GECENİN IŞIĞI

By buyazarneleryazar

15.3M 402K 134K

Genel Kurgu #1 Bir adam düşünün, hayatının tüm dönemlerini karanlık işlerle geçiren ve geçmişinin izlerini hâ... More

~TANITIM~
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47.BÖLÜM
48. BÖLÜM
Sırma-Sarp
Karakterlere Sorular
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
Sırma ve Sarp
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM: GECE
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜMDEN KESİT
72. BÖLÜM
SORU-CEVAP
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM
Yeni Kitap
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM
79. BÖLÜM
80. BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. bölümden kesit
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88. BÖLÜM
89. BÖLÜM
90. BÖLÜM
91. BÖLÜM
92. BÖLÜM
93. BÖLÜM
94. BÖLÜM
95. BÖLÜM
96. Bölümden kesit
96. BÖLÜM
97. BÖLÜM
98. BÖLÜM
99. BÖLÜM
100. BÖLÜM
101. BÖLÜM
102. BÖLÜM
103. BÖLÜM
104. BÖLÜM
105. BÖLÜM
106. BÖLÜM
107. BÖLÜM
108. BÖLÜM
109. BÖLÜM
ÖNEMLİ
110. BÖLÜM
111. BÖLÜM
112. BÖLÜM
113. BÖLÜM
114. BÖLÜM
115. BÖLÜM
116. BÖLÜM
117. BÖLÜM
118. BÖLÜM
119. BÖLÜM
120. BÖLÜM
121. BÖLÜM
8 MİLYONNN!
Kitap Tanıtma Fırsatı
122. BÖLÜM
123. BÖLÜM
124. BÖLÜM
FİNALE DOĞRU •PART-1•
FİNALE DOĞRU •PART-2•
FİNALE DOĞRU •PART-3•
BÜYÜK FİNALDEN UFAK BİR KESİT!!!
•BÜYÜK FİNAL•
•VEDA•
•GECE• Duyurusu

81. BÖLÜM

87.3K 2K 586
By buyazarneleryazar

KEYİFLİ OKUMALAR. BÖLÜM SONUNDAKİ UZUN MU UZUN AÇIKLAMAYI ES GEÇMEYİN LÜTFEN. ÖNEMLİ BİR AÇIKLAMA.

--

HATIRLATMA!.

"Mor giysili kadına 1,5 milyona yazlığı satıyorum! Satıyorum. Sattım!."

Ve pazardan en ucuz sebze meyveleri arayan bir annenin kızı olan Işık 1,5 milyona bir yazlık satın almıştı.

--

Hayat garipti. Gerçekten garipti. Her an ne olacağı hiç belli olmuyordu. Kim derdi ki zar zor geçinen Güney ailesinin büyük kızı ileride çok zengin bir adam ile evlenecek diye. Yanımdaki adam zengindi. Nasıl bu kadar zengin olunabilir aklım almıyordu. Aslına bakarsak Gece de daha küçük bir çocukken fakirdi. Anlattıklarına göre o da yiyecek yemeği zor buluyordu. Ama şimdi... onu evlatlık alan ailenin tüm mal varlığı onundu artık. Kendi çabası ile bir yerlere geldi. Yaptığı karanlık işlerinin dışında o bir patrondu. Keşke sadece patronluk yapsa diye düşünmeden edemiyordum. Tüm o karanlık işleri bıraksa... Bunu yapmayacağını biliyordum ama belki günün birinde baba olduğu zaman kendini tüm o pis işlerden çekebilirdi. Hiç belli olmazdı.

Az önce satın aldığım yazlığa gider miydik bilmiyorum ama ben bir yazlık satın almıştım. Hem de kocamın parasıyla. Kim bilir salondaki kadınlar kendi çalıştıkları para ile alıyordu. Bense kocamın parasıyla. O yazlığı Gece almıştı.

"Mor giysili kadın ha."

Hazan kıkırdayarak bana bakarken ben de çarpık bir gülümseme ile ona baktım. Müzayede devam ederken hiçbir tat alamıyordum artık. Salondaki insanlarda çok boş geliyordu. Anlamsız bir rekabete girmişlerdi. Sanırım güç gösterisi dedikleri bu olsa gerek. Tüm herkes parası ile güç gösterisine başlamıştı. Gece ise zaten az önce şovunu yapıp çekilmişti. Daha fazla bir şey yapmasına gerek yoktu. Zaten en ufak bir bakışı ile tüm salonun gözü ona dönüyordu. Sıkıldığımı anladımı bilmiyorum ama elini kolumda hissettim. Ona dönüp baktığımda gözlerinin çakmak çakmak olduğunu fark ettim. Neler oluyor der gibi baktığımda çok geçmeden arkama odaklanan gözlerini fark ettim. Yalçın buraya doğru geliyordu. Yanında yine o kadın vardı. Gece'nin nefesi sıklaşmış ve gözleri alevlenmişti. O ikisinin birbiri ile ne alıp veremediğini gerçekten anlamıyordum. Yalçın Duman Karayel'in arkasında durdu ve omzuna dokundu. Onu fark eden amcası ayağa kalktı ve kendilerine has erkekçe bir selamlaşma ile selamlaştılar.

"Nerelerde olduğunu sormayacağım evlat."

Sesi sert miydi dalga geçer gibi miydi anlamamıştım. Yalçın ona dudağının kenarını kıvırıp gülümsedi. Melek annenin sandalyesine ilerleyip elini kaldırıp dudaklarına götürdü. Dışarıdan ne kadar da beyefendi gibiydi. Gerçi bana karşı da beyefendi gibiydi ama anlamadığım bir şekilde kocam ondan hiç haz etmiyordu. Bana dönüp geniş bir şekilde sırıttı. Gece'nin korkusundan ufacık bir tebessüm bile bahşedemedim. İkizlere yönelince Gece gerim gerim geriniyordu. Sanki Yalçın'ı boğazlamamak için kendini zor tutar gibiydi. Ona karşı neden böyle olduğunu keşke anlayabilseydim.

"Naber altın kızlar?" Yakıştırmasına gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. İkizler aynı anda kalkıp kuzenine sarıldı. Anlaşılan o ki Yalçın'ı sevmeyen bir tek Geceydi. Öyle ki Sinan bile Yalçın ile akrabalığı olmadığı halde ayağa kalkıp gayet samimi bir şekilde tokalaşmıştı onunla.

Sıra kocama geldiğinde Yalçın gözünün ucuyla bile Geceye bakmadı. Alacağı karşılığı biliyor olsa gerek hiç selam vermedi.

"Hanımefendiyi bizimle tanıştırmayacak mısın Yalçın abi?"

Hazal merak ve sorgulayan gözlerle Yalçın'a bakıyordu. Yalçın önce Geceye sonra bana ve en sonda yanındaki kadına bakıp Hazal'a döndü.

"Gökçe," diye taktim etti kız arkadaşını. Kadın tamamıyla suratsızdı. Yüzünde en ufak bir ifade bile yoktu. Bana boş boş bakıyordu. İkizlerin ona baktığını fark edince başını çevirdi ve zorlama bir şekilde gülümsedi.

"Ben Hazan."

"Ben de Hazal."

İkisi de Gökçe'ye gülümsedi. Gökçe daha kendini ne kadar zorlayabilirdi bilmiyorum. Gülmek için bu kadar zorlanan bir kadını ilk kez görüyordum.

"Amca, diğer masaları da ziyaret edeceğiz. Görüşmek üzere."

Duman Karayel başı ile onay verir gibi bir işaret yaptı sadece. Son kez Melek anneye gülümsedikten sonra Gökçe ile birlikte masadan ayrıldılar. O buradayken tek bir çıt bile çıkarmayan kocama baktım. Aynı anda tüm masa onu izliyordu. Bunu takmadı bile. O gittiği için biraz daha iyi görünüyordu. En azından hastalıklı gibi bakmıyordu. Duman Karayel Geceye sorgular gibi baktı ama kocamın umurunda değildi. Bir anda masadan kalktı ve kimseye açıklama yapma girişiminde bulunmayıp salonun devasa kapısından çıktı. Farkında değildi ama beni buraya getirdiği için pişman olmaya başlamıştım. Burada gerçekten çok huysuzdu. Neden böyle olduğunu bir türlü anlayamasam da büsbütün moralim yerlerdeydi. Üstelik şimdi bana hiçbir açıklama yapmadan kalkıp gitmişti. Peki aynı şeyi ben ona yapmış olsaydım? Zira olay çıkardı. Ama o yapınca hiçbir şey olmuyordu. Hâlâ daha bazı davranışlarını değiştirememişti.

Yarım saat geçmesine rağmen hâlâ gelmemişti. Müzayede ise lanet olası bir şekilde devam ediyordu. Küçük çantamdan telefonumu çıkarıp saate baktım. 12'yi geçmek üzereydi. Burada daha fazla kalmak istediğimi hiç sanmıyorum. Gece hangi cehennemdeydi bilmiyorum. Ve de midem bulanmaya başlamıştı. Midemin içi yakıcı bir safrayla çalkalanıyor gibi hissediyordum. Öyle ki o yakıcı safta yemek boruma kadar tırmanıp çıkmak için mücadele veriyordu. Hiçbir şey yememiştim ki. Suratımın nasıl bir hâl aldığını bilmiyorum ama Melek anne endişeyle bana bakıyordu.

"İyi misin Işıkcım?"

Başımı aşağı yukarı sallayıp iyiyim der gibi gülümsedim. Konuşamazdım. Zira konuşursam boğazıma kadar tırmanan safra ağzımdan firar edecekti.

Gece'nin kafasına estiği zaman çıkıp gelmesini beklemek yerine ayaklanmaya karar verdim. Melek anne beni izlerken açıklama yapma gereği duydum.

"Aslından kendimi pek de iyi hissetmiyorum. Geceyi bulup eve gitmek istediğimi söyleyeceğim."

Melek anne Sinan'a bakıp ayağa kalkmasını işaret etti.

"Yengene eşlik et Sinan."

Hiç gerek yok diyecektim ki salonun etrafımda dönmeye başladığını fark ettiğimde buna ihtiyacım olduğuna karar verdim. Sinan koluma girip beni yürütmeye başladığında nereye gittiğimizi bilmiyordum. Müzayede salonundan çıkıp merdivenlere ilerledik.

"Nerede olduğunu biliyor musun?" Başını sallayıp yanıtladı sorumu.

"Bu evde gidebileceği tek bir yer var onun."

Bu da ne demekti? Bu evde derken neyi kastediyordu ki?

Merdivenleri indikten sonra içeri girdiğimiz kapıdan dışarı çıktık. Soğuk hava ile karşılaşan bedenim bunu hiç umursamadı. Bahçenin arkasına doğru ilerlerken Sinan yüzüme endişe ile bakıyordu.

"İyi değilsin."

"Berbat hissediyorum."

Nedendir bilmiyorum ama şu an oturup Sinan'a içimi dökmek istiyorum. Hiç ses çıkarmadan beni dinleyeceğine emindim.

Bahçenin ilerilerine doğru yürürken hâlâ kolumdaydı kolu. Yürümekte bile güçlük çeker gibiydim. Ayaklarımdaki topuklu ayakkabılar beni ayrı bir yoruyordu. İleride bir karaltı gördüm.

"Orada," diye mırıldandı Sinan. Sıkıntılı bir şekilde nefesimi verdim.

"Ona beni eve bırakacağını söyler misin?" dediğimde başını salladı. Bahçenin köşesindeki oturağa dikkatle oturttu beni. O gerçekten düşünceli bir erkekti. Daha sonra Geceye ilerlemeye başladı. Evin spotlarından biraz olsun karanlığı yaran bir ışık yayılıyordu. Gece'nin tarafına baktığımda gördüğüm tek ışık sigarasının yanan ucuydu. Onu göremesem de yüzünün sinirli olduğunu biliyordum. Gözlerimin önünde yüzünün görüntüsü belirdi bir anda. İşte böyleydi şu an.

Yanına giden Sinan'ı fark ettiğinde hızla arkasına döndü. Şu an ona bağırdığını biliyordum. Sesini duymasam da bunu anlamıştım. Bir anda bana doğru baktığını hissettim ve o an da yürümeye başladı. Bana doğru gelirken kendimi daha ne kadar berbat hissedebilirim diye düşündüm. Hızlı adımlarla aramızdaki mesafeyi kapattı ve yanıma geldi. İlk yarım dakika sadece karanlıkta birbirimizi izledik. Ben hâlâ oturuyordum. Yüzümü analiz eder gibi inceledi. Karanlık işini zorlaştırıyordu.

"Sen geç içeri," diye tısladı Sinan'a.

"Teyzeme ne söyleyeyim?"

Gözlerini kapatıp sert bir şekilde tuttuğu nefesini verdi.

"Eve gittiğimizi!"

Sinan anında ortalıktan yok oldu. Gece hâlâ beni izlerken ayağa kalkmaya çalıştım ve yalpalayınca tekrar oturdum.

"Neyin var?"

Neyim mi var! Gerçekten soruyor musun bir de?

"Eve gitmek istiyorum." Sert bir sesle tıslamıştım. Bağırmam ne kadar umrundaydı bilmiyorum ama kolumu tuttuğunda elini ittirdim. "Bırak."

Yaptığıma bir anlam veremese de kolumu tutmaya devam etti. Adımları yavaş ve temkinliydi. Açılan bacak dekoltemden, tüm soğuk kadınlığıma doluştu. Vücudumu bir ürperti dalgası sardı. Bahçenin çıkışına geldiğimizde ne ara arabayı getirtmişti bilmiyorum ama tek istediğim arabaya binmekti. Kapıları uzaktan kumandayla açtı ve uzun zamandır tırmanmadan binebildim arabaya. Bu defa alçak bir Mercedes tercih etmişti çünkü. Arkamdan bir sigara yakıp bindi arabaya. Arabayı çalıştırıp elini koltuğunun arkasına dayayarak hafif bir açı ile arkasına dönüp arabayı geri geri çıkardı evin önünden.

Ben yol boyu konuşmamaya yeminliydim. O da konuşmadı zaten. Her zamankinden daha uzun bir sürede evimize gelebildik. Evden içeri girer girmez koşarak odamıza çıkmıştım ve aptalca olduğunu bilsem de o gelmeden kapıyı kilitlemiştim. Bunu neden yaptığımı bilmesem de bir nebze iyi geldiğini hissetmiştim. Üzerimdeki kıyafetler sanki bir ton gibi geliyordu. Hemen elbisemi çıkarıp askısına astım. Ayakkabılarımı zaten eve girer girmez fırlatmıştım salonun orta yerine. Elbisemin içine giydiğim iç çamaşırlarımı çıkardım ve normal bir takım giyip üzerime eşofmanlarımı geçirdim. Dağıttığım giyinme odasını toplarken odanın kapısının kolunun indiğini işittim. Ama açamamıştı tabi. Giyinme odasından çıkıp yatağa doğru ilerledim. Odanın ışığını kapatıp sadece baş ucu lambamın açık kalmasını sağladım. Kapı tekrar açılmaya zorlandı.

"Işık."

Sesi sert olmasa da sorgular gibiydi. Yanıtsız kalışım karşısında sinir küpü olduğuna emindim.

"Işık," diye seslendi tekrar. Sanki o görebiliyormuş diye bir de kapıya arkamı döndüm.

"Açsana kızım kapıyı!"

Kızım diyor ya! Bu gece tüm hareketleri gözüme batıyordu. Bambaşka bir insandı sanki bu Gece.

Sanki açabilecekmiş gibi defalarca kez kapıyı zorladı. Tabi bu sinirimi daha da arttırdı.

"Git!"

Şu an içimdeki ağzı bozuk kız siktir git diye bağırırken ben güvenim açısından sadece git demiştim.

"Kapıyı aç!" Bu defa sesi gerçekten sertti. İşte şimdi sinirlenmeye başlamıştı. Peki ne kadar haklıydı sinirlenmekte? Benim kadar haklı mıydı? Cevapsız kalışım onu daha da çileden çıkardı ve kapıya sert bir tekme savurdu. Sorunlu adam!

Daha da sesi duyulmadı. Saat bire yaklaşırken yarın işe gidecek olacağımız geldi aklıma. Haftanın son günüydü. Cuma günlerinden nefret ediyordum. Aslına bakarsak hafta sonu geleceği için mutluydum ama tüm işlerin raporlarını cuma günü gözden geçirmek zorundaydım ve bu lanet olası bir durumdu. Uyku gözlerimi etkisi altına aldığında düşünmeyi bırakıp kendimi uykuya bıraktım.

--

Sabah gözlerimi alarmın sesiyle açtım ve kalkar kalkmaz banyoya koştum. Akşam aptal gibi makyajımı silmeden uyumuştum. Çabucak makyajımı sildim. Üzerine daha da makyaj yapmadım. Giyinme odama girip bir takım seçtim. Havalar soğumuştu ve artık etek giymek istemiyordum. Bunun için vişne çürüğü renginde pantolon ceket takımımı tercih etmiştim. Ayaklarıma da ten rengi pabuçlarımı çıkarmıştım. Üzerimi çabucak giyinip saçlarımı topladım. Bu takımın üzerinde açık saç olmazdı. Tamamen hazır olduğumda Gece'nin uyanıp uyanmadığını düşündüm. Daha sonra bunu umursamayıp aşağı indim. 1.80 koltuğa uzanmış hâlâ uyuyordu. Uyandırmayacaktım işte! Sırf uyuzluk olsun diye. Fatma teyze çoktan gelmiş ve kahvaltı bile hazırlamıştı. O tüm bu işleri yaparken Gece nasıl olur da uyanmazdı?

Fatma teyze bana bakıp gülümsedi ve kısık sesle günaydın dedi. Gözleri ile Geceyi işaret edip gözlerini kıstı. Omuzlarımı kaldırıp hak etti dedim. Karşılık olarak tatlı bir şekilde gülümsedi.

"Çağıralım da kahvaltı yapın kuzum."

Başımı hemen iki yana salladım.

"Hayır hayır. Uyandırmayalım. Ben kahvaltımı yapıp çıktıktan sonra sen uyandırırsın."

Fatma teyze bana sen çok fenasın der gibi baktı ve çayımı doldurdu. Kahvaltımı aceleyle edip evden çıktım. Çıkmadan önce Gece'nin en kıymetli arabasının anahtarını almayı da ihmal etmedim tabi ki. Garajtan arabayı çıkarana kadar canım çıksa da ana yola çıktığımda araba altımda kendiliğinden kayıp gitmeye başladı zaten. Bu araba gerçek bir makineydi.

--

Arabayı şirketin önünde durdurduğumda güvenlik benim sürüyor olmama şaşırsa da elimden anahtarı alırken nazik bir şekilde gülümseyip günaydın dedi. Aynı şekilde karşılık verdim. Normalden farklı olarak Gece yanımda olmadan şirketten içeri adımımı attım. Sıcak havayı kaşe kabanımın altından bile hissedebiliyordum. Asansöre doğru ilerlerken düğmelerimi açtım. Şansıma asansör bu kattaydı. Hemen binip son kata bastım ve yukarı çıkmaya başladı asansör. Kata geldiğimde tüm çalışanlar mesailerine başlamıştı. Beni gören herkes Gece'yi görmemenin şaşkınlığı ile beni izlerken hiçbir tepki vermeden odaya girdim. Bu gün yapacak olduğumuz tüm her şeyi ajandama not aldım. Hemen raporları incelemeye başladım. Bir an önce bitirsem iyi olacaktı.

--

Ofisin kapısı sertçe açılıp sertçe kapandı. Başımı kaldırmasam da kimin geldiğini çok iyi anlamıştım. Adımları zemini titretir gibiydi. Anlaşılan yine sinir küpüydü efendimiz. Bana hiç ses vermeden koltuğuna oturdu. Kafamı önümdeki kağıtlardan kaldırıp ona baktığımda beni izlediğini fark ettim. Gözleri kıpkırmızı ve saçları dağınıktı. Bana ters ters bakıyordu. Bir dakika, bir dakika. Sinirli olması gereken kişi bendim. Bana öyle bakamazdı.

"Seni mahvedeceğim."

Tehdidini takmıyormuş gibi yapıp işlerime döndüm. Sahi, bana bir şey yapmazdı değil mi?

Ne yapabilir sana Işık?

Yani ne bileyim Gece bir şey söylediyse boş değildir o şey. Asla yapmayacağı şeyleri söylemez. Ben panik ve korku karışımı bir şekilde işime odaklanmışken kapı tıklatıldı ve Gece bana olan tüm sinirini kapının arkasından olan zavallıdan çıkarıp 'Gir' diye kükredi. Kapı açıldığında kafamı çevirip baktım. Zavallı mı dedim ben? Unutun onu siz. Ceren kaltağı yine kıçını bile örtmeyen bir etekle girmişti odaya. Üstelik kocama doğru yürümeye başlamıştı.

"Gece bey tüm işler istediğiniz gibi ilerliyor. Bu gün gelecek olan firmayı teklifimizi sunacağız.."

Ee ne olmuş yani? Ne diye geldin şimdi buraya? Gözü bir an olsun bana kaymazken Gece tuttuğu nefesi sert bir şekilde bıraktı.

"Yani Ceren hanım?" Sesi aksiydi.

"Yanisi... sadece her şeyin yolunda olduğunu bilmenizi istedim. Kapıdan girerken çok gergin görünüyordunuz."

Ben. Buradayım.
Burada. Ben. Varım.
Beni. Neden. Siklemiyor. Bu. Kaşar.

Saçlarını kavrayıp dışarı çıkarmamak için tek bir sebep aradım. Hiçbir sebep yoktu ama bunu yaparsam Gece'nin kıçı tavan yapacaktı ki bu şu an istediğim bir şey değildi.

"Çıkabilirsin," diye tısladı. Ceren hâlâ yüzsüz bir şekilde sırıtıp odadan çıktı. Biraz daha burada kalsaydı benim elimde kalacaktı.
O odadan çıktıktan sonra daha da önümdeki işlere konsantre olamadım. Hâlâ daha düşünmem gereken bir şey vardı. Ben ise boş boş duruyordum. Gece için nasıl bir doğum günü organizasyonu yapacaktım? En önemlisi nerede olacaktı? Yani mantıklı olan bizim evde olmasıydı. Nerede olacağı kısmını hallettikten sonra gerisi kolaydı. En azından vereceğim hediyem hazırdı. Bu düşünce ile bir an gülümseyip ona baktım. Şu an her ne kadar ona sinirli olsam da o benim kocamdı ve ona olan aşkım asla değişmezdi. Ve onun için en güzelini istiyordum. Kararımı bizim evden yana kullandım ve organizasyonu kendi evimizde yapmaya karar verdim. Zaten sadece kendi aile üyelerimiz olacaktı. Bir de Sırma ve Sarp tabii. Herkese bir an önce haber vermeliydim ve bir şeyler düşünmeliydim. Ben tüm bu organizasyonları yaparken onun haberinin olmamasını sağlamalıydım. Dolayısıyla evden uzak olmalıydı. Şu an ki aramızda olan gerginlik vesilesi ile ona evden gitmesini söylesem çok mu saçma olurdu? İçimdeki merhametli ben bunu yapmamamı söyledi. Ona evden gitmesini söylersem gerçekten büyük bir tartışma içerisine girebilirdik. Daha mantıklı bir şeyler düşünmeliydim. Yapacağım şey için Melek anneden de yardım almalıydım. Tek başıma bir şey yapamazdım. Bu yüzden öğle arasında onunla buluşsak iyi olurdu. Yardıma ihtiyacım vardı.

--

Öğlene kadar bir toplantıya girmiştik sadece. Gece tüm toplantı boyunca mahkeme duvarı gibi bir suratla baş köşede oturdu. Sabahki tehditinden sonra bana hiçbir şey söylememişti. İşime gelirdi benim de.

Şirketin yakınlarında bir restoranda Melek anne ile buluşmaya karar verdik. Yürüme mesafesinde olduğu için arabayı almadım. Ofisten çıkarken Gece nereye gittiğimi sorunca "yemek yiyeceğim," deyip bir şey söylemesine izin vermeden kaçtım. Şimdi ise Melek anneyi bekliyordum. Az sonra içeri girip gözleri beni aradı. Beni gördüğünde gülümseyip masaya yaklaştı.

"Merhaba Işık," deyip oturdu sandalyesine.

"Merhaba anne."

Garson bize doğru gelirken endişe ile konuştu.

"Dün geceden sonra iyisin değil mi?"

"İyiyim iyiyim."

Garson siparişlerimizi alıp gittiğinde konuya giriş yapmaya karar verdim.

"Anne biliyorsun pazar günü Gece'nin doğum günü."

Cümlem bittiğinde biliyorum der gibi gülümsedi.

"Ben bir şeyler yapmayı düşündüm ama yardımına ihtiyacım var."

Gülümseyerek konuşmaya başladı.

"Sen ne düşündüğünü söyle bakalım bana."

Ona kendi evimizde kendi aramızda bir davet düşündüğümü söylediğimde bana hak vermişti. Çünkü o Gece'yi benden daha iyi tanıyordu ve büyük organizasyonlardan nefret ettiğini biliyordu.

"Ama sorun şu ki ben evi davete hazırlarken Gece'yi nasıl evden göndereceğim?"

Birkaç saniye düşünür gibi yaptı.

"Ona bu haftasonu ikizlerin keman gösterilerinin olduğunu söylerim. Asla gelmemezlik yapmaz. Gerisi sana kalmış. Bir bahane uydurup gelmeyeceğini söylersin Gece'ye."

Üzerimden ağır bir yük kalkmıştı işte. Şimdi rahatça yemeğimi yiyebilirdim.

--

Melek anne ile ayrılıp şirkete geri döndüm. Öğle molası biteli on dakika olmuştu. Umarım Gece efendi bir şey söylemezdi. Ofisten içeri girip yerime geçerken Gece'nin bakışları üzerimdeydi ama bir şey söylemedi. Kabanımı çıkarıp askılığa astım. Derin bir şekilde ofladı ve bana doğru yaklaşmaya başladı. Koltuğuma oturup onu görmemiş gibi yapmayı denedim. Baş ucumda durup dikilmeye başladı. Kafamı kaldırdığımda bana bakıyordu.

"Uzatma artık." Sesi bıkkın çıkmıştı. Uzatma mı? Neyi uzatıyorum ki ben? Ben sessiz kalırken hareketli koltuğumu tutup kendine doğru çevirmişti. Şu benden çok çok uzundu. Kesinlikle ayağa kalkmalıydım.

"Boş triplerinden nefret ediyorum."

Ve ayaklarım benden bağımsız kalkar.

"Boş trip mi? Gerçekten boş trip olduğunu mu düşünüyorsun? Beni o davete neden götürdün? Bak, ciddi ciddi soruyorum."
O cevapsız kalırken ben konuşmaya devam ettim. "Kendimi o kadar berbat hissettim ki... gittiğimiz hiçbir masada beni konuşturmadın, dansa kaldırmadın, herkesin içinde bana elledin, tüm gece boyunca somurtup oturdun ve dahası hiçbir açıklama yapmadan masadan kalkıp gittin! Şimdi gerçekten doğruyu söyle. Boş trip mi yapıyorum ben?" Son sorumu sorarken sesimi yumuşatmıştım. Olası bir tartışma durumu istemiyordum. Çünkü onunla kavga etmeyecektim. Kavga edilecek kadar büyük bir durum olmasa da üzerinde tartışabileceğimiz bir konuydu ve en azından bir özür borçluydu bana. Uzun konuşmamın ardından nefes almak için durakladım. Gözlerindeki ifadeden anladığım kadarıyla suçunu anlamıştı gibiydi.

"Haklısın," dedi. Bunu söylemekten her ne kadar nefret etse de haklı olduğumu düşünüyordu. En azından bunu söyleyebiliyordu.

"Bunu biliyorum zaten."

Gözlerini kapatıp yorgun bir şekilde nefesini dışarı verip tekrar açtı. Gözlerini açtığında daha şefkatli ve bir çocuk kadar masumdu.

"Bak, özür dilerim tamam mı? O evin üzerimde muhteşem bir etkisi olduğunu söyleyemem. İster istemez o evde geriliyorum."

Davetin olduğu evden mi bahsediyordu?

"İyi de neden?"

"O ev Yalçınların.."

Ah işte her şey şimdi açıklığa kavuşuyor.

"Neden ondan bu kadar nefret ediyorsun?"

Başını iki yana salladı ve gözlerinde kilit işaretlerini gördüm bir an. Bunu bana asla söylemeyecekti. Bunu adım gibi biliyordum.

"Bilmeni istediğim tek şey o evde kendimi iyi hissetmediğim. Bana da hak verebilirsin."

Elbette sebebini bilsem sana hak verirdim.

Bence ona şimdi de hak verebiliriz.

Aramızın bozuk olmasına ikimiz de dayanamıyorduk. Zaten daha ne kadar trip atabilirdim ki? Aynı evin içinde yaşıyorduk ve biz karı kocaydık. Artık eskisi gibi her tartışmada birbirimizden vazgeçip gidemezdik. Zaten evliliğin kutsallığı da bu noktada işin içine giriyordu.

"Pekala sana da hak veriyorum."

"İyi miyiz?"

Gülümseyip yanıtladım.

"İyiyiz."

--



DÜZENLENDİ✔️



BÖLÜM SONU. TABİİ Kİ TATSIZLIKLARI BİR GÜNLÜKTÜ😂😂
ONLARI AYRI YAZMAKTAN NEFRET EDİYORUM. BÖLÜM HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ? KİTAP HAKKINDAKİ YORUMLARINIZIN HEPSİNİ TEKER TEKER OKUYORUM. CEVAPLAYABİLDİĞİM HEPSİNİ DE CEVAPLIYORUM. BAZILARINIZIN HAYAL GÜCÜ O KADAR GELİŞMİŞ Kİ TAVSİYE ETTİĞİ FİKİRLER ÇOK YARATICI GELİYOR. HİÇ DÜŞÜNMEDİĞİM ŞEYLER YAZANLAR VAR VE SİZLER GERÇEKTEN MUHTEŞEMSİNİZ. MUHTEŞEM BİR ZEKAYA SAHİPSİNİZ VE BENİM OKUYUCULARIMSINIZ. BU GERÇEKTEN GURUR VERİCİ. ŞİMDİ... CAN ALICI BÖLÜM SORUSUNU SORUYORUM. SİZCE... GECE NEDEN YALÇINDAN BU KADAR NEFRET EDİYOR? TAHMİNLERİZİ MERAK EDİYORUM DOĞRUSU.

HATIRLARSANIZ BİR ŞEY SÖYLEMİŞTİM. IŞIK'IN GECEYE YAPACAĞI SÜRPRİZİ TAHMİN EDEN OKUYUCUMA O BÖLÜMÜ İTHAF EDECEKTİM. BİR SONRAKİ BÖLÜM O BÖLÜM İŞTE. BEKLENEN BÖLÜM GELDİ. TAHMİNLERİ DOĞRU OLAN OKUYUCULARIMA İTHAF EDECEĞİM BİR SONRAKİ BÖLÜMÜ. VE DE SON OLARAK SIKÇA SORULAN BİR SORUYA BURADAN CEVAP VERMEK İSTİYORUM. ÇÜNKÜ MESAJ KUTUMDAKİ PROBLEM HÂLÂ DEVAM EDİYOR VE ÖZELDEN YAZDIĞINIZ HİÇBİR ŞEYE CEVAP VEREMİYORUM. BUNUN İÇİN AYRICA ÖZÜR DİLERİM. ŞİMDİ GELELİM ÇOK SORDUĞUNUZ ŞU SORUNUN CEVABINA.

FİNAL NE ZAMAN?

KIZÇELERİM, HENÜZ KAFAMDA TAM BİR TARİH BELLİ OLMAMAKLA BERABER DÜŞÜNDÜĞÜM BİRKAÇ TARİH VAR. ÖRNEĞİN 100. BÖLÜMDE BİTİRMEK BANA MANTIKLI GELSE DE ÖNÜMÜZDE KALAN 13 BÖLÜMDE BEN KAFAMDAKİ HER ŞEYİ YAZAMAM. YAZSAM DA SİZE GEÇİREMEM. AMA BİR YANDAN DA SİZİ SIKMAK İSTEMİYORUM. KİMİLERİNİZ ÇOK UZADI SIKTI ARTIK DİYOR. ONLARA DA HAK VERİYORUM ELBETTE. AMA YAZMAK İSTEDİĞİM BİR ÇOK ŞEY DAHA VAR VE BUNLAR 10-15 BÖLÜME SIĞACAK ŞEYLER DE DEĞİL. EĞER 100. BÖLÜMDE FİNAL YAPARSAM BU ŞÖYLE BİR TARİHE DENK GELİYOR. ŞUBAT AYINININ SONLARI... AMA BAKTIM Kİ SİZ SIKILMIYORSUNUZ VE BEN DE İLHAM PERİLERİMİ KAYBETMİYORSAM MAYIS AYINA KADAR YAZMAYI PLANLIYORUM. MAYIS AYINDAN SONRA 3 HAFTALIK BİR YURT DIŞINA ÇIKMA DURUMUM VAR VE BEN O ZAMANA KADAR FİNALİ VERMEK İSTİYORUM. YANİ ANLAYACAĞINIZ BUNLARI KONUŞMAK İÇİN HENÜZ ERKEN. UMARIM SORAN HERKES CEVABINI İSTEDİĞİ GİBİ ALMIŞTIR. BİR SONRAKİ OLAY BÖLÜMÜ OKUMAK İSTİYORSANIZ 400 YORUM SINIRINI GEÇMEMİZ GEREK KIZÇELERİM. SINIR GEÇİLDİĞİNDE GÖRÜŞMEK ÜZERE. SİZİ SEVİYORUM. ÇOK ÇOK... ❤️❤️

Continue Reading

You'll Also Like

914K 50.4K 39
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
981K 54.3K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
Gece Mavisi By l

Teen Fiction

7.6M 198K 71
*Düzenlemede olduğu için çelişkiler olabilir.* "Bu bizi anlatıyor aslında.Sen gökyüzüsün.Ben de üzerinde dolaşan yağmur bulutları.Gri bulutlar.Seni k...
5.4K 2.8K 49
Bazı anlar vardır ki hiç ummadığınız zaman birisi gelir ve sizi sıkıştığınız durumdan kurtarır. Hayatım birden onunla değişmişti. Kim mi o? O, Siyah...