GECENİN IŞIĞI

By buyazarneleryazar

15.3M 402K 134K

Genel Kurgu #1 Bir adam düşünün, hayatının tüm dönemlerini karanlık işlerle geçiren ve geçmişinin izlerini hâ... More

~TANITIM~
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47.BÖLÜM
48. BÖLÜM
Sırma-Sarp
Karakterlere Sorular
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
Sırma ve Sarp
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM: GECE
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜMDEN KESİT
72. BÖLÜM
SORU-CEVAP
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM
Yeni Kitap
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM
79. BÖLÜM
80. BÖLÜM
81. BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. bölümden kesit
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88. BÖLÜM
89. BÖLÜM
90. BÖLÜM
91. BÖLÜM
92. BÖLÜM
93. BÖLÜM
94. BÖLÜM
95. BÖLÜM
96. Bölümden kesit
96. BÖLÜM
98. BÖLÜM
99. BÖLÜM
100. BÖLÜM
101. BÖLÜM
102. BÖLÜM
103. BÖLÜM
104. BÖLÜM
105. BÖLÜM
106. BÖLÜM
107. BÖLÜM
108. BÖLÜM
109. BÖLÜM
ÖNEMLİ
110. BÖLÜM
111. BÖLÜM
112. BÖLÜM
113. BÖLÜM
114. BÖLÜM
115. BÖLÜM
116. BÖLÜM
117. BÖLÜM
118. BÖLÜM
119. BÖLÜM
120. BÖLÜM
121. BÖLÜM
8 MİLYONNN!
Kitap Tanıtma Fırsatı
122. BÖLÜM
123. BÖLÜM
124. BÖLÜM
FİNALE DOĞRU •PART-1•
FİNALE DOĞRU •PART-2•
FİNALE DOĞRU •PART-3•
BÜYÜK FİNALDEN UFAK BİR KESİT!!!
•BÜYÜK FİNAL•
•VEDA•
•GECE• Duyurusu

97. BÖLÜM

83.7K 2.3K 842
By buyazarneleryazar

KEYİFLİ OKUMALAR
SATIR ARASI YORUM BIRAKIN KUZULAR

Son iki saat hayatımın en heyecanlı geçen iki saatiydi. Belki Gece için de geçerliydi bu. Kahvaltımız ederken ikimizde birbirimize kaçamak bakışlar atıp önümüze dönüyorduk. Birkaç saat sonra içimde taşıdığım muhteşem varlığın cinsiyetini öğrenecektik. İkimizde de fazlasıyla heyecanlıydık.

"Bu akşam eve yeni hizmetli gelecek."

Başımı salladım.

"Tamam."

Konuşmamız bundan ibaretti. İkimiz de konuşacak bir şey bulamıyorduk. Sadece heyecanla kahvaltımızı etmiştik.

"Bırak şunları. Uğraşmanı istemiyorum."

Kahvaltılıklara elimi uzatmıştım ki Gece bıkkın bir sesle konuşmuştu. O böyle yapınca kendimi koca göbekli hiçbir iş yapamayacak bir hamile kadın gibi hissediyordum. Oysa öyle değildim. Henüz göbeğim yeni yeni çıkıyordu.

"Of Gece. Yapabiliyorum işte."

Bileğimden tuttu ve elimdeki tabağı nazikçe masaya koydu.

"Üzerimizi giyelim. Ev işleriyle akşam gelecek kadın ilgilenir."

Bıkkın bir şekilde gözlerimi devirip kafamı salladım.

"Peki, öyle olsun."

Bileğimdeki elini çekti ve kolunu omzuma attı. Bu şekilde merdivenleri tırmanmak zor oluyordu. Bir ben onun kalçasına tosluyordum bir o benim kalçama. En sonunda Gece bu düzene bir son verip beni kucakladı. Ağzımdan histerik olarak bir çığlık kaçıverdi. Dudağını dişledi.

"Senin şu çığlıkların yok mu..." dedi arzulu bir sesle.

"Eee..."

Dudaklarını yaladı ve benimkilere yanaştırdı.

"Çok fena tahrik ediyor beni."

Gülümsedim. Taaa şakaklarıma kadar uzandı yanaklarım. Gözleri ışıl ışıldı. Benimki gibi mat değil. Parlak... Şu an daha da bir parlaktı. Odamızın kapısını açıp yerle buluşturdu beni. Kalçama hafifçe şaplak atıp konuştu.

"10 dakika veriyorum sana. Marş marş."

Emri aldığım gibi giyinme odamıza koştum.

"Koşma!" diye bağırdı arkamdan.

Aldırış etmeden giyinme dolabımın önüne kadar koştum. Ne giyeceğimi düşünmem sadece 10 dakikaydı zaten. Seçenek oldukça fazla olduğu için düşünecektim. Önceden böyle bir derdim yoktu. Seçeceğim sınırlı olduğu için iki dakikamı almıyordu karar vermek. Şimdiyse koca dolap önümdeydi. Derin derin dolaba baktıktan sonra Melek anne ile beraber aldığımız salaş kazağı seçtim. Altına da rahat taytlarımdan bir tane. Tahminimden kısa sürmüştü. Saçlarımı tepeden topuz yapıp parfümümü sıktım. İçeri geçtiğimde Gece yatağımızın üzerine uzanmış vaziyetteydi. Onun giyinmek gibi bir derdi yoktu. Çünkü uyanır uyanmaz üstünü giyerdi. Çok nadir eşofmanla gezerdi. Bense utanmasam her yere eşofman ile gidecektim.

Kolundaki saate baktı ve işaret parmağını iki kere saate dokundurdu.

"12 dakika oldu hanımefendi."

Ne? Bir de saymış mı gerçekten?

"Ne olmuş yani? Ceza mı vereceksin bana?"

Hınzır bir gülüş atıp yataktan kalktı.

"Başka zaman olsa belki. Ama şimdi cezaya vakit yok. Hadi."

"Of hadi konuşma da çıkalım. Heyecandan yüreğim çatlayacak."

Odadan çıktım. Gece de arkamdan çıkıp kolunu belime doladı.

"Ne hissediyorsun?" diye sordu merakla.

Gözlerine baktım.

"İnanır mısın? Hiçbir şey hissetmiyorum."

Hamile kadınlar genelde hissederdi bir şeyler ama ben hissedemiyordum. En ufak bir düşüncem yoktu.

"Bir saat sonra öğreneceğiz."

Ses tonu heyecanlıydı. Genelde sakin bir adam olduğu için onu böyle görmek beni hem şaşırtıp hem de mutlu etmişti. İkimiz de adımlarımızı hızlandırıp evden çıktık.

"Senin arabanla mı gideceğiz?"

Sorusuna güldüm.

"Olur."

Garaja kadar birlikte yürüdük.

"Arabanı çıkarıp geliyorum. Kullanması senden."

Kırmızı bebek az sonra gözlerimin önümdeydi. Hemen önümde durdu. Arabadan indi ve eliyle referans yapıp beni sürücü koltuğuna davet etti. Kibar tavırları çok hoşuma gidiyordu. Ara sıra böyle oluyordu zaten.

"Buyrun hanımefendi."

Sürücü koltuğuna geçip kemerimi taktım. O da hemen arkamdan yan tarafıma oturdu.

"Kemerini tak." Her zaman o emretmeyecek diye düşündüm içimden.

"Vay... hatun emir de veriyor."

Dişlerimi göstererek sırıttım ona. Kemerini takınca arabayı çalıştırdım. Arka bahçenin bol çakıl taşlı yolundan geçtikten sonra şimdi ormanlık yolda ilerliyorduk. Buranın ürkütücü bir havası vardı. Issızdı.

"Ne yalan söyleyeyim. İyi bir kullanıcısın."

Yaptığı iltifat beni mutlu etmişti. Heyecandan pata küte atan kalbim şimdi daha bir hızlı atıyordu.

"Gerçekten mi?"

Tekrar aynı şeyi söylemezdi biliyorum. Başını sallamakla yetindi.

"Gururumu okşadın."

Beni övmesi hoşuma gidiyordu. Ama bunu sık sık yapmıyordu işte.

"Biraz övsene beni. Değerli hissetmek istiyorum kendimi."

Kaşlarını çatıp bakışları bana çevirdi.

"O da ne demek? Kendini değerli hissetmiyor musun?"

Ah! Hadi ama söylediğimden bunu mu anlamıştı?

"Öyle söylemedim Gece. Her şeyi anlamak istediğin gibi anlıyorsun."

Söylediğimi umursamadı.

"Önüne bak. Konuşma artık."

Merhaba gerçek Gece. Çok özlemişim seni. Emirler ve Gece.

Hastaneye kadar ikimiz de sessiz kaldık. Arabayı uygun bir yere park edip indik. Cumartesi günü olduğu için civardaki kafeler full doluydu.

"Önüne baksana."

Koluma girdi ve hızlı adımlarla yürümeye başladı. Sabırsız bir adamdı.

"Düşeceğim şimdi. Yavaş biraz."

Bana çokbilmiş bir sırıtışla baktı.

"Sence öyle bir şeye izin verir miyim?"

Yine de beni dinleyip adımlarını yavaşlattı. Hastaneye girer girmez dışarının soğuğuna tezat bir sıcaklık ile karşılaştık. Sağa sola bakınmadan asansöre doğru adımladık. Kabul şimdi ben de hızlandırdım adımlarımı. Çünkü heyecandan bayılacaktım. Asansör son kattaydı. Şimdi bir de gelmesini bekleyecektik. Çağırma düğmesine bastı Gece. Beklerken düğmeyi kıracaktı neredeyse. Deli gibi arka arkaya basıyordu.

"Bir işe yaramadığını biliyorsun."

Omuz silkti. Asansör nihayet gelebilmişti. Daha kapılar açılmadan ileri doğru adım attı Gece. Ve asansörden inen kadınla neredeyse dudak dudağa geldi. Gözlerimi sinirle kapatıp dudağımı dişledim. Sakin ol...

Kadın önce afalladı sonra kocama alıcı gözle baktı.

Tatsızlık çıkarma...

Hâlâ bakıyor bu kadın. Yolarım ama ben bunu. Gece kenara çekilip yol verdi. Yok artık ya. Nedir bu kibarlık! Hiç senlik bir hareket değil bu Gece!

Asansöre bindiğimizde patlamamak için zor tutuyordum kendimi.

"Kadının parfümünün markasını aldın mı bari?"

Sesim sertti ve sol ayağımı durmadan yere vuruyordum.

"Ne?" dedi afallamış bir şekilde.

"Diyorum ki; kadının içine biraz daha düşseydin."

Şaşırmış bir şekilde bana baktı.

"Bilerek mi yaptım Işık?"

Şimdi de o mu sinirlenmişti.

"Bir şey söylemiyorum ben sana ya. Yine suçlu ben oluyorum sonra."

Hemen başka bir noktaya odaklandım. Asansör hızla yukarı çıkarken aramızda soğuk rüzgarlar esiyordu. Asansör durdu ve bu defa da ben beklemeden bir adım attım. Ama asansör sarsılınca dengemi kaybettim. Gece atik bir şekilde belimden kavradı beni.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen!"

Sert çıkışı beni daha da sinirlendirdi.

"Bağırmasana!"

Ben de bağırıyordum. Kahretsin biz ne yapıyoruz böyle? Sakin olmamız lazımdı.

"Dengeni kaybedip düşseydin ne yapacaktım ben! Ya bebeğe bir şey olsaydı? Aptal aptal hareketler yapma bir daha."

Sesinde bariz bir panik vardı. Korkmuştu. Gerçekten paniklemişti.

"Şey... tamam pardon."

Gözlerini kısıp burun deliklerini genişletti. Of Gece. Şöyle bakma işte.

"Pardon diyor ya."

Koluma girip beni yürüttü.

"Anlaşıldı senin kolundan çıkmamak gerekiyor."

Ona tip tip baktım. Şimdi konuyu uzatıp yok yere kavga etmek vardı ama neyse. Doktorun odasına gidene kadar kendi kendime söylendim. Kapının önünde durup soluklandım. Gece her zaman olduğu gibi destursuz girdi yine içeri. Odada hasta yoktu. Figen hanım masada oturuyordu.

"Selam Figen."

Figen hanım başını kaldırıp bize baktı. İkimize de sıcakkanlı birer gülücük attı.

"Hoşgeldiniz. Oturun şöyle."

Tam ileri doğru adım atacaktım ki Gece nazikçe bileğimi kavradı.

"Bebeğin cinsiyetini öğrenmek istiyoruz." Figen hanım ağzını açıp bir şey diyecekti ki Gece onu da durdurdu. "Hemen şimdi."

Gece'nin bu tavırlarına göz devirip geçti kadın. Daha sonra da yerinden kalktı. Gece'ye az önceki davranışı yüzünden sinirli bakışlar atsam da umrunda değildi. Her zamanki haliydi işte.

"Işıkcım gel böyle."

Gösterdiği yere geçtim. Yatak şeklindeki yere uzanırken Gece tüm kibarlığıyla koluma girdi ve yardımcı oldu. Yatar yatmaz da ikinci adımın ne olduğunu çok iyi bilir gibi Figen'in gözüne baktı ve onay aldı sanki. Daha sonra da kazağımı sıyırıp göbeğimi açtı. O tüm bunları yaparken dudaklarımda bir gülücük belirdi. Bu halleri çok sevecen görünüyordu.

Figen hanım göbeğime jel gibi bir şey sürdü. Gece yanı başımızda dikkatle onu izliyordu. Jeli göbeğime yaydıktan sonra eline aldığı aleti göbeğimde gezdirmeye başladı.

"Göbeğin ne kadar da ufak öyle. Oysa 4. ayınıza girdiniz."

Gece ile birbirimize panikle baktık. Ben sormadan Gece sordu.

"Bu bir sorun teşkil ediyor mu?"

Figen gülümseyerek başını salladı.

"Hayır Gece bu bir sorun değil. Hatta benim hamilelik sonrası vermeye çalıştığım 10 kiloyu düşünürsek hiç sorun değil," deyip güldü. Demek o da anneydi.

"Sen gerçek bir su aygırı gibiydin Figen."

Samimi atışmaları beni güldürüyordu ama bir yandan da nereden tanıştıklarını merak ediyordum. Figen hanım gözlerini kısarak Gece'ye baktı.

"Demek öyle." Figen alınmış gibi göründü.

"Her zaman gerçekleri söylerim." Gece'den özlü sözler köşemizde bu gün.

Figen hanım nihayet bana döndü ve Gece'yi şikayet eder gibi baktı.

"Ah senin bu kocan..."

Elindeki cihazı gezdirmeye devam etti. Dikkatli gözlerle monitöre baktı. Ben de bakındım. Ama geçen seferki gibi hiçbir şey görememiştim.

"Kalp atışlarını duymak ister misiniz?"

Kalbim heyecanla atmaya başladı. Titrek bir sesle evet dedim. Gece onu bile söyleyememişti. Kitlenmiş vaziyette monitöre bakıyordu.

Az sonra etrafta dünyanın en güzel melodisi yankılanmaya başladı. Hızlı ve ritimli. Gözlerim yaşardı. İçimde atan kalbin sesini duymak, ona ilahi bir bağla bağlı olduğumu tekrar hissettirdi bana.

"Yüce İsa aşkına!"

Kocama baktım. Bu sesi büyülenmiş gibi dinliyordu. Onun da gözlerinde hafif bir ıslaklık geziniyordu.

"Sen sormadan ben söyleyeyim Işıkcım. Evinize Jünior Gece geliyor."

İşte şimdi tutmak için direndiğim göz yaşlarımı serbest bırakmıştım. Fark etmez diyordum ama içimde bir yerlerde erkek olmasını isteyen bir taraf vardı. Şu an o taraf coşkuyla kutluyordu bu haberi. Gece ile göz göze geldiğimizde sağ gözünden bir damla yaşın aktığını gördüm. İlk damla sağ gözden akıyorsa eğer, o mutluluk göz yaşıdır. Gece eğilip alnıma uzun bir öpücük kondurdu. Gözlerini gözlerimden ayırmadan fısıldadı.

"Size öyle güzel bir hayat sunacağım ki..."

••

Hemen herkes belirli bir yaşa kadar şunları söylemiştir. Bu yaşadığım en güzel andı. Bu an ilk, okul günü olabilirdi, istediği bir kıyafetin alınması olabilirdi, son model bir telefona sahip olmak olabilirdi. Ya da hayatının aşkıyla evlenmek olabilirdi. Bu sabaha kadar hayatımın en güzel anı nikah masasında Gece'ye evet dediğim andı. O an benim için hayatımın paha biçilemez güzellikteki anıydı. Sevdiğim, aşık olduğum adamın karısı olduğum an... Tüm hayatım boyunca yaşamadığım mutluluğu o an yaşamıştım. O mutluluğu da Gece yaşatmıştı bana. Şimdi ise hayatımın en güzel anını yine o yaşatmıştı bana. Aslında ikimiz de birbirimize yaşatmıştık bu anı. Bebeğimizin kalp atışlarını duyduğumuz an benim için en güzel andı. Minik kalbinin o hızlı hızlı atışı... Ömür boyu unutmayacağım ilk ve tek sesti. Aslında belki tek değildi. Çünkü ilk anne deyişini de ömrüm boyunca unutacağımı sanmıyorum. Demek ben bir erkek annesi olacaktım. Evimizde junior bir Gece'nin emeklediğini hayal etmek çok zevkliydi.

"Hayatım."

Merdivenin başından bana seslenen kocama baktım. Çalışma odasına kapanmıştı hastaneden geldikten sonra.

"Efendimmm," diye seslendim.

"Hizmetli kadın birazdan burada olacakmış. Birkaç işim daha var. Gelince bana haber ver."

"Tamam."

Tekrar işinin başına döndü. Bu kadar işkolik olmayı nasıl beceriyordu hiç anlamıyorum. Bir gün bile işten sıkıldığını söylememişti bana. Bazı zamanlarda canına tak etmiyor da değil elbette. Ama olabildiğince bana belli etmemeye çalışıyordu. Tabi ben onu çok iyi tanıdığım için anlıyordum. Son zamanlarda çok stresliydi. Bunu görebiliyordum ama sormak istemiyordum. Çünkü bu defa da onu üzdüm diye kendine kızacaktı. Akışına bırakıp kendi kendine halletmesini beklemek en iyisiydi. Umarım stres yaptığı tek şey işleridir.

Çalan zil düşüncelerimi dağıttı. Kalkıp kapıyı açtım. Karşımda, ellili yaşlarının ortalarında, saçları hafif hafif kırlaşmış, boncuk gözlü bir kadın vardı.

"Merhaba Işık hanım."

İçeri davet ettim.

"Merhaba lütfen geçin şöyle."

Kadın bana kaçamak bir gülüş atıp içeri geçti. Sanki bana tanıdık gibi geliyordu. Melek annenin evinde görmüş olabilirdim belki de.
İçeri geçtiğimizde aklıma Gece geldi. Beni de çağır demişti.

"Hemen döneceğim," deyip koltuktan fırladım. Merdivenleri çabucak çıkıp çalışma odasının önünde durdum.

Kapıyı iki kez tıkladım. Bunu neden yapıyorum bilmiyorum ama alışkanlık olmuş.

"Kadın geldi."

Gözlerini önündeki kağıtlardan kaldırıp bana baktı. Koltuğu geriye doğru itip kalktı.

"Hadi."

Elimden tutup odadan çıkardı bizi. Merdivenlerin yarısına geldiğimizde kadın üzerine çeki düzen verip etrafa attığı bakışları kesti. Bize odaklandı. Gece'yi görünce gülümsedi.

"Hoşgeldin Nuran."

Geceee! Bu adamda hiç mi saygı ibaresi yok. Kadın ondan yaşça büyüktü.

"Hoşbuldum Gece bey oğlum."

Gece ellerimizi ayırdı ama yanyana oturuyorduk yine.

"Nasılsın?"

Kadın çekingen bir bakış attı bize.

"Allah'a hamd olsun iyiyim."
Bir ara afallar gibi oldu sonra devam etti. "Siz nasılsınız evladım?."

"Biz de iyiyiz Nuran hanım."

Gece yerinde dikleşti ve boğazını temizledi. Bu demek oluyor ki ciddi bir konuşmaya giriyoruz.

"Eşin ve torunların ile arka taraftaki müştemilatta kalabilirsin. Yollarda heder olmana gerek yok. Yarın sabah da başlarsın."

Acaba oturmadan önce konuşmasını hazırlamış mıydı?

"Peki, siz nasıl isterseniz."

"Eklemek istediğin bir şey var mı güzelim?"

Öylece kalakalmıştım. Gece insanlarla konuşma konusunda çok iyiydi. Hiç düşünmeden olduğu gibi konuşuyordu. Arada hiçbir filtre ve rütbe farkı olmaksızın.

"Ee... şey, yok sanırım."

Gece ayaklanınca Nuran teyze de ayaklandı.

"Öyleyse yarın görüşürüz Nuran."

Elini uzattı, el sıkıştılar ve Gece bana döndü.

"Biraz daha işim var güzelim."

"Tamam problem değil."

Gece merdivenlere doğru giderken Nuran teyze de kapıya doğru yürümeye başladı.

"Sizi Melek annenin evinde görmüş olabilir miyim?" siye sorduğumda bana gülümsedi.

"Olabilirsiniz Işık hanım. Ordan buraya transfer oldum."

Söylediği şey beni güldürdü. Sıcakkanlı bir kadındı.

"Yalnız şu hanımı kaldırsak?"

"Tövbee... o ne demek öyle Işık hanım. Gece bey oğlum mahveder beni."

Çoğu insanda olduğu gibi kocam yine bir öcü niteliğindeydi Nuran teyze için.

"Gerçekten hanım demenize gerek yok. Kendimi çok büyük hissediyorum."

Yüzümü inceledi. Gözlerime takılı kaldı gözü. Hemen hemen aynı renkteydi gözlerimiz.

"Gelin hanım diyeyim öyleyse. Böyle rahat hisseder misiniz?"

Başımı sallayarak gülümsedim.

"Pekala öyle olsun. Yarın görüşürüz Nuran teyze."

Kapıyı açtı ve çıkmadan hemen önce konuştu.

"Gece bey oğlum epey bir aşık olmuş sana belli."

Söylediği şey beni hem utandırıp hem de mutlu etmişti.

"Nasıl anladınız?"

Başını iki yana sallayıp tatlı tatlı güldü.

"Bakışları, hal tavırları... Onu daha önce böyle görmemiştim gelin hanım."

Bunu söyleyen ilk kişi değildi. Gece'nin yakın çevresinden kim varsa hep böyle söylüyordu.

"Yarın görüşürüz gelin hanım."

O, bahçenin taşlı yolundan yürüyüp giderken ben de salona geri döndüm. Gece'nin işi uzun muydu acaba? Odasının önüne geldiğimde yine aptal bir alışkanlıkla kapıya vurdum. Ama içerden ses gelmedi. Kapıyı açıp girdim.

"Kapıyı neden çalıyorsun şapşal?"

Başını önünden kaldırmadan konuşmuştu. Omuz silktim.

"Ne yapayım alışkanlık olmuş?"

Kafasını kaldırmadan gözlerini kaldırıp bana tehlikeli bakışlar attı.

"Son zamanlarda sen kapıyı çalınca yine bir patron sekreter oyunu mu geliyor acaba diye düşünmüyor değilim." Sesinde muzip bir ifade vardı. Söylediği beni de muzipliğe itti.

"Tabii sen de hemen patron havalarına giriyorsun öyle değil mi?"

Döner koltuğunu geriye itip dizine vurdu. Yanına gittiğimde belimden tutup dizine oturttu beni.

"Ben her zaman patronum bebeğim."

Burnunu boynuma sürttü. Bunu her yaptığında huylanıyordum.

"Bir şey sorabilir miyim?"

Başını aşağı yukarı sallayınca dudakları boynumda gezindi.

"Doktor Figen'i nereden tanıyorsun?"

"Annemin kardeşi."

Ne? Gerçekten mi? Ya! Gecenin bir köründe kadını arayıp prezervatif kullanmadığımızı söylemişti Gece. Lanet olsun! Melek anneye söylememiştir umarım.

"Figen Taşer Güney'di yanlış hatırlamıyorsam."

Başını salladı yine. Şimdi boynuma gömdüğü kafasını çıkarmıştı. Ben sormadan o cevapladı.

"Kocasının soyadı Güney."

Ben de bir an Melek anne ile bir akrabalığımızın olacağı düşüncesine kapılmıştım saçma bir şekilde.

Belki de kocası ile akrabasındır?

Çok uzak bir ihtimal.

"Başka teyzen, dayın falan var mı?"

Bak yine bilmediğim bir şeyler çıkıyordu işte.

"Ne yapacaksın? Boşver," diye geçiştirdi beni. Ben ona öylece baka kalırken beni dizinden kaldırıp ardından o da kalktı. "İşlerim bitti. Film izleyelim."

İtiraz etmeyecektim. Çünkü çok bir seçeneğimiz yoktu zaten.

Çalışma odasından çıkıp sinema odasına gittik. Buraya en son Elif ile gelmiştik.

"Kartepe'ye gidecektik," dedi bir anda yeni anımsar gibi. Evet öyle bir konu geçmişti birkaç gün önce.

"Bir güncük için gitmeyelim bence."

Bir süre düşündü.

"Eğer gitmek istiyorsan pazartesi işe gitmem. Salı da bir kaçamak yapabilirim."

Güzel olabilirdi ama aklıma bir ayrıntı takıldı.

"İyi de Gece ben zaten kayak yapamam. Kartepe yerine başka bir yere gitsek?"

Gece başını aşağı eğip salladı.

"Bazen çok aptal olabiliyorum. Hamile karımı Kartepe'ye götürecektim neredeyse."

Gülümsedim. Sinema koltuklarına kendimizi attığımızda Gece uzaktan kumanda ile televizyonu açtı.

"Nereye gitmek istersin?"

Omuz silktim.

"Gezilecek pek bir yer bilmiyorum. Sen seç."

"Tamam. Trilye'ye gidiyoruz."

"Bursa'ya mı?" dedim heyecanla. En son lise son sınıftayken gitmiştim Bursa'ya. O da halamları ziyaret etmek içindi zaten.

"Evet güzelim. Türkiye'de kaç tane Trilye var ki?" diye takıldı bana.

"Dalga geçmesene ya."

Kolunu belime dolayıp beni kendine çekti.

"Küsme hemen. Seç bakalım filmi."

"Sıcak Kalpler."

Kapağı dikkatimi çekmişti.

"Zombi filmleri sever miydin sen?"

Zombi mi? Ben kapağa bakınca daha çok aşk filmi sanmıştım.

"Güzel film, kesinlikle hoşuna gidecek."

Filme tıkladı. Giriş bölümlerini geçip başlangıca geldi. Yayıldığım koltukta ona biraz daha yanaşıp kendime rahat bir pozisyon aradım. Az sonra kafamı göğsüne koyunca aradığım yeri bulmuş oldum.

Filmin sonlarına gelirken meraklıydım. Klasik bir zombi filmi değildi. İçinde aşk da vardı ve iki zıt şey çok güzel harmanlanmıştı. Final sahnesi yaklaştıkça heyecanım daha da artıyordu. (Finali söylemiyorum belki izlemek isteyen vardır.)

Muhteşem bir şekilde bitmişti ve kendimi bu filmi seçtiğim için tebrik etmiştim.

"Bir film daha?" dedi Gece yarı kapalı gözlerle.

"İkimizin de uykusu geldi baksana. Uyuyalım bence."

Başını salladı ve beklemediğim bir anda beni kucağına aldı.

"Belini inciteceksin. İndir beni, yürürüm ben."

Başını iki yana salladı.

"İçinde veliahtımı taşıyorsun. Seni yormak istemem."

Neşeliydi sesi.

"E peki madem."

Odamıza kadar kucağında gittim. Beni buna alıştırmasa iyi olurdu.

"Sabah 9 gibi yola çıkarız."

"Nuran teyze gelecek ama."

Beni yatağa bırakırken üzerindeki tişörtü çıkardı.

"Gelsin güzelim. Bizimle işi ne onun?"

Yanıma yattı ve beni göğsüne çekti.

"Anahtarı var mı ki?"

Başını salladı.

"O kadar ufak ayrıntılara takılıyorsun ki..."

"Haklısın galiba."

Dudaklarına yaklaşıp minik bir öpücük kondurdum.

"İyi geceler kocam..."

O da tıpkı benim gibi minik bir öpücük kondurdu dudağıma.

"Bu senin için."

Tekrar bir öpücük kondurdu ama bu defa yanağıma.

"Bu da oğlumuz için..."


••


BÖLÜM SONU.

BİR SONRAKİ BÖLÜM İÇİN SINIRIMIZ 500 YORUM 500 VOTE.
SİZİ SEVİYORUM. BİR AN ÖNCE GÖRÜŞMEK DİLEĞİYLE ESEN KALIN..❤️❤️💋💋

Continue Reading

You'll Also Like

1.5M 69.5K 69
Herkes onun vicdanını yitirmiş, gözü dönmüş bir adam olduğunu söyledi. Beni kullandığını, sırf güç uğruna beni harcayacağını söyledi. Kimseye inanmad...
742K 22.5K 24
Sevgiden nefrete dönüşen imkansız bir aşkın hikayesi. "Onlar cehennemi yaşayacak, Aşk cennetin dilinden onlara kalan tek an olarak kalacak, bu aşkın...
SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

1.3M 84.4K 7
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
Tutsak By .

Romance

15.5M 490K 52
"Birlikte güldüğün birine aşık olmak kolaya kaçmaktır; ben seninle ağlamaya bile aşığım." Sıradan başlayan planlı bir intikam oyunu; ne denli büyük b...