GECENİN IŞIĞI

由 buyazarneleryazar

15.3M 402K 134K

Genel Kurgu #1 Bir adam düşünün, hayatının tüm dönemlerini karanlık işlerle geçiren ve geçmişinin izlerini hâ... 更多

~TANITIM~
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47.BÖLÜM
48. BÖLÜM
Sırma-Sarp
Karakterlere Sorular
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
Sırma ve Sarp
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM: GECE
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜMDEN KESİT
72. BÖLÜM
SORU-CEVAP
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM
Yeni Kitap
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM
79. BÖLÜM
80. BÖLÜM
81. BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. bölümden kesit
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88. BÖLÜM
89. BÖLÜM
90. BÖLÜM
91. BÖLÜM
92. BÖLÜM
93. BÖLÜM
94. BÖLÜM
95. BÖLÜM
96. Bölümden kesit
97. BÖLÜM
98. BÖLÜM
99. BÖLÜM
100. BÖLÜM
101. BÖLÜM
102. BÖLÜM
103. BÖLÜM
104. BÖLÜM
105. BÖLÜM
106. BÖLÜM
107. BÖLÜM
108. BÖLÜM
109. BÖLÜM
ÖNEMLİ
110. BÖLÜM
111. BÖLÜM
112. BÖLÜM
113. BÖLÜM
114. BÖLÜM
115. BÖLÜM
116. BÖLÜM
117. BÖLÜM
118. BÖLÜM
119. BÖLÜM
120. BÖLÜM
121. BÖLÜM
8 MİLYONNN!
Kitap Tanıtma Fırsatı
122. BÖLÜM
123. BÖLÜM
124. BÖLÜM
FİNALE DOĞRU •PART-1•
FİNALE DOĞRU •PART-2•
FİNALE DOĞRU •PART-3•
BÜYÜK FİNALDEN UFAK BİR KESİT!!!
•BÜYÜK FİNAL•
•VEDA•
•GECE• Duyurusu

96. BÖLÜM

179K 2.4K 813
由 buyazarneleryazar

KEYİFLİ OKUMALAR
🔥🔥

NOT: BU BÖLÜMÜN İLK KISIMLARI (+18) OLACAK. RAHATSIZ OLANLAR ATLASIN. DEVAM EDEBİLİRSİNİZ YAZISINDAN SONRASI (-18)

(İğrenç bir espriydi kabul ediyorum😂😂)

--

Acı çekmekten korkan biri, zaten korktuğundan acı çekiyordur.
-Michel de Montaigne

--

HATIRLATMA!!!
"Oyun dedim ya Gece. Hadi çok zevkli olur. Oyunun ismi Sekreterin Patronu Baştan Çıkarıp Kendini Düzdürmesi."

Kocam hâlâ dik dik bakıyordu bana. Ama karşı çıkmamıştı. Gece'nin üzerinden kalkıp üstüme çeki düzen verdim. Ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu. Ben kapıya doğru yürürken o da beni izlemek için doğrulmuştu. Kapının dışına çıktım ve külotlu çorabımı iç çamaşırım ile birlikte çıkardım. Elbisenin düğmeli olduğunu henüz fark etmiştim. İlk iki düğmeyi açıp kapıyı tıklattım. Bu oyun gerçekten çok zevkli olacaktı.

--

Gece kapının dışına çıkmamın oyunun bir parçası olduğunu anlamadığı için kapıyı tıklattığımda gir dememişti. Kapıyı açıp içeri girdiğimde mahçup tavırlarla yanına doğru yürüdüm. Bunu yaparken dudağımı dişliyordum. Rolüme fazlasıyla kaptırmıştım kendimi.

"Şey... Gece Bey ben istediğiniz dosyayı sanırım unuttum." Dudağımı dişledim ve ona kısık gözlerle alttan alttan baktım. Ne yaptığımı anlamıştı sonunda. Başını eğip iki yana salladı. Başını kaldırdığında ciddiydi. Sanırım oyunuma dahil olmayı kabul etmişti.

"Işık hanım, oysaki ben sizi evime dosyayı getirin diye çağırmıştım. Eliniz boş gelesiniz diye değil."

Ov! Gerçek Gece buydu işte. Mahçup tavırlar sergiliyordum karşısında.

"Üzgünüm Gece Bey. Aklımdan çıkıvermiş. Sizin için yapabileceğim başka bir şey var mı?"

Gözlerimi aç bir şekilde vücudunda dolaştırdım. Gözgöze geldiğimizde sırıtmamak için zor tuttum kendimi. Kesinlikle rolümü muhteşem oynayacaktım. Bu çok zevkli olacaktı çünkü.

"Benim için yapabileceğiniz başka bir şey yok. Çıkabilirsiniz Işık Hanım."

Ha? Zoru oynuyordu demek. Tamam madem öyle ben de zoru başaracaktım öyleyse. Bu oyun onun da hoşuna gitmiş olacak ki hâlâ bitirmemişti. Ona doğru yaklaştım.

"Ama ben düşünmüştüm ki... siz beni evinize çağırdınız... bir şeyler yaparız sanmıştım."

Saçlarımı omuzlarımdan geriye attım. Ellerimi yelpaze gibi kullanıp yüzüme yelledim.

"Burası çok sıcak değil mi? Siz de yanmadınız mı?"

Yatağın tam ucunda, karşısında durdum. O da rolünü kavramıştı. Bana karşı koymaya çalışır gibi yutkundu.

"Odanın ısısı gayet normal Işık hanım."

"O zaman, sanırım ben fazla giyiniğim."

Bunları gerçekten ben mi söylüyordum? Demek benim de içimde bir sekreter varmış.

Gece kendine karşı koymaya çalışıyordu. Ne diyeceğini kestirememişti.

"Sizin için klimayı açabilirim Işık hanım."

Yatağın ucunda oturuyordu. Aralıklı bacaklarının içine girdim. Şimdi aramızda mesafeler vardı.

"Klimayı değil de... düğmelerimi açsanız."

Neredeyse rolden çıkıp kahkahalar ile gülecektim. Bu oyun sandığımdan da eğlenceliydi. Ellerini tuttum.

"Işık hanım ne yapıyorsunuz?" Gece ellerini çekmeye çalıştı. Tamam, o da artık tamamen role girmişti.

"Lütfen düğmelerimi açın efendim. Fazlasıyla yanıyorum."

Ellerimi omuzlarına koydum. İkilemde kalmış gibi yaptı ve daha sonra ellerini düğmelerime çıkardı.

"Düğmelerinizi açacağım ama biraz sonra gideceksiniz. Anlaşıldı mı Işık Hanım?"

Başımı aşağı yukarı aheste aheste salladım. Bacak aram tutuşuyordu. Birbirine bastırmamak için zor tutuyordum kendimi. Çıplak etimden aşağı birkaç damla su bacaklarıma indi. Gece düğmelerimi açarken ben de omuzlarına masaj yapıyordum.

"Bu ara çok gerginsiniz Gece Bey. Size masaj yapmamı ister misiniz?"

Dudaklarımı büzerek konuşuyordum. Düğmelerimi aralayan Gece göğüslerime bakmamak için gözlerime baktı.

"Hayır Işık hanım gerek yok. Düğmelerinizi de açtım. Şimdi çıkabilirsiniz."

Ellerime ensesine yerleştirdim. Hafifçe eğilip bacağım kaşınıyormuş gibi yaptım. Bu sefer göğüslerim neredeyse ağzına girecekti. Kafasını çevirdi. Gece Bey fazlasıyla iradeliydi. Ama ben de sekretersem onun bu iradesini yerle bir edecektim.

"Yardımcı olur musunuz efendim, bacağımın arka tarafı da kaşınıyor."

Arkamı dönüp elbisenin eteklerini kaldırdım. Şu an çıplak etimi gören Gece kısık bir sesle küfretti.

"Kaşınan yer neresi Işık hanım?"

Omzumun üstünden başımı çevirdim ve elini elimin içine aldım. İri ellerini bacaklarımın tam arasına ıslaklığımın ortasına götürdüm. Dudaklarını dişledi. Başımı önüme çevirdim. Ona bakmıyordum.

"Kaşır mısınız Gece Bey?"

Kıvrak hareketler ile kendimi parmağına sürttüm. Bu yaptıklarıma o da inanamıyordu. Parmaklarını yavaşça hareket ettirdi. Kaygandım. Sırılsıklam. Parmağı klitorisime değdiğinde bacaklarım titredi.

"Çok fazla terlemişsiniz Işık hanım," dedi oyuncu bir edayla. Omzumun üstünden ona kısık gözlerle baktım.

"Anlasanıza Gece bey, sizin için sırılsıklam oldum."

Dudağımı dişledim. Vücudumu ona doğru döndürdüm.

"Sizin de istediğinizi biliyorum. Görebiliyorum."

Gözlerim erkekliğine kaydı. Muhteşem bir şekilde kumaşı zorluyordu. Neredeyse fermuar engelini yırtıp aşacaktı.

"Nereden çıkardınız bunu?"

Elbisenin eteklerini serbest bırakıp önünde diz çöktüm.

"Size ellememe izin verin lütfen."

Gözlerine talepkar bakışlar atıyordum. Dişlerini sıktı.

"Işık hanım çıkar mısınız odadan?"

Sesi sertti. Elimi erkekliğinin üzerine götürdüğümde kaşlarını çattı.

"Hayır! Işık hanım ben sizi dışarı çıkarmadan siz çıkın."

Israrcı sekreter vazgeçmeyecekti. Avuç içimi bastırdım ona.

"İnkar etmeyin, siz de beni istiyorsunuz. Şuna bakın ne kadar da devleşmiş."

Elimin altındaki erkekliğine avucumu bastırdım.

Diliyle dudaklarını ıslattı. Sanırım pes edecekti. Patronu baştan çıkarmıştım galiba.

Bileğimi kavradı ve elimi ittirdi.

"Odamdan çıkın Işık hanım."

Demek zoru oynamakta ısrarcısın Gece. Pekala öyle olsun.

"Beni becermenizi istiyorum. Lütfen efendim."

Kucağına oturdum. Çıplak kadınlığım organının üstünde ıpıslaktı.

"Olmaz! Yapamam!"

Karşı çıkarken muhteşem bir şekilde daha da büyüyordu altımda. Hareket ettim üzerinde.

"Lütfen efendim, beni becermenizi istiyorum. Yalvarırım. Sizi içimde istiyorum."

Dudaklarını dişledi. Kıpkırmızı olduğunu düşündüğüm yanaklarıma baktı.

"Seni becermeyeceğim. Hayır! Çekil üstümden."

Onu bir anda yatağa ittim. Sırt üstü yatağa devrildiğinde ben de üstündeydim.

"Size iş dışındaki hünerlerimi göstermeme izin verin."

Kıvama geliyordu. Gömleğinin düğmelerini açmaya başladım. Bana engel olmuyordu.

"Gevşeyin Gece Bey, sizi rahatlatacağım."

Düğmeleri teker teker açtıktan sonra ceketini çekiştirdim. Hafifçe doğruldu ve ceketi çıkarmama yardımcı oldu. Daha sonra gömleği de çıkardı.

"Işık hanım..."

Sesi arzuluydu.

"Gece bey... sizi o kadar uzun zamandır arzuluyorum ki..."

Dudaklarımı göğsüne bastırdım. İnce tüy yumağında çenemi gezdirdim.

Yavaşça yukarı çıkıp boynuna yöneldim. Sıcak nefesimi boynuna bıraktığımda sertçe yutkundu.

"Bana, beni istediğinizi söyleyin," diye fısıldadım. Hemen ardından boynunu emmeye başladım. Erkekliği kasıklarımda hüküm kurmaya başlamıştı.

"Ah! Senden uzak durmalıyım. Yapma."

Çekilmeye çalıştı.

"İstediğinizi biliyorum. Tadımı merak ediyorsunuz," deyip kendimi ona sürttüm. Gözlerini yumdu. Açtığında o kadar yoğun ve koyuydu ki...

"Bunu siz istediniz," dedi ve beni bir anda altına aldı. Elbiseyi üzerimden çıkarırken parçaladı. Altımda bir şey yoktu. Sütyen engelini de çabucak aşmıştı.

"Uzun zamandır karşı koymaya çalışıyordum. Beni buna sen zorladın," deyip bileklerimi tuttu. Az önce çıkardığım kıravat ile bileklerimi bağladı.

Ah! Hayır ama! Bunu istemiyorum ki ben.

Karşısında çırılçıplak kaldığımda bana iştahla baktı.

"Her gün ofisimin için kıçını sallaya sallaya dolaşarak beni azdırmaya çalıştın," deyip kalçama bir şaplak attı. İnledim.

"Ah, lütfen Gece bey!"

"Senden istediğim dosyayı unuttun!"

Mahçup bir ifade ile baktım ona.

"Üzgünüm Gece bey. Siz dosyayı evime getir deyince heyecandan unutmuşum."

Dudağını dişledi.

"Demek öyle ha?"

Baş parmağı ve işaret parmağı arasına aldığı göğüs ucumu tırnakları ile sıktı.

"Ah! Canımı yakıyorsunuz Gece Bey."

Sırıttı.

"Seni becermemi istemiştin. Ben sert bir adamım Işık hanım."

Diğer göğüs ucuma da aynı işkenceyi yaptı. Yanan, sızlayan göğüs ucum anlamsız bir zevk veriyordu bana. Başımı arkaya atıp inledim. Bacak aram sırılsıklamdı ve altımdaki saten çarşafın ıslandığına dair yemin edebilirim.

"Çok sertsiniz Gece Bey. Sert ve seksi. Sizi her gördüğümde beni becerdiğinizi hayal ediyorum. Ofisteki o geniş masada bana sahip olduğunuzun hayali ile yaşıyorum."

Garip bir ifade ile baktı bana. Birkaç saniye sonra üzerime eğildi. Göğüs uçlarımdan birini ağzına götürdü. Sertçe emdi. Yaladı, ısırdı.

"Ah Gece Bey! Çok sertsiniz. Buna bayılıyorum."

Göğüslerimi ona doğru ittim. Bir eliyle de yoğuruyordu diğer göğsümü. Ağzım açık kesik kesik nefes alıyordum. O dudakları daha aşağılarda istiyordum. Sanki çağrımı duymuş gibi kulak verdi. Göğsümden aşağı inerken göbeğime bir öpücük bırakıp bana göz kırptı. Kendi kendime sırıttım. Kasıklarımın başlangıcında durdu.

"Sırılsıklamsın. Benim için bu kadar ıslanmışsın."

Parmağını kadınlığım boyunca gezdirdi. Kolayca yol alıyordu. Kalçamı ona ittim.

"Lütfen beni öpün efendim."

Kirpiklerini arasından kısık gözlerle baktı bana. Hemen sonra eğilip sızlayan tepemi dudaklarının arasına aldı. Haykırdım.

"Ah! Gece Bey! Lütfen. Lütfen daha hızlı."

Bacaklarımı elleriyle ayırdı. Ona dokunmak istiyordum. Ellerim bağlıydı. Dudaklarını bir sağa bir sola çekiştirerek tepemi okşadı.

"Bu minik tepeyi dişlerimin arasına almamı ister misin?"

"Lütfen," diye haykırdım. Dişlerini oramda hissettiğimde tüm iradem kaybolmuştu. Bacaklarım deli gibi titremeye başladı.

"Ah Işık Hanım, henüz çok erken," deyip ağzını benden ayırdı. Kıvranıyordum.

"Lütfen ellerimi çözün. Size dokunmak istiyorum."

Damağını şaklatıp başını iki yana salladı.

"Cık cık cık. Uslu bir kız olup sana yapacaklarıma odaklanmalısın."

Dilini kadınlığım boyunca gezdirdiğinde belim yataktan havalandı. Kollarım ağrıyordu.

"Lütfen çözün beni. Yalvarırım."

Gözlerime baktı. Ne gördü bilmiyorum ama kıravata attığı düğümü çözdü ve ellerim şimdi serbestti. Sırtına yerleştirdim elimi. Onu daha da çektim kendime.

"Devam edin lütfen."

Tekrar bacak arama yöneldi. Hiç olmadığım kadar ıslanmıştım. Bana ettiği işkenceye biraz daha devam ederse hemencecik boşalacaktım. Onu omuzlarından kavrayıp üzerimden çektim. Şimdi ben bacaklarının arasındaydım.

Pantolonunun fermuarını titreyen ellerimle açtım. Ayak bileklerine kadar indirip çıkardım. Boxerı ile kaldığında nefesim tekledi.
O kadar büyümüştü ki onu daha önce hiç böyle gördüğümü hatırlamıyordum.

"O kadar heybetli görünüyor ki... tıpkı sizin gibi."

Lastiğini tutup aşağı indirdim. Karnı boyunca uzandı. Bacaklarından indirdim boxerı. Bütün heybetiyle karnının üstüne serilmişti. Her nefes alıp verişinde hareket ediyordu.

"Bu... bu çok büyük Gece Bey."

Sırıttığını duydum.

"İçine girdiği zaman anlayacaksın ne kadar büyük olduğunu. Hatta daha fazlasını isteyeceksin."

Avucumun içine aldım. Ter içinde kalmıştı avucum. O da sıcacıktı. Elimi bir aşağı bir yukarı kaydırıp onunla oynamaya başladım. Arada bir gözlerimi kaldırıp çekinik bakışlar atıyordum. İradesinin son kırıntılarındaydı. Aleti kocaman bir hal almıştı ve üzerindeki kıvrımlı damarlar belli oluyordu. Parmaklarımda atan nabızla organının nabzı birleşince heyecan bacaklarımı titretti.

"Gece Bey... hep merak etmiştim. O kumaşın altında yatan devi."

Elimin altındaki varlığı sıktım. Cılız bir sesle inledi.

"Ben de o eteğin altındaki koca kıçı merak etmiştim hep."

Sesi arzudan titriyordu. Tıpkı ellerim gibi. Hareketlerimi hızlandırdığımda artık yattığı yerde duramıyor kalçalarını elime itiyordu.

"Hadi al ağzına. Ağzını becermek istiyorum."

Bu kaba haline sinirlenip aletini sertçe sıktım.

"Kibar olun Gece Bey. Rica ederseniz dilim ve aletinizin ucu buluşabilir."

İnledi. Ardından sert bir sövgü çıktı ağzından.

"Işık hanım, ağzınızı becermeme izin verin."

Dudaklarımı birbirine bastırdım. Neredeyse gülecektim.

"Bu hallerinize bayılıyorum," deyip kasıklarına doğru eğildim. Nefesimi boydan boya kasıklarına üfledim. İnce kasık tüyleri ürperdi. Dilimi hafifçe aletine değdirdim. Hırladı. Çıkıntılı başının etrafında çevirdim dilimi. Saçıma asıldı. Birkaç santim daha ilerlettim onu ağzımda. Her saniye daha da büyüyordu sanki. Ağzımın açıkta bıraktığı yerleri elimde okşuyor ve sıkıyordum. İnlemeleri yerini sövgülere bırakmıştı. Ağzından ahlaksız kelimeler çıkıyordu ve daha önce olmadığı kadar açık küfürler ediyordu.

"Ananı sikeyim! Hepsini sok şu lanet ağzına!"

Kükrüyordu. Onu ağzımın içinde biraz daha ilerlettim ve dişlerimi geçirdim. Saçıma daha sert asıldı.

"Evet. Böyle işte. Ağzını becerirken kalçalarını sallamanı istiyorum. Daha ileri! Ah kahretsin."

Ağzımda bana nefes alacak boşluk kalmayıncaya dek ilerlettim onu. Burnumdan aldığım nefesler kesik ve sertti. Dilimi etrafında döndürüp ona işkenceler yaparken inlemeleri duvarlara çarpıp odada çınlıyordu. Ağzımın içinde ard arda seğirmeye başlayınca hareketlerimi daha da arttırdım.

"Hayır hayır. Henüz beni boşaltmana izin vermiyorum." Onu çıkaracağım zirvenin kıyısında durdurmuştu beni. Ağzımdan çekildiğinde öylece kalakalmıştım.

"Buraya gel."

Beni kolumdan çekip az önce yattığı yere itti.

"Bana ne yapacaksınız Gece Bey?"

Sırıttı. Bacaklarımı dizlerimden tutarak sertçe ayırdı.

"Bakire olmadığını tahmin ediyorum. Bana verebileceğin bir ilk var mı?"

Bunu söylerken ellerini kalçamda gezdiriyordu.

"Hayır Gece Bey. Bunu istemiyorum."

"İstediğinizi biliyorum Işık Hanım." Eline erkekliğini aldı. "Bunu orada istemez misin? O muhteşem hazzı tüm doruklarında hissetmek istemez misin?"

Dudağımı dişledim. Karşımda erkekliğini sıvazlarken o kadar seksi görünüyordu ki...

"Ben... siz nasıl isterseniz Gece Bey."

Dudağını sertçe dişledi. Bir an için gözlerini yumdu ve açtığında arzudan göz bebekleri titriyordu.

"Yüz üstü yat ve beni bekle."

Yataktan kalktı ve az sonra bir çekmecenin açılma sesini duydum. Biraz sonra arkamdaydı. Yanıma uzandı. Kafamı çevirip ona baktığımda beni izliyordu. Elindekini henüz görememiştim. Ama biraz sonra kalçalarımın üzerinde bir demirin soğukluğunu hissettim. Bedenim ürperdi. Soğukluk kalça arama kadar devam etti.

"Önce küçük deliğinizi genişletmeliyiz Işık hanım."

Başımı çevirip baktığımda elindekini fark ettim. Demek oyuncağı buydu. Neredeyse aleti büyüklüğündeydi. Elindeki oyuncağı ağzıma uzattı.

"Islat."

Ona kocaman gözlerle baktığımda tek kaşını kaldırıp emrini tekrarladı. Bu oyun artık aleyhime işliyordu. Ağzımı açıp oyuncağını ıslattım. Bu yaptığım bana o kadar yabancıydı ki bunu yaparken asla gözlerine bakmamıştım. Oyuncağını tekrar kalçalarımın arasında hissettim.

"Sakın kendini kasma. Canın yansın istemeyiz."

Başımı uysalca salladım. Kalçalarım arzudan mı korkudan mı bilmiyorum ama tir tir titriyordu. Deliğin üstüne oyuncağını koydu ve gezdirdi. Kalçalarım istemsizce oynaştı.

"Şş... hareket etme."

Oyuncak deliği zorlarken dudağımı dişledim. İçimdeki vahşi hayvan anırıyordu ama ben yalnızca inliyordum. Henüz bir santim bile ilerlememişti.

"Sanırım biraz kayganlaştırıcıya ihtiyacımız var."

Tekrar yataktan kalktı ve yine birkaç dakika geçmeden geri döndü. Eline baktığımda küçücük bir tüp gördüm. İçi sıvı doluydu. Tüpün kapağını açıp avuç içine döktü. Daha sonra oyuncağını avucunun içine aldı ve okşadı. Artık ona bakamıyordum. Gözlerimi yumup kafamı onun tarafından çevirdim. Oyuncak tekrar yerine döndü. Döktüğü sıvının yağımsı bir şey olduğunu anladım. Oyuncak deliğimi zorlarken dudağımı dişledim ve uzun uzun inledim.

"İnatçı, küçük ve titrek."

Biraz daha zorladığında sert duvarı bir nebze olsun aşmıştı ama benim de sınırlarım aşılmıştı.

"Ah! Kahretsin."

Sesimi sonuna kadar kullanıp çığlığı basmak istiyordum. Bunun nasıl bir zevki olabilirdi! Acıdan başka bir şey yoktu. Acıdan da öte uyuşturmuştu. Her nefes verişimde geri çıkıyordu oyuncak. Gece azimle tekrar zorluyordu ama aldığım nefesi geri verirken oyuncak kayıp gidiyordu içimden. Artık bu benim için bir işkence halini almıştı.

Gece ellerimi tuttu ve kalçalarımın iki yanına yerleştirdi.

"İyice ayır. Canın yanmayacak bebek."

Dediğini yaptım ve derin bir nefes aldım. Dişlerimi sıkıp acıya katlandım. Tüm engelleri aşıp deliğimi aşmayı başarabilmişti. Can çekişen bir hayvan gibi inliyordum. Nefes nefesteydim ve kesinlikle bana yakışmayacak tarzda küfürler ediyordum.

"Siktir. Siktir!"

Gece epeyce yol katetmişti içimde. Muhteşem bir acı vardı.

"Canım yanıyor," diye sızlandım. Eğilip popumun üzerine şefkatli sandığı bir öpücük bıraktı.

"Yanmıyor," dedi yumuşak tutmaya çalıştığı sesiyle.

"Yanıyor! Kahretsin. Nasıl sızlıyor. Of!"

Kalçalarımı hareket ettirdiğimde kasıklarıma müthiş bir sancı girdi.

"Birazdan alacağın zevkin yanında bir hiç kalacak bu acı."

Kalçalarımı okşadı ve oyuncağı oynatmaya başladı. Bir içeri bir dışarı beni delirtirken artık dudaklarımı ısırmıyor, yastığa geçiriyordum dişlerimi. Giriş çıkışlarını hızlandırdı.

"Hadi karşılık ver. Kalçalarını ittir bana."

Delirmiş olmalıyım. Dediğini saniyesinde yapmıştım. Ve acının yerini çok farklı bir his almıştı. Hareketlerine karşılık verirken deliğim hâlâ acısa da garip bir zevki vardı. Gece oyuncağı deliğin etrafında döndürünce tüm benliğimi kaybedecektim.

"Ananı sikeyim!"

Neler söylüyordum ben? Yarın bunları hatırladığımda çok pişman olacaktım ve utanacaktım.

"Sanırım artık hazırsın," deyip yavaşça çıkarmaya başladı oyuncağı. Girişi bir dert olan oyuncağın çıkışı ayrı bir dertti. Sanki milyonlarca kıskaç vücuduma takılmış da sertçe çekiliyormuş gibiydi. Hareketsiz durmam olanaksızlaşmıştı. Tırnak uçlarıma kadar titriyordum. Oyuncak içimden çıktığında sanki arkamdan kocaman bir boşluk varmış gibi hissediyordum. Gece aletini deliğime hizaladı. Kalçalarımı iki yanından tutup iyice araladı.

"Bunu çok uzun zamandır yapmak istiyordum."

Bir anda kökledi. Kopardığım haykırış evin dışına kadar çıkmış bile olabilirdi. Yumruk yaptığım elimi sertçe yatağa vuruyor ve acının dinmesini bekliyordum. Beklemediğim bir şekilde Gece de acı çeker gibi inliyordu.

"Kahretsin. Ne kadar sıkı ve dar!"

Dizlerimin arkasından tutup köpek pozisyonuna getirdi beni. Bunu yaparken içimden çıkmamıştı. Sanki istese de çıkamayacak gibiydi. Öyle bir sıkışmıştı ki içime... o kapana kısılma hissini ben de hissediyordum.

"Canınız yanıyor mu Işık Hanım?"

Hanım kelimesine vurgu yaparken kalçama bir şaplak geçirdi.

"Gerçekten canımı çok yakıyorsunuz efendim."

İçimdeki ses hâlâ oyun oynuyor oluşuma kızgındı. Canım yanıyordu. Hem de çok fazla ama onun zevk alıyor olması beni tatmin ediyordu. Kocama zevk vermek her zaman benim ilk önceliğimdi.

"Hareket edeceğim bebeğim."

Dizlerimin üzerinde, popom havadayken dengede durmakta zorlanıyordum. Vücudunu sırtıma yaslayıp eğildi. Omzuma bir öpücük bıraktı ve birkaç santim geri çıkıp tekrar itti kendini. Ağzımdan dökülen inlemelerin ardı arkası kesilmiyordu. Müthiş bir sancı vardı arka tarafımda. Gece de hareket etmekte zorlanıyordu.

"Genişleyecek bebeğim. Sana vereceği zevk delirtecek seni."

Dudağımı dişlemekten ve inlemekten bir hal olmuştum artık. Dudağımın kanayıp kanayıp kuruduğunu hissediyordum. Ve ciğerlerim kesik kesik nefes alıp vermekten yorulmuştu artık. Yatağın başlığına tutunup kendimi kastım. Kahretsin. Bu canımı daha da yakmaktan başka işe yaramamıştı.

"Ah! Sikeyim! Bu kadar dar olmak zorunda değildin!"

Erkekliğini içimden geri çekip aynı hızla sertçe itti. Belirli bir yol katetmişti içimde zaten. Şimdi neredeyse yarısından fazlası içimdeydi. Bir anda parmağını kadınlığımda hissettim. Klitorisimi ovmaya başladı. Hareketlerine belirli bir hız kazandırdı. Artık hissettiklerim acı boyutundan çok çok ileriydi. Sanki içime her giriş çıkışında kadınlığım dalgalanıyordu. Hayvansı hırıltıları kulağımın tam dibindeydi. Kesik kesik nefesler alıyordu o da.

"Nasıl? Hoşuna gidiyor mu?"

Ağzımı açıp son ses haykırmak istiyordum. Yapabildiğim ise yalnızca inleyip başımı sallamak oldu. Bunu yaptığımda alayla sırıttı. Popomu artık havada tutmakta zorlanıyordum. Gece beş saniyede bir bacaklarımdan tutup popomu havaya dikiyordu. Tekrar indirdiğim zaman bir şaplak geçirdi.

"Şu lanet kıçını havada tut."

Artık neredeyse hiç durmadan gel git yapmaya başladı. Bir süre sonra acının azaldığını hissediyordum. Yerini muhteşem bir haz almıştı. Kalçalarım aldığı hazza ayak uydurup hareket etmeye başlamıştı. Giriş çıkışlarına karşılık vermeye çalışıyordum.

"Hoşuna gidiyor. Ah bebeğim benim de hoşuma gidiyor."

Kulağıma kısık sesle fısıldadığı kelimeler bana dünyanın en erotik cümleleri gibi geliyordu. Omzuma dişini geçirdiğinde içimde seğirdiğini fark ettim. Bu kadar çabuk muydu? İçime giriş çıkışlarını hızlandırmasına ek klitorisimdeki parmağının da hızı arttı.

"Dizlerin titriyor. Geliyor musun?"

Parmağını sağa sola yatırıp bana eziyet ediyordu. Bacaklarım titriyordu ve yakındım.

"Gece Bey! Kahretsin. Bacaklarım ağrıyor."

Öldürücü bir hıza ulaştı ve beni mahveden bir ritim tutturdu. Kalçalarımı artık dik tutmakla uğraşmıyordum. Parmaklarına sürtüyordum kendimi.

"G-gelmek üzereyim. Ah! Lütfen! Siktir! Parmağını... p-parmağını iç-"

Ta derinlerime bir yerlere kendini ittiğinde yüz üstü yatağa düştüm. İçimden çıktığında hâlâ klitorisime ovuyordu. Omzumun üstünden ona baktım. Gözleri kapalı bir şekilde kendini okşuyordu. Bir eli kendi organında diğeri bendeydi. Gözlerini kapatıp hayasızca sövdü. Kasıklarımdaki kan akışı durmuştu sanki. Bacaklarım zangır zangır titriyordu. Onun arkamda hem kendini okşayıp hem de beni orgazma sürüklüyor oluşu çok garip bir sahneydi. Gözlerimin önünde bir volkan gibi patladı ve kendini üzerime kapattı. Parmağı hâlâ kadınlığımdaydı. O kadar yakındım ki...

"Haber ver. Gelirken haber ver."

Nefes nefeseydi ve bel kemiğimin üzerine sıcaklığını yaydı.

"G-geliyorum. Ah! Lütfen daha hızlı."

Parmağı ile küçük tepemi bir o tarafa bir bu tarafa yatırıyordu ve bu benim aklımı yitirmeme sebep olacaktı. Bir anda parmağını çekti ve içime sertçe girdi. Gözlerimi kapatıp bir çığlık kopardım. Arkasından gelen hisle zevkin doruklarına vardım. Bu yaptığı... ah. Tüm bedenim titreye titreye organının etrafında patladım ve nefes nefese boşaldım.

"Patronu baştan çıkarmayı başarıp kendinizi düzdürdünüz Işık Hanım. Oyunu siz kazandınız."

DEVAM EDEBİLİRSİNİZ

Tüm bedenim yorgunluktan bir demir külçesi haline gelmişti. Yataktan kalkıp duş almam için bir mucize gerekiyordu. Zaten kalkarsam da bacaklarımın beni taşıyamayacağı aşikardı.

"Bana muhteşem duygular tattırıyorsun."

Kafam göğsünün üzerindeydi ve yaklaşık yarım saattir öylece tavanı izliyorduk. Kafamın üzerine dudaklarını örttü.

"Sana hâlâ kızgınım."

Görmüyordum ama kaşları çatılmıştı besbelli.

"Nedenmiş o?" Ah bir de soruyorsun.

"O kadını nasıl bu eve getirdin Gece? Sana evde genç bir çalışan istemediğimi söylemiştim."

Göğüs gerildi.

"Gerçekten bana hâlâ güvenmiyor musun?"

Kafamı göğsünden kaldırıp ona baktım.

"Saçmalama. Onunla bir alakası yok. Sadece istemiyorum. İstemediğin zaman istemezsin Gece. Bu böyledir. Bunu en iyi sen bilirsin."

Omuzlarımdan tutup tekrar göğsüne yatırdı beni.

"Bazen çok abartı tepkiler verip beni çıldırtıyorsun. O tepkileri sen değil de başka birileri verse neler yapacağımı tahmin dahi edemezsin."

Birazcık ediyor olabilirim aslında. Çünkü ne tür bir psikopat olduğunu biliyordum. Canlı canlı şahit olduğum canilikleri de vardı.

"Ben senin karınım. İster bağırırım, ister öperim."

Bunu söylerken göğsünün üzerindeki tüy öbekciklerine yumuşacık bir öpücük kondurdum.

"Karım..."

İçten gelen bir hisle fısıldadı.

"Kocam..."

Aynı şekilde karşılık verdim ben de.

"Sanırım duşa gitmeliyiz."

Hafifçe doğruluğunda vücudumun hâlâ yorgun olduğunu biliyordum ve kalkmak istemiyordum.

"O kadar yorgunum ki..."

"Demek Patronculuk ve Sekretercilik oyunu seni yordu."

Bunu söylerken dudaklarında hain bir sırıtışı vardı ve elleriyle kalçamı okşamıştı.

"Fazlasıyla yoruldum. Belki beni kucağına alıp banyoya taşırsan sana eşlik edebilirim."

Dudağının sağ tarafı çok ufak bir açıyla kıvrıldı. Yataktan kalktığında üzerinde hiçbir şey yoktu ve onu yine aç gözlerle izliyordum. Heybetli organı yine dik vaziyetteydi. Yatağın etrafından dolanıp üzerime eğildi.

"Elbette nazlı karımı taşırım."

Beni kucağına aldığında yüzünü buruşturdu.

"Ama sen gerçekten kilo almışsın."

Ona dudağımı büzüp kalkmış kaşlarla baktım.

"Gerçekten mi?" dedim büyük bir hayal kırıklığı ile. Bu kadar erken kilo almamalıydım. Gece başını aşağı yukarı salladı.

"Beni beğenmeyecek misin artık?"

Banyonun kapısını tek elle açıp içeri girmemezi sağladı.

"Eskisinden de fazla beğeneceğim."

Dudaklarını boynuma bastırdı. Bu beni gülümsetti. Onun tarafından beğenilmeyecek olma düşüncesi beni bir an için korkutan titretmişti.

"Şimdi seni ayaklarının üzerine bırakıyorum."

Az sonra kucağından inmiştim. Ama bir elimle kaslı kollarına tutunuyordum. Çok fazla uykum vardı ve gerçekten yorulmuştum.

"Seni yıkamamı söyleme bana."

Demek ona olan bakışlarımdan anlamıştı. Başımı sağa yatırıp ona masum bakışlar attım.

"Ama beni sen yordun."

Yenilmiş gibi yapıp rafa uzandı. Eline bir miktar şampuan döküp eğildi. Boyum ondan fazlasıyla kısaydı. Dizlerini kırmıştı bir parça. Parmak uçlarıyla masaj yaparak şampuanı yaydı kafama. Parmakları kafa derimde gezdikçe gözlerim kapanıyordu.

"İstersen kucağıma alayım, sen uyu ben seni yıkar yatağına yatırırım."

Kıkırdadım.

"Çok tatlısın kocacığım."

Boyum göğsüne kadar uzandığı için dilimin ucunu göğsüne değdirdim.

"Sen de çok nazlısın bebeğim. Anlamıyorum ki benim gibi bir adam nasıl bu kadar nazlı birine katlanıyor." Sesi gülmüştü bunu söylerken.

"Çünkü bana aşıksın akıllım." Sırıttı ve başını aşağı yukarı biliyorum der gibi salladı.

"Gözlerini kapat."

Saçımı duruladı.

"Ayakta uyuyacağım diyorsan beni bekleyebilirsin."

Çabucak şampuana uzandı ve saçlarını şampuanladı. O gözlerini kapattığında organına dokundum parmağımın ucuyla. Bunu yaparken küçük, yaramaz bir çocuk gibi hissettim kendimi. Tek gözünü açıp baktı bana.

"Kapa gözlerini. Yanacak," diye bağırdım.

"Senin şu her gördüğünü elleme huyunu nasıl yok edeceğiz biz?" Sesinde muzip bir ifade vardı.

"Ne ne ne? Öyle bir huyum falan yok benim."

"Gördük az önce."

İri cüssesini şampuanlamak çok fazla zamanını alıyordu ve ben dikilmekten yorulmuştum. Duvara yaslandım. Eli organına gittiğinde bana baktı.

"Yıkamak ister misin?"

Başımı iki yana salladım.

"Bu gün çok fazla oynadım seninkiyle. Sıkıldım."

"Demek öyle. Alındı ama benimki."

"Of Gece hadi. Gerçekten ayakta duramıyorum artık."

Tüm vücudunu duruladığında kaymamaya dikkat edip havlu aldı dolaptan. Pamuklu havluya etrafıma doladı ve beni kucakladı.

"Hafta sonu Kartepe'ye gidelim mi?" diye sordu banyodan çıkarken. Daha önce hiç gitmemiştim ama giden birkaç arkadaşım vardı ve hepsi oranın muhteşem olduğunu anlatıyordu.

"Bilmem ki. Sen bilirsin."

"Güzelim zaten ben bilirim de ister misin diye sordum."

Bak sen şu egoya.

"Fark etmez. Eğer hafta sonu bir işin yoksa böyle değerlendirebiliriz."

"Bu aralar çok yoğun değilim. Birbirimize daha fazla vakit ayırabiliriz."

Ben zaten ona fazlasıyla vakit ayırıyordum. İş manyağı olan oydu. Bunu elbette ona söyleyemezdim. Zaten şu uykusuzluktan ağzımı açıp konuşacak halim kalmamıştı. Gece beni yatağın üzerine bıraktığında hemen yastığıma sarıldım.

"Uyuma," dedi ve giyinme odasına gitti. Çok geçmeden üzeri giyinik bir şekilde yanıma geldi. Elinde iç çamaşırı takımım ve geceliğim vardı. Havluyu üzerimden çekti. Kolumu bile kıpırdatamıyordum.

"Daha baba olmadım ama baba gibi hissediyorum kendimi."

İç çamaşırımı bacaklarımdan yukarı çekerken neşeli bir sesle söylemişti bunu.

"Hazırlık yapmış oluyorsun işte."

Yarım ağız bir şeyler gevelemiştim. Sütyenimi bin bir güçlükle taktı ve geceliğimi de aynı zorlukla giydirdi. Gözlerimi artık açık tutamıyordum.

Dudaklarıma yumuşacık dudaklarını bastırdı.

"Şimdi uyu bakalım koca bebek."

--

Günler çabucak geçerken Aralık ayının sonlarına gelmiştik. Hava mevsim normallerinin altındaydı. Dondurucu bir soğuk vardı. Evden dışarı çıkmıyordum son günlerde. Zaten oldum olası kış mevsimini sevmezdim. Kışın kendimi garip bir şekilde hüzünlü bulurdum. O yüzden benim için kış ayları hep sıkıcıdır.

"Işık."

Kafamı merdivenlerden inen kocama çevirdim. İşten gelmiş ve yine kendini çalışma odasına kapatmıştı. Bazen bu kadar çalışıyor olması beni uyuz ediyordu. Bana çok az vakit ayırıyordu.

"Efendim."

Ben de oturmuş televizyonda dizi izliyordum.

"Üzerini giy. Alışverişe çıkacağız."

Alışveriş mi?

"Ne alışverişi?"

Bana doğru gelirken ceketinin fermuarını çekiyordu.

"Market alışverişi."

İyi de mutfak dolup taşıyordu zaten.

"Bir şeye ihtiyacımız yok ki. Daha yeni çıktık alışverişe."

Ellerini saçlarının arasından geçirdi ve ofladı.

"25 Aralık için hazırlık yapacağız güzelim."

25 Aralık mı? Acaba doğum günümü karıştırmış mıydı? Ne alaka canım? Benim doğum günüm taa Temmuzdaydı.

"Ne var ki 25 Aralıkta?"

Artık sabırsızca bakıyordu bana. Ve bir miktarda sorularımdan sıkılmış gibi.

"İsa'nın doğumu. Noel'i kutlayacağız."

Tabii ya. 25 Aralık. Noel Bayramı.

"Nasıl kutlayacağız ki?"

Noel bayramı hristiyanlara ait bir bayramdı. Ben nasıl kutlayabilirim ki o bayramı?

"Güzelim ne çok soru sordun öyle. Sana sadece üzerini giymeni söylemiştim."

Koltuktan kalktım.  Üzerimde bol kazağım ile taytım vardı. Kabanımı giymem yeterliydi.

"Çıkalım, sadece kabanımı giyeceğim."

Birlikte salondan çıktık. Kapıdan çıkmadan uzun kaşe montumu giydim. Aynadan kendime baktığımda bu montun bana gerçekten yakıştığını fark ettim. Biraz pahalıya mâl olmuştu bu kabanı almak ama çok güzel görünüyordu üzerimde.

"Hadi Işık!"

Gece'nin sesi yükselince çabucak çıktım evden. O arabayı garajdan çıkarana kadar ben de bahçeden çıkmıştım. Hava gerçekten dondurucu soğuktu. Hemen attım kendimi arabaya.

"Hava buz, buz!"

Ellerimi birbirine sürtüp ısıtmaya çalıştım. Gece ısıtıcıları açsa da hâlâ donuyordum.

"Neden eldiven takmıyorsun?"

Sesinde sinirli bir tavır vardı. Genelde böyleydi zaten. Sinirli bir adamdı. Hep gergin ve asabi. Nasıl alışmıştım ben bu adama böyle?

"Alt tarafı iki dakika rüzgara çıkacağım için gerek duymadım."

"Gördük. İki dakikada götün dondu."

Gülmemek için dudağımı dişledim. Bazen farkında olmadan komik şeyler söylüyordu.

"Gece."

Bir iki saniyeliğine bana döndükten sonra yola bakmaya devam etti.

"Söyle."

"Dünki genç kimdi?"

Bu soruyu dün soracaktım ama unutmuştum. Elif de fazlasıyla merak etmişti kesinlikle. Fazlasıyla çapkın bir çocuktu. Nasıl da iki dakikada numarasını almıştı öyle.

"Sarp'ın kardeşi."

Vayy. Sarp'ın kardeşi mi vardı?

"Adı Jonas'tı değil mi? Ve aksanı da bir garipti."

Başını salladı.

"Öyle."

Bu kadar mıydı? Bana anlatmayacak mıydı?

"Anlatsana."

Ofladı. Bu ara ne çok ofluyor bu adam.

"Oflamasana ya. Alt tarafı bir şey merak ettim."

"Neyi merak ettin?"

"Adı neden Jonas ve neden öyle garipti?"

Alt dudağını üst dudağının altına aldı.

"Sarp'ın annesi Sarp daha 1 yaşındayken onu terk edip İngiltere'ye gitti. Orada İngiliz bir adamla evlenip Jonas'ı doğurdu. Birkaç yıl önce buraya geldi ve Sarp'a barışmak istediğini söyledi. Bilirsin Sarp da benim gibidir. Kabul etmedi. Kadın İngiltere'ye geri dönmeden önce Sarp'a bir kardeşi olduğunu söyledi. Bizimkisinin pek umrunda değilmiş gibi görünse de içten içe o da istiyordu kardeşi ile tanışmak. Ama bir şey yapmadı inadından. Jonas da bir abisi olduğunu öğrenince Türkiye'ye gelmek istemiş. Geçen yıl Sarp'ı ziyarete geldi. O ikisinin pek anlaştığını söyleyemem ama kan çekmiştir illa ki. Babası da ona hayatını yaşamasını söyleyince temelli çıkmış gelmiş serseri."

Sözlerinin bitiminde derin bir nefes aldı.

"Oldu mu bayan meraklı?"

Öğrendiklerimin şokuyla dilim tutulmuştu. Öylece bakıyordum ona.

"Ay şaştım kaldım."

"Neden bu kadar meraklısın?"

Evet meraklı olabilirim ama bazı şeyleri öğrenmek de hakkımdı bence. Hem Jonas'ın Sarp'ın kardeşi olduğunu söylemesi ona ne kaybettirir ki? Bence ben çok meraklı değildim. O fazla ketumdu. Gece, tanıdığım ilk günden beri ketum bir adamdı.

"Meraklı falan değilim Gece. Sadece öğrenmek istedim."

Bir şey söylemedi. Hep böyle yapıyordu ve ben kendimi boşa konuşmuş gibi hissediyordum. Gıcık şey.

   Arabayı dev marketin otoparkına park etti.  Otoparkın merdivenlerini kullanarak markete çıktık.  Büyük bir market zincirinin bir taneseydi bu market. Ve gerçekten bir AVM kadar vardı. Fazla büyüktü. Burada Gece'yi kaybedersem bulmam imkansızdı. O yüzden yanına iyice iliştim. Bu tavrım onu güldürdü.

"Babasına sığınanan bir kız çocuğu gibisin."

Bunu söylerken ses tonu eğlenir gibi değildi. Garip bir his vardı. Daha çok hoşuna gitmiş gibiydi. Koluna girdim.

"Birbirimizi kaybedersek bulmamız zor olabilir."

Bana dik dik baktı.

"Graham Bell'in icadından haberin yok galiba."

İlla beni bozacak. Bu defa dik dik bakma sırası bendeydi.

"Aman sağol haberim var."

Didişmemiz bitince yürümeye başladık. Bir yandan da etrafa bakınıyorduk.

"Ben bir alışveriş arabası alıp geleyim."

Sağ tarafıma baktığımda alışveriş arabalarının dizili olduğunu gördüm. Hemen bir tane kapıp Gece'nin yanına döndüm.

"Ne alacağız ki?" dedim etrafa bakınırken.

Sahi ne alacaktık? Evde gerekli olan her şey vardı zaten.

"Buranın hindileri çok güzel olur. Gel," deyip beni bir tarafa yönlendirdi. Hindi mi? Ne hindisi? Ben hindi yemem ki! Iyk!

"Hindiyi ne yapacağız?"

Bana bir aptalmışım gibi baktı. Gözlerimi kaçırmak zorunda kaldım.

"Christmasın sembolü gibi bir şeydir kızarmış hindi."

Bir keresinde amcam yengemin ısrarları ile almıştı hindiyi. Zaten yengem nerde bir absürt şey var onu isterdi. Amcam da onu kıramayıp onca para vererek hindi aldı ve kızarttılar. Rezalet bir tadı vardı. Yengem bile pişman olmuştu istediğine.

"Kim yiyecek bunu Gece? Ben hayatta yemem."

Bunu söylerken yüzümü ekşitip kusar gibi yaptım. Gerçekten o tat aklıma gelince midem bulanmıştı. Şu sıralar en ufak koku bile midemi bulandırıyordu.

"Davetlilerimiz var yarın için."

Davetli mi? Ne davetlisi? Kim gelecekti ki? İsa'nın doğumunu Gece'den başka kim kutlayacaktı ki? Bildiğim kadarıyla 25 Aralık'ı sadece hristiyanlar kutlardı. Biz genelde yıl başını kutlardık. Zaten o ikisi bizi toplumumuz tarafından çok fazla karıştırılıyordu. Noel denen şey 25 Aralık'ta hristiyanların İsa'nın doğum günü olarak kabul ettikleri günü kutlamalarıydı. Bu onlar için yıl başı niteliğindeydi. Bizim 31 Aralık'ta kutladığımız ise yıl başıydı. Bence bunda bir sakınca yoktu.

"Kim gelecek?" diye sordum kendi kendime daldığım düşüncelerden arınarak.

"Güzelim sen gerçekten çok fazla soru soruyorsun."

Ofladım. Beni belimden tutup bir yere yönlendirdi. Anlaşılan o ki Gece ile alışveriş gerçekten çekilmeyecekti.

--

Bana tüm marketi gezdirmişti. Gerekli gereksiz ne varsa almıştık. Hayır anlamıyorum ne gerek var bu kadar şeye.

"Yoruldun mu?" diye sordu nihayet.

"Yok canım ne yorulması. Beş on tur daha atarız."

Göz devirip ters ters baktım ona.

"Dalga geçme."

"Gece gerçekten çok fazla yoruldum."

Gözlerinde dehşetin parıltısı belirdi.

"İyi değil misin?" Panikle konuştu ve koluma dokundu.

"İyiyim, sadece... yoruldum Gece. Farkında değilsin galiba tüm marketi dolaştık."

Nihayet sözlerim işe yaradı ve kasaya ilerledik. Tüm aldıklarımızı kasadan geçmememiz bir saatimizi almıştı neredeyse. Uzun alışveriş fişini uzattı kasiyer. Toplam fiyata baktım. Gözlerim yerinden çıkıp geri girdi neredeyse. Bu babamın bir aylık maaşıydı. Gece'ye dönüp inanamayan bakışlar attım.

"Bu kadarına hiç ihtiyaç yoktu Gece."

Kınayan sesimi umursamadı. Birazdan o çok klişe cümlesini söyleyecekti.

"Zengin bir adam olduğumu biliyorsun."

Biliyorum ama bunun bir sonu vardı elbette. Bu gün bulduğunu bu gün yiyenlerden değildim. Ertesi günleri de düşünmek zorundaydım.

"Evet öylesin ama çok da müsrifsin."

Omuz silkti.

"Değilim. Her gün geleceğimiz için gerekli olan yatırımı yapıyorum. Bu parayı harcamak benim hakkım."

Alışveriş poşetlerimiz 10'u geçkin olduğu için market görevlisi yardımcı oldu. Otoparka kadar poşetlerimiz taşındı ve bagaja yerleştirildi. Tam arabaya binecektik ki Gece bir şey unutmuş gibi durdu.

"Mağazalara falan girecek miydin?"

Başımı salladım.

"Hayır. Geçen gün ihtiyaçlarımı Melek anne ile hallettik."

Arabaya bindik. Gece arabayı dikkatle park ettiği yerden çıkardı. Bu arabayı diğerlerinden bir farklı seviyordu. Bunu arabayı sürüş tarzından bile anlayabilirdiniz.

"İhtiyaçlarını annemin karşıladığını söyleme bana."

Ona şaşkınca baktım. Ne demek istiyordu tam olarak?

"Anlamadım?"

Bana bir deliymişim gibi baktı.

"Aldıklarının parasını annem mi verdi?"

Sesindeki tını suçlayıcı mıydı anlayamıyordum.

"Evet. Kendim vermek için ısrar ettim ama kabul etmedi."

"Güzelim bir daha böyle bir şey olmasın. Ne kadar ısrar ederse etsin kendi paranı kullan."

Buna neden takıldı bilmiyorum ama zaten öyle yapacaktım. Melek anne elbette kötü niyetli değildi ama Gece zaten bana gerekli olan tüm imkanları sunuyordu.

"Tamam sevgilim."

Yolun geri kalanında içimde tuttuğum şeyi Geceye söylesem mi söylemesem mi diye düşünüyordum. Hazır aramız iyiyken tekrar bu konuyu açmasa mıydım acaba?

"Şey... eve ne zaman yardımcı alacağız?"

Tamam bu kadardı işte. Sordum ve bitti. Son tartışmamızı düşünmüyorum bile.

"Annemin evinden yaşlı! bir kadın gelecek bu gün yarın."

Abartılı bir şekilde yaşlı kelimesine vurgu yaptı.

"Tamam. Gelsin bakalım yaşlı! kadın."

--

Aldıklarımızı taşımak ayrı bir dert, yerleştirmek çok çok ayrı bir dert. Taşıma kısmına evin bahçıvanı yardımcı olsa da yerleştirme işi bana kalmıştı. Üzerime rahat eşofmanlarımı giyip mutfağa indim. Gece de birkaç iş görüşmesi için odasına kapandı.

Noel pazar günüydü. Sadece ikimiz mi olacaktık? Ama eğer öyle olsaydı bu kadar alışveriş yapmazdık herhalde. Gece kimi çağıracaktı ki? Ayrıca nasıl kutlayacaktık? Gerçekten bu sorularımın hepsine en kısa zamanda cevap almak istiyordum. Biz ailece yılbaşı kutlardık ama öyle ahım şahım bir kutlama olmazdı. Fındık, fıstık, çekirdek. Televizyondan eğlenceli bir program ve tabii ki yeni yıl kutlamalarının vazgeçilmez oyunu tombala... Bizim aile içi kutlamalarımız bundan ibaretti. Amcamlar bizden bir tık lükstü. Onlar genelde ailecek dışarıda pahalı bir restoranda yemek yerdi. Tabi o da uyuz yengemin ısrarları sayesinde.

Düşüne düşüne tüm aldıklarımızı yerleştirdim. Biraz yorucuydu. Bebiş de yorulmuştu. Normalde olsa şimdi bir yorgunluk kahvesi içerdim ama kafein bebek için zararlıydı. Bu yüzden kendime süt kaynattım. Ilıklaştığında tek bir yudumda bitirdim.

İçeri geçtim. Şu ara televizyon dizilerinden çok internet dizilerine takık vaziyetteydim. Gece'den ufak bir şey rica edecektim. Netflix üyeliği... Muhteşem diziler vardı ama ücretliydi. Gece'den rica etsem üye olabilirdik. O dizileri izlemek istiyordum. Şu aralar zaten evde oturup bir şeyler izlemekten başka seçeneğim yoktu. Şirkete falan da gidemiyordum.

Bu saatlerde televizyonda hep haber programları oluyordu. Son zamanlarda olan katliamları izlemektense geçenlerde aldığım anne-bebek dergisini okumak daha cazip gelmişti. Masanın üzerindeki dergiye uzandım. Göbüşüm çok hafif büyümüştü ama hareketlerimi kısıtlamıyordu henüz. Dergide genel olarak doğumdan sonraki süreç anlatılıyordu. Alternatif doğum önerileri de vardı. Son dönemlerde havuzda doğurma ön plandaydı. Uzmanlar tarafından da onaylanıyordu bu yöntem. Bunun hakkında araştırma yapmalıydım.

"Ne okuyorsun?"

Gece'nin seslenmesi ile yerimden sıçradım.

"Ay Gece!"

Beni korkutmuş olmanın verdiği hazla kendini yanıma bıraktı. Dergimi ucundan tutup kendine çevirdi.

"Hayırdır, yine o seks dergileri mi?" dedi alayla. Kızardım. Ona bakmadan kafamı salladım.

"Anne-bebek dergisi."

Güldü. Ama tamamen alaycı bir şekilde.

"Hım..."

Bana doğru kayıp yanıma yerleşti. Dergiyi koltuğun üstüne bırakıp ona döndüm.

"Bir şey isticem."

Yüzümü dikkatle izliyordu. Gözleriyle tüm yüzümü taradı. En sonunda gözgöze geldik ve gözlerini yumdu. Derin bir nefes alıp açtı.

"İste bakalım."

Hâlâ dikkatle beni izliyordu. Sanki ilk kez görüyormuş gibi.

"Biliyorsun bu ara internet dizileri çok popüler."

"Bilmiyorum," dedi gözlerini kırpıştırmadan. Dikkatle beni izliyordu.

"Herneyse işte. Netflix'e üye olabilir miyiz?"

Tek kaşını kaldırdı. Sanırım bunu ilk kez duyuyordu.

"Hilmi'yi arayıp söylerim."

"Sen bilmiyor musun?" diye sordum. Kafasını sakince iki yana salladı. Hipnoz olmuş gibiydi.

"Duydum ama tam bir bilgim yok."

Bir süre sonra göz temasını kesip telefonunu aldı eline. Bir numara tuşlayıp bekledi.

"Alo Hilmi."

"Buyrun Gece Bey."

"Netflix üyeliği istiyorum. Işık Karayel adına."

Karşı taraf kısa bir süreliğine sessiz kaldı.

"Yıllık mı aylık mı?"

Ben daha ağzımı açamadan konuştu.

"Yıllık."

"Tamam efendim. Birkaç saat içinde halletmiş olurum."

Telefonu kapattı ve masaya koydu.

"Oldu mu güzelim?"

"Oldu," deyip yanağına uzun bir öpücük kondurdum.

"Demek artık her şey karşılıklı," diye takıldı.

"Ne alakası var yahu?"

Dudak büzdü. Benim taklidimi yapıyordu yine. Bu ara bunu çok sık yapıyordu.

"Aaa Gece bir şey soracağım. Noel kutlaması için kimleri davet edeceğiz?"

Omuz silkti.

"Genelde her yıl Levent ile kutlarız. Bu yıl Çiğse ve çocuklar da bize katılır. İkizler de gelebilir belki."

"Annen ve baban?"

Yüzünü ekşitti.

"Duman Karayel'in katı kuralları vardır bebeğim. Bilirsin..."

Tahmin edebiliyordum. O kutlamalar adamı değildi.

"Sırma ve Sarp'ı da çağırırız. Elif de gelir. Hem belki... Jonas da gelir."

Güldü.

"Bekle gelir güzelim. Sarp onu çoktaan fişeklemiştir evine."

Bu bir miktar hayal kırıklığına uğrattı beni.

"Yaa... sahiden mi? Ama neden?"

"Yalnızca tahmin ettim. Belki de hâlâ burdadır."

Aptalca bir hisle Jonas ve Elif için çöpçatanlık yapmak istiyordum. Bu fikrim Gece'ye söylesem çok kızardı. Çünkü abim ve Sinem için çöpçatanlık yapacağımı söylediğimde bana kızmıştı. Kimsenin işine karışmamamı söylemişti. Bir yerde haklıydı aslında.

"Bulut gelir mi bilmiyorum."

"Sinem ısrar ederse gelebilirler."

Kafasını salladı.

"Sen söylersin."

Tamam anlamında başımı aşağı yukarı salladım.

"Paskalyayı falan da kutlamıyorsun değil mi?" diye takıldım. Göz devirdi.

"Hiç kutlamaz olur muyum? Hatta gizli bir Paskalya odam var."

Dalga geçerken takındığı ciddi ses tonu beni daha da bir güldürüyordu.

"Ay Gece, alemsin he."

Benim gülmem onu da güldürmüştü.

Eli usul usul karnıma kaydı.

"Hayırdır, bu aralar bebişin canı bir şeyler çekmiyor."

Bunu ben de fark etmiştim. Hamile olan kadınların çoğunun canı bir şeyler çekerdi. Ama bende aşerme yoktu. Bunda bir gariplik olmasa gerek.

"Bilmiyorum ki. Aşermemem normal mi sence?"

Bilmiyorum anlamında omuz silkti.

"Bir anormallik olduğunu sanmıyorum. Hormonlarla alakalıdır belki."

Dediği gibi olabilirdi. Ama ben onu ordan oraya koşturup aşerdiğim şeyi bulmak için hop oturup hop kalkarken görmek istiyordum. Rol yapsam anlar mıydı acaba?

Şu an tabii ki anlar.

Belki daha sonra aşerme rolü yapabilirdim. Hiçbir yerde bulamayacağı bir şey düşünmeliydim.

"Onunla aramda çok büyük bir bağ var biliyor musun? Günden güne artıyor sanki."

Gülümsedi. Tüm dişleri gözler önüne serilecek şekilde gülümsedi. İçten bir şekilde. Gözlerine kadar ulaşan bir gülümsemeydi bu.

"Bir an önce gelsin istiyorum."

"Ben de... ama korkuyorum da."

Gözleri hâlâ beni inceliyordu. Bu bakışların altında yatan anlam neydi bilmiyorum ama o beni izlerken kendimi çok huzurlu hissediyordum.

"Korktuğun şey nedir?"

"Doğum aşaması..."

Yüzümü buruşturdum. Annem doğumumun ne kadar sıkıntılı geçtiğini anlatmıştı bana. Yaklaşık beş kilo doğmuşum çünkü.

"O konu hakkında hiçbir bilgim yok bebeğim."

Aklıma bir an ben ıkınırken Gece'nin de ıkındığının hayali ilişti. Bu görüntünün düşüncesi bile komikti.

"Normal doğum olur herhalde."

Sezeryan hangi durumlarda oluyor onu da bilmiyorum zaten. Annem abimi de beni de Güneş'i de normal doğumla dünyaya getirmiş.

"Bunu o zaman düşünürüz bebeğim. Daha çok var. Şimdilik merak ettiğim tek şey cinsiyeti."

Sesinde gerçekten merak kırıntıları vardı ve ben de çok merak ediyordum. Kimi hamile kadının hisleri çok kuvvetli olurdu ve hissederdi. Ama bu durum ben de yoktu. Hiçbir fikrim yoktu. Ne kız olur diyebiliyordum ne de erkek. Ama içimde bir yerlerde hep erkek olmasını isteyen bir taraf vardı.

"Ben de çok merak ediyorum."

Doktor kesin bir sonuç için 4. aya girilmesi gerektiğini söylemişti. 4. ayıma girmiştim. Önümüzdeki günlerde gidip öğrenebilirdik.

"Ne zaman öğreneceğiz?"

"İstediğimiz zaman gidip öğrenebiliriz sanırım. Çünkü 4. aya giriş yaptık."

Heyecanla ağzı açıldı.

"E gidip öğrenelim hemen."

Onun bu hallerine güldüm.

"Bu saatte mi Gece?"

Kol saatine kaydı gözü bir an için. Saatin geç olduğunu fark etse de bozuntuya vermedi.

"Yarın gideriz o zaman."

"Yarın haftasonu Gece."

Dik dik baktı.

"Ne olmuş yani? Hafta sonu hastaneler kapalı mı oluyor?"

Ben de bana baktığı gibi karşılık verdim.

"Hayır ama ne bileyim..."

Deli gibi heyecanlı olduğum için ne söylediğimi bilmiyordum. Kesinlikle ben de en kısa zamanda öğrenmek istiyordum.

"Yarın gidiyoruz güzelim. Figen'i arar söylerim."

Başımı salladım. Ama ne sallayış. Heyecan ve panik karışımı. Yarın öğrenecektik. Evimize bir aslan mı geliyordu yoksa çiçek mi...

BÖLÜM SONU.
SİZCE BEBİŞİN CİNSİYETİ NE? VE BÖLÜM HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ? BANA SORMAK İSTEDİĞİNİZ BİR ŞEY VARSA SORABİLİRSİNİZ. BURDAN DA ÖZELDEN DE. VE SON OLARAK WHATSAPP GRUBUMUZA HÂLÂ KATILMAYAN VARSA BANA ÖZELDEN YAZABİLİR. BİR SONRAKİ BÖLÜM İÇİN SINIR 450 YORUM 400 VOTE.
EN KISA ZAMANDA GÖRÜŞMEK DİLEĞİYLE ESEN KALIN. SİZİ SEVİYORUM💕💕💕

繼續閱讀

You'll Also Like

1.5M 69.5K 69
Herkes onun vicdanını yitirmiş, gözü dönmüş bir adam olduğunu söyledi. Beni kullandığını, sırf güç uğruna beni harcayacağını söyledi. Kimseye inanmad...
745K 22.5K 24
Sevgiden nefrete dönüşen imkansız bir aşkın hikayesi. "Onlar cehennemi yaşayacak, Aşk cennetin dilinden onlara kalan tek an olarak kalacak, bu aşkın...
2.8M 144K 16
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.
3M 161K 40
Heja güzelliği ve cesaretiyle Amed'e nam salmış kadın. Ağir yakışıklılığı ve bastığı yeri titreyișiyle Amed'in saygı duyulan ağası... Kadın çok sevd...