GECENİN IŞIĞI

By buyazarneleryazar

15.3M 402K 134K

Genel Kurgu #1 Bir adam düşünün, hayatının tüm dönemlerini karanlık işlerle geçiren ve geçmişinin izlerini hâ... More

~TANITIM~
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47.BÖLÜM
48. BÖLÜM
Sırma-Sarp
Karakterlere Sorular
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
Sırma ve Sarp
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM: GECE
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜMDEN KESİT
72. BÖLÜM
SORU-CEVAP
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM
Yeni Kitap
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM
79. BÖLÜM
80. BÖLÜM
81. BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. bölümden kesit
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88. BÖLÜM
89. BÖLÜM
90. BÖLÜM
92. BÖLÜM
93. BÖLÜM
94. BÖLÜM
95. BÖLÜM
96. Bölümden kesit
96. BÖLÜM
97. BÖLÜM
98. BÖLÜM
99. BÖLÜM
100. BÖLÜM
101. BÖLÜM
102. BÖLÜM
103. BÖLÜM
104. BÖLÜM
105. BÖLÜM
106. BÖLÜM
107. BÖLÜM
108. BÖLÜM
109. BÖLÜM
ÖNEMLİ
110. BÖLÜM
111. BÖLÜM
112. BÖLÜM
113. BÖLÜM
114. BÖLÜM
115. BÖLÜM
116. BÖLÜM
117. BÖLÜM
118. BÖLÜM
119. BÖLÜM
120. BÖLÜM
121. BÖLÜM
8 MİLYONNN!
Kitap Tanıtma Fırsatı
122. BÖLÜM
123. BÖLÜM
124. BÖLÜM
FİNALE DOĞRU •PART-1•
FİNALE DOĞRU •PART-2•
FİNALE DOĞRU •PART-3•
BÜYÜK FİNALDEN UFAK BİR KESİT!!!
•BÜYÜK FİNAL•
•VEDA•
•GECE• Duyurusu

91. BÖLÜM

95.5K 2.3K 696
By buyazarneleryazar

KEYİFLİ OKUMALAR

--

Her şeye karşın herkes sevdiğini öldürür. Kimi bunu sert bakışıyla yapar, kimi de yüze gülen bir sözcükle, korkak kişi bunu bir öpücükle, cesur adam bir kılıçla.
-Oscar Wilde

--

Annem her zamanki gibi lezzetli mi lezzetli yemekler yapmıştı. Parmaklarımı yiyecektim neredeyse. Yaprak sarmayı tek başıma bitirdiğimi söylemek bile istemiyorum. Sofra her zamanki gibi bol sohbetliydi. Gece hariç herkes konuşuyordu. Onun yemekte konuşmayı sevmediğini gayet iyi biliyordum zaten. Ama abimin sorduğu soruyla başını yemeklerden kaldırıp konuşmak zorunda kaldı.

"Eee enişte nasıl gidiyor işler?"

Sorunun saçmalığına gülmek istedim. Zaten aynı şirkette çalışıyorlar. Neden böyle bir soru sormuştu ki?
Gece abime garip bir şekilde baktı. Bazen onlar sadece birbirlerine bakarlardı. İmalı imalı...

"Bildiğin gibi kayınço. Fazla yoğun."

Gözüm babama kaydı. Ah zavallı adamcağız hayati tehlikesi olduğunu bilmeksiniz abim ve kocamı gülümseyerek izliyordu.

"Finans departmanı da oldukça iyi değil mi?"

Abim ne yapmaya çalışıyor hiç anlamamıştım ama Gece anlamış olacak ki sırıtıyordu.

"Evet. Şu sıralar güzel ilerliyor her şey."

Abim sırıttı.

"Yani zammı hak ettik."

Yok artık. Gelmiş yemek masasında kocamdan zam talep ediyordu. Durumun garipliğine mi gülsem Gece'nin bakışlarındaki şaşkınlığa mı gülsem bilemedim. Bir an ne diyeceğini şaşırdı.

"Elbette. Yakın bir zamanda maaşlara zam yapmayı planlıyorum."

Bunu söylerken ondaki özgüveni birkez daha fark ettim. Emri altında bir sürü işçi çalışıyordu ve onlara zam yapıp yapmamak onun elindeydi. Bu o kadar... sarsılmaz bir güven hissi verirdi ki insana. Vermişti de.

"Öyleyse iş arkadaşlarım ile bu güzel haberi yarın paylaşırım."

Abim gayet ciddiydi. Bense hâlâ sırıtır vaziyetteydim. Bu olanlar bana göre çok komikti. Kocam az önce maaşlara oturduğu yerden zam getireceğini söyledi. Ona baktım. Dudaklarımdaki sırıtışa takıldı gözü. O da engel olamayıp gülümsedi.

Herkes masadan kalktığında annem ile masayı toplamış ve mutfağa girmiştik. Annem çay suyu koyarken ben bulaşıkları diziyordum. Gece şimdi bunları yaptığımı görse bana çok kızardı.

"Bırak kızım. Uğraşma."

Aslında Geceye gerek yoktu şu an. Annem de tıpkı onun gibi evhamlıydı.

"Aman anne sen de. İncilerim mi dökülecek. Sen Güneş'e hamileyken 6 metre kare halıyı tek başına çırpardın."

O günler gözlerinin önünden geçip gitmiş olacak ki bana acıyla baktı. Günyüzü görmemişti hiç. Şükür ki son günlerle gayet iyiydi durumları.

"Gece hayatına girdiğinden beri her şey çok güzel, değil mi kızım?"

Neden böyle bir soru sormuştu bilmiyorum ama başımı salladım olumlu anlamda.

"Evet anne."

Gülümsedi.

"Hep dua ederdim. Senin de benim gibi sefalet içinde bir yaşam sürmemen için. Yüce yaradan dualarımı kabul etti."

Belki de öyleydi. Ben de o hayattan bu hayata geçişimde epeyce şaşkındım. Yani nasıl olur da kıt kanaat geçinen bir halden multi zenginliğe adım atabilmiştim öyle bir anda. Gece'ye aşık olmak ve onu da kendime aşık etmem dışında hiçbir çaba sarf etmemiştim. Tabii verdiğim savaşları saymazsak. Birbirimizin olabilmek için epeyce savaş verdik.

"Onun gibi birine sahip olduğum için çok şanslıyım."

Karnımı okşadım. Her gün biraz daha bağlandığım bebeğim sanki bana güç veriyor gibiydi.

"Bir de erkek evlat doğursan... Gece'nin gözünde binbir kat değerli olursun."

Aslında haklıydı. Gece erkek çocuğumuz olmasını çok isterdi. Tabii ben de isterdim. Ama bu, bir kızımız olduğunda üzüleceğim anlamına gelmezdi. Benim için cinsiyeti fark etmiyordu. Eli ayağı düzgün olsun diyenlerden de değildim. Hayırlısı neyse o olsun istiyordum.

"Sanırım o da erkek istiyor."

Annemin gözlerinin önünden bir manzara geçmiş gibi ışıldadı gözleri.

"Baban bir oğlu olacağını duyduğunda sevinçten çıldırmıştı."

Tahmin edebiliyorum. Babam hepimize çok değer verse de abim çok farklıydı. Belki de ilk göz ağrısı olmasında da kaynaklanıyor olabilirdi bu.

"Güzelim."

Gece'nin sesini duyduğumda kafamı mutfağın girişine çevirdim. Bana doğru geliyordu. Annem hemen bakışlarını bizden ayırıp mutfağı toparlamaya başladı. O bana doğru adımlar atarken ben de ona doğru yürüdüm.

"Kendini yormuyorsun değil mi?"

Başımı iki yana salladım.

"Hayır. Yormuyorum."

Gözleri anneme kaydı.

"Nermin teyze, bu eve bir hizmetli alalım istersen."

Gece'nin cümlesini bitiminde benim yüzüm şaşkınlıktan şekilden şekle girerken annem arkasına dönmüştü.

"Aman evladım ne diyorsun sen? Daha elden ayaktan kesilmedim," diye takıldı kocama. Kocamın annemi düşünüyor olması beni çok mutlu etti.

"Işık da henüz elden ayaktan kesilmedi ama çok üşengeç."

Bu defa bana saldırıyordu. Şaka yaptığını bilsem de alınmış gibi yaptım. Annem neşeli bir şekilde güldü.

"Ah hiç sorma. Küçükken de öyleydi. O kadar üşengeçti ki koltukta uzanırken uykusu gelirdi odasına gidip uyumaya üşenirdi."

Annem ve Gece benim yanımda beni çekiştirirken ikisine de sinirli bakışlar attım.

"Hiç de üşengeç değilim ben."

Kendimi savunmaya bile üşenmiştim.

Annem dalga geçer gibi başını salladı.

"Hadi siz içeri geçin. Ben de çayları doldurup geleyim."

Ben önden yürüyüp mutfaktan çıkarken Gece arkamdan geliyordu. Bir anda iri eli kalçalarımı örttü ve kulağıma yaklaşıp fısıldadı.

"Demek bu koca kıçın küçükken de üşengeçti."

Bileğini tutup elini çektim. Ona kızgın bakışlar atmak istedim ama yapmadım.

"Evet koca kıçım o zamanda üşengeçti," diye yanıtladım onu. Bu söylediğime şaşırıp sırıttı.

"Kıçını seviyorum."

Ona gözlerimi kısıp kınayan bakışlar attım.

"Terbiyesiz."

Adımlarımı hızlandırıp içeri geçtim. Bizimkiler bir televizyon programı açmış ve heyecanlı onu izliyordu. Ben de Güneş'in uzandığı koltuğa oturdum ve kafasını dizime koydum. Saçlarının okşanmasına bayılırdı. Papatya sarısı saçlarını okşamaya başladığımda bir kedi gibi mırıldandı.

Gözüm televizyona kaydığında bir yarışma programı olduğunu gördüm. Çiftler yarışıyordu. 4 tane çift vardı ve neşeli bir adam sunuyordu. Dikkatimi çekmişti. Böyle programlar Gece'nin dikkatini çekmese de çoğunluğa uyup tekli koltukta bir bacağını diğer bacağının üzerine koyup izlemeye başladı. İşaret parmağı dudaklarının etrafında dolanıyordu. Bir ara çenesinde sabit kaldı. Onu izlemek yerine televizyon izlememi emretti iç sesim. Ekrana baktığımda bizimkiler kahkahalar ile gülüyordu. Ben de kendime engel olamadım. Adam topuklu ayakkabıyı giymiş ve parkuru öyle tamamlamaya çalışıyordu. Bir an Gece'yi öyle hayal ettim. Daha doğrusu edemedim. Zihnim buna engel oldu. Onu o şekilde hayal dahi edemiyordum. Güneş gülmekten yerlere yatacaktı neredeyse ve bir anda çığlık atıp kucağımdan kalktı. Tüm herkesin gözü ona döndü bu defa.

"Abla!" diye bağırdı. Ben panikle yerimde doğrulup ona baktım.

"Abla! Abla! Tekme attı! Kafama tekme attı," dedi heyecanla. İlk yarım dakika ne olduğunu anlayamasam da daha sonra bebekten bahsettiğini anladım. Gece de heyecanla Güneşe bakıyordu. Şu an gelip kafasını karnıma dayayıp tekrardan o tekmeyi beklemek istiyordu ama bizimkilerin içinde bunu yapmak ona saçma geliyordu. Öylece oturduğu yerden bana heyecan ve hayran bakışlar attı. Zavallı annem korkudan titreye titreye içeri girmişti.

"Ne oldu? Kızım ne oldu?"

Güneş anneme de heyecanla dönüp konuştu.

"Tekme attı. Anne yeğenim kafama tekme attı."

Kullandığı sözcükler beni güldürdü. 10 yaşında teyze oluyordu. Sanırım tanıdığım en genç teyze oydu. Babam yine duygu yüklü gözlerle baktı bana. Abimse bir parça özenti ile.

"Hissettin mi kızım? Sen hissettin mi?"

Başımı iki yana salladım. Ben hiçbir şey hissetmemiştim bile.

"Hayır. En ufak bir şey bile hissetmedim."

Gece hâlâ bana bakıyordu.

Ortam sakinleştiğinde annem çayları getirmiş ve o da televizyonu izlemeye başlamıştı. Program gittikçe komik bir hal alırken ben kahkahalarıma engel olamıyordum. Gece nasıl bu kadar tepkisiz kalabiliyordu anlamıyorum ama yalnızca benim kahkaha attığım zamanlarda bana bakıp hafif bir tebessüm ile dudaklarını hareketlendiriyordu.

Kolumdaki şık ve pahalı saate -Gece'nin hediyesi-
baktım. Epey geç olmuştu ve Gece yarın işe gidecekti. Ona kalkalım mı der gibi baktığımda ayaklanmıştı.

"Kalkalım biz."

Bizimkilerin de uykusu gelmiş gibiydi. Hepsi kalkıp bizi kapıya kadar geçirdi. Teker teker onlara sarılıp veda ettim.

"Arada bir uğrayın böyle."

"Siz de gelin annecim."

Annem tamam anlamında başını sallayıp gülümsemişti.

Evden çıktığımızda etraf epey karanlıktı. Taşlı yolu sadece cılız bir spot ışığı aydınlatıyordu. Gecenin karanlığını yaran ışık Gece'nin arabasının yanıp sönen far ışığı oldu. Soğuk havadan kurtulmak adına çabucak arabaya bindim. O da hızlı bir manevra ile arabayı arka bahçeden çıkardı. Ana yola girdiğimizde yol boştu ve araba yolda kayıp gidiyordu. Gece boyu düşünceli olduğunu fark edebilmiştim. Artık onu anlamak konusunda eskisinden daha iyiydim.

"Gece."

Ellerini saçlarından geçirip bana döndü. Bu hareketin de anlamını biliyordum.

"Fıstığım."

Bu sevgi sözcüğü gergin bedenimi rahatlattı.

"Huzursuz gibisin."

Gerçi öyle olsa bile bana söylemezdi.

"Hayır güzelim. Sana öyle gelmiş."

Elbette öyle söyleyecekti.

"Pekii... şu şey konusu var ya onu ne zaman konuşacağız?"

Bahsettiğim şeyi anlamış mıydı acaba?

"Konuşacak bir şey yok aslında. Her şey çok açık."

Nasıl yani? Ne demek çok açık? Daha düne kadar kullanabildiği yeteneğini bu gün o değilde ben kullanabiliyordum. Bunun neresi açıktı?

"Nedir açık olan? Ben hiçbir şey anlamıyorum."

Omuz silkti. Hâlâ yolu izliyordu. Ama parmakları gergin bir ritimle direksiyona vuruyordu.

"Yeteneğimi hamileliğin süresince kullanamayacağım. Çünkü beynin buna izin vermiyor."

Bu da ne demekti? Beynim şu zamana kadar izin veriyordu da şimdi mi izin vermiyordu?

"Nasıl?" Tüm sorularıma bir yanıt istiyordum. Fazlasıyla meraklıydım.

"Söylediğim gibi güzelim. Sen artık tek beden değilsin. Bu benim işimi zorlaştırıyor."

Peki tamam buna bir nebze anlam verebilirim ama benim onun aklından geçenleri anlayabilmem... bu çok... çok garipti.

"Ama ben... beni senin aklından geçenleri nasıl anlıyorum?"

İsterik bir gülüş attı.

"Geçenlerde sana bir soru sormuştum."

Hatırlamaya çalıştım ama bulamadım.

"Ne sorusu?"

"Bebeğin sana verdiği gücü hissedebiliyor musun?"

Bahsettiği güç bu türde bir şey miydi? Evet karnımdaki bebeğin bana bir şekilde güç verdiğini hissediyordum ama hiç böyle olacağını düşünmemiştim.

"B-bu... bu hiç normal bir şey değil Gece."

Kafam çok karışıktı. Ben böyle bir gücü nasıl kullanabiliyordum. Normal insanlarda olacak bir şey değildi bu.

"Güzelim buna kafa yorma sen. Gelip geçici bir değişim süreci. Ben de bir anlam veremedim ama yarın Teo amcaya soracağım."

Ona şaşkınca baktım.

"O da kim?"

Sorularım onu bunaltmış olacak ki aldığı nefesi sertçe dışarı verdi.

"Çok bilmiş bir ihtiyar. Kendi yeteneğimi keşfettiğimde Duman Karayel beni onun yanına götürmüştü. O moruk gerçekten çok fazla bilgili."

Tüm bu olanlara anlam veremesem de tekrar bir soru sorup onu bunaltmak istemedim. Sadece yolu izleyip bitmesini bekledim.

--

Eve gelir gelmez kendimi odamıza atmıştım. Üzerimdeki kıyafetleri ışık hızında çıkarıp geceliğimi giydim ve kendimi yatağa attım. Gece de çok vakit geçmeden arkamdaki yerini aldı. Kolunu belime dolayıp beni göğsüne çekti. Eli karnımdaydı. Dudakları kulağımın hemen arka tarafına sürtünüyordu.

"İlk tekmeyi ben hissetmek istiyordum." Sesi mızıkçı bir çocuk gibi çıksa da bu masumluğuna gülmüştüm.

"Üzgünüm sevgilim. Bebeğimiz daha doğmadan teyzesine ilk tekmesini savurdu."

Çocuğum ve kardeşim arasında teyze yeğen ilişkisi olabileceğini hiç sanmıyorum. Onlar daha çok kardeş gibi büyüyecekti.

"Bir daha ne zaman tekmeler?"

Bunu ben de bilmiyordum ama umarım bu sefer ben de hissedebilirdim.

"Bilmiyorum."

Karnımı okşadı. Kulağımın arkasından başlayıp boynuma kadar sürdürdü öpücüklerini.

"Teo denen adamla ne zaman görüşeceksin?"

Gerilse de bozuntuya vermedi.

"Ne zaman uygun olursa. Garip bir tip. Bilirsin... bazen beni unutuyor."

Bahsettiği kadar yaşlıysa bu çok normaldi.

"Ben de gelecek miyim seninle?" diye sordum. Sesim kedi yavrusu gibi çıkmıştı. Beni de götürmesini istiyordum.

"Eğer istersen..."

Bunu söylemekten pek haz etmese de söylemişti. Sırıtışım büyüdü.

"Elbette istiyorum."

Böyle bir şeyi merak edip kendimi yiyip bitireceğime adamı görür merakımın biraz dinmesine neden olurdum.

"Yarın önemli işlerim var. Önce şirkete sonra bara gideceğim. Biraz geç kalabilirim."

Sabahtan akşama kadar yine yalnız mı kalacaktım.

"İstersen annemin yanına gidebilirsin."

Uzun zamandır Melek anneyi görmüyordum. Evet olabilirdi.

"Tamam. Sen de oraya gelirsin işin bitince."

Boynuma uzun bir öpücük kondurdu.

"Tamam güzelim."

Ve daha fazla konuşmadık. Onun uykuya daldığını boynuma değen ılık ve düzenli nefeslerden anladım. Çok geçmeden ben de kendimi uykunun kollarına teslim ettim.

--

Gözlerimi açtığımda yan tarafım boştu. Kocam beni uyandırmamayı başarıp gitmişti. Oysa bu sabah kalkıp ona kahvaltı hazırlayacaktım. Ama yine lanet olası uykuya yenik düşmüştüm. Yataktan kalktığımda saat on ikiye geliyordu. Ne çok uyumuştum böyle. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra Melek anneye gideceğim geldi aklıma. Giyinme odasından kendime kışlık bir elbise çıkardım. Dar kotları ne kadar çok sevsem de şu sıralar giyemiyordum. Yetim kol diz üstü elbisemin altına Gece ile balayımızda Paris'ten aldığım uzun çizmeleri giydim. Bu muhteşem bir parçaydı ve fiyatını aklıma bile getirmek istemiyordum.

Saçlarımı tepeden şirin bir topuz yapıp küçük el çantamı aldım ve aşağı indim. Sanırım kendime kahvaltı hazırlayamayacak kadar üşengeçtim. Melek annede bir şeyler atıştıracaktım mecburen. Portmantodan diz üstü trençkotumu alıp giydim. Aynaya baktığımda gerçekten hoş göründüğümü fark ettim. Ben değişmiştim. Fazlasıyla. Kaküllerim yüzüme sanki daha çok yakışıyordu artık. Bu en ideal boydu. Ve yüzüme can gelmiş gibiydi. Sanırım hamilelik bana yaramıştı.

Evden çıkıp garaja yürüdüm. Gözüme çarpan şeyle kafamı bahçeye çevirdim. Bahçıvan bahçeyle ilgileniyordu. Birinin bahçe ile ilgilendiğini zaten anlamıştım ama hiç görmemiştim. Adama selam verecektim ki elindeki aleti çalıştırıp otları kesmeye başladı. Onu rahatsız etmekten vazgeçip Gece'nin arabalarından birini aldım. Klasik model bir arabaydı. Her gün farklı bir adama kullanmak değişik bir histi ve artık hangisini seçeceğim diye düşünürken kafayı yiyecek gibi oluyordum. Arabayı garajdan çıkarıp ana yola sürdüm. Anayola gidene kadar etraf hep ormanlıktı. Civardaki tek konut bizim evimizdi. Her yere uzak olan evimizi çok seviyordum ama bu uzaklığı hiç sevmiyordum. Nereden baksan bir saat direksiyon sallayacaktım şimdi.

--

Arabayı Karayel Malikanesinin arka bahçesine park edip eve doğru yürüdüm. İçimdeki ses, dışarı çıkarken Gece'ye haber vermediğim için kızgındı ve evin kapısını çalmadan Gece'yi aramaya karar verdim. Umarım toplantıda falan değildir.

Onu isteyeceğin zaman arayabileceğini kendisi söyledi.

Evet sonuçta bunu söyleyen oydu ve eğer toplantının orta yerinde ararsam bana kızmamalıydı.

"Güzelim."

Telefonu açış şekline bakarsak toplantıda değildi.

"Ne yapıyorsun hayatım?"

Derin bir nefes aldı. Ve büyük bir ciddiyetle konuşmaya başladı.

"Bir takım finans yöneticileri ile bakışıyorum."

Ah kahretsin! Tam da toplantının ortasında aramışım işte.

"Üzgünüm. Sadece annene geldiğimi haber vermek için aradım."

"Sorun yok. Görüşürüz."

"Görüşürüz." Ve telefonu kapatmadan ekledim. "Seni seviyorum."

Oradaki yöneticileri önemsemeden konuştu.

"Ben de seni fıstığım."

Telefonu kapattığında kendimi aşk dolu hissediyordum ve bu dolulukla zile bastım. Kapı çok geçmeden bir kız tarafından açıldı.

"Hoşgeldiniz Işık hanım."

Bu eve her geldiğimde farklı kızlar görüyordum. Ona başım ile karşılık verdim ve paltomu almak için harekete geçti. Nazikçe uzattığım paltoyu ve çantamı alıp içeri yürümeye başladı. Ben de hol kısmını geçip salona girdim. Melek anne kış bahçesi şeklindeki alanda oturmuş çizim yapıyordu.

Ona doğru yürürken meraklıydım. Arkasında durduğumda beni henüz fark etmemişti. Onu korkutmamak için kısık bir sesle konuştum.

"Anne."

Başını çizimden kaldırıp bana baktığında yemyeşil gözleri ışıldadı.

"Ah... Işık."

Beni gördüğüne sevinmiş gibiydi. Kalem kağıdı bir kenara itip oturduğu yerden kalktı.

"Hoşgeldin kızım."

Birbirimize sarılıp özlem giderdik.

"Hoşbuldum. Rahatsız etmedim ya?"

Başını gülerek iki yana salladı.

"Ne rahatsızlığı. Bir şeyler karalıyordum öyle. Gelecek ayki defile için."

Ne kadar yetenekli olduğunu söylemek bana düşmezdi ama gerçekten çok yetenekliydi. Muhteşem mücevherler tasarlıyordu.

"Otursana şöyle. Aç mısın? Bir şeyler hazırlatmamı ister misin?"

Gösterdiği yere oturdum.

"Aslında... kahvaltı yapmadım."

Bunu ona bakmadan söylemiştim. Çünkü utanıyordum.

"Ah... neden ihmal ediyorsun öğünlerini."

Ufacık bir an kendimi suçlu hissettim.

"Asiye. Asiye!"

Az sonra bana kapıyı açan kızdan farklı başka bir kız girdi içeri.

"Buyrun hanımım."

Ellerini önünde birleştirip itaatkar bir hal aldı.

"Gelinime güzel bir kahvaltı hazırlayın. Hemen."

Bana gösterdiği tavır ve kıza gösterdiği tavır farklı olsa da umursamadım. Kimsenin davranışlarını sorgulamamayı Gece'den öğrenmiştim.

"Kahvaltın hazırlanana kadar iki lafın belini kıralım şöyle gelin kaynana."

Her ne kadar elit ve zengin bir kadın olsa da bana karşı çok şefkatli ve yakındı.

"Nasıl gidiyor hamilelik?"

Bu soru karşısında gülümsedim. Zaten bebek kelimesi geçtiği anda şapşal şapşal sırıtmaya başlıyordum.

"Çok güzel. Mide bulantılarım yok Allah'a şükür."

Göbüşüme kaydı gözdü.

"Daha kilo almamışsın. Ah Tanrım! Seni şişko hayal edemiyorum kızım."

Gözlerinin önünde bir görüntü canlandırmaya çalışıyor gibiydi. Ama bunu başaramadı. Doğrusu ben de başaramıyordum.

"İkizlere hamileyken ben senden de zayıftım. Aman Yarabbi insanlar kırılmamdan korkuyordu. Ve düşünebiliyor musun iki çocuk taşıyordum karnımda ama yalnızca beş kilo almıştım. Bacaklarım ve kalçamdan hiç kilo almamıştım. Yalnızca kocaman bir göbeğim vardı."

O günler aklına gelince gözleri dolmuş gibiydi.

"Duman baban her zaman bu kadar zayıf olmama kızmıştır."

Duman Karayel'in aşkı... Onların gözlerinde aşkı görüyordum. Duman baba tehlikeli bir adamdı ama aşıktı da.

"Nasıldı peki? Yani iki tane bebeği nasıl doğurabildin?"

Beni şimdiden korku sarmıştı. Rahatlatıcı bir gülümseme ile karşılık verdi.

"Korkacak hiçbir şey yok. Bol ıkınmalı, bol terlemeli bir süreç sadece. Sonrası zaten cennet gibi. O varlığın sana verdiği his ve ilk ağlaması..."

Bunu öyle kutsal bir şeymiş gibi anlatmıştı ki hemen doğuma ışınlanmak istemiştim. Ama çok korktuğumu da es geçemiyordum.

"Onları kucağınıza aldıktan çok kısa bir süre sonra..." Duraksadım. Bu konuyu onunla konuşmalı mıydım acaba?

"Gece'yi evlatlık aldık."

Benim sormaya korktuğum şeyi devam ettirmişti. Gülümsüyordu.

"O... o çok garip bir çocuktu. Bize alışması çok uzun sürdü. Onunla iletişim kurmamız bir yılımızı aldı."

Çok merak ettiğim başka bir şey vardı.

"Peki ikizler... Gece'yi gerçek abileri mi sanıyor?"

Başını salladı.

"Evet. Ama zaten öyle değil mi? Biz o ailemize katılınca gerçek bir aile olduk."

İkizlerin haberi yoktu demek ki. Gerçi olsa bile değişen bir şey olmayacaktı. Sevgi hiçbir zaman değişmezdi. Şartlar değişse de sevgi değişmezdi.

"Hanımım kahvaltı hazır."

Bakışmamızı bölen az önceki kızın sesiydi. Melek anne elimden tutup kaldırdı beni.

"Hadi kahvaltını yap da alışverişe çıkalım."

Başımı sallayıp içeri doğru yürüdüm.

--

Mükellef bir sofra karşılamıştı beni. Bu kadarını da beklemiyordum. Sanki on kişilik bir davet kahvaltısı gibiydi. Ve tek başıma yemek de sıkıcıydı. Melek anne yanımda oturuyor ben de kahvaltımı yapıyordum.

Nihayet bu koca masadan kalktığımda Melek anne başı ile işaret verdi.

"Hadi, alışverişe."

Karşı çıkmak istemiyordum. O yüzden boyun eğdim. Belki eğlenceli olabilirdi.

Melek anne ile Gece'nin arabasına ilerledik.

"Gece'nin arabaları çok kıymetlidir. Bir gün arabalarını bir kız ile paylaşacağı aklıma gelmezdi."

Sesinde hem şaşkınlık hem de gurur vardı. Sanırım benimle gurur duyuyordu. Arabaya binip malikaneden çıktım.

"Nereye gidiyoruz?" diye sordum ona dönüp.

"Cevahir AVM."

Buralarda bildiğim tek AVM Akmerkezdi. Onu da Gece ile gide gele öğrenmiştim zaten. Navigasyona yeri yazdım ve az sonra kadın tarife başladı. Melek anne gülümseyerek baktı bana.

"Sen o kadar farklısın ki Işık... Gece çok talihsiz bir evlilik geçirdi ve bunda bizim de suçluluk payımız var."

Ona doğru döndüm.

"Neden?"

"Hülya her zaman Gece'ye platonik bir şekilde aşıktı ve onu ağına düşürdüğünde Gece burayı terk edip gitmek istedi. Ama biz ısrarla onu Hülya ile evlendirdik. Ama o bizi de kandırmıştı."

Bunu biliyorum. O kadın hamileyim deyip kocamı kandırmıştı.

"Bu sizin suçunuz değil. Sizi de kandırmış."

Bu konular onu daraltmış olacak ki konuyu değiştirdi.

"Onu uzun zamandır ilk kez bu kadar normal ve huzurlu görüyorum."

Bunu ben de fark edebiliyordum. İlk tanıştığımız günden beri çok farklıydı. Evet değişmişti. Benim için bazı davranışlarını törpülemişti ama o değişmese bile ben onu severdim. Her haliyle aşıktım ona.

"Gece'yi iyi ki tanımışım."

"Onun peşinde dolaşan para manyağı kızlar gibi değilsin. Sen çok farklısın."

Hiçbir zaman öyle bir kız olmamıştım. Ona gerçekten aşıktım. Zaten aşık olmasam evlenemezdim.

Arabayı AVM'nin otoparkına park ettim ve birlikte indik. Melek anne buraları avucunun içi gibi biliyordu ve ben de peşinde gidiyordum. İlk kat teknoloji mağazaları ile doluydu. Yürüyen merdivenlerle ikinci kata çıktık.

"Gelecek ayki defilede giymek için kıyafet almam gerekiyor."

"Tamam. Önce sizin için elbise bakalım."

Melek anne çok sevdiği bir markanın olduğu yere doğru yürümeye başladı. Bir anda gözlerime çarpan flaşla afalladım. Melek anne adımlarını hızlandırdı.

"Ah! Yakalamasalar şaşardım zaten."

Ne olduğu anlamadan etrafımız bir orduyla sarılmıştı. Melek annenin kolu benim kolumdaydı ve yürümeye çalışıyorduk.

"Melek hanım. Melek hanım uzun zamandır sizi görmüyorduk. Duman bey ile aranızın açık olduğunu duyduk."

Asparagas haber olduğuna şüphe yoktu. Melek anne suskunluğunu korurken bir diğer magazin muhabiri mikrofonu ağzıma soktu.

"Gece beyle evliliğiniz nasıl gidiyor? Bebek denemeleri başladı mı?"

Ah... bundan onlara ne?

"Arkadaşlar başka zaman," dedi Melek anne en sonunda.

"Melek hanım bir açıklama yapsanız. Duman bey şu sıralar sürekli yurt dışında yeni projeler mi var?"

Melek anne bıkkınca konuştu.

"Arkadaşlar lütfen. Her şey yolunda. Önümüzdeki ay yurt dışında bir defilem var onun için hazırlık yapıyoruz. İyi günler."

Ben şaşkın şaşkın dururken Melek anne hareketlerini hızlandırdı. Dev magazin ordusunu arkamızda bıraktığımızda magazin muhabirleri hâlâ sorular sormaya devam ediyordu. Kendimizi mağazaya attığımızda ikimiz de birbirimize bakıp bıkkınca gözlerimizi devirdik.

"Bazen çok ısrarcı olabiliyorlar."

Hayatımda ilk kez başıma böyle bir şey geliyordu. Ama Melek anne görünen o ki alışkındı.

"Gece burada olsaydı bir güzel dağıtırdı bu orduyu."

Geçen aylarda katıldığımız davetlerde böyle bir olay yaşanmıştı ve Gece bir güzel ustalıkla magazin ordusunu dağıtmıştı.

Sonunda mağazayı gezmeye başladık. Etraf eşsiz parçalar ile doluydu. Parıl parıldı.

"Melek hanım."

Bir kadın ilgiyle Melek anneyi karşıladı.

"Sevdacığım benim için elinde güzel parçalar var mı?"

Kadın başını salladı gülümseyerek.

"Elbette. Buyrun Melek hanım."

Kadın bana da gülümsedi.

"Gelinim. Işık."

Sevda bana da büyük bir ilgiyle bakmaya başladı.

"Ah öyle mi? Bu ne güzellik. Gece beyin evlendiğinden haberim bile yoktu."

"Geçtiğimiz yaz Temmuz ayında evlendiler."

Kadın tebriklerini iletip bizi bir yere yönlendirdi.

"Bunlar son tasarımımız."

Melek anne kıyafetlere bakmaya başladı. Kumral bir kadındı. Ve ona zümrüt yeşilinin çok yakışacağını düşünüyordum. Diz altında biten yetim kol zümrüt yeşili elbiseyi aldım elime. Kadifeydi. Ve ona çok yakışacağına hiç şüphe yoktu.

"Anne. Buna baksana."

Elbiseye baktı ve gözleri ışıldadı. Yeşil gözleri ile bu elbise çok güzel uyuyordu.

"Bunu kesinlikle denemeliyim."

Kabine girdi ve çıktığında üzerindeki elbisenin ona ne kadar yakıştığını fark ettim. Gerçekten yaşına göre harika bir fiziğe ve güzelliğe sahipti.

"Çok hoş görünüyorsunuz."

O da aynaya baktı. Kendi de beğenmiş gibiydi.

"Sen zevkli bir kızsın Işık. Oğlumu seçmene de bakılacak olursa sen gerçekten zevkli bir kızsın."

Sevda denen kadın da Melek anneye hayran hayran bakıyordu.

"Gerçekten muazzamsınız."

Her satıcı biraz abartırdı ama kadın gerçekten beğenmişe benziyordu.

"Bunu alıyorum."

Melek anne içeri girip üzerini çıkardı. Kadın elbisesiyi kabinden alıp kasaya yürüdü. Biz de Melek anne ile az sonra kasadaydık.

"Ödemeyi nasıl yapacaksınız Melek hanım."

Melek anne çantasından cüzdanını çıkardı.

"Kart ile."

Kasiyer kadın bilgisayara bir şeyler yazdı.

"Tek çekim?"

Melek anne başını salladı ve kartı uzattı. O şifreyi girerken başımı çevirip dışarıyı izledim.

Ödemeyi hallettikten sonra mağazadan çıktık. Yan taraftaki ayakkabı mağazasına girip bir de ayakkabı aldık. Melek anne tercihini ten rengi stiletto model ayakkabılardan yana kullandı.

"Şimdi sana bir şeyler alalım."

Beni kolumdan tutup günlük eşyalar satılan bir mağazaya soktu. Aslında alışveriş yapmam iyi olurdu. Hamile eşyaları satılan bölüme geçtik. Melek anne benden hevesli gibiydi. Göbeğinde bebek resmi olan ne görse bana gösteriyordu. Gösterdiği bir tişörtü ben de beğenmiştim ve askısından aldım. Birkaç tane de elbise aldım. Kasaya doğru giderken aldığımız şeylerin ne kadar pahalı olduğunu biliyordum ama artık bunu dert etmiyordum. Gece bana defalarca kez bunu sorun etmememi söylemişti. Kasaya ulaştığımızda ben cüzdanımdan kartımı çıkaracaktım ki Melek anne hızlı davrandı.

"Tek çekim."

Ona alınmış gözlerle baktım.

"Ben ödeyebilirdim anne."

Gözlerini kısıp baktı bana.

"Ben de ödeyebilirim kızım. Bu gün benden oldu. Yarın da senden olur."

Öyle deyince kabullenip poşetleri aldım. Bu mağazadan da çıkınca bu kattaki tüm mağazaları gezdik. Telefonumun melodisini duyunca çantamdan çabucak çıkardım. Gece arıyordu.

"Efendim hayatım."

"Ne yapıyorsun güzelim?"

Melek anne beni gülümseyerek izliyordu.

"Annenle alışverişe çıktık."

Arkada birkaç bağırış sesi duyuldu.

"İyi yapmışsınız. Biraz para harcayıp kendini şımart."

Bu dediğine güldüm.

"Peki efendim."

"Görüşürüz Işık."

"Görüşürüz sevgilim."

Telefonu kapattığımda Melek anne hâlâ gülüyordu.

"Bebişe eşya bakalım diyeceğim de cinsiyetini bilmiyoruz."

"Önümüzdeki bir ay içinde öğreneceğiz cinsiyetini."

"Ne hissediyorsun peki?"

Aslında bu konuda hiçbir şey hissetmiyordum. En ufak bir fikrim bile yoktu.

"Pek bir şey hissedemiyorum."

Kafasını anladım anlamında salladı ve kolundaki saate baktı.

"Epey zamam geçirmişiz. İkizler birazdan evde olur. Dönelim istersen."

"Fark etmez. Nasıl isterseniz."

Elimizde poşetlerle otoparka kadar yürüdük ve aldıklarımızı bagaja istifleyip arabaya bindik.

"Bazen para savurmak insanın stresini alııır götürür."

Bunu gerçekten de yaşayarak söylemişti. Acaba stresli miydi ki?

"Siz... bu gün stresli miydiniz?"

Derin bir nefes aldı.

"Endişeliyim. Ailem adına korkularım var."

Sesi buruktu. Kimin korkuları yoktu ki?

"Özel değilse... problem nedir?"

"Ne özeli kızım? Biz aile değil miyiz?" Gülümsedi ama bu çok anlık ve silikti. "Duman bu aralar belli etmese de çok sıkıntılı."

Karayel ailesine ne oluyordu böyle?

"Neden?"

"Gece... hiç laftan anlamıyor. Nedir ne değildir bilmiyorum ama bir ihale varmış ve Gece ısrarla çekilmiyormuş."

Ah işte yine o konu. O sokuk ihale.

"Haberim var."

Ama sanırım o babamın kurban gidecek olmasından habersiz gibiydi. Eğer bunu ona söylersem kadıncağız kalpten giderdi vallahi.

"Onu sen ikna etsen. Artık bu işlerden uzak dursun istiyorum."

Elbette ben de öyle istiyordum ve denemiştim de ama bir türlü kabul etmiyordu. Büyüklük gösterisi yapıyorlardı. Artık iş para mevzusundan da çıkmıştı. Bildiğin hırsa dönmüştü.

"Ben de söyledim ama dinlemedi."

Tehdit bile ettim. Umurunda olmamıştı. Onu bırakıp gidemeyeceğimi düşünüyordu. Düşünmekten de öte biliyordu. Melek anne stresli bir şekilde iç çekti. Daha da bir şey söylemedi zaten. Ama moralsiz gözüküyordu. Sabahtan beri kendini iyi göstermeye çalışsa da anlamıştım zaten. Onun üzgün olması benim de moralimi bozdu. Ah Gece... bizi hiç düşünmüyorsun.

--

BÖLÜM SONU
SINIR 400 YORUM 400 VOTE
SINIR GEÇİLDİĞİNDE GÖRÜŞMEK ÜZERE. SİZİ SEVİYORUM. ❤️❤️
VE SON OLARAK BÜYÜK FİNALE ÇEYREK KALDI.

Continue Reading

You'll Also Like

Tutsak By .

Romance

15.5M 490K 52
"Birlikte güldüğün birine aşık olmak kolaya kaçmaktır; ben seninle ağlamaya bile aşığım." Sıradan başlayan planlı bir intikam oyunu; ne denli büyük b...
5K 1.9K 57
Gözlerinde gördüğüm ifade esaretim.
571 98 15
Bir cennet parçasıydı. O gökyüzünün cennetiydi ama onun yerini almak isteyen vardı. Cennet değişmezdi ya cehennem olurdu ya da hiç. Cennetin sahibi d...
3M 160K 40
Heja güzelliği ve cesaretiyle Amed'e nam salmış kadın. Ağir yakışıklılığı ve bastığı yeri titreyișiyle Amed'in saygı duyulan ağası... Kadın çok sevd...