GECENİN IŞIĞI

By buyazarneleryazar

15.3M 402K 134K

Genel Kurgu #1 Bir adam düşünün, hayatının tüm dönemlerini karanlık işlerle geçiren ve geçmişinin izlerini hâ... More

~TANITIM~
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47.BÖLÜM
48. BÖLÜM
Sırma-Sarp
Karakterlere Sorular
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
Sırma ve Sarp
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM: GECE
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜMDEN KESİT
72. BÖLÜM
SORU-CEVAP
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM
Yeni Kitap
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM
79. BÖLÜM
80. BÖLÜM
81. BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. bölümden kesit
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88. BÖLÜM
89. BÖLÜM
90. BÖLÜM
91. BÖLÜM
92. BÖLÜM
93. BÖLÜM
94. BÖLÜM
95. BÖLÜM
96. Bölümden kesit
96. BÖLÜM
97. BÖLÜM
99. BÖLÜM
100. BÖLÜM
101. BÖLÜM
102. BÖLÜM
103. BÖLÜM
104. BÖLÜM
105. BÖLÜM
106. BÖLÜM
107. BÖLÜM
108. BÖLÜM
109. BÖLÜM
ÖNEMLİ
110. BÖLÜM
111. BÖLÜM
112. BÖLÜM
113. BÖLÜM
114. BÖLÜM
115. BÖLÜM
116. BÖLÜM
117. BÖLÜM
118. BÖLÜM
119. BÖLÜM
120. BÖLÜM
121. BÖLÜM
8 MİLYONNN!
Kitap Tanıtma Fırsatı
122. BÖLÜM
123. BÖLÜM
124. BÖLÜM
FİNALE DOĞRU •PART-1•
FİNALE DOĞRU •PART-2•
FİNALE DOĞRU •PART-3•
BÜYÜK FİNALDEN UFAK BİR KESİT!!!
•BÜYÜK FİNAL•
•VEDA•
•GECE• Duyurusu

98. BÖLÜM

91.2K 2.2K 717
By buyazarneleryazar

KEYİFLİ OKUMALAR, SATIR ARASI YORUMLAR...

••

Yaşam, üstü kapanmamış bir yaradır.
-Albert Camus

••

Sabahın köründe uyanma işi hiç bana göre değildi. Gece bu konuda çok çok iyiydi. Sanki geceden kendini programlıyormuş gibi sabah erkenden kalkıyordu. Bense kafamda birisi seksen defa uyan diye seslenmeyince uyanamıyordum. Zavallı kocam başımda uyanmamı bekliyordu.

"Güzelim geç kalacağız."

Ama bedenim inatla kalkmıyordu. Gece en sonunda sitem etti.

"Uyanıyor musun uyanmıyor musun?"

Sesi tehditkârdı. Tek gözümü açıp ona baktım.

"Şimdi kalk bakalım uykucu."

Kolumdan tutup çekiştirdi beni.

"Yaa... Gece dur."

Gözlerim hâlâ yarı açık vaziyetteydi.

"Işık sinirlenmeye başlıyorum gerçekten. Uyanacaksan uyan amına koyayım ya."

Bağırması ile zihnim açılmıştı. Demek ki beklediğim komut buydu. Yataktan kalktığımda Gece hâlâ sayıklıyordu.

"Bağırmaktan anlıyorsun sen."

Giyinme odasına girdiğimde bavul bile hazırlamadığımızı fark ettim.

"Off! Gece bavul hazırlamamamışız ki."

Şimdi bir de bununla mı uğraşacaktım.

"Gerek yok bavula falan. Kimliğini al yeter."

"Pekii," diye seslenip dolabın önüne geçtim. Yolculukta rahat olsun diye eşofmanımı giydim. Üzerine de sweat geçirdiğimde sadece saçım kalmıştı. Özensiz bir topuz yapıp odadan çıktım. Gece'nin çoktan giyinmiş olduğunu henüz fark etmiştim. O da üzerine muhteşem bir şekilde yakışan bir eşofman ve sweat giymişti benim gibi. Ama benden bin kat güzel görünüyordu.

"Yüzünü yıkadın mı sen?" diye sordu azarlayıcı bir tonda. Dudağımı dişleyip koşarak banyoya girdim.

İnsanda akıl mı bırakıyorsun sen Gece!

Çabucak yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım. Bana da Gece'den bulaşmıştı kahvaltıdan önce diş fırçalama alışkanlığı. Banyodan çıktığımda Gece cüzdanını cebine koyuyordu. Siyah dar eşofmanı onu olduğundan da fit göstermişti.

"Çıkabiliriz?" dedi sorar gibi. Ona aval aval bakmayı kestim.

"Kahvaltıyı dışarıda mı yapacağız?"

Eşofmanımın ipini bağlıyordum bir yandan da.

"Evet. Hadi çıkalım."

Yanıma gelip kolunu omzuma attı. Bu şekilde merdivenleri inmek çok güç ama eğlenceli oluyordu. Bir oyana bir buyana sallanarak indik merdivenleri. Evden çıkarken kendimi hiç gezmeye gidiyor gibi hissetmiyordum. Çünkü bavul falan hazırlanmamıştım.

"Bekle burada. Arabayı çıkarıp geliyorum."

Hızlı adımlarla garaja giderken arkasından onu izliyordum. Adamın kıçı da bir ayrı güzeldi. Kusursuza yakın bir yaratılışa sahipti. Arabayla önümde durunca bir kez daha muhteşem bir kocaya sahip olduğumu düşünüp yanına oturdum. Ben kemerimi bağlarken o da aynaları düzeltti ve biraz sonra yolculuk başladı. İlk durağımız her zaman gittiğimiz restorandı. Orada bir güzel kahvaltı yapıp yola çıkacaktık. Saat dokuza geliyordu. Tam da onun ayarladığı gibi gidiyordu her şey. Programlı olmak böyle bir şeydi işte. Zaten bu kadar programlı olmasa böyle başarılı olamazdı. O, çalışmayı seven, zeki bir adamdı. Ve ben de bu adama sahip tembel bir kadındım.

"Nerelere daldın yine?"

Gözünü yoldan ayırmadan çenemi tutup kendine doğru çevirdi.

"Senin ne kadar muhteşem olduğunu düşünüyordum."

Birkaç saniyeliğine gözüme baktı.

"Öyle mi dersin?"

Başımı salladım.

"Her güzelin bir kusuru vardır bebeğim."

Ne kusuru vardı onun? Düşünmem gerekiyordu. Kaşı, gözü, dudağı, burnu her yeri kusursuzdu. Belki de onun kusuru insanlara olan tutumuydu.

"Benim kusurum ne sence?"

Cevabını aşırı merak ediyordum.

"Senin kusurun saf olman," dedi tüm dobralığıyla.

"Nasıl yani?"

Beni saf mı buluyordu?

"Saf bir kalbin var. Düşüncelerin saf. Kimseye hainlik beslemiyorsun. Ne bileyim... temizsin kızım işte. Benim gibi kalbin katranla dolu değil ki."

Sonlara doğru alaylı konuşmuş gibi yapsa da kendini bu kadar kötü görmesi beni kızdırıyordu.

"Senin muhteşem bir kalbin var Gece. Bunu sen de biliyorsun."

Alaycı bir gülüş yaptı.

"Olmadığını biliyorsun Işık. Beni ilk tanıdığında sen de öyle düşünüyordun. Ne kadar pislik bir adam demiyor muydun kendi kendine?"

Onu tanımadan önce o kadar fazla şey düşünüyordum ki onun hakkında. Hangi birini söyleyeyim. Onun bir manyak olduğunu, kalpsiz, vicdansız, egoist, kendini beğenmiş... olduğunu. Bunları ve daha nicelerini.

"Seni tanımayan insanların düşüncelerini koy ver gitsin. Ben senin ne kadar muhteşem bir kalbe sahip olduğunu biliyorum zaten."

Uzun uzun gözlerime baktıktan sonra sırıttı. Ama bir şey söylemeden önüne döndü. Onun şu anlamlı bakışları zaten yeterince şey anlatıyordu. Konuşmasına gerek yoktu.

"Noel pazartesi günü. Yarın geri mi döneceğiz?"

Gece bir anlığına kalakaldı.

"Tamamen aklımdan çıkmış. Yarın geri döneriz."

Oysa birkaç gün kalmayı planlıyordum ben. Davetlilerimiz olacağını söylemişti. Kim gelecekti ki Noel'i kutlamaya bize.

"Davetlilerimiz kim?"

Şimdi yine ne kadar meraklı olduğumu söyleyecekti bana. Buna alışmıştım.

"Seni şu huyundan vazgeçirmeliyiz."

Ne alakası var şimdi? Hayır çok normal bir şey sormuyor muyum ben? Davetlilerimizin kim olduğunu sormam kötü bir şey miydi? Ya da zor bir soru muydu?

"Sana çok zor bir soru sorduğumu sanmıyorum. Oysa sorabileceğim zor sorularım varken. Örneğin neden bir yıllığına İngiltere'ye gittiğini sorabilirim. Ya da bana bu konuda neden yalan söylediğini."

Sessizleşti. Yanakları da kızarmıştı. Kesinlikle bu konu hakkında konuşmayı sevmiyordu.

"Nerden açıldı bu konu şimdi?" Afallamış hali sesine de yansımıştı.

"Çok meraklısın diyorsun ya hani, ben de çok meraklı olsaydım bu sorunun cevabını öğrenmek için can atardım diyorum."

Ne diyeceğini bilemedi. Öylece kaldı. Üzerine gidip onu huzursuz etmek istesem de bunu yapmadım.

"Tanımadığın birkaç davetli dışında hepsi yakın çevremizden olacak," diye bir açıklama yaptı. Benden sakladığı sırrın konusu açılınca besbelli huzursuzlanmıştı. Ve çareyi soruma cevap vermekte bulmuştu.

"Tanımadığım derken?"

Ofladı ama soruma cevap verdi. 

"Yurt dışından gelen birkaç arkadaşım var. Burada yaşıyorlar. Onları da davet ettim."

Bu arkadaşlar kız değildir herhalde. Değildir canım. Öyle olsa bu kadar rahat olamazdı herhalde. Olamazsın değil mi Gece!

"Arkadaşların da hristiyan yani?"

Kafasını salladı. İkinci sorumu bekliyordu şimdi.

"Erkekler bir de?"

Tekrar kafasını sallayınca rahatlık hissi geldi. Başka sorum kalmamıştı. Gece rahatladığını bildiği için aldığı derin nefesi yavaşça bıraktı.

"Şu restoranın en sevmediğim özelliği otoparkının dünyanın öbür ucunda olması."

Ona göz devirdim.

"Amma abarttın Gece."

Arabayı ani bir manevra ile boş bulduğu köşeye park etti. Kemerimi açıp arabadan indim. Hava diğer günlere göre güzeldi. Birlikte restorana doğru yürümeye başladık.

"Yurt dışından dediğin arkadaşların üniversiteden mi?"

Başını salladı.

"Evet. Üniversitede tanıştık. Ben İngiltere'den ayrılırken onlar da Türkiye'ye yerleşmek istediklerini söylediler. Şaşırtıcı doğrusu."

Ona merakla baktım.

"Nedir şaşırtıcı olan?"

"İngiltere'den Türkiye'ye gelmek istemeleri. Hiç bilmedikleri bir ülke sonuçta. Ama şimdi sorsan benden iyi biliyorlar."

Arkadaşlarını çok merak ediyordum. Acaba görünüşleri nasıldı? Çok belli miydi yabancı oldukları? Türkçeleri nasıldı?

"Burdan sevgili yaptılar mı bari?" diye sordum muzip bir sesle. Aklım böyle şeylere kayıyordu ister istemez.

"Nerden bileyim güzelim?"

Restorana girdiğimizde her zamanki gibi karşılanmıştık. Bizim için ayrılan köşeye geçtik. Gece garsona talimatları verdikten sonra masamıza oturduk.

"Birazdan donatırlar burayı."

Her zamanki rahat tavrıyla sandalyesinde gerindi. Bazen karı koca olduğumuza inanamıyordum. Her şey ne kadar çabuk geçiyordu öyle. Hamileyim ve bir oğlumuz olacak. Gece tam da istediği gibi erkek babası olacak. Soyunun devamı garanti altında. Buna ne kadar sevindiğini çok iyi biliyordum. Bense iki erkekle nasıl başa çıkacağımı düşünüyorum. Baba oğul canıma okuyacaklardı. Acaba hangimize benzeyecekti? Eğer ona benzerse kızların canı çok yanacaktı.

   Sofra tam da kocamın dediği gibi donatılınca düşünmeyi bırakıp kahvaltıya başladım.

••

Yola tekrar çıktığımızda radyoyu açmıştım. Çünkü ikimizde arabada konuşmayı sevmiyorduk. Aslına bakarsak o sevmiyordu. Beni de buna alıştırdı. Radyoda çalan şarkıyı duyunca bana baktı. Bu şarkı ona hazırladığım doğum günü sürprizinde çalan şarkıydı. Belli ki onun da hoşuna gitmişti.

Işığın üstüne senin karanlığın mı?

Avucumun içinde senin kokun mu?

Hücrelerin böyle bir adama mı, korkuların sevdama mı yakışır?

Bu şarkıyı bizi anlattığı için sevmiştim. Gece de bizden bir şeyler bulmuştur kesin bu şarkıda.

"Sana olan aşkımı gerçek manada nerde anladım biliyor musun?"

Sorduğu ani soruyla hem kalbim hem de beynim çarpılmışsa döndü. Kafamı ona çevirip meraklı gözlerle baktım.

"Kalbinde sigaramı söndürdüğüm gün."

Vücudum ürperdi. Tüm tüylerim diken diken olmuştu. O güne dair hiçbir şey hatırlamak istemezken onun bu söylediği de neydi?

"N-ne?" Ağzımdan yalnızca bunlar çıkabildi. O günün görüntüleri zihnime doluşurken tamamen psikolojik bir şekilde göğsümün üstündeki iz sızladı.

"Bana karşı çıkabilen, diklenen tek kız sendin."

O gün ona hiç söylememem gereken bir şey söylemiştim. Ki normalde hiç ağzı bozuk bir insan değildim. Ona piç demiştim ve o da hakkımı vermişti. Kendince.

"Her şeyin istediğim gibi olmasına alışmıştım. Haliyle senin zıt tavırların bende farklı etkiler uyandırdı."

Tamamen şaşkındım. Bir şeyler daha duymak istiyordum ama bir yandan da istemiyordum.

"Benim ki biraz klasik olacak ama ben seni ilk gördüğümde çarpıldım galiba."

Güldü. O çapkın, kendini beğenmiş tondaki gülüşü günümü aydınlattı.

"Ne gariptir ki her kızda aynı etkiyi uyandırıyorum," dedi kendini beğenmiş bir şekilde. Gözlerimi kısıp ona sinirli bakışlar attım.

"Demek öyle Gece bey. Peki o kızlar benim sende uyandırdığım etkiyi uyandırabiliyor muydu?"

Egoist tavrı gitmiş yerini şaşkın hali almıştı. Yapıştırdığım laftan sonra öylece kaldı. Zafer kazanmışçasına sırıtmama karşılık göz devirdi.

"Bana benzediğinin farkında mısın?"

Bu sanki yanlış bir şeymiş gibi sesi temkinliydi.

"Ne var bunda? Senin gibi egoist olmamdan mı korkuyorsun?" diye takıldım.

Başını salladı.

"Sen kimseye benzemezsin. Eşin benzerin yok."

Abartıyordu. Beni bu kadar üstün görüp kendini aşağılamasına sinir oluyordum.

"Sana benzemek isteyen bir dolu insan var."

Acı bir tebessümle baktı bana. Daha fazla uzatmak istemiyor olacak ki cevap vermedi. Tekrardan yola döndü ve şimdi sıradaki şarkının bile hiç sırası değildi.

••

Otele geldiğimizde saat 12'ye geliyordu. Her şey Gece'nin planladığı seyirde devam ediyordu. Yarın geri döneceğimiz için biraz buruktum. Noel kutlaması Gece'nin aklından çıkmıştı ama ben aptal gibi hatırlatmıştım. Bir güncük tatilimizi dolu dolu geçirmekten başka şansımız yoktu. Odamıza girer girmez kendimi yatağa attım. Bu her zaman yaptığım bir şeydi. Gece artık bu manzaraya alışmıştı.

"Birazdan dışarı çıkarız."

Üzerindeki poları çıkardı. Baklavalarına kayan gözlerimi toparlamaya çalışırken "Nereye gideceğiz?" diye sordum. Bu halimi komik bulup sırıttı.

"Önce trileçe yiyeceğiz. Sonra da gezeceğiz."

Odaya girdiğimden beri yeni fark ettiğim bavula ilerledi ve fermuarını açtı.

"Gel güzelim. Üstünü değiştir sen de."

Vay canına. Nereden çıktı bu bavul? Yataktan fırlayıp yanına gittim. Gece kendine bir kot ve kazak çıkarıp üstüne geçirdi. Bense bu mini gardırop niteliğindeki bavulu inceledim. İçinde en az dört günlük eşya vardı. Ve biz yalnızca bir güncük buradaydık. Bunu düşünmeyi bırakıp kendime tıpkı onun gibi kot ve kazak çıkardım. Bunlar tam da benim bedenime göreydi. Birkaç kilo almıştım ama Gece işini bilen bir adam olduğu için tam da üzerime oturan eşyalardı bunlar.

"Hazır mısın?"

Dışarıda hava hafiften rüzgarlı olduğu için ceketimi de giydim.

"Evet hazırım."

Yine ikiz gibi olmuştuk. Onunla böyle yanyana gezmeyi çok seviyordum. Tam bir çift gibi göründüğümüzü düşünüyordum. Odadan çıkmadan önce telefonumu aldım. Gece de cüzdanını alınca odadan çıktık. Asansörün önünde durduk. Ne yazık ki bekleyecektik. Asansör zemin kattaydı. Gece her zaman olduğu gibi düğmeye basıp duruyordu. Elbette ki işe yaramadığını biliyordu ama bunu huy edinmiş gibiydi. Asansör geldiğinde son kez düğmeye vurup önce benim geçmem için kenara çekildi daha sonra o da arkamdan içeri girdi. Yaşlı bir çift bizim hemen arkamızdan binince birbirimize daha da yaklaştık. Gece uzanıp ilk katın düğmesine bastı. Düğmelere kesinlikle bir takıntısı vardı.

"Daha önce buraya geldin mi?" diye sordum. Başını salladı.

"Birkaç yıl önce ikizler ile gelmiştik."

Kardeşleri ile arasının iyi olması beni mutlu ediyordu. O insanlarla kolay kolay anlaşabilen bir adam değildi.

"Ben de halamı ziyarete geldiğimizde Elif ile gelmiştim Trilye'ye. İlk kez trileçe yemiştim ve bayılmıştım."

"Beğendiğim tek tatlı diyebilirim. Çikolata sevmiyorum biliyorsun. Ve benim için en ideal tatlı."

Asansörden iner inmez elimi tutup çıkışa yürüttü bizi.

"Bu otelin de sahibini tanıyor musun bari?"

Arada bir gıcıklık yapmak şarttı. Elimi tutuşu sıklaştı.

"Hayır tanımıyorum. Ayrıca her otelin patronunu neden tanıyayım?"

Omuz silktim. Cevap vermeyişim onu daha da uyuz etti.

"Yürüyecek miyiz?"

"Evet. Hemen ileride zaten."

Uzun zamandır el ele tutuşup gezmiyorduk. Dahası Gece zaten hiç sevmezdi el ele gezmeyi. Fırsatını bulmuşken sıkı sıkıya tuttum ellerini. Bir anlığına yüzüme bakıp önüne döndü. Ama dudaklarında muzur bir gülümseme vardı.

"Bir oğlumuz olacak," deyiverdim birden. İçimden gelmişti bir anda. Elimi tutuşu sıkılaştı ve gözlerime baktı.

"Evet. Veliahtımı taşıyorsun karnında."

Bunu söylerken sesinde muhteşem bir gurur vardı.  Ne kadar mutlu olduğu sesine de yansıyordu adeta.

"Bir seferlik duygularını açıkça söylesen bana?" dedim yalvarır gibi. Güler gibi bir ses çıkardı.

"Normalde gizliyor muyum ki?"

Dudak büzüp baktım ona. Dalga mı geçiyordu? Oturup da hiç bana duygularını söylediği var mıydı? Duygularını muhteşem sözlerle ifade ediyordu ama bana anlatmıyordu.

"Gizliyorsun tabii. Dürüst ol. Neler hissediyorsun bebeğimiz ile ilgili, benimle ilgili?"

Derin bir nefes aldı. Uzun bir konuşmaya başlayacak gibiydi. Ve kaldırım da epey uzundu. Yani yolu konuşarak geçirecektik.

"İlk kontrole gittiğimizde korkuyordum. Ciddi ciddi. Gece Karayel'in korkması doğa üstü bir şey bilirsin. Hissettiklerimi anlatamıyorum güzelim. Çünkü çok yoğun şeyler hissediyorum. Baba olacağım. Düşünebiliyor musun Gece Karayel baba olacak. Oğlumuza nasıl davranacağımı bilmiyorum. Sana nasıl davranacağımı bilmiyorum. Ne yapmam gerektiğini de. Sadece muhteşem şeyler hissettiğimi biliyorum. Bana şu yaşıma kadar en güzel duygular yaşatan kadın sensin. Karnında bebeğimi taşıyor oluşun ise o duyguların bin bir kat fazlasını hissettiriyor. Sen benim karanlığımın tek ışığıydın. Şimdi bir ışık daha getiriyorsun evimize."

İşte o böyle bir adamdı. Büyüleyici bir konuşma yapmıştı yine. Kendimi dünyanın en kıymetli varlığı gibi hissediyorum. Uzun konuşması beni fazlasıyla duygulandırdı. Akmamak için savaş veren göz yaşlarım savaşa yenik düşüp yanaklarımdan birer birer düştü.

"İyi ki seni tanımışım," dedim salya sümük bir halde. Kaldırımın ortasında öylece kalakaldık. Baş parmağı ile göz yaşlarımı sildi. Avcunu yanağıma yasladı.

"İyi ki iyikilerinin sahibiyim."

Kaldırımın geri kalanında ikimizde sessizleştik. Galiba ikimizde az önceki konuşmaları düşünüyorduk. Ben onun dürüstlüğünü, o ise benim iyikilerimi düşünüyordu.

"İşte. Geldik güzelim."

Fark etmemiştim bile. Hâlâ kaldırımdaydık. Etrafıma bakındım. Karşı tarafta lüks bir restoran vardı. Dışarıdan şık ve şahşalı görünüyordu.
Sağa sola bakınıp karşıya geçtik. Restoranın girişinde biri karşıladı bizi.

"Hoşgeldiniz efendim."

Ben kibarca gülümserken Gece dal düz daldı içeri.

"Şöyle eşlik edeyim size."

Adam önümüzden ilerleyip bize oturacağımız masayı gösterdi. Dışarıdan göründüğü gibi içerisi de gayet şıktı. Garson tam sandalyemi çekip oturmama yardımcı olacaktı ki Gece'nin çıkışıyla olduğu gibi kaldı.

"Sakın! Çekil."

Bir farenin kediye olan korkulu bakışlarını andırıyordu adamın şu anki bakışları. Ve hemen elini sandalyemden çekip menüyü uzattı ve koşarcasına gitti. Gece sinirle sandalyeme oturmama yardım etti. Daha sonra kendi yerine geçtiğinde hâlâ sinirliydi. Madem adamın bana yardım etmesine sinirleniyorsun o zaman bu görevi sen üstlen Gece bey! Hiçbir gittiğimiz mekanda centilmenlik yapıp da oturmama yardım ediyor musun? Elbette sandalyeme kendim oturtabilirim ama nezaketen de olsa ufak bir el atmalı. Her zaman.

"İt herif," diye tısladı sinirle. Etrafa bakındım. Neyse ki yakınlarımızdaki masalar boştu.

"Sadece kibarlık yaptı Gece. Bana özel değil. Şuraya baksana herkese aynı şeyi yapıyorlar."

Biraz ilerideki masaları işaret ettim. Başka bir garson yine bir kadının oturması için sandalyesini ittirdi. Kadın da kibarca gülümsedi. Eşi olduğunu tahmin ettiğim adamsa teşekkür eder gibi gülümsedi.

"Onların kocaları umursuzsa bu kendi sorunları."

Ne alakası var şimdi? O kadının kocası karısını umursamıyor mu yani? Gece ile yine görüş ayrılığına düşmüştük.

"Günümü ahmak bir garsonun zehir etmesine izin vermeyeceğim. Menüye bak güzelim."

Buraya ne yiyeceğimizi bilerek geldiğimiz için menüye bakmam uzun sürmedi.

"Ben karamelli seviyorum. Sen?"

Bu sefer zevklerimiz uyuyordu.

"Ben de karamelli severim," dedim sonunda ortak bir şeyimiz olduğu için mutlu çıkan ses tonumla. Etrafa bakındı. Az sonra bir garson yanımıza geldi. Bu az önceki değildi.

"Siparişlerinizi alabilirim."

Bize hiç bakmadan elindeki not defterine bakarak konuştu.

"2 tane karamelli trileçe."

Notunu aldı ve bu sefer başını kaldırı Gece'ye baktı.

"Başka bir arzunuz?"

"Hayır yok."

Garson uçarcasına uzaklaştı yanımızdan. Demek az önce yaşananlara şahit olmuştu. Ah Gece. Girdiğimiz her ortamda aynı etkiyi yaratmak zorunda mısın?

"Bazen ne düşündüğünü anlayamamak çok sinir
bozucu."

Bu beni güldürdü. Önceden de ben aynısını söylüyordum.

"Demek şimdi beni anlıyorsun ha?"

Bu sefer masumca başını salladı kendinden beklenmeyecek bir şekilde.

"Evet çok sinir bozucu. Neyse ki sen benim sana yaptığımı yapmıyorsun."

Buna da vicdan derler Gece Karayel. Sen dakika başı ne düşündüğümü yüzüme vururken ben şu dudaklarıma kapanma isteğini yüzüne vurmuyorum mesela.

"Bana yapılmasını istemediğim şeyi başkasına yapmamam gerektiğini öğreneli çok oldu."

Bu defa bakışlarında alay vardı.

"Bak bak bak. Konuştu yine filozof."

Dalga geçer tavrına karşılık ben de ciddiyetimi bozup sırıttım. Gece her daim ciddi olmayı başarırken ben niye iki dakikada parlak veriyordum böyle.

   Tatlılarımızı getiren garson afiyet olsun deyip uzaklaştı. Önce uzun uzun izledim önümdekini. Görünüşü ağzımı sulandırıyordu ve beynime sinyaller yolluyordu. Ye artık şunu. Gece başlamıştı bile yemeye. Ben de bir çatal alıp tatlının tadını tüm damağıma yaydım. Gerçekten muhteşemdi. İstanbul'da yediklerimiz bunun yanından geçemezdi. Demek ki her şeyi yerinde yemek şarttı.

"Bu harika bir şey."

Gece benim kadar tepkisini belli etmese de o da karamelin damağına yayılması hissine bayılmış gibiydi.

"Bu tatlının üç farklı sütten yapıldığını biliyor muydun?"

Ne? Sahi mi? Bunu şimdi öğreniyordum. O yüzden mi adı trileçe. Hadi canım hiç böyle olacağını düşünmezdim.

"Bilmiyordum."

"İstanbul'dakiler üç tane farklı süt kullanmaya pek özen göstermezler. O yüzden buradaki çok hoşuna gitti."

Haklıydı. Çünkü farklı bir tat olduğunu en başında anlamıştım. Bu gün de Gece'den yeni bilgiler köşemizdeydik.

••

Tatlılarımızı yedikten sonra restorandan ayrıldık. Otele kadar yürütecektik. Sıradaki durağımız bir AVM'ymiş. Bu yüzden arabayı otelden almamız gerekiyordu. Artık AVM'ye gitmekten gına gelmişti. Gece ile evlenmeden önceki hayatımda toplasan iki kere gitmişimdir AVM'ye. Şimdiyse iki günümden biri AVM'de.

Otele gelip valeden arabayı getirmesini rica ettik. Az sonra araba gelince Gece valenin cebine biraz para sıkıştırıp arabaya bindi. Ben de hemen arkasından bindim.

"KoruPark'a gittin mi güzelim daha önce?"

Duymuştum ama hiç gitmemiştim.

"Hayır. Ama duydum."

"İyi. Şimdi de göreceksin."

Vitesi attırıp arabayı ana yola çıkardı. Burası İstanbul'a benziyordu. Ama yollar daha dar ve sıkışıktı. Trafik lambaları da çok fazlaydı. Ve sanki biraz da uzun. Gideceğimiz yere tahminimce bu ışıklar yüzünden bir beş on dakika geç gelmiştik. Gece buraya daha önce gelmişti ki otoparkı eliyle koymuş gibi buldu. Arabayı uygun bir yere park edip etrafa bakındı. Ben hep nereye park ettiğimizi unuturdum ama beynine kazıdığı için otoparka iner inmez arabayı bulurdu. Elimi tuttu ve bizi yürüttü.

Yürüyen merdivenlerle yukarı çıktığımızda aşağının karanlığına alışan gözlerim ışığa yabancıydı. Birkaç dakika sonra alışabilmiştim.

"Aslında benim bir şeye ihtiyacım yok hayatım."

Gece dönüp bana baktı.

"Elbette yoktur güzelim ama siz kadınlar seversiniz alışverişi."

Bir yerde de bıkkınlık veriyordu. Şu aralar özellikle.

"Ben bir şey almayacağım sen alacaksan eşlik ederim."

İlk kattaydık. Ben öylece etrafa bakınırken Gece burayı tanıyan bakışlar atıyordu. Sessizliği çalan telefonumun bozdu. Çantamdan telefonu çıkarmak bir dünya zaman aldı. Arayan annemdi. Ekranı kaydırdım ama açılmadı. Telefon hâlâ çalıyordu ama açamıyordum.

"Allah kahretmesin. Açılmıyor Gece."

Telefonu eline aldı. O da kaydırdı ama bir türlü aramaya cevap veremedik.

"Vadesi dolmuş demek ki. Gel şu teknoloji mağazasına girelim."

Ona sinirli bakışlar attım. Telefon umrumda bile değildi şu an. Annem arıyordu ve açmayınca merak edecekti. Son bir sinirle ekrana vurunca aramayı yanıtlamış oldum.

"Alo anne."

"Kızım."

Sesi telaşlıydı. Tam da tahmin ettiğim gibi.

"Telefonum kısa bir anlığına kafayı yedi. O yüzden geç açtım. Nasılsın?"

"İyiyim kuzum. Sen nasılsın? Gece nasıl?"

"İyiyiz anne. Biz Trilye'deyiz."

"Aaa ne ara gittiniz kızım?"

"Bu sabah geldik anne yarın da döneceğiz."

Bir yandan annemle konuşurken bir yandan da Gece'yi zapt etmeye çalışıyordum. Tutmuş beni teknoloji mağazasına sürüklüyordu.

"E iyi kuzum. Ben de sizi akşam yemeğine davet edecektim ama kısmet değilmiş."

"Başka bir zamana artık annecim."

"Aynen öyle yavrum. Size iyi gezmeler Gece oğluma selam söyle. Çok öpüyorum sizi."

"Onun da sana selamı var. Görüşürüz anne."

Telefonu kapatır kapatmaz Gece'ye patladım.

"Yahu bir dursana be adam!"

Sürükleye sürükleye mağazanın önüne getirmişti beni.

"Çalışıyor işte baksana."

Ters ters baktı bana. Şu bakışlarını görmediğim tek bir gün bile yoktu.

"Bozulmuş işte. Neyin kafasındasın. Yenisini alacağız."

Alt tarafı birkaç dakikalığına kafayı yemişti telefonum.

"Gerek yok. Çalışıyor şimdi."

Gece artık kızgın bakıyordu. Her defasında itiraz etmeme sinir oluyordu ama boş yere masraf olsun istemiyordum.

"Bu gün ya da yarın elbette tamamen gidecek. Gir şuraya da yenisini alalım. Beni çok kızdırma istersen."

Oflayıp mağazaya girdim. Eşek gibi kazanıp öküz gibi yiyorduk. Artık şu para meselesine el atmalıydım.

Gece son çıkan telefonların yanına ilerledi. Her zamanki gibi en lüks olanı tercih edecekti.

"Hoşgeldiniz."

"Bunlar en son model mi?"

Adam karşılamasına karşılık vermeyen kocama karşı afallasa da sorusunu çabucak yanıtladı.

"E-evet efendim."

"Seç güzelim."

Bunlar fazla büyük ve fazla... iş adamı telefonuydu.

"Biraz daha küçük olsa olmaz mı?"

Daha fazla itiraz edersem sinirleneceğini biliyordum.

"Seç Işık."

Seçtiğim telefon benim telefonumun üst üst üst modeliydi. Siyah tercih etmiştim.

"Şu an kullanabiliyor muyuz?"

"Eee efendim. Birkaç saatlik bir açılış işlemi var. Dilerseniz etrafı dolaştıktan sonra gelip kullanıma hazır halde alın."

Tamam anlamında kafasını salladı. Mağazadan çıktıktan sonra ona döndüm.

"Boş yere masraf çıkardığını biliyorsun değil mi?"

"Bazen beyninde sorun falan mı var diye düşünmüyor değilim. Ama sonra diyorum ki yoo hayır gayet sağlamsın."

Ona alık alık baktım.

"İstediğim her şeyi alırım. Her. Şeyi. Anladın mı bebeğim? Para umurumda bile değil. Biraz daha fazla çalışsam dünyanın lideri olacağım. Bırak da biraz tadını çıkarayım."

"Pekala öyle olsun."

Artık para konusunda onunla tartışmamaya karar verdim. Haklıydı. O televizyonda izlediğim ünlülerden biriydi. Her gün hayatlarını merak ettiğim ünlülerden biri. Ve şimdi onunlayım. Para gibi bir problemimiz de yoktu. Bundan sonra ben de onun gibi davranacaktım.

   Yürüyen merdivenlerle üst kata çıktık. Mağazaların yoğun olduğu kat burasıydı.

"Şuraya girelim mi?"

Değişen tavrıma şaşırsa da bozuntuya vermeden mağazaya yürüdü. Bu markanın elbiselerine bayılıyordum kabul. Çok pahalı olduğunu es geçemezdim. Daha içeri girer girmez anlıyorsun o lüksü. Biraz gezindikten sonra çok da hoşuma giden bir şey bulamadım.

"Çıkalım."

Birlikte mağazadan çıktık ve aynı doğrultuda ilerledik. Karşımıza çıkan mağazayı görünce ikimizde birbirimize baktık.

"Girelim mi?" dedim hevesle. O da benim gibi görünüyordu. Kafasını salladı ve birbirinden renkli bebek eşyalarının olduğu mağazaya girdik. Ben büyülenmiş gibi etrafa bakıyordum. Gece ise eline minicik bir takım elbise almıştı. Güldüm. Bebeğimize bile takım elbise giydirecekti manyak adam. Etraf minicik kıyafetler ile doluydu.

Mavi bir tulum aldım elime. Ufacıktı. Allah'ım. Sanki bir anlığına bebeğimizi tulumun içinde görür gibi oldum. Gözlerim doldu. Kocama baktığımda beni izlediğini fark ettim. O da duygusal görünüyordu.

Gece hemen kenardan bir alışveriş torbası aldı ve elimdeki tulumu torbaya koydu. Birlikte etrafa bakınarak gezindik mağazada. Ben her gördüğümü almak istiyordum. Nerede bir maviş giysi varsa onu torbaya tıkıştırıyorduk. Gözüme şeker pembesi ufacık bir gelinlik ilişti. Aynı anda Gece ile göz göze geldik. Gelinliği elime aldım.

"Eğer bir gün kızımız da olursa onu çok kıskanırım."

Bu ikinci bir bebek istediğinin sinyali miydi yoksa? Gelinliğe ikimizde öylece bakıyorduk.

"Bunu da alalım mı? Çok beğendim." Ona tatlı tatlı baktım. Sanki böyle bakmasam kabul etmeyecekmiş gibi.

"Al güzelim tabii."

Bu mağaza beni çok duygu yüklü yapmıştı. Her gördüğüm eşyaya gözlerim doluyordu. Mağazadan çıkarken ellerimiz bir sürü poşetle doluydu.

"Bu günlük başka mağazalara girmek istemiyorum."

Kafasını salladı. İkimiz de aldıklarımızın heyecanındaydık. Ben bir an önce bebeğimizin doğmasını istiyordum. O da büyümesini.

En alt kata inip teknoloji mağazasına girdik. Adam bizi görünce yardımcısına seslenip telefonu getirmesini söyledi. Gece elindeki poşetleri bir anlığına bana verdi.

"Sim kartını takması yeterli. Markanın yeni geliştirdiği bir teknoloji sayesinde eski telefonundaki tüm fotoğraflar, videolar, uygulamalar bu telefona aktarıldı."

Vay canına. Gece telefonu adamın elinden aldı.

"Ücreti Karayel Holding'e yansıtıyorum. Pazartesi ödeme yapılmış olur."

Kartını da uzattı ve mağazadan çıktık. Otoparka indik ve Gece arabayı park ettiği yeri saniyesinde buldu. Elimizdeki poşetleri bagaja yığdık ve arabaya bindik. Gece arabayı çalıştırdı ve yeni telefonumu uzattı.

"Bunu da Güneş'e veririm o zaman," dedim bir dakika  öncesine kadar kullandığım telefonum için.

"Bozuk telefonu çocuğa mı vereceğiz Işık? dedi kınayan bir sesle.

"Bozuk değil ki. Sadece bir anlığına kafası gitti."

"Eğer Güneş'in bir telefona ihtiyacı varsa alabiliriz."

İhtiyacı olduğundan söylememiştim. Telefonum henüz tam anlamıyla ölmüş değildi. Çöpe gitmeyi hak etmiyordu.

"Tamam Gece. Söylemedim varsay."

Hattımı çıkarıp yeni telefonuma taktım. Eski telefonumdaki her şey bundaydı şimdi. Vay canına. Bir dolu paraydı ama gerçekten harika bir telefondu.

"Telefon için teşekkür ederim kocacığım. Yine çok bonkörsün."

Gülüştük.

"Rica ederim karıcığım her zaman."

••

BÖLÜM SONU.
FİNALE ADIMLAR KALA ÇOOK HEYECANLIYIM VE BİTMESİNİ İSTEMEDİĞİM İÇİN OLABİLDİĞİNCE GEÇ PAYLAŞIYORUM. 😥
YAKLAŞIK BİR BEŞ BÖLÜM SONRA BÜYÜK BİR BOMBA PATLAYACAK. MUHTEŞEM BÖLÜMLER SİZİ BEKLİYOR. BEN DE KURGULADIKLARIMI YAZMAK İÇİN ÇOK HEYECANLIYIM. SİZLERE YAKIŞIR ŞEKİLDE DEVAM EDECEĞİM. BÖLÜM HAKKINDAKİ YORUMLARINIZI PAYLAŞIN VE SATIR ARASI YORUMLARI UNUTMAYIN VOTEYİ DE TABİİ Kİ. SİZİ SEVİYORUM. BİR SONRAKİ BÖLÜM İÇİN SINIR 600 YORUM 580 VOTE
GEÇECEĞİNİZİ BİLİYORUM GECENİN KIZLARI. BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE ESEN KALIN. 💋💋

Continue Reading

You'll Also Like

2.8M 144K 16
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.
724 84 48
Zamanın içerisinde, birbirini takip eden akrep ve yelkovan... Döngü zamanı, hikayemizin ilk on iki bölümü geceyi, son on iki bölümü gündüzü temsil ed...
5K 1.9K 57
Gözlerinde gördüğüm ifade esaretim.
656 54 12
"Beni sen değiştirdin Eylül, geldin ve bütün düzenimi altüst ettin." ... "Yine ve yine söylüyorum güzelim beni sen değiştirdin, geldin ve benim kader...