Melek anne'yi aradı gözüm. Dikkatli baktığımda Gecenin yanında olduğunu fark ettim. Hararetli hararetli bir şeyler anlatıyordu oğluna. Onlara doğru yaklaştıkça merakım daha da artıyordu. Melek anne Gece'ye bu kadar hararetli ne anlatıyordu ki?

Beni fark edince gülümsedi. Ben de aynı şekilde karşılık verdiğim konuşmasına bir son vermişti. Gerçekten mi? Gizli bir şey mi konuşuyorlardı yani? Benim bilmemi istemeyecek ne konuşuyor olabilirler ki? Gece modumun düştüğünü fark eder etmez masadan kalktı. Ben henüz şaşkınlığım yüzünden oturamamıştım bile.

"Müsaadenle anne," deyip kalktı ve elimden tutup beni bir yerlere çekiştirdi.

Pistin arka taraflarında gizlenmiş bankları gördüm.

"Ne oluyor?" diye sormayı akıl ettim en sonunda. Bu acele neydi şimdi? Gece bir anda durdu ve kısacık bir zaman diliminde gözlerime bakıp dudaklarıma saldırdı. Hey bu da neyin nesi? Durduk yere öpüşmek için mi sürüklemişti beni buralara kadar? Ona karşılık verirken ellerimi de pürüzsüz yanaklarına koydum. Dudaklarımla dans ederken fazlasıyla eğleniyor gibiydi. Dilini dişlerimde gezdirdi, alt dudağımı ısırdı, dilini ağzıma itti. Türlü türlü şeyler yaparak beni dudaklarına hapsetti. Ben de onun dudaklarında kaydolmuştum bir süre.

Uzun süren tutkulu öpüşmemiz sona erdiğinde ikimiz de nefes nefeseydik. Benim ağzım şaşkınlıktan açıktı. O ise gözlerini kapatmış nefesleniyordu. Gerçekten neydi bu? Gece durduk yere neden böyle bir şeye ihtiyaç duydu ki? Ona bunu soracaktım ama saçma mı olur diye düşünüyordum bir yandan. Sonuçta biz karı kocaydık. İstediğimiz zaman birbirimizi öpebilirdik ama bu seferki garip gelmişti. Bir anda olmuştu yani her şeyi.

Gözlerini açıp fısıldadı.

"Şu an evde olabilmeyi çok isterdim."

Gece'nin bir anda tavan yapan hormonları beni çok şaşırtıyordu.

"İyi misin sen?" demekten alıkoyamadım kendimi. Gözlerime şüpheyle baktı.

"Evet," dedi gayet normal bir ses tonuyla. Ardından devam etti. "Öyle gözükmüyor muyum yoksa?"

Sorusunu sorarken beni belimden kavrayıp kendine çekmişti. Bütün uzuvlarımız bitişikti şimdi.

"Yani ne bileyim... Bir garipsin sanki."

Gözlerime baktı bir müddet. Kendimi kaybetmekten korktuğum gözleri dikkatle benimkileri inceliyordu. Ne arıyordu gözlerimde bilmiyorum.

"Annemin bana hararetli hararetli ne anlattığını düşünüyorsun," dedi pat diye. Kaşlarımı çattım. Evet son beş dakikadır falan bunu düşünüyordum.

"Evet nereden anladın?" diye takıldım ona. Bunu düşünüyordum elbette. Sonuçta ben yanlarına gittiğimde konuşma birden bire sona erdi. Böyle bir durumda her insan merak ederdi konuşulanı.

"Son birkaç gündür sürekli Ayaz'ın geleceğini düşünüp duruyorsun," dedi tekrar aynı ciddiyetle. Bir saniye. Bunu nereden biliyordu?

"Evet," dedim şüpheli bir şekilde. Tek kaşımı kaldırmış ona bakıyordum.

Bir saniye. Şimdi anladım. Demek Gece yeteneğine tekrar kavuştu.

"Ben şimdi senin düşündüklerini anlamayacak mıyım artık?"

Gece her ne kadar üzgün görünmeye çalışıp başını sallasa da bu durumdan memnun olduğu aşikardı. Demek bu kadardı.

"Benim gücüm sen Ayaz ile bir bütünken senindi."

Başımı salladım. Bu zaten benim inanmakta güçlük çektiğim bir durumken şimdi daha da işinden çıkılmaz bir hal alıyordu.

"Annen sana ne anlatıyordu?"

Daha fazla dayanabileceğimi hiç sanmıyordum zaten. Gece de bunu bekliyordu gibiydi. Yüz ifadesi bir anda ciddileşti.

"Annem sen yanımıza geldiğinde sustuğuna göre bilmeni istemediği bir şey olsa gerek."

Onu anlamıştım ama o şey neydi işte. Gece bana bunu söyleyebilirdi bence. Bunu öğrenmeye hakkım varmış gibi hissediyorum.

"Evet öyle ama bunu öğrenmek istiyorum. Benim bilmemi istemediğiniz ne var ki sizin?" diye sordum şüpheyle. Beni ikileme düşürmüşlerdi işte. Bir şeyler gizleniyordu benden. Ve bu benim hiç hoşuma gitmemişti.

"Boşver güzelim. Annem istediği zaman sana söyleyecektir."

Aramızda gizli saklı olmayacaktı güya. Belime doladığı kollarından kurtuldum.

"Çok kötüsün," deyip düğün alanına yöneldim.

Melek anne bana ne söyleyecekti ki? Durduk yere beni meraklandırmışlardı. Düğün boyunca kendi başımın etini yiyecektim. Şimdilik bunu düşünmemeye çalıştım ama ileride bunu kurcalayacaktım.

••

Takı merasimi düğünün ölü vakitlerinden biriydi. Neredeyse bir saat zaman kaybıydı. İnsanlar bu esnada sıkıntıdan patlıyordu. Fonda soft bir müzik hakimdi. Takılar takılırken insanlara müzik şöleni sunuluyordu. Önce aile büyükleri gelin ve damara takılarını takmıştı ardından diğer tanıdıklar.

Ben Sinem'e altın bir saat hediye etmiştim. Gece abime aldığı hediyeyi sanırım görgüsüzlük olmasın diye burada takdim etmemişti. Ben aldığı arabanın anahtarını takı merasiminde verir diye düşünmüştüm ama Gece öyle yapmayacaktı anlaşılan.

Sonunda takı töreni bitmişti ve abim ile Sinem ilk danslarını etmeye başlamışlardı. Yabancı bir müzik eşliğinde sahnede zarif hareketlerle dans ettiler. O kadar eşsiz ve güzellerdi ki gözlerimi onlardan alamıyordum. Adeta bir kuğu gibi süzülüyorlardı.

Daha sonra diğer çiftler de sahneye davet edildi. Babam annemi sahneye kalkmaya zorluyor, Sırma Sarp'a dans etmek için yalvarıyor ve Duman baba da Melek annenin elinden tutmuş sahneye yürüyordu. Elif de abisi Levent ile dans ediyordu. Fredy Hazal'ı dansa kaldırmıştı.

"Bu dansı bana lütfeder misiniz güzel bayan?"

Geceden kesinlikle böyle bir teklif beklemezdim. Şaşkınlığım fazlasıyla yüzüme yansımış olacak ki Gece gülümsedi. Uzattığı avcuna bıraktım elimi. Pistin en boş kısmına ilerledik. Diğer çiftlerden bağımsız gibiydik ama bunu takmadım. Hoşuma gidiyordu hatta. Gece ellerini belime koyduğunda içimde filizlenen heyecan ilk günkü gibiydi. Hiç eksilmiyordu. Eskisinden hiç farkı yoktu ona olan hislerimin. Hatta gün geçtikten artıyordu. Ben de ellerimi omuzlarına yerleştirdim. Topuklu ayakkabım aramızdaki mesafeyi kapatsa da bir kafa boyu kadar uzundu hâlâ benden.

"Bir gün seninle evleneceğimi biliyordum. Bacak kadar bir veletken bile buna tüm kalbimle inanıyordum."

İtiraf sayılabilecek nitelikteki sözleri beni şaşırttı.

"Seni bir nebze bile hatırlamıyor oluşum o kadar şaşırtıcı ki..."

Kendimi zorluyordum ama asla aklıma görüntüler gelmiyordu. Hayatım boyunca zaten hafızam pek iyi olmamıştı zaten.

"Oysa ben senin yüzünün herbir santimini aklıma kazımıştım."

Baş parmağı ile yanağımı okşadı. Sol şakağımdaki ufak benin üstünde gezdirdi parmağını.

"Yüzündeki bu minik benin varlığını bile ezberledim," diye fısıldadı.

Ne diyeceğimi bilemiyordum böyle konuştuğu zamanlarda. Her şey bir rüyaymış gibi sanarken gerçekliği yüzüme vurması bende diyecek bir şey bırakmıyordu. Onun çocukluk aşkı olmak çok güzeldi. Çocukluk aşkıyla evlenmesi de çok güzeldi. Ama benim açımdan böyle olmuyordu. Gerçi ben de ilk aşkımla evlenmiştim. İkimiz de birbirimizin ilkiydik.

"Sana aşık olacağımı düşünüyor muydun bu iddiaya girişirken?"

Omuz silkerek başını salladı.

"Bu iddia ilk başta çocukça bir şeydi. Tamamen ergenceydi hatta. Ama yaşımız ilerledikçe Yalçın bunu büyük bir oyun haline getirdi. O sana yanaşmadan ben sana yaklaşmalı ve seni kazanmalıydım. Büyüdükçe o kadar değiştin ki... Sevimli yüz ifaden ciddi bir kadına dönüştü. Ve bu benim ümitsizliğe kapılmama neden oldu. Seni elde edebilmek için yapmam gerekenleri öğrenmeliydim ve bunun için en yakın arkadaşın bana yardımcı oldu."

Ah tabii ya. Ben Anıl'a kafamdaki sevgili profilini çok net bir şekilde anlatmıştım. Elbette bilmiyordum böyle bir adayın olduğunu.

"Sert erkeklerden hoşlandığını öğrenince olduğum gibi davranmaya karar verdim. Şayet kibar ve yumuşak erkeklerden hoşlansaydın işimiz işti o zaman."

Anıla sert erkeklerden hoşlandığımı söylemiştim. Laf arasında maço erkekleri beğendiğimi de iliştirmiştim. O da para karşılığı beni satarak her şeyi Geceye anlatmıştı demek.

"İlk başlarda bana çok garip davranıyordun. Sürekli seninle yatmamı istiyordun. O kadar zor durumda bırakıyordun ki beni..."

Gecenin evinde kalmaya başladığım sürekli ısrarla onunla uyumamı istiyordu. Ondan hoşlandığıma çok net emindim ama yatağına girmek çok ileri bir durumdu.

"Yıllarca hayalinle uyuduğum yatakta artık seninle uyumak istiyordum. Hepsi bu kadar işte. Ve kendime bir türlü hakim olamıyordum. Sana karşı takındığım tavırdan nefret ediyorum ama bunların hepsi olmak zorundaydı. Seni kırıp dökmek aynı zamanda da tamir etmek benim görevimdi. Bana böylece daha da bağlanıyordun."

İlk günlere döndüğümde gerçekten de beni ne kader kırdığını fark ettim. Evet beni incitiyordu ama gönlümü almayı da başarıyordu. Beni yakıp yıkan oyken sarıp sarmalayan da oydu. Başkasının açtığı yaraya kabuk olmak geçicidir. Oysa Gece kendi açtığı yaraya kendisi kabuk oluyordu. Bu yüzden de bende kalıcı bir yer edinmişti daha ilk o zamanlarda.

"Seninle bu konuları konuşmayı çok istiyorum ama artık düğüne dönmeliyiz."

Sabahtan akşama kadar oturup onunla konuşabilirdim. Bana kendisinden bahsetmesini, bana karşı olan hislerini her şeyi dinlemek istiyordum ama şu an yeri ve zamanı değildi. Başka bir zaman için söz almalıydım ondan.

"Doğru söylüyorsun. Yokluğumuz bir şekilde fark edilmiştir. Hadi güzelim."

Elini omzuma atıp yürümeye başladı. Adımlarımı düzenleyip ona ayak uydurdum.

Pist dolup taşıyordu adeta. Sinem ve abim karşılıklı oyun havası oynarken öylesine güzel görünüyorlardı ki kıskanmıştım. Gece oyun havası oynamayı bile bilmiyordur Allah bilir.

"Ben de eşlik edeceğim onlara," dedim Geceye ve hemen abimlerin yanına gittim.

Kara kedi gibi aralarına girdim.

"Çok mu eğleniyorsunuz siz?" diye takıldım. Ne kadar eğlendikleri yüzlerinden belliydi zaten.

Abimin hareketleri ağır ama ölçülüydü Sinemse coşturmuş gidiyordu. Pistteki her şey müthiş bir şekilde eğleniyordu. Ben de dahil olmak üzere.

••

12'den sonra tüm ışıklar söndürüldü ve yalnızca kırmızı mavi ve yeşil renkten oluşan spot ışıkları yanmaya başladı. Zaten çoğu misafir de evlerine dönmüştü. Biz bize kaldık diyebilirim yani. Artık yöresel şarkıların yerini gençlerin dinlediği hareketli pop parçalar aldı. Etraf bir disko havasına büründü. Son zamanların moda şarkısında herkes deli gibi eğleniyordu. Bir türlü Geceyi sahneye çıkaramamıştım. Düğün başlangıcında dans etmemiz dışında bir daha piste kesinlikle uğramamıştı. Ama ben allem edip kallem edip onu sahneye çıkaracaktım.

"Hadi biz de eğlenelim işte," deyip kolundan çekiştirdim. Ama tık yoktu. Aksine kolunu bırakmam için bana kötü kötü bakıyordu.

"Hadi Gecee. Hadi gel işte. Eğlenicez."

Baş parmağımı gömleğinin açık bıraktığı göğsünde dolaştırdım. Onu etkilemek işe yarayabilirdi.

"Ne tür bir eğlenceyi kastediyorsun?"

Dikkatini çekebilmiştim en sonunda. Ellerini kalçamın hemen üstünde birleştirdi. Baş parmağı ile kuyruk sokumumu okşadı.

"Görürsün hadi gel."

Ve sonunda zafer benimdi. Onu pistin ortasına çektiğimde yabacı bir müzik çalışıyordu. Tam da disko müziği. Ellerini tutup kendi ritmimle hareket etmeye başladım. Ritmime ayak uydurmasını için onu da ellerinden tutup hareket ettirmeye çalışıyordum. Gece'yi kendi etrafında döndürmeyi başardım. Kollarını hareket ettirmesini sağladım -ki bunu yapana kadar üç şarkı değişmişti-

"Ben böyle eğlenmiyorum," diye fısıldadı kulağıma. Hemen ardından da bedenimi kendi bedenine yasladı. Ellerini belime koydu ve bu şekilde dans etmeye başladı. Üzerime doğru abanıyor ve sonra kıvrılarak beni ateşine çekiyordu. Bunu çok iyi beceriyordu. Daha önce bu şekilde dans ettiği çok açıktı. Hareketleri tamamen müstehcendi ve insanların bizi izliyor olabileceğini unutmuştu. Kendimi çekmek istiyordum ama ne mümkün. Belime doladığı kolları beni kendine daha da çekiyordu.

"Böylesi daha zevkli."

Sesi kulağımın tam dibindeydi. Başka türlü de duyamazdım onu zaten.

"İnsanlar bizi izliyor," deyip geri çektim kendimi olabildiğince. Ben böyle söyleyince Gece hemen etrafına bakındı.

"Herkes kendi aleminde takılıyor."

O yaklaşıp yaklaşıp kulağıma fısıldayınca çok fena oluyordum. Fark etti tabii zaaflarımı hemen üstüme oynuyor.

Diskoyu andıran renkli ışıklar Gecenin güzel hazlı yüzünde dolaşıyordu. Önce kırmızı sonra mavi en son da yeşil yanıyor sonra da en başa dönüyordu.

"Kırmızı ışık senin rengin," dedim kırmızı ışık Gecenin yüzündeyken.

"Bence benim rengim beyaz ışık," deyip yüzümü okşadı. Neredeyse göz devirecektim. Gece bazen tam da klişeler adamı oluyordu.

"Abimin evlendiğine inanamıyorum."

Sonunda konuyu değiştirip Geceyi biraz da olsa kontrol altına almaya çalıştım. Yoksa bu dans işini abarttıkça abartacaktı.

"Sen mi ben mi? Bulut ergen olduğu zamanlarda bile kızlara gözünün ucuyla bakmazdı," dedi Gece muzır bir sesle. Bakmaz tabii. Senden fırsat mı kalır benim abime?

"Bakmak istemiştir de sen ona fırsat vermemişsindir."

Anlamamazlığa vurduğu o kadar belliydi ki... Tek kaşını kaldırmış gözlerini kısmış bana bakıyordu. Bal gibi de anladın Gece. Çapkın Gece.

"Hadi, abimler gitmeye hazırlanıyor."

Ortam eski havasına döndü biraz sonra. Fonda hafif bir şeyler çalarken Sinem ailesiyle vedalaşmaya başlamıştı. Burdan direk Maldivler'e gideceklerdi. Bir haftalık balayı tatilini orada geçirmeye karar vermişlerdi. Yalnızca üstlerini değiştirip bavullarını almak için 5-10 dakikalığına yeni yuvalarına uğrayacaklardı.

"İyi yolculuklar evladım. Allah kaza bela vermesin."

Babam gayet rahat bir şekilde konuşurken Sinem'in babası konuşmakta güçlük çekiyordu. Annesi desen zaten gözler kan çanağı.

"Dostum... ben düğün hediyeni şimdi vereyim."

Gece ceketinin iç cebinden araba anahtarını çıkardığında abim ona kötü kötü baktı.

"Güle güle kullan."

Hiç kabul etmeme ihtimalini düşünmüyordu.

"Beni zor durumda bırakıyorsun," dedi abim Geceye mahçup bir şekilde bakarken. Haklıydı da. Abim ile bu konuda çok benzeşiyorduk. İkimizde hemen mahçup olabilen insanlardık.

"İçimden geldi. Bilirsin içimden geleni dışım asla esirgemez. Al şimdi şunu."

Zorla abimin eline tutuşturdu anahtarı.

"Eyvallah kardeşim."

Hepimiz teker teker vedalaştık. Benim Sinem ile vedalaşmam daha uzun sürdü tabii.

"İyi eğlen tamam mı? Birbirinize olabildiğince yakın olun. Her gece-"

Gözlerini kocaman açıp beni susturdu.

"Hey! Sussana kızım."

"Sarılıp uyuyun diyecektim yahu."

••

Gerçekten çok yorucu bir gündü. Kendi düğünümde de en az bu kadar yorulmuştum. Ayaklarım zaten şişmiş bomba gibi olmuştu. Topuklu ayakkabı çok hoş gözüküyordu ama sonrasına büyük acılar çektiriyordu. Spreyli saçlarımı hemen yıkadım. Ama duş alacak kadar iyi hissetmiyordum kendimi.

Gece Ayaz'ı uyutmaya çalıştığı esnada ben de hemen saçlarımı yıkadım. Odaya girdiğimde Gece hâlâ Ayaz ile uğraşıyordu.

"Uyumuyor mu?"

Saçlarıma dolaştığım havluyu çıkarıp kafamı iki yana salladım. Gece sinirli bir homurtu çıkardı.

"Kafayı yememe ramak kaldı."

Ve o anda Ayaz ağlamaya başladı. Gecenin sesinden korkmuştu sanırım. Bana bakıyor ve yardım ister gibi ellerini uzatıyordu. Gülümseyip kafamı eğdim. Gece sabırlı bir adam değildi ki çok bile dayandı.

"Gel bakalım annecim."

Islak saçlarımı omuzlarımdan aşağı salıp Ayazı kucakladım.

"Uykun yok mu senin? Ama gözlerin kapandı kapanacak. Neden inat ediyorsun annecim? He kuzum? He oğluşum?"

Dikkatle beni dinliyor ve yüzümü izliyordu. Ağlaması kesildi. Şimdi şaşkın şaşkın saçlarıma bakıyordu. Islak ve uçlarından sular süzülen saçlarım dikkatini çekmişti.

"Benim kucağımda huysuzluk yapıyor beyefendi."

Gece yatağın içine girmiş tabletiyle uğraşıyordu. Bir yandan da gözü bizdeydi.

"Nazlanıyor babası."

Ayazı kucağımda hoplatıp duruyordum ama uyuyacak gibi değildi.

"Gece saçlarımı kurulayacağım alsana bi Ayaz'ı."

"Güzelim huysuzluk yapıyor bendeyken."

Başka bir seçeneğimiz yok ama Gececim. Gidip evin hizmetlilerini uyandıracak halimiz yok ya.

"Alır mısın Gece? Başka bir seçenek sunmadım fark ettiysen."

Asabileşsen ruh halim bana da yabancıydı ama Gecenin üzerinde etkili gibiydi. Oflayıp puflasa da yataktan kalktı ve Ayazı kucağına aldı.

"Gel bakalım uyuz Ayaz," dediğinde bu tabir bana bir yerlerden tanıdık gelmişti ama nerden bilmiyorum.

Banyoya girip saçlarımı kuruttum çabucak. Birkaç bakım kremi sürüp odaya döndüm.

"Ee huy-"

Kafamı çevirdim ki yatakta iki erkeğin yan yana uyumuş olduğunu gördüm. Sessiz adımlarla ben de yatağa yürüdüm. Gecenin bir eli Ayazın karnının üstünde diğeri ise başının altındaydı. Üstlerinde örtü yoktu. Pike altlarında kalmıştı. Onları uyandırmamak için dolaptan başka bir pike alıp üstlerine örttüm. Yan yana uyudukları için ne kadar benzediklerini şimdi daha iyi fark ediyordum. Evet herkes Ayazı bana benzetiyordu ama ben dikkatle baktığım zaman babası benzediğini de fark ediyordum. Bu manzara o kadar güzeldi ki kayıtsız kalamadım. Hemen telefonumu alıp bir fotoğraf çektim. Daha sonra odanın ana ışığını söndürüp loş lambayı açtım. Ayaz karanlığı pek sevmiyordu.

Çabucak onların yanında yerimi aldım. Ben de elimi Gecenin elinin üstüne koydum. Bu anın büyüsü beni çok etkilemişti. Uykuya dalarken Ayazın minik elini bizim elimizin üstüne koyduğunu hayal meyal hatırlar gibiyim.

••

BÖLÜM SONU.
SİZİ EPEYCE BEKLETTİĞİM İÇİN ÜZGÜNÜM AMA FİNALE SAYILI BÖLÜMLER KALDIĞI İÇİN TOPARLAMAKTA GÜÇLÜK ÇEKİYORUM. AFFEDİN BENİ. BU BÖLÜMÜ SİZİN İÇİN UPUZUN TUTTUM. BİR SONRAKİ BÖLÜMÜ DE HEMEN YAZMAYA BAŞLAYACAĞIM. GECİKTİRMEMEYE ÇALIŞIRIM. TABİİ SİZ DE O ARADA SINIRI GEÇERSİNİZ😋

SINIR 2800 YORUM 2900 VOTE.

BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞÜNCEYE DEK ESEN KALIN CANLAR. SEVİLİYORSUNUZ. ❤️❤️

Đọc tiếp

Bạn Cũng Sẽ Thích

15.4M 104K 25
Psikopat Mafya yeni ismi KARANLIĞIN İNCİSİ olarak ve revize edilmiş haliyle beraber tekrardan wattpad de yayında. Bazı karakter isimlerinde de değişi...
845K 22 1
"Ateşe ne kadar dayanabiliyorsan, dayanabileceğin kadar günah işle." diye fısıldıyor kadın... Fısıltısı çığlık oluyor... Çığlıkları sessizliği yaratı...
15.4M 49.4K 4
"Şimdi seninle bir anlaşma yapacağız," dedim gözlerimi nefret ettiğim adamdan ayırmadan. Gözlerine baktığımda hissettiğim tek şey, benden çaldıkları...
Gece Mavisi Bởi l

Teen Fiction

7.6M 198K 71
*Düzenlemede olduğu için çelişkiler olabilir.* "Bu bizi anlatıyor aslında.Sen gökyüzüsün.Ben de üzerinde dolaşan yağmur bulutları.Gri bulutlar.Seni k...